ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yıldırım demirören
-
pkk'nın başına getirilsin, terör biter...
en rahat meslekler
beymen'de 53 bin tl'ye satılan langırt masası
-
o paraya amator kumede futbol takimi satin alinir, zevkine teknik direktorluk yapilir. yemisim langirtini.
almanya
-
almanya'da yaşamakla ilgili en sevdiğim şey, insanların birbirine yalancı muamelesi yapmaması.
ulus kültüre şu yerleşmiş: birinin beyanı esastır ve kafadan doğru kabul edilir. yalan atıyor mu diye düşünülmez. bu devletle ilgili işlerde de böyledir, arkadaş arasında elde bira içip muhabbet ederken de. söylediğiniz şeyler olduğu gibi kabul edilir ve altında bir şey aranmaz.
ancak gün olur da yalan söylediğiniz ortaya çıkarsa bedelini ağır ödersiniz. resmi konularda büyük para cezaları gelir, sosyal ortamlarda dışlanma yaşarsınız.
bunun böyle olması ülkede işleri rahatlatıyor. örneğin birine gidip "kardeşim buraya araba parketmek yasak" dediğinizde tartışmaya girmiyor, "özür dilerim" diyerek çekiliyor. sözünüzün altında bir çakallık aramıyor. insanlar arası böyle bir güven ortamı oluşturan aile değerleri, eğitim sistemi vs. ne varsa türkiye'nin de üzerine dersler çıkarması gerek sanıyorum.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
bu hikaye aslında bilinir fakat ne kadar önemli olduğunu tam da buralı biriyle konuşunca anladım.
aslında hiç önem vermediğimiz bir yerdir nahçıvan. bilmeyenlere söyleyelim, azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir fakat bu ülkeyle fiziki bağlantısı olmayıp türk devletleri arasında türkiye ile kara sınırı bulunan tek toprak parçasıdır. ama neden hala azerbaycan'a bağlı özerk bir bölgedir biliyor musunuz? tamamen atatürk sayesinde. şöyle ki;
bu bölgeyle birbirimiz bağlayan sadece ve sadece 15km'lik bir sınır (bkz: dilucu sınır kapısı) vardır ve bu sınır bizzat atatürk'ün cebinden para ödeyerek satın aldığı topraktır! adam demiş ki, yukarıda ermeniler (o dönem sscb), aşağıda iran, bu bölgenin insanı burada yaşamalı, bizim burayla direk bir bağımız olmalı ki hem ermeniler hem de iran'la aramız bozulursa, türk devletleri ve orta asya'ya bir bağlantımız kalsın. hem bu sınır sayesinde bu bölgenin insanını da koruyabiliriz. iran'la görüşür, tabi ki ikna eder, parasını öder, toprağı alır.
gel zaman git zaman, 80'lerde ermeni ve azeriler arasında gerilim tırmanır. zaten o dönemlerin sonunda sscb'nin dağılması gerçekleşir. fakat nahçıvan bölgesinin insanı fakir ve techizatsızdır. ermeni birlikleri ruslardan temin ettikleri donanımlı silahlarla nahçıvan'a saldırıken, bu adamlar yalnızca av tüfekleriyle falan kendilerini savunmaya çalışmaktadır. saldırıların yoğunlaştığını ve nahçıvan'ın düşme ihtimalini gören dönemin türk hükümeti, bu sınır kapısından silah, techizat, sağlık yardımı yapar, bölge insanı güçlenir ve topraklarını korur. en nihayetinde sovyet rusyanın dağılması sonrasında özerk bir bölge olarak bağımsızlığını ilan eder.
işte bu hikayeyi bana anlatan kişi bu bölgede o zamanlar çocukmuş. çok kötü durumdaydık, hayatımızı atatürk'ün 60 sene önce aldığı toprağa borçluyuz diyor. bu adam boğaziçi üniversitesi işletme mezunu ve şuan türkiye'nin önemli bir kuruluşunda, önemli bir pozisyonda bu ülke için çalışıyor.
stratejik derinlik böyle bir şey. bazı miki mouse'ların dediklerine inanmayın siz. zira var olan toprağı geri taşırlar maazalah.
konuya ilişkin bir kaç link;
http://naxcivan.cg.mfa.gov.tr/…owspeech.aspx?id=709
https://www.google.com/…ld%c4%b1%c4%9f%c4%b1+toprak
http://tr.wikipedia.org/wiki/dilucu_sınır_kapısı
ilk defa lan acaba biz fakir miyiz denilen an
-
lise 2'ye gidiyorum, market - bakkal bozması bir dükkanımız var, var ama durumlar pert, gökte uçan kuşa borcumuz var. dükkanda mal bitiyor yerine koyacak para yok. gelen para bankaya borç kapatmaya gidiyor.
yine böyle bir gün, okula gideceğim babam bankadan geldi kasada 10 lira yok, ben de 5 kuruş yok. "paran var mı?" dedi. "var baba" dedim. yok diyemedim, "çıkart ceplerini dışarı" dedi. yok falan desem de zorla çıkarttırdı e haliyle bomboş, hiçbir şey yok cepte, bir paket uç, bir de kalem. "hani paran vardı?" dedi. cevap veremedim sustum kaldım sözlük, boğazıma bir şey düğümlendi sustum kaldım. oturdu "cebine 50 kuruş bile koyamıyorum vay be" dedi. hıçkırarak ağlamaya başladı. yaklaşık 10 sene geçti şimdi biraz daha iyi durumdayız ama 10 senedir babamın o hali gözümün önünden hiç gitmedi be sözlük. işte ilk defa o an ne kadar zengin olduğumuzu anladım. işte o an aslında paranın bir boka yaramayan adi bir şey olduğunu anladım.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
(bkz: kafein şekerlemesi)
caffeine nap yani kafein şekerlemesi uyumamamız gereken zamanlarda uygulayabileceğimiz bir yöntem. amacı: kafeinin etkisini, kısa süreli bir uykuyu kaldıraç gibi kullanarak artırmak. özellikle uzun yol şoförleri, pilotlar ve sınav haftasındaki öğrenciler gibi, uzun saatler uyumadan çalışması gereken insanların başvurabileceği bir yöntem. şu şekilde işliyor:
öncelikle bir fincan sert bir kahve içiyoruz. kahveden hemen sonra, vakit kaybetmeden uyumamız gerekiyor. bu uykunun süresi çok önemli; 15-20 dakika olmalı, 20 dakikayı geçmemeli. 20 dakikadan fazla uyumanız, uykuda farklı bir evreye geçmenize sebep olacağından, işe yaramayacaktır. bunun için alarm kurabiliriz ya da birisinden bizi uyandırmasını isteyebiliriz. uyandıktan sonra, kafeinin etkisi normalden çok daha fazla olacak ve uzun süre uyumuş gibi dinç hissedeceksiniz.
konu, national geographic'in you cant lick your elbow adlı belgeselinin bir bölümünde ele alınmış. benim de ilgimi bu şekilde çekti. iki ayrı denek uykusuz bırakılarak; birinde bu yöntem deneniyor, diğerine kahve içirilmeden 20 dakika uyuması söyleniyordu. kahve içmeyen deneği, uyandırmakta zorlanırlarken; diğer denek anında tepki veriyor ve deneğin algılarının uyandıktan sonra gayet açık olduğu anlaşılıyordu. ayrıca şöyle siteler de mevcut:
http://sleepjunkies.com/tips/the-caffeine-nap/
https://en.wikipedia.org/wiki/power_nap#coffee_nap
[http://www.burak.com/…sekerlemesi-ile-uyanik-kalin/ http://www.burak.com/…sekerlemesi-ile-uyanik-kalin/]
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
jupiter'in de bir mehtabı olması.
samanyolu'nun fotoğrafını çekmek için aylardır plan yapıyordum. ay'ın en karanlık dönemde olduğu zaman ve havaların da ısınmış olmasını umarak 4-9 mayıs tarihleri arasında çekim yapmayı planladım. ayrıca 5-6 mayıs gecelerinde meteor yağmuru vardı. şehir ışıklarının kirliliğinden uzaklaşmak için de ışık kirliliği haritalarını inceleyerek saros'da geceleri çok karanlık olan yerler buldum. (bu arada fotoğrafçılık eğitimim yok, gündüz fotoğrafçılığından pek anlamam. sadece samanyolu'nun fotoğrafını çekebilmek için saatlerce makaleler okudum, videolar izledim.)
5 mayıs'ta saros'a gittim, ancak 2 gündür süren yağmura takıldım. o yüzden meteor yağmurunu kaçırmış oldum. hava 7 mayıs'ta açıldı. normalde karanlık yerler için gecenin ortasında ormanın içlerine kadar yürümem gerekiyordu ancak liman ışıklarının açılmadığını görünce limana gittim, hayatımdaki en iyi manzaralardan biriyle karşılaştım(aslında en iyisiydi ama daha ondan sonra jupiter'in mehtabını gördüm) ve sonunda hayatımda ilk kez samanyolu'nu hem de satürn, mars ve büyük antares yıldızıyla birlikte fotoğraflayabildim. sabaha kadar çekim yapmaya devam ettim.
https://www.flickr.com/…37490/in/dateposted-public/
https://www.flickr.com/…05706/in/dateposted-public/
ertesi gece de hava açık olduğu için tekrar çekime gittim, yanımda bir arkadaşım da vardı. bu sefer limanın iç tarafına değil, arka kısmına kumsala geçtim. burası daha da karanlıktı çünkü gökçeada'dan geldiğini tahmin ettiğim ışık kirliliği daha azdı. burada da kadrajımı hemen samanyolu'na yönelttim ve çekime başladım.
https://www.flickr.com/…15121/in/dateposted-public/
https://www.flickr.com/…808954/in/dateposted-public
çekim sürerken gözümü samanyolu'ndan alabildiğim zamanlarda diğer taraflara bakarak muhteşem yıldız manzarasını izliyordum ve takımyıldızları çıkarmaya çalışıyordum. jupiter sağımda müthiş bir şekilde parlamaktaydı ancak samanyolu varken kim ne yapsın jupiter'i. saatler ilerleyip jupiter daha da alçalınca denizde bir yansıma farkettim. köyden bir sokak lambası ışığı geliyordu arkalardan acaba onun yansıması mı diye açısını kapatmaya çalıştım ama, değildi. ben nereye gidersem yansıma da benimle birlikte geliyordu. kafamı kaldırdığımda bunun jupiter'in yansıması olduğunu anladım. arkadaşım da olayı farkederek yerinden kalktı. hemen fotoğraf makinasına koşarak kadrajı jupiter'e doğru çevirdim(burada nasıl paniklemişsem telefonu düşürmüşüm, neyse ki bulabildik). ve sonunda jupiter'in mehtabını yunan semadirek adasının hemen yanında fotoğrafladım. arkadaşımla bir kaç saat bu manzaradan gözümüzü alamadık, rüyada gibiydik.
https://www.flickr.com/…49884/in/dateposted-public/
https://www.flickr.com/…os/mesutbirinci/28730542046 (aynı fotoğrafın 10 kare istifleme ile hazırlanmış daha temiz hali)
not: önümüz yaz, tatil sezonu başlıyor. saçma sapan hotellere dünyanın parasını vererek daha önce 50 kez tecrübe ettiğiniz tatili yapmayın. bir çadır edinin ve karanlık bir yerde kamp yapın. gökyüzünün nefes kesen manzarasını dünyada hiçbir 5 yıldızlı hotel sağlayamaz.
edit: samanyolu'nu fotoğraflamayı düşünenler için şöyle bir entry hazırladım: #60490634
edit:
daha sonraki fotoğraflarımı takip etmek isteyenler olmuş: https://www.instagram.com/mesutbirinci veya https://www.flickr.com/mesutbirinci
cumhurbaşkanının altına dayalı para önerisi
sinop'ta evine eşya düzmeye çalışan yeni evli çift
-
eğer gerçekse mükemmel bir cesaret. borç batağına saplanmadan evlenmeye müsaade etmeyen topluma karşı güzel bir duruştur bu.
öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
-
türkiye ve türkçe muhabbeti geçen yabancı filmler, diziler, klipler;
1961, tenten filminde geçen istanbul sahneleri;
https://youtu.be/j6mgp5rshjc
1963, "007 james bond, from russia with love" filminde görünen istanbulla günümüz istanbulunun karşılaştırması;
https://youtu.be/eqtuxexvukq
1964 yılında çekilen topkapı filmi türkiye'de geçiyor. yağlı güreşten, dansöze 1964 yılı türkiyesi ile ilgili ne ararsanız mevcut;
https://youtu.be/xbmrckmtjey
1989 yılında çekilen ölü ozanlar derneği filminde bir sahnede arka planda türk bayrağı görünür;
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/…vcyvdw&usqp=cau
1995, usual suspects filminde (bkz: keyser söze)'nin türk olması.
filmde şöyle geçer;
kim bu keyser soze?
-söylendiğine göre türkmüş....kimse onun gerçek olduğuna inanmaz. kimse onunla direk olarak çalışan, onu tanıyan ya da gören birini bilmez. kobayashi'ye göre herhangi biri soze için çalışabilirdi. bilemezsin. bu da onun gücüydü. şeytanın yaptığı en büyük kurnazlık tüm dünyayı yaşamadığına inandırmakmış. bana anlatılan bir hikaye var. sanırım doğru... türkiye'deki günlerinden kalma. ...-keaton şöyle derdi: "tanrı'ya inanmıyorum ama ondan korkuyorum". bense tanrı'ya inanıyorum ama tek korktuğum şey keyser soze.
1998'da çekilen armageddon filminde sultanahmet, balat ve ortaköy görünür;
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/…z6spla&usqp=cau
2001 accidental spy filminde istanbul ve kapadokya sahneleri geçer;
https://youtu.be/g01qecgujjw
jackie chan çekim bittikten sonra röportajda,
'buraya gelmeden önce türkiye hakkında söylenen kötü şeylerin etkisi altındaydım.
gelince hiç de öyle olmadığını gördüm. herkes beni tanıyor. türkiye'nin kendisinden çok insanları tanınıyor. bence daha çok tanıtım yapmalısınız." demiştir.
elton john'ın nikita klibinin 'kahrolsun faşizm' duvar yazısıyla açılması;
https://youtu.be/tg-q-acv4qs
http://wowturkey.com/tr296/hturann_elton.jpg
snatch filminde jason stathamın isminin turkish olması.
mevzuda şu;
'benim adım türk. bir ingiliz için tuhaf bir isim olduğunun farkındayım. annemle babamın bindiği uçak düşmüş. o şekilde tanışmışlar. bana da uçağın adını vermişler. ismini uçak kazasından alan fazla insan yoktur.'
(bkz: turkish airlines)
https://youtu.be/gqxl9k265ea
transporter 3 filminde jason statham'ın arkasında görülen müslüm gürses ve ismail yk afişi;
https://youtu.be/ngecrbdx7oa
2006, karayip korsanları ölü adamın sandığında filminde rum şivesiyle konuşan türk korsanlar;
https://youtu.be/oy6schyfacs
40 days, 40 nights filminde türkiye tişörtü giyen kız;
http://wowturkey.com/…casian26_40days40nightdr2.jpg
stargate atlantis 4. sezon 17. bölümde kolunda türk bayrağı olan bilim adamı;
http://wowturkey.com/…ian26_stargateatlantiszc0.jpg
süperman 2 filminde camda yazan, 'daha iyisi olamazdı' sözü;
https://youtu.be/8psre_r7ozu
blade filminde duvardaki 'emire fırtınası' manşetli milliyet gazetesi;
https://encrypted-tbn0.gstatic.com/…qzhbsa&usqp=cau
stealing beauty filminde evin sahiplerinin oğlu christopher türkiye’deki geçirdiği tatilinden dönerken türk bayrağı getirmesi ve küçük kızkardeşine türk bayrağı sallaması;
http://1.bp.blogspot.com/…s1600/isteturkbayragi.jpg
coyote ugly filminde bereket döner'in görünmesi;
http://wowturkey.com/…asian26_coyoteuglu300x170.jpg
lost dizisi 4. sezon 9. bölümde benjamin'in sahra çölünde atlılara 'türkçe biliyormusunuz?' sorusu;
https://youtu.be/1zgsviwyako
bonus;
shantel, disko partizani;
https://youtu.be/gviaoygv8yi
doların bir küsur lira olduğu dönemden anılar
-
dolarla maaş alıyordum ve her gün dolar düşüyordu. 1.6lardan 1.1e kadar geldi ve bu böyle gitmez, maaşımızı tlye çevirin diye isyan çıkardık.
ve başardık, 1.1den tl ye sabitledik maaşı.
çalışma hayatımda istediğimin olduğu tek olay budur.
dua: allah kimseyi vizyonsuz yaratmasın
recep tayyip erdoğan
-
kendi kendine yeten demokratik bir ülkeyi başka ülkelerin enerjisi ve üretimine muhtaç, içinde üçüncü dünya ülkelerine ait her milletten insan olan, çalışmanin karşılığının alınmadığı, hiçbir şey satın alamayan alimgücü düşük, yabancılara hizmet eden, gençlerin tek adamdan başka yönetim görmediği, her gün zam üstüne zam yaşayan, tatil nedir bilmez, yurtdışı nedir bilmez, eğlenmek ve sosyalleşmek nedir bilmez bir halk yaratıp, doktorlar başta olmak uzere universite mezunlarıni baska ulkelere kaptiran, universite diplomasinin tuvalet kagidindan hallice oldugu, gençlerin hayal kurmak nedir bilmediği, butun devlet kurumlarinin icinin bosaldigi adeta bakkal gibi olan bir devlet haline getirmistir.
1000 euro vefa vergisi
-
twitter da trend olan ve gurbetçilerimizin ağır vergilerle ezilen halka destek olmaları ve vatana duydukları sevgi ve vefa için 1 kerelikten bir şey olmaz diyerek 1000 euro vefa vergisi vermelerini istiyor halk.
ben gurbetçilerin itiraz bile etmeden ödeyeceklerini düşünüyorum vatan millet aşkı için.
edit: amerika da vatandaşları için nerede yaşadıklarına bakmadan gelirlerinin hepsini beyan etmelerini zorun kılıp vergi beyannamesi düzenliyormuş, neden olmasın...