hesabın var mı? giriş yap

  • 'eski halil bezmen' ulkesine ve insanina edebilecegi her turlu maddi ve manevi tecavuzu edip, (vergi borcu, ssk borcu, hileli iflas, dolandiricilik, tarihi eser kacakciligi, vs. gibi ), akabinde salya sumuk 9 sene amerikaya kacip, batan geminin mallarini esinin uzerine gecirip, geri dondugunde de sembolik bir sure icin hapis yattiktan sonra davalarinin bir cogundan beraat eden, renkli, regarenk sahsiyettir.

    hikayesi burada bitmez, yenilenir, sozlukte de onceden tahmin edildigi uzere (bkz: #2550876) bambaska olur biri olur, '55 yillik halili gomdum' der ve postmodern dervis piskinligi ile bir de otobiyografi yazdirilir kendisine.

    http://www.sabah.com.tr/…p/gnc124-20060430-102.html

    butun kitap boyunca, mandik attigi ulkesi ve calisanlarinin ahini hice sayip, cayir cayir yaktigi servetinin ortasinda ellerini havaya kaldirip 'bakin bana ne yaptilar' saskinligi icerisinde ki neron ayagindadir. gecmisine bakip bu denli sacma sapan dersler cikarabilmis bir insanin nasil olup da hatalarindan ogrenebilecegini, yeni bir insan olabilecegini dusunup durursunuz kitabi okurken. daha da beteri kitabi okudugunuz icin kendinizi de bu zevzek duzenin bir duzuleni gibi hissedersiniz.

    ancak konu ile ilgili en buyuk soku kendisine sempatiyle bakan, 'ne de olsa cezasini cekmis bir arkadasimizdir' alaturkaligini gosteren balik hafizalilari gorunce yasarsiniz.

    bu arkadaslara suc ve ceza yi okumalarini mi tavsiye etsem, vergi kanunu uzerine konusup o zamanin parasiyla trilyonlari bulan odenmemis verginin hepimizin, tuyu bitmemis yetimin cebinden ciktiginimi anlatsam, ceza evlerine gidip yillarca yatan mahkumlarla, dusunce suclulariyla sohbete mi davet etsem, yoksa hepsini birakip soyle bir disari cikip temiz hava mi alin desem, bilemiyorum.

    allah bu ulkenin yardimcisi olsun. olmazsa gulenimiz daha cok olur, daha cok otobiyografiyi tersten okuruz.

    (bkz: tersten okumak ve seytan korelasyonu)

  • miting yaparken, pardon demokrasi nobeti tutarken sıkıntı yok, is milli bayrama gelince, auuv!

  • -osmanlı'da ilk opera izleyen kişi: yirmisekiz mehmet çelebi

    -büyük bir enerji ve hırsla kurulan osmanlı devleti, uzun yıllar üç kıtaya hüküm sürdü. avrupa ve ortadoğu siyasetini belirledi. istanbul’un fethi ile tarih sahnesinde bir devrin kapanmasına sebep oldu. gel zaman git zaman o parlak günler kaybolmaya yüz tuttu. yavuz sultan selim’in sekiz günde çölü geçen ordusu girdiği her savaşı kaybeder oldu.

    -duraklama döneminde devlet ve orduda baş gösteren sıkıntılarla ilgili padişaha sunulan risaleler(lütfi paşa ,gelibolulu mustafa âlî, koçi bey) olmuştur. döneminin şartlarına göre orduda yapılması gereken bazı ıslahatlardan bahsedilmiştir. yenileşme hareketleri yeniçerilerin ve ilmiye sınıfının direnciyle karşılaşmış, bazen padişahın ölümüyle (ıı.osman) sonuçlanmıştır. tabi burada bahsedilen ıslahat hareketleri sadece askeri alanlardadır.

    -1683 yılındaki ikinci viyana kuşatması’ndan sonra osmanlı orduları birbiri ardına yenilmeye başladı. özellikle 1699 karlofça antlaşması ile alınan büyük yenilgi osmanlı’da büyük bir hayal kırıklığı yarattı. osmanlı gururu bazı şeyleri kabul edemiyordu ancak askeri ve ekonomik üstünlük avrupa’ya geçmişti.

    -bu dönemde kaybedilen savaşlar ve topraklar aynı zamanda osmanlı devleti’nin avrupa devletleri arasındaki prestijini de etkilemiştir. osmanlı, teknik ve askeri olarak batı’dan geri kaldığını kabul etmiştir. bunun bir göstergesi olarak batı ülkelerine uzun süreli(kalıcı değil) elçi(sefir) gönderilmiştir.

    -batı’ya göz attığımız ilk dönem lale devri olarak bilinir. pasarofça antlaşması(1718) ve patrona halil isyanı(1730) arasında kalan dönem. bu dönem romantik tasvirlerle sadabat bahçelerinde, kaplumbağaların üzerinde mumlar, zevk ve sefa dönemi olarak gösterilir. bir yönüyle doğrudur ancak başka bir açıdan kültür transferinin hızlandığı bir dönemdir.

    -lale devri’nde barış siyaseti izlenmiş, savaş yapılmamıştır. batı ülkeleriyle ilişkiler geliştirilmeye çalışılmış, ilk elçiler gönderilmiştir. osmanlı tarihi boyunca diğer ülkelere pek çok elçi gönderilmiştir ancak bu dönemde paris’e gönderilen yirmisekiz mehmet çelebi kadar etki uyandıran başka biri olmamıştır.

    -yirmisekiz çelebi mehmet, tahmini 1670 yıllarında doğmuş, yeniçeri ocağında askerlik yapmış bir bürokrattır. zaten “yirmisekiz” lakabı da yeniçeri ocağının yirmisekizinci ortasına dahil olmasından kendisine verilmiştir. yirmisekiz çelebi, 1720 yılında fransa ve ispanya arasında bir saldırmazlık anlaşması için nabız yoklamak amacıyla paris’e gönderilir. bunun yanında şehirleşme ve eğitim sistemi üzerine gözlem ve araştırma yapması, osmanlı’da uygulanabilecek olanları raporlaştırması istenir. (“hizmet-i siyâsiyyesinin haricinde fransa’nın vesâit-i umrân ve maârifine dahi lâyıkıyla kesb-i ıttılâ ederek kabil-i tatbîk olanlarını takrir etmesi”)

    -ekim 1720’de başlayan yolculuğu ekim 1721’de sona erer. 10 ay boyunca paris’te kalmış, fransa kralı xv. louis tarafından kabul edilmiş, fransız kültürüne dair pek çok şeye tanık olmuştur.

    -günümüzden tam 300 yıl önce yapılan bu yolculuk ve yirmisekiz mehmet çelebi’nin yaşadıklarına olan şaşkınlığı okumaya değer. paris’te kaldığı süre boyunca sarayları, parkları, hastaneleri, askeri okulları, rasathaneyi gezmiş ayrıca kendisi için sarayda düzenlenen operaya katılmıştır. operaya olan beğenisini ve şaşkınlığını şöyle yazmıştır:

    "sadece paris'e mahsus, adına ‘opera’ denilen bir oyun çeşidi varmış, burada çok tuhaf sanat ve hünerler gösteriyorlarmış. opera'yı büyük topluluk seyrediyormuş ve daha çok da şehrin zengin tabakası hoşlanıyormuş. opera binası kralın sarayının hemen yanındaydı. bu saray, özellikle bu opera denen oyun için yapılmış. burada herkesin derece ve rütbesine göre ayrı ayrı oturacak yerleri vardı."
    "bizi kral'ın oturduğu yere götürdüler. binanın her tarafı kadın ve erkekle ağzına kadar doluydu. yüzden fazla çeşitli çalgı âletleri duruyordu. her taraf kapalı olduğundan, içerde yanan yüzlerce balmumu ve avize ortalığı aydınlatıyordu. bu büyük salon için büyük masraflar yapıldığı anlaşılıyor; tırabzanlar, direkler ve dört bir yan, tavan da dahil altın yaldızlı oymalarla süslenmişti. operaya gelen kadınlar da sanki ipekli kumaşlara ve mücevherlere batmışlardı."
    "önümüze, saz takımının oturduğu yere, işlemeli büyük bir perde asmışlardı. gelen halkın hepsi yerlerine yerleştikten sonra, önümüzdeki perde aniden yukarı kaldırıldı. arkasından orta yere büyük bir saray çıkıverdi. oyuncular sarayın bahçesinde kendi özel kıyafetleriyle ve yirmi kadar peri yüzlü kız pırıl pırıl taşlı elbiseleriyle ortalığı aydınlatırlarken, çalgılar da ortalığı nağmeye boğdular. bir süre dans ettikten sonra, operaya başladılar. opera denilen oyunda herhangi bir hikâye canlı olarak oynanmaktadır."

    -yirmisekiz çelebi gördüklerini sanki yeni bir dünya keşfetmiş gibi hayranlıkla anlatır. sarayları, bahçeleri, havuzları, çeşmeleri, heykelleri kendisine özgü üslubuyla anlatır. şaşkınlığını göstermek için “acayip” ve “garip” kelimelerini bolca kullanır. şehirdeki binaların üç, dört hatta yedi katlı olduğunu, paris’in geniş kaldırımlı sokakları olduğunu söyler.

    -fransızların sosyal yaşamı da dikkatini çeker. özellikle kadınların günlük hayat içerisinde olması, rahat hareket etmeleri, en alt tabakadan bile olsa bir kadına karşı erkeğin saygı ile davrandığını söyler. kadınlarla ilgili şunları yazmıştır:

    "fransa'da kadınlara gösterilen itibar, erkeklere gösterilenden kat kat fazladır. bu yüzden kadınlar ne isterlerse yapar ve istedikleri yerlere rahatça gidip gelebilirler, kimse bir şey demez. meselâ rütbe ve mevkii değerli bir beyzade çok değersiz de olsa bir kadına saygı göstermek zorundadır. buralarda, daha çok kadınların sözleri geçerlidir. öyle ki, fransa'ya kadınların cenneti diyorlardı. gerçekten de, buralarda kadınlar hemen hiç bir zahmet ve güçlük karşısında değildirler. her türlü istek ve arzuları vakit kaybedilmeden hemen yerine getirilirmiş."

    -fransızlar’da bir osmanlı görecek olmanın merakı içindedir. öyle ki gezileri sırasında insanların yollara taştığını, sırf kendilerini görebilmek için ezilme tehlikesi atlattığından bahseder. hatta kendi cümlesiyle “osmanlı gördükleri olmadığından aceb ne asıl âdemlerdir deyu görmeye talip” der. paris’te oldukları sırada ramazan ayı gelir ve oruç tutarlar. cemaat halinde teravih namazı kılarlar. halk kendilerini yemek yerken, namaz kılarken izlemek ister. bu durumdan rahatsız olsalar da isteklerini kırmayarak razı olurlar. fransızlar için de osmanlı birilerini görmüş olmak farklı bir deneyim olmuştur.

    -yirmisekiz çelebi mehmet, paris sefareti sırasında gördüklerini kendi üslubunca yazmıştır. dönüşte fransa sefaretnamesi olarak ııı.ahmet ve damat ibrahim paşa’ya sunmuştur. sefaretname sonraki yıllarda osmanlı’nın batı’ya bakışında önemli değişikliklerin başlangıcı olmuştur.

    -yirmisekiz çelebi, paris’ten dönerken sarayların, bahçelerin resimlerini ve planlarını yanında getirmiştir. batı kültürünün etkilerini göstermesi bu dönemde mimari alanda öncelikli olmuştur. yapılan bahçeler ve havuzlarda etkilerini göstermiştir.

    -bu gezi sırasında yirmisekiz mehmet çelebi’nin oğlu mehmet sait efendi de yanındadır. çelebizade mehmet sait efendi oluşturduğu çevre ile matbaanın osmanlı’ya gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. ayrıca fransa’dan getirdiği kitaplar, elbiseler, mobilyalar ile batı modasının osmanlı’da yayılmasını sağlamıştır. daha sonraki yıllarda paris elçiliği sırasında istanbul’a gönderdiği tablolar ile türk minyatür sanatında farklı tekniklere ilham vermiş, özellikle minyatür sanatçısı levni üzerinde etkili olmuştur.
    batı dünyası hakkında osmanlı ülkesinde ilk bilgilerin oluşmasına katkıda bulunan yirmisekiz mehmet çelebi’nin fransa sefaretnamesi, enver ziya karal’ın dediği gibi “osmanlılar için garp’ta açılmış ilk penceredir”.

    entry izlemek için video
    buraya kadar okuduysanız siz de tarihe meraklı birisiniz :)
    tarih içerikli videolar hazırlıyorum, youtube kanalıma bakmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

    kaynakça
    • abdullah uçman, yirmisekiz çelebi mehmed efendi sefaretnamesi(günümüz türkçesi’yle).
    murat bardakçı, paris'e elçi gönderdik, batı'ya bakışımız baştan aşağı değişti. https://www.haberturk.com/…miz-bastan-asagi-degisti
    niyazi berkes, türkiye’de çağdaşlaşma.
    • osman sefa yalçın, yirmisekiz mehmet çelebi opera temaşasını anlatıyor, https://medium.com/…maşasını-anlatıyor-aa67c5c7d97d
    • türkan polatcı. osmanlı batılılaşmasında yirmisekiz çelebi mehmed efendi’nin paris sefaretnamesi’nin önemi. çankırı karatekin üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü dergisi 2(2): 249-263
    • yirmisekiz mehmed çelebi.vikipedi, https://tr.wikipedia.org/…/yirmisekiz_mehmed_çelebi
    • zeki arıkan, yirmisekiz çelebi mehmed efendi. islam ansiklopedisi: https://islamansiklopedisi.org.tr/…bi-mehmed-efendi

  • acilin psikoterapist geldi. ingiltere'de yasayan ve yetiskinlerle calisan bir terapistim. uzmanlik alanim iliskiler ve baglanma sorunlari. simdi size su an beraber calistigim danisanlarin yaslarini, mesleklerini, cok genel cizgilerde psikolojik durumlarini ve ebeveynlerinin bosanip bosanmadigini yazacagim. sonra da ileriki yaslarda psikolojik sorunlari olan insanlarin ortak ozelliklerini gozlemlerime dayanarak aciklayacagim. (ipucu: bu ortak ozellik ailenin bosanmis olup olmamasi degil)

    danisan 1: 20'li yaslar, kadin. meslektasim. ıliski ve baglanma sorunlari, ozdeger sorunu. anne baba beraber.
    danisan 2: 30'lu yaslar, kadin. cocuk cerrahi. ciddi iliski ve baglanma sorunlari, anksiyete, kimlik bunalimi. baba cocukken olmus.
    danisan 3: cift terapisi. ıkisinin de anne baba ayri. cok ciddi bir psikolojik sorunlari yok.
    danisan 4: 20'li yaslar, kadin. bilim insani. cok ciddi iliski ve baglanma sorunlari, ozdeger sorunu, cinsel sorunlar. anne baba beraber.
    danisan 5: cift terapisi. cok ciddi psikolojik sorunlari yok. kadin anne baba beraber, adam anne baba ayri.
    danisan 6: 30'lu yaslar, kadin. proje yonetimi. ciddi iliski ve baglanma sorunlari. anne baba beraber.
    danisan 7: 30'lu yaslar, erkek. yazar. cok ciddi baglanma sorunu, ozdeger sorunu, depresyon. anne baba beraber.
    danisan 8: 20'li yaslar, kadin. psikolojik danisman. ıliski ve baglanma sorunlari. kimlik sorunlari, anksiyete. anne baba beraber.
    danisan 9: cift terapisi. kadin sosyal fobi, anksiyete, ozguven eksikligi, kendine zarar verme, depresyon. anne baba beraber. erkek genel anksiyete. anne baba ayri.
    danisan 10: 20'li yaslar, kadin. muhasebeci. anksiyete, depresyon. anne baba ayri.
    danisan 11: 30'lu yaslar, kadin. yonetici asistani. ıliski ve baglanma sorunlari. anne baba ayri.
    danisan 12: 20'li yaslar, kadin. ogrenci. panik atak, anksiyete, baglanma sorunlari, ozguven eksikligi. anne baba beraber.
    danisan 13: 30'lu yaslar, erkek. gazeteci. gordugum en ciddi baglanma sorunu, kimlik sorunlari, depresyon. anne baba beraber.
    danisan 14: 30'lu yaslar, erkek. software. cok ciddi baglanma sorunlari, ciddi anksiyete. anne baba beraber.
    danisan 15: 30'lu yaslar, kadin. gazeteci. ciddi iliski ve baglanma sorunlari. paranoya, anksiyete, kimlik sorunu. anne baba beraber.
    danisan 16: 30'lu yaslar, kadin. politikaci. anksiyete, ozdeger sorunu. anne baba ayri.
    danisan 17: 20'li yaslar, erkek. ordu mensubu. anksiyete, depresyon. anne baba ayri.

    bunlar belki bir fikir vermis olabilir. goruldugu gibi anne baba ayri ya da beraber olma durumu ile kisinin yetiskinlikteki psikolojik sagligi arasinda belirgin bir baglanti yok. anne babasi ayri olanlarda bu surec kotu islemis, cocugun hisleri gozetilmemis. bunlar su an calistigim 11 kisi ve yakin zamanda calismayi bitirdigim 6 kisi, representative bi sample yani (turkcesini bilemedim). ayni trendi yillardir beraber calistigim danisanlarla da gozlemledim. hatta soyle bir dusundugumde, en agir psikolojik sorunlari olan kisiler kucukken anne ya da babasini kaybetmis olanlardi, ama daha sonra anne babanin hala beraber oldugu kisiler ve sonra bosanmis aile cocuklari geliyordu. tabii bu bilimsel bir arastirma degil ama kaidemden de sallamiyorum. gozlemlerimi aktariyorum.

    simdi gelelim zurnanin zirt dedigi yere. asagidaki durumlardan birini ya da birden fazlasini yasayan kisileri yetiskinlikle toparlamak zor oluyor.

    1) duygularini ifade etmesine izin verilmemis cocuklar. bu kotu niyetle olmayabilir. ebeveyn ama genelde anne cocugunu uzgun gormeye katlanamaz, o yuzden cocuk her uzuldugunde dikkatini dagitmaya calisir, uzulmemesini soyler. en asirisinda kendi cocuktan daha cok uzulur, aglar ve cocuk artik ona hicbirsey soyleyemez. ya da baba cok disiplinlidir. cocugun ofkelenmesine, korkmasina, aglamasina kizar.

    2) cocuklukta akran zorbaligi yasamis insanlar cok zor toparliyo. adeta bu reddedilmek, dislanmak, itilmek, kendisinde bir yanlis oldugu hissi beyin kivrimlarina isleniyor. genelde kendine guvensiz, anksiyeteli, surekli kendilerini baskalariyla kiyaslayan, iliskilerinde sorun yasayan insanlara donusuyorlar.

    3) ılk iliskisi travmatik olan kisiler. anne baba aile mukemmel olabilir ama ilk romantik iliskisinde cok buyuk bir kazik yiyen insanlar da kolay kolay guvenemiyor ve bende bi sorun var hissini uzerlerinden atamiyor. ozellikle bu durumu gormezden gelirlerse ve sonraki iliskilerinde de benzer seyler yasarlarsa toparlamak zor.

    aklima baska seyler gelirse edit yaparim. ıstatistikler ne soyluyor bilmiyorum tabii onlara da bakilabilir. gozlemlerimi aktardim. bosanin demiyorum ama bosanmis , iyi iliskilerini surdurebilen, cocugu birbirlerine karsi silah olarak kullanmayan, cocugun duygularini ifade etmesine izin veren bilincli anne baba, bosanmamis ama narsist, kendi duygularini cocugunkilerden one koyan, surekli kavga eden, huzursuzluk yasayan, birbirinden kopuk, huzurlu ve mutlu bir ev ortami saglayamayan anne babadan evladir.

    edit: bircok mesaj aldim. elimden geldigince ozellikle tavsiye isteyenlere cevap vermeye calisacagim. kendi deneyimlerini aktaranlara da cok tesekkur ederim. geribildirimleri okumak benim icin de cok ilginc ve faydali oldu.

  • garson: beyefendi 5 dakikanız kaldı hızlı yerseniz sevinirim
    müşteri: tabi hemen yiyip kalkıyorum(hamburgerden büyük bi ısırık alır)

    sizin de gözünüzde canlanmadı di mi? bunun grisi yoktur siyah ya da beyazı vardır. restoranlar açıldığında bu yasağa riayet edilmeyeceiğini hepimiz biliyoruz. sorarlarsa 45 dk dersin ne olucak

  • telefona bakacağım diye önündeki araca dalmış şofördür. birilerinin canını almadan işten çıkarılması isabet olmuş. hem cana hem de devlet malına kasıt var, savunulacak bir tarafı yok, yaptığının bedelini ödemiş.

  • bursu alıp tamamladıktan sonra işe grei dönüp çalıştın mı? cevabın hayırsa suçtur ve kendisinden tazmin edilmelidir (ben demiyorum yargıtay kararları bu yönde).

  • herif senaryoya kendisini öyle kaptırmış ki neredeyse muhabirin elini öpecek mq. olm dik durmak, birilerinin propaganda maşası olmamak bu kadar mı zor yahu. sürünerek yaşayacağınıza ayakta ölün ulan.

  • tayyibin yalan yanlış videolarla mitinglerde izlettiği o kurgu videoları, halkın nasıl yuttuğunu gösteren tablodur.
    şu tayyipten gerçekten korkulur. (bkz: zübük) bile önünde diz çöker, tövbe ister yeminle.