hesabın var mı? giriş yap

  • havaların soğuduğunu arif' in maça boğazlı kazakla çıkmaya başlamasından anlayabilirsiniz.
    ayrıca ben hakem olsam maça çıkarken direkt sarı kart gösteririm kartı da cebine koyarım o şekilde oynasın uğraştırmasın beni..

  • afrika kıtasının güneydoğu kıyısında bir ülke. hint okyanusu kıyısı gereği masmavi ve oldukça ılık bir denizi var. yasanan ic gerilimlerden dolayi ulkenin anayollari talan edilmis ve dagilmis durumda, bu nedenle en ufak bir yagmurda sel basiyor yollari ve normal araclarla gecilmesini imkansiz kiliyor. gidilmesi tavsiye edilen zamanlar nisan, mayis ve haziran aylari. bu aylarda afrika kitasinin guneyinde yagmur az oldugu ya da hic olmadigi icin. bembeyaz kumlarini, upuzun sahilini ve tropikal adalarini gormek icin bu tarihlerde gitmek en akillicasi. ancak ülkede geçmişte yaşananlar öyle içler acısı ki, insan bu dogal güzellikleri göremiyor. 2. dünya savaşı sonrasında sürekli sömürge olarak yaşamış, sonrasında iç savaşlar çıkmış ve ülkede yaşayan insanlar evlerini, topraklarını terketmişler. ülke ekonomisi çok kötü, halk fakir. şimdilerde ülkede amerikan doları, güney afrika ranti ve son yıllarda da euro kullanılmaya başlanmış.

  • güzel bir işim, 2 evim 1 arabam vardı. biraz eğlence olsun diye bu başlığı takip edip bahis oynamaya başladım şu an pide fırınında usta olarak çalışıyorum, piyasaya 45bin lira borcum var.

    2 maç bari tutturun be, allah belanızı versin.

  • 4224 olan atm şifremi ne zaman girsem oraya polis gelmesi.

    edit: vatandaşın teki atm şifresini tersten girersek oraya polis, çevik kuvvet ve bordo berelilerin akın edeceği ve bizi kurtaracağı şeklinde hayati bir bilgi paylaşmıştı. ben de yıllardır ne zaman atm'den para çeksem oraya küçük çaplı bir ordunun doluşmasını bir türlü anlayamayan biri olarak aydınlamıştım ve ufkum iki katına çıkmıştı. neden sildi entry'i anlamadım.

  • bazı resimlerin okumaları;

    1- michelangelo - adem'in yaratılışı

    tanrı'nın, adem'e ruh üflediği, eski ahit'deki öykünün boya ve alçılarla tavana yapılmış bir resimdir. tanrı'nın yaşlı ve sakallı, beyaz bir elbise giydiği görülürken, adem'in çıplak oluşu dikkat çekmektedir. tanrı'nın sağ kolu ile adem'in sol kolunun uzanış benzerliği, tanrı'nın insan suretinde kendini yansıttığını akla getiriyor. parmakların birbirine temas etmemesini ise tanrı'nın adem'e doğru uzandığı ve adem'in yaşamı aldığı görülüyor. henüz yaratılmakta olan adem parmağını kaldıramayacak kadar güçsüz, tanrı ise yasam veren, enerji ve güc dolu olarak görünüyor. yine tanrı'nın bulunduğu bölüm bir beyin, bir akıl seklinde tasvir ediliyor.

    tanrı'nın dirseğinde görülen kadın, gnostikler tarafından genellikle sophia, hristiyanlar tarafından tanrı'nın yaratmayı düşündüğü bir sonraki varlığı yani havva'yı resmettiği söylenir. aşağıya uzanan yeşil kurdele ise beşeri hayatı temsil ediyor.

    tanrı'nın sağ ve solunda bulunan ve tanrı ile aynı tarafa bakan yüzler teslisi temsil ediyor. kadının hemen arkasındaki kutsal ruhu, tanrı'nın sol elinin temas ettiği ve yüzünün bakan tarafa ters olduğu ise beşeri hayatı yani adem'in yeryüzünde yaşayacağını işaret ediyor. adem'in yaşayacağı acıların temsili olarak nitelendiriliyor.

    anatomik oluşumlar ve resmin uyumu - tanrı, adem'in beyinin içinde resmedilmiştir ve bir düşünceye göre tanrı, adem'in beyninin içindedir.

    2- edouard vuillard - in bed

    uyku esnasında bilincin yitirildiği bilgisinin resmedilmiş halidir. japon baskılarına kısmen benzemesi nedeniyle, uykuda olan kişinin yüzünün yatay ve dikey çizgilerin varlığını, koyu renklerin kullanılması ise sessizliği niteliyor. duvarda yer alan t harfine benzeyen şeklin, nabi akımının temsilcilerinden olmasına ve vuillard'ın katolik meryem kardeşliği tarafından eğitilmiş olmasına bağlanmaktadır.

    3- francisco goya - goya dog

    savaşlardan dolayı insanlardan tiksinen ispanyol ressam, panik ve korku duygularının sonucu olarak bu resmi çizmiştir. ölümcül hastalığının tekrar nüksetmesinden korkması onu daha üretici yaptı ve karanlık resimler adı altında resim daha çizdi. çizildiğinde hiçbirinin isminin olmayışından dolayı başka bir ressam tarafından isimlendirildi.

    koyu arkaplan üzerine çizilen bu resimde eğimli bir zemin üzerinde sadece başı görülen bir köpeği görüyoruz. resimde köpeğin ne tarafa baktığı ya da korktuğu için mi saklandığı bilinmiyor. terkedilmişlik, yalnızlık ve korkunun çok hakim olduğu görülüyor.

    4- joan miro - triptych bleu ıı

    sürrealizm, bilinçaltı zihnin kum havuzu, çocuksuluğun yeniden yaratımı ve katalan gururunun bir dışavurumu olarak yorumlanmıştır.

    5- salvador dali - la persistencia de la memoria

    genel olarak,katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanıyor. dali sonradan bu resmin ilhamını sıcak ağustos güneşi altında erimekte olan bir fransız peynirinden olduğunu söylemiştir.

    tam ortada ve diğer tüm eserlerinde neredeyse bulunan bu figürü sanatçının kendisi olarak yorumlnıyor. gözü kapalı ve uyku halinde olan bu figür rüya olayına işaret ediyor. resimde ki saatlerinde rüya görülürken geçen zamanı ifade ettiği söylenilebilir. yani bilincimiz yerinde değilken zaman bizim için bir şey ifade etmez sadece akıp gider. sol alt köşedeki turuncu saat karıncalarla kaplıdır. salvador dali; karıncaları,ölümü ve kadın üreme organlarını simgelemek amacıyla kullanmıştır.son olarak, mona lisa tablosu gibi tamamlandıktan kısa bir süre tablonun kırmızı şarapla ıslatıldığı söyleniyor.

    6- edvard munch - the scream

    kıpkırımızı göğün 1883 yılında patlayan krakatoa yanardağının küllerinin alev alev yanan güneşle birleşmesi sonucu oluştuğu söylenmektedir. volkanın küllerinin 1883 kasım'ından 1884 şubat'ına kadar gökyüzünde kalması ve amerika'nın doğusu ve avrupa ile asya'nın büyük bir kısmını kaplaması da bu söylentiyi desteklemektedir.

    edvard munch günlüğünde, "iki arkadaşımla birlikte yürüyordum. güneş batıyordu. birdenbire gökyüzü kan kırmızısına döndü. kendimi tükenmiş hissederek durdum ve parmaklıklara yaslandım. mavi-siyah fyordun ve şehrin üzerinde kan ve ateş yalımları vardı. arkadaşlarım yürümeye devam ettiler. ben ise orada kaygı içinde titreyerek durakaldım ve doğanın içerisinden doğru sonsuz bir çığlığın geçiyor olduğunu duyumsadım." demiştir. böyle olunca, sıradan çığlık atan birisinin değil, doğanın çığlığını duymamak için kulaklarını tıkayan bir kişinin resmi olduğu anlaşılıyor.

    7- sandro botticelli- venüs'ün doğuşu

    yunan mitolojinde afrodit'in karşılığı roma mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olan venüs'ün doğuşunu resmetmiştir. deniz köpüğünden oluşan venüs'ün bir midye kabuğu üzerinde, yunan mitolojisinde baharı simgeleyen tatlı ve hafif batı rüzgarının tanrısızefirus'un nefesiyle baf kıyılarına taşıdığı görülüyor. zefirus'un yanında yarı çıplak ve sonradan çiçek ve bahar tanrıçası flora'ya gönüşecek olan peri kızı chloris'tir. zefirus, chloris'i kaçırıp onunla evlenmiştir. etraflarında güllerin uçuştuğu görülmektedir, bu da baharı simgeler.

    venüs'ün sağ tarafında görülen bir hora ise, venüs'ün üzerine çiçek desenli bir pelerin örtmek için ona doğru uzanıyor. (3 güzeller). resimde asıl vurgulanmak istenen baharın gelişidir.

    8- piero di cosimo - portrait de simonetta vespucci

    boynundaki engerek yılanı ile kleopatra olarak resmedilmiştir.

    amerigo vespucci'nin kuzeni marco vespucci ile 15. yaşında evlenen simonetta vespucci'nin güzelliği bir çok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur.

    özellikle sandro botticelli birden çok eserinde simonetta'yı resmetmiştir. simonetta 23 yaşında tüberkülozdan öldükten sonra bile onu imge olarak resmetmeye devam etmiştir. venüs'ün doğuşu tablosunda venüs'ü simonetta olarak resmettiğini görebiliriz.

    9- katsushika hokusai - kanagawa oki nami ura

    japonların geleneksel resim sanatı olarak bilinen ukiyo-e tarzında çizilmiştir.

    resimdeki büyük dalgalar, şu anda tokyo olarak bilinen edo'nun güneydeki adalarından kanagawa'ya balık getiren mavnalar olduğu söylenmektedir. arkada fuji dağı görülmektedir. önde de fuji dağına benzeyen küçük dalga resmin sırrı olarak nitelendirilir. dalga uçlarının pençe şeklinde olması ve dalgalardan ayrılan damlaların büyükçe tasvir edilmesi başka ayrıntılarıdır.

    10- george grosz - stutzen der gesellschaft

    alman burjuvasını resmeden grosz, resimde toplumun saygın insanlarının ne kadar saygın olduğunu gösteremeye çalışıyor. bir elinde bira, diğer elinde kılıç olan nazi'nin boş olan kafasında askeri zaferleri hayal ettiği görülüyor. gazeteleri sıkıca tutanın elinde kanla boyanmış palmiye yaprağı ve kafasındaki lazımlık dikkat çekiyor. onun hemen sağında olan politikacının beyninin dışkıdan olduğu göze çarpıyor. arkasındaki din adamı, ordunun eylemlerini kutsarken görülüyor. en arkadaki bir elinde kılıç diğer elinde tabanca olan ise dönemin siyasi anlayışını yansıtıyor.

    hepsini koca kafalı, kırmızı yanaklı, besili resmetmiş olması toplumun adaletsizliğine dikkat çekmeye çalışıyor.

    11- sandro botticelli - primavera

    birçok yorum olmasına rağmen baharın gelişinin mitolojik olarak resmedildiği görüşü yaygın olarak kabul ediliyor. primavera'nın anlamının da bahar olması bu görüşü güçlendiriyor.

    resmin bahçe teması üzerine kurulu olması ilk göze çarpan unsur oluyor. açan çiçekler ve büyüyen meyveler bahara işaret ediyor. venüs'ün bahçesi olarak temsil ediliyor. venüs mitoloji de aşk ve güzellik tanrıçası olduğundan resmin tam ortasında bulunuyor. (bkz: simonetta vespucci) tanrı'nın sağ tarafında rüzgar tanrısı zephyrus, peri kızı chloris'i yakalar ve bunun sonucunda bahar ve çiçek tanrısı flora'ya dönüşür.

    venüs'ün sol tarafında üç güzeller(hora'lar) ve mercury yer almaktadır. mercury elindeki asayla bulutları uzaklaştırırken, üç güzel dans etmektedir. aşk tanrısı cupid, mercury'e bakan güzele okunu doğrultmuştur.

    12- armedeo modigliani- reclining nude

    venüs'lerin resmedilmesi esasına dayanır. önceki venüslerden farklı olarak mitolojik ögelerden çok erotik ögelere yer vermiştir. tahrik edici ve cinselliğin ön planda olduğu resimler çizer. kadınlar koyu renkli yatak örtüsü üzerinde uzandıklarından bedensel ışıltıları ön plana çıkar. genellikle yukarıdan ve yakın planda çizmiştir bu resimleri. eller ve ayaklar resme dahil edilmemiştir.

    13- pablo picasso- guernica

    guernica saldırısı'ndan esinlenerek fuarda sergilenmek üzere çizilmiş bir duvar resmidir.

    savaşın trajedisi ve insanlar üzerinde olan etkilerini garip yaratıklar şeklinde anlatmıştır. guernica saldırısı için çizilmiş olsa da genel olarak savaşların yıkıcı ve kalıcı etkisini gösteren bir hatırlatıcı ile savaş karşıtlığı ve barışın bir simgesi haline gelmiştir.

    14- vincent van gogh - starry night

    van gogh'un artan deliliğiyle alakalandırılan bir resimdir. aslında yaptığı astronomik araştırmalar sonucu böyle bir resim çizdiği bilinmektedir. hem gerçek hem fantastik unsurların varlığı dikkat çekmektedir. resimde yer alan spiraller fantastik bir unsur olup, gözle görülmeyen astronomik görüngünün sanatçı tarafından bir yorumu olarak nitelendirilmektedir. aynı anda hem venüs hem ay ve bazı çeşitli yıldızlar dikkat çekmektedir.
    diego velázquez- aynadaki venüs

    cubid'in tuttuğu aynadan venüs resmedilmiştir. biz onun belli belirsiz yüzünü görebiliyor isek o da aynadan bizim yansımamızı görüyordur diye yorumlanmıştır. kendi güzelliğinin bizim üzerimizdeki etkisini seyrettiği de düşünülüyor.

    venüs'ün çizilmesinde herhangi bir erotizm olmamasına rağmen, saf ve iffetli olduğu anlaşılıyor. cubid'in bile venüs'ün güzelliğine dalıp gittiği görülüyor. aslında resimde venüs'ün kendi güzelliğine ayna karşısında dalıp gitmesi anlatılıyor.

    15- pablo picasso - girl before a mirror

    picasso'nun metresi olan marie therese walter'i resmetmiştir. walter'i bir çok kez çizmiştir. ama bu profildeki kadar huzurlu ve sakin olmamıştır. aynadaki yansımasının daha kaba olduğu dikkat çekiyor. ay, hilal ve güneşi resmettiği söyleniyor. aynadaki görüntünün makyajlı olması bir dikkat çekici unsur olarak görünüyor. walter'in aynı anda hem gece hem gündüz olabildiğini aktarmıştır. yüzü karanlık, gözleri yuvarlak ve boş, ve kadınsı bedeni çarpılmış ve bükülmüş, daha yaşlı ve daha kaygılı görünüyor. farklı benliklerine dokunmak istercesine aynadaki yansımasına uzanıyor.

    arkada yer alan duvar kağıdı harlequin'in kostümünü hatırlatıyor. bu da kızın aynı zamanda psişik ve fiziksel dönüşümlerini anlatıyor.

    16- maejima soyu

    doğu japon mürekkep resminin nadide örneklerinden birisidir. sonbahar'da görülen ay zaman unsuru olarak dikkat çekiyor. ırmak kıyısında bir ev, evin yanında, sislerin içinden sıyrılıp yükselen sarp dağ zirvelerinin önüsıra gördüğümüz yüksek çam ağaçları bulunuyor.

    17- henri matisse - le bonheur de vivre

    fovizmin en çok hissedildiği eser olarak nitelendirilir. duran, dans eden çıplak insanların bulunduğu bu resim, sarı ve kırmızının yoğun olduğu doğa, canlı renklerin egemenliğinde bir çayır, gökyüzü, deniz ve kır manzarasını resmediyor. ağaçların resmin her iki yanında olması bir sahne edasını yansıtıyor. yapıldığı dönemin en radikal resmi olarak kabul edilen bu eser, aşkın, müziğin ve dansın neşesini tablonun renkleri ve ritmik şekillerine aktarır.

    18- georges seurat - grande jatte adası'nda bir pazar öğleden sonrası

    sen nehri üzerindeki la grande jatte adasındaki bir parkta gezinen ve dinlenen insanları resmediyor. 1884-1886 yılları arasında çizilen eser, sonradan noktacılık olarak kabul edilen, onu sezgisel yaklaşımdan ayırdı.

    19- vincent van gogh - wheat field with cypresses

    "tuvalimin üzerinde selviler ve başaklar var, birkaç gelincik, bir parça ekose iskoç kumaşına benzer mavi bir gök. selviler kalın bir koyu renkli boyayla boyanmış ve güneş altında aşırı sıcağı temsil eden buğday tarlasının boyası da çok kalın." der çizdiği resim hakkında.

    20- diego velazquez - las meninas

    anlaşılması oldukça zor olan bu eser barok döneme aittir. zor anlaşılması ve karmaşıklığından dolayı eser her zaman en çok incelenen eserler arasında yer aldı.

    ispanya kralı ıv. philip'in sarayındaki büyük bir odayı gösteren resimde prenses margaret theresa'nın iki yanında nedimeleri, sol tarafta iki cüce ve önlerinde bir köpek, onların biraz arkalarında ise dadıyla koruma görevlisi yer alıyor. sağ tarafta ise velazquez yan tarafa doğru eğilmiş, resimlerini yaptığı kral ve kraliçeye bakıyor.

    21- bartolomeo veneto- lucrezia borgia

    gerçekçilik ve ayrıntılar göze çarpan ilk şeyler olmakla birlikte rönesans dönemine ait bir resimdir.

    siyah tablo üzerine dörtte üç profilden görülen yarı çıplak kadın resmi yapan kişiyle göz temasını koruyor. sol göğsünü açıkta bırakan beyaz bir elbise giyen kadın yukarı doğru kaldırmış olduğu sağ elinde flora'nın üç simgesi olan anemon, papatya ve düğün çiçeklerinden oluşan küçük bir çiçek buketi tutuyor.

    alnında gösterişli bir mücevher yer alan kadın, mavi bir bant üzerinde olduğundan ve saçları üzerinde örülü dallardan oluşan örtü ile örtülmesi kadının evli olduğunu düşündürüyor.

    22- vincent van gogh - bedroom in arles

    aynı resimden 3 tane yapmıştır ve resimlerin birisi yok olmuştur. diğerleri chicago'daki art ınstitute'de ve musee d'orsay'da bulunuyor.

    "soluk, leylak rengi duvarlar, zeminin çaprık çurpuk, solmuş kırmızısı, krom sarısı sandalyeler ve yatak, çok solgun limon yeşili yastıklar ve çarşaf, kan kırmızısı battaniye, turuncu renkli el-yüz yıkama masası, mavi el-yüz yıkama leğeni ve yeşil pencere... bu farklı renklerle mutlak sükûneti ifade etmeyi istedim."

    düz hatlardan oluşan resimle, perspektifin dengesizliğini telafi eder bir şekilde renkli yüzeylerin titiz kombinasyonuyla oda içerisinde belli bir boşluk duygusu yaratmaya çalışmış ve başarmıştır.

    23- salvador dali - the elephants

    fil sembolü salvador dali’ye göre geleceği ve aynı zamanda gücü ve hakimiyeti temsil etmektedir. dali, filleri çok uzun ve neredeyse görünmeyecek kadar ince bacaklar ile tasvir ederken, aslında sırtlarında yer alan ağırlığın önemine vurgu yapmak istemiştir.

    24- leonardo da vinci - the last supper

    santa maria della grazie kilisesine, rahiplerin yemekhanesinin bir duvarını süslemek için çizilen bu resim, ısmarlama bir resimdir. isa'nın yüzünün güzel, yehuda'nın yüzünün çirkin olması bunun en büyük göstergesidir. isa ve 11 havarisinin yemek yerken ki sohbetini görüyoruz. hz. isa "içinizden biri bana ihanet edecek" derken çizilmiştir ve havarilerin yüzlerindeki ifadeleri resmetmiştir. (inanç, şüphe, korku...)

    incil'de geçen "bana ihanet edenin eli masada benimle." cümlesi gereğinde eli masada olan tek insan yehuda'dır.

    detayları

    25- osman hamdi bey - kaplumbağa terbiyecisi

    çok iyi akademik eğitime sahip olan osman hamdi bey'in eserine ilham olan charmeur de tortues eseridir. ilk yorumlar, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun halini anlattığı yönünde olmuştur. başka yorumlara göre, düşünceli biçimde dikilen adam, sabır gerektiren zor bir iş olan kaplumbağaları terbiye etme işini, elindeki ney ve sırtındaki nakkareyi çalarak başarmayı ummaktadır.bu yoruma göre de terbiyeci osman hamdi bey'in kendisidir. terbiyecinin zorlu işi elindeki müzik aletleriyle halletmeye çalışması, osman hamdi bey'in de değişime direnen bir toplumu sanat yoluyla çağdaş seviyeye getirmeye çalıştığını, bu yüzden sanat okulu ve müze açma girişiminde bulunduğunu vurgular.

    terbiyecinin, kaplumbağaları eğitmekte kullanacağı neyi üfleyemeyip arkasında tutması, osman hamdi bey’in neyi üfleme, yani kaplumbağalar ile temsil edilen halkı eğitme kaygısından artık vazgeçtiği, çünkü derviş sabrının bile bir sonu olduğu şeklinde de yorumlanmıştır.

    kaynak: wikiart, wikipedia, arthistoria, daniel arasse - yakın bakış

    (bkz: #60656300) - ikinci resim okuması

  • futbol oynamak için buzun kalkmasını bekleyen, ilk kez turnuvaya katılıp ikinci çıkan 300 binlik ülke izlanda'dan, 40 yaşında kalecisi ve sıfır yıldız oyuncusuyla grubundan lider çıkan macaristan'dan, ilk turnuva deneyiminde senin 10 maçta gol atamadığın ingiltere'yi altına alan galler'den, almanyanın bulunduğu gruptan averajını eksilemeden çıkarak kendi emeğiyle üst tura gelen, profesyonel ligi bulunmayan kuzey irlanda'dan, son iki avrupa şampiyonası galibi ispanya'yı altına alan hırvatistan'dan, yıldız oyuncusu formsuz olduğu halde güle oynaya gruptan çıkan polonya'dan, turnuva favorisi ve ev sahibi fransa'dan akıllı oyunuyla puan alan isviçre'den, canını dişine takıp italya'ya diş geçirip kendi işini kendi gören irlanda'dan, kısıtlı kadrosuna rağmen altımıza almak için kıçımızı yırttığımız arnavutluk'tan, utanması gereken takım.

    primlerinizin tamamını afiyetle yiyin. biz de milletçe sizi allah olarak görüp, "izlanda kalecisi aynı zamanda kasapmış ehehe" diye milletle taşak geçmeye devam edelim.

  • ulan biz yıllarca kahve diye ne içiyormuşuz demenize sebep olabilecek süpersonik icattır.

    orta ayarda kavrulmuş taze, nitelikli bir kahve çekirdeği işini bilen bir baristanın elleriyle v60tan geçtikten sonra kahvenin özünde öyle acı sert bir içecek olmaktan ziyade meyvemsi aromalar içeren görece ekşi bir içecek olduğunu keşfedeceksiniz.

    ben de kendi çapımda evde bununla demleme yapıyorum. kahve zevkim var ancak evde kahve içmek için de binlerce liralık masraf yapmaya da gönlüm yanaşmadığı için orjinal plastik v60 ve orjinal hario filtre haricinde kahve öğütmek için sözen marka türk malı el değirmeni kullanıyorum basit bir hassas tartım var ve suyu ise direkt kettle ile döküyorum.

    tabi bu şekilde yaptığım kahvenin mükemmel olduğunu iddia edemem çünkü el değirmeni kahveyi mükemmel bir homojenlikte öğütemiyor ve çekme ayarını tamamen göz kararı bir vida yardımı ile yapmanız gerekiyor. kettle ile de hem suyun sıcaklığını hem de akış hızını ayarlamak goosenecke göre çok daha zor.

    ancak işin üzerine düştükten sonra daha önce de bahsedildiği gibi deneme yanılma yolu ile elde ettiğiniz tarifleri not ala ala baya güzel kahveler demleyebiliyorsunuz.

    öncelikle basit bir kahve demleme işlemindeki parametrelerden bahsedeyim de mükemmeli yakalamanın ne kadar zor olduğuna siz karar verin.

    - öncelikle çekirdeğiniz taze ve nitelikli bir çekirdek olup orta ayarda ustalıkla kavrulmuş olmalıdır. bayat ya da fazla kavrulmuş bir kahveden ne yaparsanız yapın meyvemsi aromalar elde edemezsiniz. kahvenin öğütülmesi uygun kalınlıkta ve mümkün olduğunca eşit büyüklükte parçalar olmalı.bunun için fiyatlarının üst sınırı olmayan bin bir çeşit kahve öğütme makinesi var. en kalitelileri bıçaksız, seramik değirmenli ve elektrikli olanları.

    - kullanacağınız suyun markası ve içeriği kahvenin tadını büyük ölçüde etkiler bu konuda her kafadan bir ses çıkar şu marka iyi bu marka kötü yok ph'ı şu olsun yok minerali zengin olsun, arıtma en iyisi vs. ben şahsen musluk suyunun damacanadan daha güzel sonuçlar verdiğini görüp bu konuya çok kafa yormadım. ancak musluk suyunun şehirden şehire değiştiğini unutmayın.

    -suyun sıcaklığı da çok önemlidir zira fokur fokur kaynayan suyu kahvenin üzerine boca ederseniz yanmış bir starbucks kahvesi elde etmeniz işten bile değildir. gereğinden soğuk olursa da hem kahveniz aromasını yeteri kadar suya geçiremeyecek hem de soğuk bir kahve elde edeceksiniz. bunun için de dereceli kettle'lar var. suyu kaynatınca değil yazdığınız dereceye getirince tık ediyor.

    - kaç gram kahveyi kaç gram su ile demleyeceğinizle ilgili de bir çok teori olmasına karşın bunun da en güzel yolu deneme yanılmadır. bu oran çekirdeğe göre de değişir.

    -blooming süresi ve demleme hızı tamamen el ayarıyla alakalı olup tecrübe gerektirir, ayrıca bu süreler de çekirdeğe göre değişkenlik isteyebilir. ancak tamamen mekanik metodlarla yazılı litaratürleri uygulayarak ilk demlemelerinizi yapabilirsiniz.

    evet işin içinde bir çok teknik kısım var ve bu parametrelerin hepsini ideal şekilde ayarlamak hele ki benim gibi teknolojik hiç bir alet kullanmadan yapmak imkansız gözüküyor olabilir ama değil. zaten şahsen kahve demlemenin bu kadar mekanikleşmesine karşıyım bu iş bir nevi zanaat yani el mahareti olmalı.

    şimdi gelelim ben nasıl yapıyorum. el değirmenimle kahvemi güzelce öğütüyorum 2 bardaklık kahve için 25 gram kahve kullanıyorum genelde 2 bardak dediğim de yaklaşık 500ml su oluyor, 100ml suyun filtre üzerinde kaldığını deneyimlediğim için 400ml kahve elde etmek için bu sistemi kullanıyorum. kullandığınız kahveye göre 25 gram az gelebilir ancak gerçekten nitelikli bir çekirdek için bana göre yeterli oluyor.

    geldik işin cafcaflı kısmına, kağıt filtremizi v60 a yerleştirdik altına da kavanoz vs. koyduk önce filtreyi sıcak su ile güzelce ıslatıyoruz böylelikle alttaki kavanoz da ısınmış oluyor güzelce çalkalayıp bu suyu döküyoruz. sonra çekilmiş kahveyi filtrenin üzerine döküp hafif çırpalayarak düzgün bir yüzey elde ediyoruz. kaynadıktan sonra 2 3 dakika beklettiğim kettle'ın üzerine elimi tutarak buharın elimi kaç saniyede yaktığına göre demleme sıcaklığına gelip gelmediğini kontrol ediyorum :) genelde yanmadan önce 3 4 saniye tutabilmeniz lazım yoksa hala çok sıcak demektir. tabi bu da yüzlerce kez yapıldıktan sonra kazanılan bir deneyim.

    blooming; kahve miktarının 1,5 - 2 katı kadar su der bazı yerlerde ancak asıl kıstas göz ayarıdır. tüm kahve çekirdeklerinin güzelce ıslandığını görene kadar su ekleyin ancak çekirdekleri yüzdürecek kadar da abartmayın. daha sonra 30 saniye bekleyin diye yazılır genelde saniye tutmaya gerek yok kahvenin köpüklendiğini baloncuklar çıkardığını göreceksiniz zaten bir yandan da su şıpır şıpır aşağıya inmeye başlayacak bu köpürcükler bitmeye yakın kahve çok kurumadan ve şıpır şıpır akan su şıp- es-şıp seviyesine geldiğinde demlemeye hazırsınız demektir.

    demleme; yavaş yavaş ortadan başlayarak dışa doğru daireler çizerek suyu sabit hızda eklemeye başlayın. burada da bir çok litaratür vardır yok 150 ml dökün 30 saniye bekleyin sonra 2. kez dökün vs. diye anlatılır. işin taktiği şu, su ile kahveyi ne kadar uzun süre reaksiyonda bırakırsanız kahvenin asiditesi artacak ve daha sert aromalarını suya vermeye başlayacaktır (tad olarak french press'e yaklaşacak yani). yani işi çok ağırdan almak kahvenizi bozar, çok hızlı dökerseniz ise bu sefer istenen reaksiyon tam gerçekleşmeden su tüm aromayı çekemeden aşağıya inecek ve su katılmış gibi yavan bir kahveniz olacaktır. bu da tamamen deneme yanılma not alma yoluyla kendi damak zevkinize göre geliştireceğiniz bir şey. ben şahsen suyu 1 kerede döküyorum bir çok litaratüre rağmen sabit akış hızıyla değil düşük bir hızla başlayıp filtrenin yaklaşık yarısına kadar su geldikten sonra bir tık daha hızlanıp filtrenin tepesine 1 parmak kala bir tık daha hızlanarak yaklaşık 500ml suyu bitene kadar durmadan döküyorum. tüm suyu döktüğümde kahve su karışımı da filtrenin en üst seviyesine dayanmış oluyor. he dersen ki ne kadar döndürüyorsun ne kadar düz döküyorsun valla ben de bilmiyorum o anki hissiyatıma göre el ayarı olmuş artık. yaklaşık 30 40 saniye de tepeleme dolu filtrenin boşalması sürüyor. ondan sonra önceden ısıttığınız bardaklara dökerek afiyetle içebilirsiniz.

    ilk 3 5 demlemeden sonrası tamamen fantazi, ben bunun çekirdeğini arttırsam daha yoğun bir kahve elde eder miyim. suyu daha yavaş döksem ne olur, meyvemsi tadları nasıl daha baskın hale getirebilirim. farklı çekirdekleri birebir aynı metodla demleyince hangisi daha güzel oluyor. aklınızda ne varsa deneye deneye bir bakmışsınız evinizin baristası olmuşsunuz.

  • "çaykur rizespor’u tebrik ediyorum sanırım bu galibiyet onlara şl’ye direkt katılım hakkı sağlıyordu."

    evet böyle bir entry var yukarıda. ağlamanın her türlüsünü gördüm ama bu çok başka bir kafa. şampiyonlar ligi iddiası olmayan takımların maç kazanmak için uğraşmaması mı gerekiyor? ki şu an oynanan maçta adamlar gol atmaya çabalamıyor bile. resmen galatasaray defansı 3 asist yaptı. taraftarlık güzel ama şuursuzluk çok rezil bir hareket.