hesabın var mı? giriş yap

  • harsh times'ı hatırlatıyor biraz kasvetli yapısıyla. oldukça güzel bir film gerçekten. 'ben bugün neşe doluyum' insanlarını hemen 'içim sıkıldı anasını satiim' moduna sokabilir.

    philip seymour hoffman sözüm sana. ben bunun bi film olduğunu unutana kadar gözüme gözükme. girişirim sana, taş atarım. sanmıyorum ki erol taş gibi 'bana ekmek atıyolar' diyesin, olgunlukla karşılayasın.

  • mistik ögelerle süslü bir öykü, masalsı çizimler ve renkler ve de kelt ezgileriyle kulak okşayan müzikler... belki o kadar iddialı bir yapım değil, ama kendine has bir hoşluğu sevimliliği var bu animasyon filmin. pangur ban'i ise bizim van kediciklerinden biri canlandırıyor sanki. o kadar şirin, o kadar güzel ki kedicik, insan karelerden kaçırıp kendine saklamak istiyor.

    ve tabii büyülü melodilerle süslü "aisling song"... müziğiyle darmadağın ediyor bünyeyi.

  • "geçen hafta enseme allah yazan dövme yaptırdım cumaya gittim arkamdaki adam görmüş doğum lekesi sandı mucize diye bağırdı.. beni omuzladılar beş gündür geziyoruz daha yeni geldim eve."

  • 1887 yılında başlanan ve 26 ay süren eyfel kulesinin yapımında 3000 kişi çalışmış.
    şaşırtıcı olan; tek bir can kaybının yaşanmaması.
    türk olduğum için ufkum iki katına çıktı.
    biz yarın başlasak, 30 şehit garanti.

  • ---------------------uche okechukwu------------------------

    ----------------------hamdi vardar--------------------------
    osmantan erkır-------------------------------- ömer durak

    ------------------süha yavuz----------------------------------
    ---------------------------hakan poyraz-----------------------

    ömer gürsoy - hakan altun - kerem alışık - stelyo pipis
    -------------------------reza zarrab---------------------------

    abdullah gencal
    levent akkaş
    atilla saral
    ilyas tetik
    mert sarıca

    takımın ideal 11'i bence budur. uche niye orda diye sormayın adam zenci. kaleci de doğal olarak zerrab tabi. oyunun gidişatına göre ilyas tetik kurtarıcı olarak, mert sarıca genç yetenek olarak girebilir.
    edit: dizilim.

  • sonuçtan bağımsız olarak şunu söylemek lazım, fatih gemileri karadan yürütme emrini verdiğinde baya bi adam "yok uçuralım amk" demiştir.

  • yine bişeyler araştırırken internetin derin çukurlarına girdim ve bugün onun hakkında yazacağım

    -hititlerde hayvansevicilik(bestiality)-

    1) hitit anayasasının son kısmı cinsel ilişkilere ayrılmıştır.
    187. yasaya göre ''bir inekle günah işleyen adam tiksinçtir. öldürülmelidir. kralun huzuruna çıkarılmalıdır. kral onu öldürebilir veya bağışlayabilir fakat adam krala yaklaşmamalıdır.''

    *burada ilginç olan kısımlardan biri de hititlerin genelde ağır ceza uygulamayı sevmeyen bir toplum olması fakat işin içine inek girince böyle ağır bir cezaya çarptırmalarıdır.

    2) 188. yasa ise aynısıdır fakat sözkonusu ''inek'' değil ''koyun''dur.
    * 199. yasa da aynısıdır fakat sözkonusu ''domuz ve köpek''tir.

    3) şimdi daha ilginç bir kısım olan hayvanların insana tecavüzü konusunda hükümlere bakalım

    *eğer bir boğa bir adamın üstüne atlarsa, boğa öldürülmelidir ama adam öldürülmez ve onun yerine bir koyun kurban edilir. eğer bir domuz adamın üstüne atlarsa, burada bir tecavüz konusu yoktur.

    4) son olarak da atlar ve katırlar:

    200. yasa ''bir atla veya katırla günah işleyen adam için ceza hükmü yoktur. fakat krala yaklaşmamalıdır ve rahip olamaz.''

    ülkece eşek konusunda bir hükmün olmamasını nasıl değerlendiriyoruz acaba bilemiyorum çünkü bu ülke balıkesir'in çılgın eşeklerini görmüş bir ülke*

  • üst edit: sevgili dostlar, öyle güzel mesajlar attınız ki teşekkür etmek borç oldu topluca. inanın hala aklıma geldikçe güldüğüm ve çok da takmadığım bir hadiseydi yazdığım. ismi çok soran olmuş, burada kimliğimi ortaya çıkaran paylaşımlarda bulunmaktan kaçındığım için yazamıyorum affınıza sığınarak. tek özgür alanım burası ve beni anlayacağınıza eminim.

    çok komik gelebilir ama hayatımda ilk defa gerçekleştirdiğim bir arkadaş silme eylemi için benim açımdan yeterli gerekçeler içerir. anlatayım. yakın aile dostlarımız ve biz aynı süreçte bebek beklemeye başladık. aradan bir kaç ay geçti ve biz oğlumuzun ismini netleştirdik. elemana söyledim biz falanca koyacağız diye. tam 4 ay öyle isim mi olur diye dalga geçti. hatta bu dalga sürecine arada eşi de dahil oldu telefondan. neyse, çok sallamadım. aramızdaki ilişki böyleydi zaten uğraşırdık birbirimizle. gel zaman git zaman, doğumlara iki hafta kala birgün bunlar saçma bir gerekçeyle bizi evlerine davet ettiler. hayırdır inşallah deyip gittik eşimle. bir karın ağrıları olduğunu eve girer girmez anladım. uzatmayayım çocuğun odasını yaptık sizce nasıl olmuş temalı çağırma ritüellerinin en göz alıcı noktası kapıya bizim oğlana koyacağımız ve aylarca dalga geçtikleri ismi yazdırmış olmalarıydı. bizi sırf bunu görelim diye çağırmış ama cesaret edip açıktan söyleyememişlerdi. evden çıkarken eşi arsızca siz ne koyacaksınız adını diye sormaz mı? eşim gülümseyerek “falanca” dedi. nasıl yani biz de öyle koyacağız olur mu öyle sözleri manyağın kulağımdan çıkmıyor. aylarca dalga geç, evine çağır aptal yerine koy sonra bir de hesap sor. bakın bu insanlar öyle cahil cühela tipler de değil. biri anestezi diğeri plastik cerrahi uzmanı. o gün kestim görüşmeyi bu köylü kurnazlarıyla. belki de biraz geçmişin birikimi oldu bilemiyorum. oğlumuza falancanın yanına çok ayırıcı bir isim daha koyduk. görüşmüyoruz, mutluyuz.