hesabın var mı? giriş yap

  • istanpool 99 avrupa yüzme şampiyonası, trt'de canlı yayın, 1500 metre yarışı. spikerler hüseyin başaran ve yanında genç melih şendil. hüseyin abi sıkılmış, havadan, seyircilerden, bu organizasyonu ne kadar başarılı bir biçimde düzenlediğimizden falan bahsediyor. tam o sırada seyircilerin gaza gelip bağırmaya başladığını farkediyor, kaçıncı tur olduğunu saymamış olacak ki yarışın son metreleri zannedip o da coşuyor.

    - bu arada dördüncü kulvarda ukraynalı snitko önde. hemen arkasında beşinci kulvarda rumen coman var. son metreler. snitko önde, snitko..

    halbuki yarışın bitmesine bir tur daha var. yüzücüler takla atıp yüzmeye devam ediyor. bu esnada her kulvarın başında yüzücülerin dönüşlerini kontrol eden beyaz giyimli kulvar hakemlerinden esinlenmiş olacak, melih şendil araya girip durumu toparlamaya çalışıyor.

    - ve hakem devam diyor sayın seyirciler!!!

    yıllar sonrasından gelen edit: canlı yayında şahit olduğum, ancak kimseyi inandıramadığım bu olayı entry tarihinden 18 yıl sonra melih şendil beinsports'taki "soyunma odası" programında aynen bu şekilde bizzat anlatmıştır.

  • şimdi televizyonda avrupa basının yorumlarını, özellikle ingiliz basının kendisine yüklenmesini seyrediyorum da her şey bir yana şunlar geliyor aklıma; "lan biz senelerce kıt kanaat kupalara katılıp sikilip, sokulduk afedersin. hakemlerden çektik, ezdiler büzdüler. hakan ünsal'a rivaldo yüzünden tereddütsüz gösterirken kartı ya da ne bileyim avrupa şampiyonalarında oynatacak adam bulamazken iyiydi di mi. roma'da sopa yiyip bile geldi türk takımı. finalde hagi'ye kartı zart diye gösterirken adams'a bi sikim göstermemişlerdi falan. yanisi senelerce bize soktular çıkardılar şimdi sıra bizde lan. bunu da cüneyt çakır sağladı. sağolsun varolsun."

    diye anlık düşünmedim değil yani.

  • arda turan sinem kobal'dan facebook şifresini istedi ve sinem kobal bunu kabul etmeyince ilişkileri koptu.
    bilip bilmeden yorumlar yapmayın.

  • öncelikle bu işin en önemli noktası “ayıyı size saldıracak bir konuma getirmemektir”. yani karşılaşmayı engelleyecek önlemleri almak en önemli kriter. bunun için de öncelikle gezdiğiniz coğrafyadaki işaretleri çok iyi okumanız gerekiyor. her zaman gözünüz yerde ve ağaçlarda bulunan işaretlerde olsun.

    yerde dışkı görürseniz mutlaka sıcaklığını kontrol edin. dışkı sıcaklığı yaklaşık olarak ayı ile sizin aranızda o anda bulunan mesafeyi tayin etmenize yardımcı olur. ikinci olarak da hemen ilerlediği doğrultuyu bulmak için ek ipuçları arayın ve güzergahınızı aksi yöne değiştirin. ayı dışkısını yoğunluğundan ve çokluğundan rahatça tanırsınız zaten. kurt-çakal vb. köpekgillerin dışkısı genellikle gramaj olarak daha az olacak ve kesikli boru şeklinde olacaktır. ayı dışkısı ise gramaj olarak çok yoğun ve yayvan şekilde olacaktır. hatta bir sopa ile içini karıştırırsanız son 4-5 saatte yediği şeyleri analiz edip güzergah üstünde o türevde yiyecekler olan ağaçları kafanızda işaretleyebilirsiniz. bu da size iz sürme konusunda tecrübe kazandıracaktır. iz sürme sizi ava yaklaştıracağı gibi sizin av olduğunuz durumlarda da kaçış rotanızı oluşturmada size yardımcı olacaktır.

    ağaçlar konusunda da mutlaka tırnak bileme, sırt kaşıma gibi genel ayı davranışlar neticesinde oluşan izlere bakın. özellikle tırnak bileme hareketi neticesinde soyulan kabuğun altındaki ağacın nem durumuna bakın. çok nemli bir durumdaysa bu işlemin yeni gerçekleştiğine dair bir işarettir. ağaç reçine salmaya başladıysa üstünden bir süre geçtiğini varsayabilirsiniz. ayrıca reçine saldıysa mutlaka o reçinelerden toplayıp yanınızda bulundurun. bunun nedenini de ileriki paragraflarda anlatacağım.

    ikinci önemli detay da yemeğiniz. eğer yanınızdaki yemeği pişirerek yiyecekseniz ayılara davetiye çıkartmış olursunuz. ayı yeryüzündeki en keskin burunlardan birine sahip hayvandır. km’lerce uzaktan pişirdiğiniz yemeğin kokusunu alabilir. bu sebeple, özellikle et pişirecekseniz, mümkün olduğunca kampınızın biraz uzağında bu işlemi yapın ve yiyemediğiniz kısmını da oradaki ağacın birine asın. bu belki ayının kampınıza gelmesini engellemez lakin eğer o anda karnı doyarsa ve merakını çekmezseniz kampınıza uğramama olasılığını ortaya çıkartır. siz yemeği kampınızda pişirirseniz ve eğer ayı açsa kesinlikle bir ziyaret yapacaktır. eğer ki illa kampınızda et pişirme niyetiniz varsa bunun da bir yöntemi bulunmakta. öncelikle hafif derin bir çukur kazmanız gerekiyor. daha sonra içinde bir ateş yakarak etraftan futbol topu büyüklüğünde taşları toplayıp yaktığınız ateşin içine atın ve ateşi sürekli besleyin. 1-1.5 saat boyunca ateşi harlayıp iyice köz olmasını bekleyin ve daha sonra kestiğiniz etleri bu taşların üzerine koyarak çukuru kapatın. 2-3 saat sonra mis gibi pişmiş ve etrafa koku salmamış şekilde etleriniz hazır olacaktır. ayrıca ateş kurt-çakal ve türevleri hayvanları sizden uzak tutsa da iş ayıya geldiği zaman her zaman o kadar etkili olmaz. ayı bir kere saldırmaya karar verdiği zaman hiç öyle ateş falan umurunda olmaz maalesef. gene de gece karanlığında ışıksız kalmaktansa ateş size görüş avantajı sağlayacaktır.

    ben ilk ayı ile karşılaştığımda bolu aladağlar'da dolanıyordum. o hikayeyi uzun uzun tekrar yazmak istemediğim için daha önce konu ile ilgili yazdığım yazıyı burada paylaşıyorum. (#64254396)

    peki derseniz ayı ile karşılaştık. o zaman kesinlikle ve kesinlikle kendinizi sakinleştirmeniz lazım. kalp atışınız bir anda 120’lere çıkacak ve beyniniz kilitlenecek. bunu biliyorum çünkü 2 seferde de başıma bu geldi. ikisinde de kendimi sakinleştirerek durumdan kurtulabildim. öncelikle çok yüksek ter salınımı, kalp atışı ve panik ayıyı saldırıya daha çok teşvik edecektir. bu avcı içgüdüsüdür. bu sebeple arada sadece pozisyonuna bakarak çok fazla gözünün içine bakmayın. ondan gelecek hareketi sakince bekleyin. eğer kaçarsanız avı başlatmış olursunuz hem de kendiniz av olarak. ayıdan kaçmanın hiçbir yolu yok arkadaşlar. koşun, tırmanın, yüzün, ölü taklidi yapın... bunların hiçbiri işe yaramayacaktır. ayı ilk saldırıyı yapmadan önce ufak adımlarla hafif yarım daire çizerek yaklaşma eğilimden oluyor tecrübelerime göre. o sebeple size yaklaşmaya başladığı anda o anda üstünüzde sizi büyük gösterebilecek ne varsa iki yan tarafından tutup kollarınızla başınızın üstüne doğru kaldırıp hacminizi genişletin. ayrıca yanınızdaki sırt çantasının mutlaka bir kolunu omzunuzdan çıkartıp atmaya hazır hale getirin. hacminizi genişletirken de bir yandan bağırarak ayıyı geri çekilmeye zorlamanız gerekiyor. tabi bunu mutlaka ama mutlaka ayı size yaklaşmaya başlayınca yapın. eğer ki size yaklaşmıyorsa durduk yere size saldırması için teşvik etmeyin. bir yandan da mutlaka bıçağınızı elinizi attığınız gibi alabileceğiniz bir yerde tutun ve ayı koşmaya başladığın elinizde olmasına özen gösterin.

    ben ayı saldırdığı zaman sırt çantamı yere atarak kurtuldum. ayının dikkati yerdeki sırt çantasında kaldı ve o, sırt çantasını parçalamakla meşgulken bana kaçma fırsatı tanıdı. bu yüzde yüz bir çözüm mü onu bilemiyorum. bende işe yaradı lakin hem güçlü ve hem akıllı bir hayvan olduğu için o andaki niyeti eğer direkt size saldırmaksa çok da yapacak bir şey yok maalesef. öyle bir anda da son çare olarak saldırı esnasında bıçağı “gözüne” saplamak için kendi beyninizi kurun. diğer türlü açacağınız yaralar onu uzun vadede enfeksiyondan götürecektir ya da kanamadan lakin yanında sizi de çoktan götürmüş olacaktır. lakin göze saplayabileceğiniz bir bıçak darbesi o can havliyle sizi bırakmasına sebep olabilecek bir hamle olabilir.

    şimdi okuyan arkadaşlar “hadi canım ne gözü ne bıçağı. o anda donakalır hiçbir şey yapamazsın” diyeceklerdir lakin bu tarz hayati anlarda siz bile kendinize şaşıracağınız çok cesaretli ve delice işler yapabilirsiniz. sadece insan başına geldiği zaman tanıştığı bir alt benliği var ve o arkadaşın ne yapacağını kestirmek çok zor inanın bana.

    ayıların en tehlikeli olduğu durumlar; kış uykusundan yeni uyandığı dönemler (açlıktan her şeye saldırabiliyorlar), erkekler için kızgınlık zamanları (bu da kış uykusu sonrası yemek yiyip, güçlendikleri zaman üreme içgüdüsü ile her şeye atar yaptığı dönemler) ve dişiler için yavrularının yanında olduğu zamanlar oluyor. kısaca özellikle yaz aylarının ilk zamanlarında bu tarz saldırılara maruz kalma olasılığınız artıyor. o nedenle çevre ile ilgili çok fazla bilgi sahibi olmadan, etrafta yaşayan insanlarla konuşmadan kamp rotanızı çizmeyin. orada uzun süre yaşayan halk zaten size mevcut ayı popülasyonu ve rotaları hakkında bilgi verecektir.

    bir de şu notu eklemek isterim. eğer ki ayı saldırdı ve az bir yarayla sağ kurtuldunuz ya da kaçarken bir yerlere takılıp kendinizi yaraladınız. eğer ki açık bir yaranız varsa hem kan kaybı hem de enfeksiyon sizi hızlı şekilde ölüme götürebilir. bu tarz kamplara çıkarken mutlaka yanınızda iğne ve iplik ayrıca biraz antibiyotik bulundurun. ufak şeylerdir ama hayat kurtarırlar. açık yarayı kapatmak için; öncelikle yara beklediyse ateşte ısıttığınız bıçağınız ile içten dışa doğru ölü dokuyu temizleyin ve yine ateşte ısıttığınız iğne ile elinizden geldiğince yarayı dikin. daha sonra o ilk paragraflarda anlattığım ağaç reçinesini (özellikle çam bu konuda iyidir) sıvı hale gelecek şekilde eritin ve yaranın üzerine sürün (tabi bunu kaynar halde yapmayın. biraz ılımasını bekleyin. ayrıca çam iğnelerini birbirine geçirerek kayık şekline getirip, reçineyi üstüne koyduktan sonra suda kaynatarak eritebilir, durumunuz yoksa da ateşin yakınına koyarak bu işlemi yine yapabilirsiniz). daha sonra yarayı sararak kapatın ve yanınızdaki antibiyotik’i mutlaka alın. ağaçların kendi yaralarını kapatmak için salgıladığı reçineler, aynı doğanın ürünleri olduğumuz için, sizin yaralarınızın da kapanmasına ve daha hızlı iyileşmesine yardımcı olacaktır. ayrıca yanınızda dikiş yapabileceğiniz bir ekipman yoksa geriye tek seçenek "yarayı dağlama" yöntemidir. bunun için de yanınızda bulundurduğunuz bıçağı ateşte iyice ısıtarak kanamanın olduğu açıklığa bastırma suretiyle yapabilirsiniz. çok çok çok acil durumlarda bu yöntemi kullanmanızı öneririm.

    umarım böyle bir tecrübe yaşamazsınız lakin olur da bir gün başınıza gelirse mutlaka ama mutlaka mümkün olduğunca sakin kalın, ayının hamlelerini takip edin ve kurtuluş yolunuzu kafanızda planlayın.

    edit: aklıma sonradan gelen bir kaç şey eklendi.

  • verdim parayı aldım koyunu
    zaten çok severim ben böyle oyunu
    yavaş yavaş koydum rakima suyunu
    bekliyorum şimdi gelsin paralar

    kaçtı gitti şimdi dombili soysuzu
    bu kadar kötülük etmedi rumu pontusu
    saticam yarın ipekten bornozu
    götümüze girdi tosunun boynuzu

  • her yıl düzenli olarak alıyorum oldukça rahat ve konforlu. dünyadaki bütün insanlar aynı ayakkabıyı giyse ne olur, kapitalizimin uşağı olmayın dedelerimiz ninelerimiz ayaklarına giyecek lastik ayakkabı bulamazken bugün ayakkabı beğenmez olduk.

  • hakemdi, var'dı bunları geçin. haklı olduğumuz yerler var ayrı konu.

    ben kendi adıma fenerbahçe'lileri tebrik ediyorum.

    as kaleci yok, sağ bekte ferdi oynuyor, takımın en iyi oyuncusu valencia yok, 5 maçta 1 puan almışlar, camiaları birbirine girmiş, sezon başından bu yana oynanan sistemden farklı bir sistemle maça çıkmışlar, 16. dakikada 1-0 yenik duruma düşmüşler, bu durumda 55 bin kişinin önünde sahada 10 kişiyken galibiyet golünü atıp kazanıyorlarsa ben o rakibi tebrik ederim.

  • ben bu adamın iyi biri olduğunu muslera ile olan ilişkisinden ötürü zaten düşünüyordum ama fenerbahçeli olduğu için içimde kendisine karşı bir mesafe vardı. muslera'nın arasının bozuk olduğu biri mi var sanki diyerek bu adamın muslera'ya karşı olan tavrını normalleştirmeye çalışıyordum ama deprem günü yaptığı yayını görünce iyi kalpli biri olduğunu anladım.

    bundan daha önemlisi de belki de binlerce hayatı dolaylı yoldan kurtarmış oldu çünkü yaptığı yayını görene kadar depremin büyüklüğünü kimse doğru düzgün anlamamıştır. bu kadar ünlü birinin, böyle bir video yayınlaması insanlarda "ne oluyor lan" etkisi yarattığına eminim.

    aynı zamanda kendisi gs tv'nin yardım yayını teklifini de kabul etmiştir. ilk galatasaray iç saha maçında da kendisine tezahürat yapılması gerektiğini düşünüyorum. kisaca iyi kalpli biridir bundan sonra ne olursa olsun kimse hakkında kötü konuşmaz, kötü konuşanın kendisi kötüdür.

  • ya biraz kafanız çalışsa şunu sorarsınız kendinize; sizi şampiyonluktan etmek isteseler pendik ve kasımpaşa maçlarında son dakika penaltıları verirler miydi? bunu bile düşünemiyorsunuz arkadaş.