• stanley kubrick'in 1951 senesinde yapmış olduğu 16 dakikalık ilk kısa film çalışması.
  • stanley kubrick'in 18 ocak 1949 tarihinde look dergisi için çekmiş olduğu prizefighter isimli fotoğraf üzerine 1951 yılında çekmiş olduğu bir kısa filmdir. walter cartier isimli ortasiklet bir boksörün bir gününü anlatır.
  • kubrick'in '51'de çektiği iki kısa filmden ikincisi. ilki flying padre. day of the fight, 30 maçtır yenilmeyen, şampiyonluğa yürüyen bir boksörün daha önce hiç nakavt olmamış başka bir boksörle yapacağı maça odaklanan, tek günde geçen bir film. 16 dakika uzunluğunda. yanlış hatırlamıyorsam filmde diyaloglar çok az. hatta yoktu. film başından sonuna kadar anlatıcı üzerinden ilerler. dış ses, boksörün nereye gittiğini, neler düşündüğünü, neler yaşadığını, ailesiyle ilişkilerini, ailesini, boks maçını vs her şeyi anlatır. benim dikkatimi çeken tek tarafı boks teması. kubrick bu kısa filmden dört sene sonra çekeceği killer's kiss'in de merkezine bir boksörü (ama bu kez yükselen değil, düşen bir boksörü) yerleştirir. belli ki o zamanlarda boksa bir ilgisi var yönetmenin.
  • gene d. phillips'in kubrick kitabında anlatıldığına göre kubrick'in ilk kısa filmidir. oysa imdb, bu filmi flying padre'den sonra çekilmiş gösterir. hatta flying padre'nin trivia sayfasında kubrick'in ilk yönetmenliği olarak geçer.
  • kubrick'in aşağıdaki narrator repliğine sahip filmi:

    "this is the man who can not lose, who must not lose"
  • kubrick'in look dergisi için aynı yıl içerisinde -1951- çektiği iki kısa filmden biri. ilk filminin hangisi olduğuna dair bir bilgi karışıklığı da mevcut. stanley kubrick a life in pictures isimli belgeseli izlerken direkt asistanından öğrenmiş bulunuyoruz ki işbu film, yani day of the fight - başlığı unutmadınız herhalde di mi? - ilk eseridir.

    diğeri için (bkz: flying padre)
  • bu filmin tek ilginç yanı ilk sahnede iki erkeği yanyana yatarken görmemiz ve ancak birkaç saniye sonra anlatıcının onların ikiz kardeş olduğunu söylemesidir.
  • stanley kubrick'in sinema hayatına merhaba dediği ilk filmdir.* film, gelecek yıllarda yönetmenliğini yapacağı başyapıtlarının simgesi de sayılabilir. filmdeki karakter ilk dakikalarda kubrick'in gelecek penceresini aralar ve sokağa çıkarak kuşlara da merhaba der. 1951 yılında sabah kahvaltısı ile kubrick'in kariyerinin ilk öğünü başlar.
  • day of the fight (1951) – stanley kubrick

    süre: 12 dk.

    “şampiyon olmayı dünyadaki her şeyden çok isteyen” orta sıklet boksör walter cartier maç günü sabah altıda uyanır, ikiz kardeşi ve menajeri vincent’la manhattan sokaklarında kısa bir yürüyüşe çıkar. ardından her ihtimale karşı, “akşam ya bir terslik olursa” diye, kilisede sabah ayinine katılırlar. eve döndüklerinde vincent kardeşine kahvaltı hazırlar. öğleden sonra walter sağlık kontrolünden geçer. bir ara köpeğiyle oynayarak kafa dağıtır. akşam üzeri saatlerindeyse maçın oynanacağı laurel gardens’a gelir. vakit ilerledikçe basık, havasız soyunma odasında hazırlıklar bir bir tamamlanır, heyecan giderek yükselir, yüzlerdeki ifadeler gerginleşir. ancak maçın kendisi değildir walter’ın aklına takılan, zor olan “işin bekleme kısmı”dır. ve o an gelip çatar, boksörler ringe çıkar.

    henüz yirmi iki yaşında tamamladığı ilk yönetmenlik denemesinde stanley kubrick’in çıkış noktası, 1949’da yeniyetme bir fotoğrafçı olarak look dergisi için (yine walter cartier üzerine) hazırladığı foto-haberdir. filmde yönetmen yardımcılığını üstlenecek dostu alexander singer’la birlikte, dönemin kısa spor filmlerinden çok daha iyisini yapabilecekleri inancıyla, hatta ucuza getirecekleri belgeselin satışından yüklü miktarda para da kazanabilecekleri beklentisiyle işe koyulmuşlardır (para konusunda hesapları tutmayacaktır).

    tarihî bir dramdan ya da bir savaş filminden çıkmış gibi duran epik bir müzikle başlayan day of the fight, hemen ardından dönemin haber filmlerindeki enformatif anlatımla kahramanına odaklanır. walter’ı aktüel kamerayla sürekli yakından takip eden filmin tonunu belirleyen esas öğe de, dönemin izleyicisinin kısa haber filmlerinden aşina olduğu sert, otoriter üst sestir. deneyimli sunucu douglas edwards, walter’ın gününün mahrem detaylarını ve aklından geçenleri, haber programı sunar gibi ciddi bir ses tonuyla aktarır izleyiciye. “zaman tuhaf bir şeydir” der bir yerde, “elinizde sınırlı miktarda varsa ve geçmesini istemiyorsanız göz açıp kapayıncaya kadar uçup gider. şu andaki gibi bir an önce geçmesini istediğinizdeyse, gözlerini dikip suratınıza bakar.” beklemenin gerilimi doruk noktasına ulaşıp nihayet maç başladığında, anlatıcının ve müziğin yerini salondaki taraftarların tezahüratı, bağırış çağırışı alacaktır. sıradan işlerden oluşan bir gündelik rutin, sporcuyu sıradışı birine, “bambaşka bir adama” dönüştürmüştür.

    kubrick’in birer kamera egzersizi olarak gördüğü üç kısa belgesele imza attıktan sonra bir daha belgesel türüne dönmediği göz önünde bulundurulursa, day of the fight’la yönetmenin kariyerinin geri kalanı arasında doğrudan bağlar kurmak çok da kolay olmayabilir. yine de tutkulu, hedefe kilitlenmiş karakterlere duyduğu ilginin, anlatıda gerilimi kurma ve yükseltme biçiminin daha bu ilk filmden kendini hissettirdiği söylenebilir. fakat bu on iki dakikalık siyah-beyaz belgeselin belki de en ilginç yanı, birbirinden hiç ayrılmayan walter ile ikizinin tekinsiz hâlleridir. hatta bir noktada anlatıcı, her şeyi birlikte yapan ikizlerin sanki ringe de birlikte çıkacaklarını söyler. insanın aklına ister istemez, the shining’in (1980) dehşet verici ikizleri geliyor.
    ---
    (bkz: berke göl)
    (alıntı: altyazı sinema dergisi)
  • michael pitt, nicolette robinson, joe pesci, ron perlman ve john magaro gibi isimlerin rol alacağı film projesi. yapımda senarist ve yönetmen ise ik yönetmenlik deneyimini yaşayacak olan jack huston.
hesabın var mı? giriş yap