hesabın var mı? giriş yap

  • çocuk ya da ergenlerden oluşan bir sınıfta hiyerarşinin nasıl kurulduğu yere düşen paltolardan da belli olur. şimdiki durumu bilmem ama eskiden sınıfın arkasında upuzun bir kanca sırası olurdu, yaklaşık 40 kişilik filan. işte sabah giren çocuk buraya paltosunu asar. fakat bu paltolar bazen orada cereyan eden itişmeler şakalaşmalar nedeniyle asıldıkları kancadan kurtulur ve yere düşer. bu aşamadan sonrası dikkatle izlenmelidir. eğer düşen palto sınıfın popüler ve güçlü kuvvetli çocuğunun paltosu ise oradaki çocuklardan biri hemen paltoyu kaldırır ve yerine asar. ama sınıfın önemsenmeyen ya da taşak oğlanı olan veyahut silik birisine aitse bu palto? o çocuk görene kadar bir gelişme olmaz. hırgür bittikten sonra çocuk gider kendi paltosunu kendi asar. böylece sınıf içindeki pozisyonunu da bir kez daha öğrenmiş olur. insan davranışının en saf hallerini görebildiğimiz çocuk davranışlarından sıradan bir ayrıntıdır aslında bu.

  • bir 3-5 yıl olmuştur sanırım. gerçi gönül üzerinden yüzyıllar geçsin istiyor ya, neyse. böyle aile meclisi toplanmışız, masalar uç uca eklenmiş, uzun bir masada yemek yenilmekte. amcalar, halalar, teyzeler ve bu saydıklarımın alt soyları ile üst soyları, epey kalabalığız anlayacağınız. tam bir hiyerarşi olmasa da ailede kendinden en çok korkulanlar başta olmak üzere büyükten küçüğe doğru da bir dizilim söz konusu. biz kuzenlerse masanın sonlarında gırgır şamata konuşlanmışız. hangi sivri akıl bilmiyorum ama içlerinden biri böyle bir kalabalığı en son aztec stadında görmüş olacak ki "hadi meksika dalgası yapalım lan." diyor. olur mu? olur. o coşkuyla dünyanın en sıradan gösterisi gibi geliyor bünyeye, gençlik işte. neyse efenim, en uçta oturmam hasebiyle 3! deyince verilen "başlat!" komutuyla 'oleeyy' nidalarıyla ayağa kalkıyorum geri oturuyorum. masada ölüm sessizliği. herkes manasızca bana bakıyor. kuzenler dahil. çok pis tufaya geliyorum. dayımın "hayırdır inşallah" bakışları eşliğinde tek derdim buymuş gibi tabakların desenlerini incelemeye başlıyorum. o günden sonradır ki, aile ortamlarında "alemin kralı geliyooorr" tezahüratıyla karşılanır; "eski açık sarı desene" diyeni vururum.

  • elektronik musiki alemi icerisinde en nev-i $ahsina munhasir akim.

    temellerini, 70'li yillarin ba$inda batidan doguya goc eden gezginlerin $ekillendirmeye ba$ladigi goa trance'den alan, 80'lerin sonu ve 90'larin ba$i gibi ilk orneklerinin uretilmeye ba$landigi ve gunumuze kadar gelinen surec icerisinde e$siz bir devinimle bunyesine bamba$ka perspektifler katmi$ bir stil psytrance... trance zaten kendi hissiyati itibariyle -ve isminin de cok $ık bir bicimde hakkini vererekten- oldukca mistik ve rituelvari bir muzik iken, bu lezzetin psychedelic anlayi$ ile zenginle$tirilmesi kanimca $u anda yeryuzunde uretilen en transandantal muzigin vucud bulmasina vesile oldu: yeni cag'in davullari inlemeye ba$liyor!

    psychedelic trance her ne kadar sentetik bir muzik olarak gorunse de aslinda özünü tamamen dogadan aliyor. muzigin deviniminin bpm -beat per minute- anlaminda gezindigi yerler ortalama bir insanin bir dakikada sahip oldugu kalp vuru$ sayisi kadar ornegin... ya da icerisinde barindirdigi ve "acid-friendly" olarak da adlandirilan o cok tanidik synth numaralari aslinda bir steteskop yardimiyla insan bedeninin duyumsanmasiyla da algilanabilmekte... psytrance, koken olarak algi duzeyinde ve iceriginde degi$im/yukseli$e sebep olan psikoaktiflerin hukum surdugu bir bilinc dunyasini baz alsa da, aslinda bu tarz katalizasyon sureclerine gerek duyulmadan da icerisinde barindirdigi ritm ve duyguyla dinleyeni kisa bir sure sonunda farkli duzeylere ta$imayi cok iyi beceriyor. cunku bu muzik tipki bir ayin gibi. insanligin, en kadim zamanlarindan itibaren varolu$la butunle$mek, vecd ya$amak ve $amanik inisiyasyonlari gercekle$tirmek gibi mistik deneyimlerine arka plan yaptigi muzikal tabandan besleniyor, hatta cogu anlamda bu tabanin birebir aynisi ve modern bir yorumu oldugu bile soylenebilir. bunu gorebilmek icin muzik kadar bu muzigin dinleyici kitlesine, bu kitlenin sosyal/kulturel meziyetlerine, parti ve "gathering" kavramina ve bu toplanmalardaki atmosfer, dekor, kostum vb destek unsurlarina da goz atmak oldukca tamamlayici oluyor. cogu zaman toplumdan ve bu kulture uzak kitlelerden izole edilmi$ bir bicimde, tamamen underground olarak organize edilen psychedelic trance partileri genellikle dogayla maksimum butunle$menin ya$anabilecegi yerlerde ve ortamlarda gercekle$tiriliyor. tum deneyim aslinda evreni anlamak, ona dokunmak ve az da olsa tadina bakabilmek icin e$siz bir firsat. esriyen bedenler ruhlarini di$ariya fi$kirtiyor, oradaki muzikal varolu$ ve kollektif bilinc heyecanli oldugu kadar urkutucu olsa gerek.

    gelelim muzigin teknik kisimlarina dair birkac nota, ve bitirelim evet. psychedelic trance'in besledigi bircok alt kol da mevcut elbette; progressive trance, dark-psy ve psy-chill gibi. hatta trance'den uzakla$ip ambient, minimal techno, idm ve downtempo gibi stillerle bile kolkola girilen bircok cali$maya artik daha sık rastliyoruz. psytrance'in o e$siz surati ve co$kusu bu yeni sentezlerde bir nebze sonumlense de psychedelic deneyim adina kaybedilen hicbir $ey olmadigini du$unmekteyim. ezcumle, fitili 60'larda ate$lenen "psychedelic devrim"in oldukca co$kulu bir doneminden gectigimizi soyleyebilirim. hele hele bu devrimin -kanimca- en onemli ayagi olan "muzik", resmen bayraktarlik gorevini sirtlami$, goturuyor. bunun icin bile kendimizi $ansli saymamiz gerekiyor... aydinlanmaya goturen yoldaki herkese ve her$eye selam olsun!

  • ............................................________
    ....................................,.-'"...................''~.,
    .............................,.-"..................................."-.,
    .........................,/...............................................":,
    .....................,?......................................................\,
    .................../...........................................................,}
    ................./...........................budur..................,:'^'..}
    .............../...................................................,:"........./
    ..............?.....__.........................................:'.........../
    ............./__.(....."~-,_..............................,:'........../
    .........../(_...."~,_........"~,_....................,:'........_/
    ..........{.._$;_......"=,_......."-,_.......,.-~-,},.~";/....}
    ...........((.....*~_......."=-._......";,,./'..../"............../
    ...,,,___.\'~,......"~.,....................'.....}............../
    ............(....'=-,,.......'........................(......;_,,-"
    ............/.'~,......'-...............................\....../\
    .............\'~.*-,.....................................|,./.....\,__
    ,,_..........}.>-._\...................................|..............'=~-,
    .....'=~-,_\_......'\,.................................\
    ...................'=~-,,.\,...............................\
    ................................':,,...........................'\..............__
    .....................................'=-,...................,%'>--==''
    ........................................_\..........._,-%.......'\
    ...................................,<'.._|_,-&''................'

  • endüstri meslek liselerinin rutinlerindendir. 1800 kişilik okulda 20 kız olunca sıkıntı oluyor haliyle, ancak 18 az olmuş, bizde sadece bir taraf en az 18 oluyordu. görenler sağ sol kavgası sanıyordu, o derece iştiyakla vuruyorduk hasımlarımıza.

  • üstüne başka bir kuş tarafından sıçılmış güvercin görmek.

    bizim kafamıza sıçınca iyi oluyordu değil mi? şimdi de sen dolaş bakalım öyle.

  • 5 çocuğu 12 torunu olan dedemin ılık olduğunu anlamama sebep olan tespitlere söz konusu bir sınıflama.

  • kadın bir kullanıcıdan;
    şu an ağlıyorum desem kimsenin umurunda olmaz. ama ev boş desem hey yavrum hey.

  • haberlerde gördüm. alman eski şansölyesi merkel veda ziyaretleri kapsamında erdoğan ile görüşmeye ve vedalaşmaya gelmiş. bu durumdan hareketle kendisine bir de biz veda edelim.

    2005'te almanya'da şansölye olarak göreve gelen ilk kadın siyasetçi.

    eski doğu almanya kökenli olan merkel, bir öğretmen ve protestan bir papazın kızıdır . fizikte doktora yaptı ve rol modeli, iki kez nobel ödülü'ne layık görülen tek kadın olan bilimsel öncü marie curie'ydi.

    kendi partisi muhafazakar hıristiyan demokratlar içindeki meslektaşları da dahil olmak üzere, zirveye ulaşma yolunda genellikle hafife alınmış merkel'in biyografi yazarı jacqueline boysen, merkel'in berlin duvarı'nın yıkılmasından sonra siyasi kariyerine başladığında , boşanmış ve çocuğu olmayan ve siyasi kariyerine yeni başlamış bir kişiyken, kendisinin o parti içinde tamamen uygunsuz görüldüğünü söylüyor. ancak merkel daha sonra almanya'nın ilk kadın hükümet başkanı ve dünyanın en güçlü ve etkili kadınlarından biri olmaya devam edecekti.

    bu kadın hali ile dünya siyasetinin önemli ve alfa karakterli kurnaz siyasetçilerinin çok sert ayak oyunları ile boğuşarak dünya siyasetinde deyim yerindeyse yoğruldu ve tecrübelendi.

    bu tecrübelerden bir kısmını hatırlayacak olursak, mesela eski italya başbakanı silvio berlusconi görünüşe göre çok önemli bir telefon görüşmesi yapıyor gibiydi ve merkel'i tüm kameraların önünde uzunca bekletmişti.

    eski abd başkanı bush ise yine başka bir uluslararası zirvede, masanın etrafında onlarca lider dururken merkel'e yönelip, merkel'in iznini almadan ona sürpriz bir masaj yapmıştı. ufak bir kaçamak gibi...

    2007 yılında, rus devlet başkanı putin merkel'in büyük köpeklerden korktuğunu çok iyi bildiği halde, irice bir köpeğini yine kameraların ve dünyanın gözü önünde merkel'in tam karşısına koymuş ve resmen psikolojisi ile oynamaya çalışmıştı. görsel

    tüm bunlarla boğuşarak, kurt erkek siyasetçilerin taktiklerini iyi öğrenmiş ve kendisini iyi eğitmiş olacak, 2017 g20 zirvesinde yine ayaküstü putin ile konuşurken, putin'in kendinden emin ve ısrarcı konuşması esnasında beden dilini kullanmayı öğrendigini gösteren ve küresel alfa erkek siyasetçi pişkinliğine ders verir eda ile gözlerini devirmesi efsane oldu.

    artık dünyada kendisinin küresel dünya aktörlerinin içinde en tehlikeli siyasetçilerden birisi haline geldiğini söyleyenler olduğu gibi, ülkesinde kadın haklarına önem vermediği ile ilgili de eleştirilen, almanya'nın kapılarını göçmenlere açtığı halde hem göçmen yanlıları hem de göçmen karşıtları tarafından tefe tutulan birisiydi merkel. herşeye rağmen tavırları ve siyaset arenasında verdiği resim ile genelde gülümsetmeyi beceriyordu. fransız yaşlı bir kadının, kendisini fransa cumhurbaşkanı macron'un karısı sandığı video halâ akıllardan çıkmamıştır sanırım.

    merkel'in 16 yıllık iktidarı 4 ayrı amerikan başkanını kapsadı. bu 16 yıl boyunca küresel diğer bir aktör olan ülkemiz türkiye'den ise karşısında iktidar olarak hep recep tayyip erdoğan vardı. göçmen krizi yardımını hararetle birlikte tartıştıkları sırada bir yandan erdoğan'ın kendisine verdiği ayna ile şaklabanlık yapıp diğer yandan poz veriyordu. görsel görsel

    kimi zamanda emine hanım'ın yanında oldukları halde birlikte samanyoluna romantik birer bakış atıyormuş gibi pozlar verdiler. görsel bize de bu miras kaldı. bakıp bakıp kahkaha atıyoruz.

    ağır küreselci politikaları ve o politikaların temsilcilerini sevmedim, sevemedim. ama yine de güle güle merkel. gidişin olsun, dönüşün olmasın.umarım yerine gelen seni aratmaz. eğlenceli kişiydin. bizim küresel reisimiz bir goodbye kiss ile hepimizin yerine öpsün seni.

  • olay ankara üniversitesinde geçiyor. biyoloji okuyan çocuk ayakta altı parmak mutasyonunun sadece babadan geçebileceğini duyuyor ama buna itiraz ediyor çünkü babası 5 parmaklı.

    hocası git ailenle konuş deyince daha dram ortaya çıkıyor çünkü ailesi seni amcandan aldık aslında sen amcanın çocuğusun diyor. işler karışıyor; amca gerçekten 6 parmaklı ama dedesi 5 parmaklı.

    amca dededen değil yani. e babaanne öleli 7-8 yıl olmuş.

    köyde çaktırmadan soruşturuyolar köyde 6 parmaklı kimse yok.

    hikaye bu kadar.

  • sene.. eski. 4-5 yaslarindayim.

    arkadaslarim cikolatali gofret yiyor. ben yemezdim oyle seyler, bize almazdi bizimkiler. ulasamadigin seye bir zaman sonra sevkin de gidiyor.

    cikolatalar, kekler, dondurmalar yiyor arkadaslarim. teklif de etmezlerdi paylasmayi, soramazdim da. oyle, onlar yerdi, ben de acikinca salcali ekmek almaya eve giderdim.

    bir gun arkadasim gene cikolatali gofret yiyor, bana minik bir parca kopardi verdi. yemem falan dedim, ama verdi gene de. agzima bir attim...

    arkadaslar, yemin ederim nerdeyse aglayacaktim. bir sey bu kadar mi guzel olabilir ya. bak hala o hissi yasiyorum. agzimda cennet vardi sanki ya. gozlerim doldu, damagimda dagildi.. yalandim kaldim, arkadasima dondugumde coktan bitirmisti. kabini yere atti cikolatanin, sonra annesi cagirdi gitti.

    ben hemen kostum, arkadasin yere attigi cikolata kabini aldim. onu duz bir zemine koyup ellerimle guzelce utuledim. of yesyeni gibi bir cikolata kabim olmustu. yazilarini falan denk getirdim. bana bu kadar mutluluk veren bir seyin hatirasinin bu kadar kolay kaybolmasina izin veremezdim. guzelce katladim, arka cebime soktum.

    ne zaman yeni pantolon giysem, annemden gizlice o pantolondan digerine aktariyordum. uzun sure bu boyle gecti. yanimda baya bi tasidim o cikolata kagidini.

    bir gun annemle yuruyoruz, yerde bi kagit para buldum. anne para dedim. aldi annem, aklim paraya da yetmiyor ama yerimde kipir kipirim. paramiz var mk.

    kekeleye korka, bakkalin ordan gecerken anneme anne bana cikolata alalim mi dedim. bakti yan soyle, olur dedi. bakkala girdik, ne istiyorsun diye sordu annem. hemen cebimden fisek gibi utulenmis cikolata kagidini cikardim, bundan dedim.

    annem once bir sok oldu, ama aldi cikolatayi. ben o cikolatayi minik minik gunlerce yedim; agzima aci tadi geldiginde, bozuldugunda yarisi bile bitmemisti.

    o cikolatanin utulu kagidi hala annemlerin evde bir sandigin icindedir, atmadilarsa...