• 1936'da türkiyeye gelen ebert,aynı yıllarda önce musuki mektebi’ne,sonra da ankara devlet konservatuarı’na almanca öğretmeni olarak atanan sabahattin ali ile tanışır ve kısa süre sonra sabahattin ali bu ünlü sahne adamının çevirmenliğini ve dramaturgluğunu üstlenir.
    carl ebert'in türkiye'den ayrılışının ardından öğrencisi cüneyt gökçer şunları yazar:"harp bitti diye seviniyordu bütün dünya. ama ben üzülüyordum, çünkü artık gidecektiniz. on sene dünyayı kavuran harp yalnız bize yaradı, çünkü sulh içinde olan yurdumuzda bizimle kalmıştınız... gittiniz...  "
  • kendisi adina bu gece profilo kultur merkezinde anma gecesi yapilmis buyuk insan.
    sirf anlatilanlardan cikardigimiz profil harikayken,
    bir de kendisini gorme firsatimiz olsaymis gecmiste kimbilir nasil hissedecekmisiz.
    huzurla yatsin.
  • türk operasına çağ atlanış kişidir. atatürk döneminde türkiye'ye gelen bilim insanlarındandır.
  • rejisör carl ebert sayesinde, sophokles'in kral oidipus oyunu ilk defa 1943 yılında, 2 mayıs-18 haziran tarihleri arasında devlet konservatuvarı'nın hazırladığı temsil bayramında, ankara halkevi sahnesinde oynanmıştır ve ek olarak, devlet tiyatrosu'nun kuruluşuna çok büyük emek ve katkı sağlamış biridir.
  • hitler'i eleştirdiği için işinden kovulmuş ve ülkesini terketmiştir. ankara devlet konservatuvarı ve tiyatrolarının kurulmasında çok büyük katkıları olmuştur. ayrıca modern türk tiyatrosunun kurucuları arasındadır.
  • kariyerine oyunculuk yaparak başlamış sanatçı. aslında bankacılık eğitimi alıyor. aynı anda bedava oyunculuk ve sahne sanatları kursu bulunca kaçırmıyor ve sanat dünyasına giriyor. 1920'lerin sonlarında yönetmenliğe girişiyor. bu abi faşistlerin çok sıkı bir karşıtı. 1933'te hitler iktidarı alıyor ve faşist hükûmetten berlin operalarının kontrol memurluğu teklifi geliyor ama bu abi aşırı faşist karşıtı olduğundan teklifi reddediyor. çünkü sonunun toplama kamplarında biteceğini öngörüyor. ailesi ile birlikte isviçre'ye yerleşiyor. sonra bir süre ingiltere'de, italya'da bir süre güney amerika ülkelerinde kalıyor. oralarda opera festivalleri falan düzenliyor. sonra yolu türkiye'ye düşüyor. ben bu adamın türkiye'ye gelmeye çok can attığını düşünmüyorum. fakat geldiği yıla bakıyoruz. 1940 yani ikinci dünya savaşının başı. tam hükûmetlerin ve insanların sanat, eğlence sektörüne ayırdıkları parayı kestiği yıllar. aslında 1936'da atatürk davet ediyor. bu abi de davete icabet ediyor. ama 1940 yılında ailesi ile beraber türkiye'ye geliyor. çünkü o savaş atmosferinde nerede para kazanabilir? tabii ki sanata önem veren her tür savaştan kaçınmaya çalışan genç türkiye cumhuriyeti'nde. açık konuşalım ve hakkını verelim geldikten sonra boş beleş para kazanmıyor. devlet konservatuarını kuruyor ve oranın başına geçiriliyor. çeşitli oyunların rejisörlüğünü yapıyor. türkçe operalar yaptırtıyor. türkçe operalara talep inanılmaz boyutlarda oluyor. savaş bitene kadar ankara'da kalıyor. savaş bittikten sonra almanya'ya dönüyor. orada opera yönetmenliği yapıyor. yönettiği operalar yüksek kültür öğesi sayılıyor. sonra abd üniversitelerinden teklif alınca amerika'ya yerleşiyor ve orada hayatını kaybediyor. bugün türkiye'de modern tiyatronun kurucusu sayılıyor.
hesabın var mı? giriş yap