hesabın var mı? giriş yap

  • 50-60 kişilik bir grup beşiktaş taraftarı ramazan ayında otobüsle çaykur rizespor deplasmanına giderler. nasıl olsa tüm gün otobüste uyuyacaz, bari oruç tutalım şeklinde düşünüp oruç tutmaya karar verirler. lakin evdeki hesap çarşıya uymaz, yolda uyuyamayıp daha beter acıkırlar. rize'ye vardıklarında iş dayanılmaz bir hal alınca gördükleri bir caminin önünde toplanıp şu şekilde bağırırlar:

    (beste: bu gece barda)
    cami imamı, oku ezanı,
    yeter artık ananın amı..

  • britanya'ya olan bakışım değişti. sağlak olanlar ingiliz, solak olanlar galli mi? nasıl oluyor?

    koskoca ingiliz milli takımı yirmi yıldır bir tane sol açık çıkaramazken, galler nasıl oluyor da sadece efsane yahut efsane potansiyeli olan sol açıklar çıkarabiliyor?

    giggs, milli takımı bıraktığı için cm oyunlarının doğası gereği tekrar bir galli efsane sol kanat oyuncusu yetişiyor gibi. galler takımında başka mevkilerde yıldız yokken sadece sol ön oyuncusu yetişiyor. ingiliz milli takımına ise bir türlü ideal, idare eder, bir sol ön oyuncusu bulunamıyor.

    aksan falan anlamam, kafa kağıdında yazana aldanmam, bir britanyalı'nın galli mi yoksa ingiliz mi olduğunu anlamak için topu sol ayağına atarım. soluyla önüne alıyor driplinge başlıyorsa galli, sol ayağı tahta olduğu için topu sağıyla tutmaya çalışıyorsa ingiliz, topu atana kadar bile beklemeyip bira içmeye gittiyse irlandalı, topu karşılamayıp aval aval bakıp çimlerde gezmeye başlıyorsa iskoç... kardeş burada arazi fiyatları kaçtan başlıyor diye soruyorsa türk.

  • az evvel bilgisayardaki işlerime yönelmeden bir tv'ye bakayım dedim. ülke tv'de kendisini gördüm.

    "ne demek ya polise karşı gelmek?"

    "çocukken polis görünce saygı duruşunda bulunurdum."

    "türkiye'de demokrasinin bu kadar ilerlediği başka bir dönem olmamıştır."

    filan gibi şeyler söyledi. bilin bakalım ben ne söyledim?

  • -bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu ispatlamak üzere çalışmaya başlar. ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözümü bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar.

    dr. david j. schwartz

  • çocukken en büyük hayalinin fenerbahçe başkanı olmak olduğunu söyledi. bende çocukken hep fenerbahçe forması giymek isterdim ama hiç başkanlık hayalim olmadı. sanırım zengin-fakir farkı böyle bir şey.

    başkan olursa tribünleri birleştirir çünkü sevmeyeni yok gibi.

  • lozan anlaşması'nın 12'nci maddesinde, anadolu sahillerinden itibaren 3 mil içerisinde olan bütün ada, adacık ve kayalıkların türk toprağı olduğu, aynı anlaşmanın 16'ıncı maddesinde ise anlaşmada adı açıkça belirtilen adaların dışında kalan bütün ada, adacık ve kayalıkların statüsünün, gelecekte taraflarca belirleneceği belirtilmektedir. eşek adası 3 mil sınırının dışında olmakla birlikte, anlaşmada adı açıkça belirtilmemektedir. lozan anlaşması'ndan sonra, anlaşmada adı geçmeyen adaların ve kayalıkların statüsünü belirleyen bir ek anlaşma türkiye ve yunanistan arasında hiçbir zaman imzalanmadığından dolayı, eşek adası uluslararası sularda ve lozan anlaşması'na göre herhangi bir devletin resmi olarak henüz herhangi bir egemenlik hakkının bulunmadığı bir toprak parçasıdır. yunanistan'ın adayı kendi adası ilan etme hakkı bulunmamaktadır.

    lozan anlaşması imzalanmadan çok önce, 1913 yılından itibaren yunanistan vatandaşları adaya yerleşmeye başlamışlardır ve o zamandan beri adanın nüfusu 100 kişiyi geçmiştir. yunanistan bundan yararlanarak zaman zaman adaya bayrak dikmeye çalışmış, ancak bu durum türkiye cumhuriyeti'nin geçmişte sergilediği taviz vermeyen tutum ve türk deniz kuvvetleri'nin ege'nin uluslararası sularındaki faaliyetleri sayesinde gerçekleştirilememiştir. söz gelimi, 1999 yılının mayıs ayı ortalarında yunanistan'daki bir derneğin üyeleri eşek adası'na bayrak dikeceklerini açıklamış, bunun için sivillerden oluşan bir ekip şişme botlarla adacığa gitme girişiminde bulunmuş ancak hava muhalefeti nedeniyle geri dönmüşlerdir. ilgili kişiler, bu olaydan bir hafta sonra, 31 mayıs 1999 pazartesi günü adaya çıkmayı başarmış ve buraya bir yunan bayrağı dikmiştir. adada ayrıca yunan balıkçıların kulübeleri de bulunmaktadır. ancak o dönemki türkiye cumhuriyeti hükümeti bu olaya hem diplomatik hem de askeri kanaldan çok sert tepki göstermiştir. aynı gün ege'de midilli adası açıklarındaki uluslararası sularda denizkurdu-99 tatbikatı gerçekleştirilmiş ve tatbikat bölgesine yabancı gemi ve uçakların yaklaşmamaları uyarısı yapılmıştır. ardından eşek adası çevresine türk sahil güvenlik gemileri konuşlanmıştır. bunun üzerine 2 haziran 1999 çarşamba günü yunanistan dışişleri bakanlığı, atina büyükelçiliği'nde görevli elçi müsteşarı tacan ildem'i çağırarak türk sahil güvenlik gemilerinin eşek adası civarında yunan karasularına girdiği gerekçesiyle sözlü protestoda bulunmuş, ancak ildem protestoyu reddetmiştir. daha sonra türk dışişleri bakanı ismail cem'in açıklamaları ve yunanistan dışişleri bakanı papandreu'nun gerilimden uzak durmaya yönelik tavrı sonucunda kriz fazla büyümemiştir.

    oysa şimdilerde, türkiye'nin parçalanma projesinden başka birşey olmadığı artık açıkça ortaya çıkan akp'nin, yunanistan'ın ege'deki karasularını 12 deniz miline çıkarmasını savaş sebebi olarak kabul etmemesi ve yunanlı askerlerin eşek adası, kardak gibi yerlerde bayrak dikme, kuzu çevirme, ablukaya alma gibi eylemlerine karşı hükümetin fiili bir müdahalede bulunmaması, ege'deki durumun giderek boşverilmesine ve yunanistan'ın oldu bitti ile eşek adası gibi yerleri ele geçirmesine neden olmuştur.

    fetullahçı terör örgütü'nün türk deniz kuvvetlerinin komuta kadrosuna karşı, akp iktidarı süresince yürüttüğü komplolar, yunanistan'ın elini daha da güçlendirmiştir. bu noktada, milli güvenlik kurulu'nun fetullahçı terör örgütü'ne karşı önlem alınmasını talep eden, ancak akp iktidarı tarafından kasten uygulanmayan 25 ağustos 2004 tarihli mgk kararları tekrar gündeme gelmekte ve bu konuda sorumluların hesap vermesi gerekmektedir.

    sonuç olarak, türk hükümetinin yeterince ilgili olmayan tutumundan ve türkiye'nin 90'lı yıllardaki yaklaşımını bırakmasından cesaret alan yunanistan, 2011 yılında ilgili adada agathonisi adında bir belediye kurup, işgali resmileştirme yoluna gitmiştir.

    (bkz: akp'nin arkasındaki dış mihrak)

  • 30'ların ikinci yarısında mgm'in animasyon departmanında animatör olarak çalışırken tanışan ikili. seneler boyunca devam edecek ortaklıkları ve hikayeleri de burda başlar:

    ikili, 1939'da kedi-fare temalı bir kısa metraj çizgi film fikriyle mgm yapımcısı fred quimby'ye gider ve quimby'nin tanıdığı şansla bu fikri gerçekleştirirler. "puss gets the boot" isimli film olumlu yorumlar alır, hatta oscar'a aday bile gösterilir ama hikayenin devam edip etmeyeceği belli olmaz, bu yüzden de ikili 2 tane daha farklı konulu ve temalı çizgi film üretir. aradan 1 sene geçer, texas'tan bir iş kadınından mgm'e "kedi ve fare temalı çizgi film üretilecek mi" konulu bir mektup gelmesi üzerine, bu tema üzerinde durulmasına karar verilir. karakterlerin yeni isimleri bile yarışma sonucunda belirlenmiştir; ilk filmdeki "jasper" adlı kedi "tom", ismi bile olmayan fare ise "jerry" adını almıştır.

    ikili, 1955 senesine kadar 100'ün üzerinde kısa metraj tom ve jerry çizgi filmini, quimby yapımcılığında yönetir. 1955'te fred quimby'nin emekliliğe ayrılmasıyla serinin aynı zamanda yapımcılık koltuğuna otururlar. bu maceraları 2 sene daha devam edip 1957'de son bulur. sebebi ise, mgm'in sinema karşısında televizyonun yükselmesinden dolayı, sinema için ürettiği çizgi filmlerden zarar etme korkusuyla animasyon departmanını kapatmasıdır. mgm artık bir çizgi film dağıtımcısı olmuştur.

    boşta kalan ikili, daha önce birlikte iş yaptıkları yönetmen george sidney'den bir teklif alırlar; bir animasyon stüdyosu kurup columbia pictures'ın televizyon uzantısı olan screen gems'e çizgi diziler üretmek. teklif kabul edilir, columbia'ya belli bir hisse verilir ve bu üç ortak tarafından hanna-barbera productions kurulur.

    ikilinin televizyona çizgi dizi üretme macerası ruff ve reddy ile başlar ve ülkemizde "akıllı bıdık" olarak bilinen huckleberry hound ile devam eder. bu çizgi dizide yan karakterlerden biri olan ayı yogi'ye ayrı bir çizgi dizi yapılmasıyla bu başarı sürdürülürken asıl patlama 1960'da yayınlanmaya başlayan flintstones ya da bizdeki adıyla "taş devri" ile yaşanır. sitcom-çizgi dizi formatında yayınlanan bu yapım, hem seneler boyunca yayınlanıp büyük bir hayran kitlesi edinir, hem de ikilinin maddi olarak yüzünü güldürür. flintstones'un yayına koyulmasından 2 sene sonrasında da bu sefer geçmiş yerine gelecek temalı the jetsons ya da bizdeki adıyla jetgiller yayına koyulur. bu çizgi dizi de ticari olarak bir başarılı olur.

    1965'te hanna-barbera yapım şirketinin taft broadcasting'e satışı onaylandığında screen gems'le olan anlaşması bitirilir. bu dönemde üretilen çizgi dizileri pek ses getirmez, ta ki ikili 1969'ta scooby doo karakterini yaratana kadar. 4 genç ve bir köpeğin aksiyon ve komediyi harmanlayan maceralarının anlatıldığı scooby doo where are you dizisi ikiliye uğurlu gelir ve onları 70'lerde amerikan kültürünün bir parçası olan cumartesi sabahı çizgi dizi kuşaklarında lider konuma getirecek çizgi dizileri üretmeye başlar. bu dönemde hanna-barbera bu kuşaktaki payını %80lere kadar çıkarmayı başarır, çoğu çevre tarafından "sektörün general motors'u" olarak anılmaya başlamıştır bile. hatta çizgi dizide çeşitlilik olayını öyle abartırlar ki kendi karakterlerinin bulunduğu "iyiler-kötüler olimpiyatları" temalı bir program bile hazırlarlar (laff-a-lympics). bu karakterlerin hepsini 80lerde 90larda çocuk olan abilerimiz ablalarımız bilirler. bu arada bu dönemde yükselmelerini tetikleyen diğer faktör de, hem zaman kazanmak hem de maliyeti düşürmek için kullandıkları limited animation tekniğidir. walt disney'in ya da warner bros'un animasyonlarında kullandıkları akıcı çizimler yerine saniyede 7-8 kareyi geçmeyen ve ağırlıklı olarak tekrar eden çizimler kullanmışlardır.

    80'lere gelindiğinde, lisanslı süper kahramanların çizgi dizilerinin patladığı çağ başlamıştır ve hanna-barbera bu durumdan biraz nasibini alır. bu yeni çizgi diziler ikilinin cumartesi sabahı çizgi dizi kuşaklarındaki payını bayağı düşürür. yine de 1981'de lisansını aldıkları peyo tarafından yaratılan the smurfs ya da bizdeki adıyla şirinler çizgi roman serisinin çizgi dizisini üretmeye başlarlar ve bu yapım hanna-barbera'nın bir süre sonra yeniden çizgi dizi sektöründe bir numaraya oturmasını sağlar. ayrıca bu dönemde ikili çizgi dizilerini o dönemin son teknolojisi dijital mürekkep teknolojisiyle bilgisayar ortamında üretmeye başlar ve maliyeti düşürmek için de asya ülkelerindeki animasyon şirketlerine fason ürettirir.

    şirketlerinin sahibi taft'ın başka bir şirkete satılmasıyla şirket 1986'da bir daha el değiştirir. bundan sonrasındaysa 1991'de cnn'in de sahibi olan turner broadcasting system'e satılır. ted turner'in hanna-barbera ikilisini kanatları altına almasının bir sebebi vardır: yeni kuracağı çizgi film temalı televizyon kanalına içerik ürettirmek ve yine aynı kanalda şirketin klasik haline gelmiş yapımlar kataloğunu kullanmak. bu televizyon kanalı da hepimizin aşina olduğu cartoon network'tür. bu dönem, hanna-barbera'nın son dönemleri olarak bilinir.

    cartoon network, 1992'nin ekim ayında yayın hayatına başlar. bu arada da turner bünyesindeki hanna-barbera şirketine ceo olarak mtv'nin müdürü fred seibert atanır. seibert, cartoon network'e yeni çizgi diziler üretecek hanna-barbera productions'a genç ve yetenekli animatör beyinler arayışına çıkar. o dönemlerde çoğu 20'li yaşlarında olan genndy tartakovsky, craig mccracken, butch hartman, van partible gibi animatörlerle anlaşılır ve 90'larda yine hepimizin aşina olduğu dexter's laboratory, johnny bravo, the powerpuff girls, cow and chicken gibi dizilerin temeli atılır. hanna ve barbera bu dizilere danışmanlık yapar. 90'ların yarısında cartoon network'te sadece hanna-barbera dizilerinin olduğu what a cartoon kuşağı ortaya çıkar.

    1996'da turner grubunun warner bros'un sahibi olan time warner grubu tarafından satın alınması hanna ve barbera'nın şirketinin sonunu hazırlar. warner bros, maliyetli geldiği için hanna ve barbera'nın animasyon stüdyosunu zaman içinde kendi animasyon stüdyosu warner bros animation ile birleştirmeye karar verir. 2001'de hanna'nın kanser sebebiyle hayatını kaybetmesinden sonra da bu işlemi tamamlar. 40 seneyi aşkındır sektörde olan hanna-barbera productions, warner bros animation içinde adeta eriyip gitmiştir.

    yaklaşık 60 senelik ortağını kaybeden joseph barbera, 2006'daki ölümüne kadar warner bros'un eski hanna-barbera karakterleriyle çektiği yeni çizgi dizilerde yapımcılık ve danışmanlık yapar.

    günümüzde warner bros'un, önümüzdeki senelerde çekeceği, baş karakterin scooby doo olduğu scoob adında bir sinema filmiyle, sinema dünyasında hanna barbera evreni oluşturmak gibi bir çabası bulunmaktadır.

  • donald trump sayesinde sıklıkla gündeme gelen, amerikan sisteminde başkanın hangi hallerde görevden alınacağını veya görevi devredeceğini düzenleyen madde (bkz: #113835620)

    başkan görevi gönüllü olarak devretmek istediğinde bu maddenin 3. bölümüne göre hareket edilir. bu durumda, başkan senato ve temsilciler meclisi liderlerine yazılı bir beyanda bulunarak görevlerini yerine getiremediğini ve yetkilerini kullanamadığını bildirerek başkanlık görevini başkan yardımcısına devrettiğini bildirir.

    başkan görevi gönüllü olarak devretmek istemediğinde, bu maddenin 4. bölümüne göre hareket edilir. bu durumda, başkan yardımcısı ile kabine üyeleri başkana ve senato ve temsilciler meclisi liderlerine yazılı bir beyanda bulunarak başkanın görevlerini yerine getiremediğini ve yetkilerini kullanamadığını bildirerek başkan yardımcısının başkanlık görevinini ivedilikle üstlenmesi gerektiğini bildirir.

    özetle, 3. bölüm uyarınca başkan görev ve yetkilerini gönüllü olarak devrederken, 4. bölüm uyarınca başkanın kendi ekibi, çoğunluk oyuyla, görevi başkan yardımcısına devreder. (bkz: 6 ocak 2021 amerika protestoları) nedeniyle bu 4. bölüm uyarınca bir görevden almanın yaşanabileceği yönünde iddialar var.

  • türkiye'nin gerçek dostudur nokta. canlarını tehlikeye atarak ağaçlara sıfır uçuyorlar, suyu diplerinden atıyor, ruslar gibi kaç yüz metreden değil. yapmak zorunda değil, insanlık için yapıyorlar. alın size gerçek kardeşlik.

    viva españa.

  • skordan, herşeyden bağımsız söylüyorum, çok rahatsız edici bir kibri var. herşey kontrolüm altında havalarındaki rahat görünümünün altında hikmet karaman'a laf sokmaya çalışıyor:

    "hikmet hoca tabi uzun konuştu, bizim yerimize de konuştu, maçı anlatmaya gerek yok sağolsun".

    yani şunu diyor, hikmet kırk yılda bir maç kazandı, keyifli keyifli maçı anlatıyor.. olabilir ağam, niye takıyorsun? koskoca fatih terimsin, hikmet karaman'ın övünmesinden, gerinmesinden nasıl gocunabilirsin? kayserispor tesadüf kazanmadı, uzun zamandan beri izlediğim en iyi anadolu takımı performansını gösterdi. kayseri'nin ekstradan iyi oynaması, hikmet'in kendini övmesi, senin o kadar da kötü olmadığına dair de bir sonuç yaratır, neden rahatsızsın?

    rahatsız çünkü fatih terim kendinden başka birilerinin kazanmasını, kendinden başka birilerinin övünmesini, eseriyle gurur duymasını, abartsa da keyfini çıkartmasını olgunlukla karşılama gücünden yoksun bir çocuk egosuna sahip.

  • giriyor da diziyi ayrı, filmi ayrı, maçı ayrı, basket maçını ayrı, avrupa maçını ayrı, araba yarışını ayrı, masa tenisini ayrı, misketi ayrı tasoyu ayrı platforma alıp orta sınıfı ayda 300-400 lira harcamaya mecbur etmek de hırsızlığa giriyor.

    o hırsızlıksa bu da hırsızlık.

    yok bu hırsızlık değilse, milletin yaptığına da hırsızlık demeyelim; servet otlakçılığı diyelim.

    türkiye gibi alım gücünün her geçen gün düştüğü bir ülkede verilen hizmet ve istenen para adil değil. internet yayıncılığı meselesi serbest piyasa yüzünden zaten eziyete dönüştü. netflix ilk başladığında “istediğine istediğin zaman reklamsız ulaş” hizmeti para vermeye değer bir kolaylıktı. şu an her şey başka yere dağıldığı için platformlar hem istediğimiz yayına ulaşmamızı zorlaştırıyor hem de bizi gasp ediyor. 6 tane zamazingoya üye oluyorsun, aklına bi film geliyor düştüğün yer yine hdfilmcehennemi. house of the dragon'ın haftalarca hem yayını yoktu hem telif nedeniyle sitelerden kaldırılıyordu. bu zulme karşı her türlü anarşi caizdir. kimse kusura bakmasın.

  • şu an fox tv de konuşmaktadır. söylediklerine kulak verilsin. binlerce insan enkaz altında öldüler cenazelerimize ulaşmak istiyoruz enkazları kaldırmayın diyor. hala girilmemiş mahalleler var diyor. güvenliğimiz yok diyor yardım istiyor. kulak verin sesine insanların dirisine sahip çıkamadınız bari cenazesine saygı duyun. adam cenazelerimizi defnetmek istiyoruz diyor. insanları daha fazla mağdur etmeyin yeter artık!

  • stad kaldırılsa sanki yeşil alan yapılacak. burası türkiye. ali sami yen’e yapıldığı gibi yerine 50 katlı kuleler dikerler. sadece maç günleri olan trafik her gün olmaya başlar.