*

  • gilles deleuze'ün 1988 tarihli leibniz monografisi kitabı. aslında kitabın adı sadece "le pli". ancak 6 yıl önce verilmiş @gozupek uktesine sadık kalmak gerek. 6 yıl...boru mu? yani "leibniz et le baroque" kitabın alt başlığı. türkçe'ye "kıvrım: leibniz ve barok" adıyla hakan yücefer tarafından çevrilen bu kitap, 2007'de bağlam yayıncılık'ın theoria dizisi'nden çıkmış.

    tabi kıvrım deyip geçmemek gerekiyor. gerçi düz bir çizginin bükülmesi ne kadar karmaşık olabilir ki? dedim ve birazdan delöz gelip beni cezalandıracak ve hatta cezalandırdı bile:

    “doğu’dan gelmiş kıvrımlar, yunan, roma, ortaçağ kıvrımları, gotik ve klasik kıvrımlar... inorganik kıvrımlar, organik kıvrımlar...”
    “kıvrımları tekrar tekrar eğip büker, onları sonsuza götürür” (s.7);
    "kıvrımı oluşturan ideal öğe bükülmedir" (24);
    "bükülme belirsiz işarettir, gücül olandır (25);"
    "tıpkı ilk sineğin gelecekteki tüm sinekleri kendinde taşıması gibi, her şey zamanı gelince kendi parçalarının kıvrımlarını açacaktır (16)";
    "kıvrımın açılması, farklılaşmamış olanın farklılaşmasıdır (19)."

    elbette ki delöz'ün "le pli"'ye verdiği kavramsal anlamı açıklama bilgisinden yoksunum. ha derseniz ki eften püften bahset bize, hayhay buyrun (bkz: deleuze'ün tırnakları) ama işte barok sanatın özgül oluşumu kıvrımları, leibniz’deki devolvere kavramına nisbetle açmak, serimlemek, kıvrımları açmak anlamı üzerinden dölöz'ün "kıvrım teorisini" bir güzel açıklayan nusret polatdinleyebilirsiniz.

    son olarak kitabın arka kapak yazısını verip kaçayım.
    "deleuze'ün son kitaplarından biri olan kıvrım, onun felsefe tarihi çalışmaları içinde apayrı bir yere sahiptir. deleuze, felsefe tarihçiliğini portre sanatına benzetir; bir filozofun kavramsal portresini yapmaktır önemli olan. ama kıvrım, kendi rengini bulmuş bir filozofun kitabıdır aynı zamanda. leibniz'in barok filozof olarak, sonuza giden kıvrımın filozofu olarak portresi, deleuze'ün olay felsefesinin özgün renkleriyle boyanır.

    kıvrım her yerdedir; ruhta ve bedende, organik ve inorganik maddede, noktaya değil bükülmeye dayanan matematikte, çizgiden değil eğriden yola çıkan fizikte, mimarlıkta, resimde, müzikte, çağdaş sanatta... kıvrımın sonsuz çizgisi, yaşamın olay olduğu her yerde, yeni tekillikler üreterek, farkları çoğaltarak uzayıp gider. deleuze'ün kitabı, leibniz'in kıvrımlarla dolu peruğundan leibnizciliğin kapısız penceresiz karanlık odasına yükselirken, bu sonsuz çizginin ardından koşmaktadır."
    -
  • zamanin kendisinin kivrimi, cozulmemis mevzu bu.
  • deleuze'un leibniz'in monad doktrinini kıvrım nosyonu parantezine alarak irdelediği kitabı.

    leibniz monad kavramını monadoloji kitabında şöyle tavzih eder.

    leibniz'e göre her şey her şey içredir ve bu bir bütünlük halindedir. ve yine ' her şey birbirinden farklıdır. hiç bir iki şey birbiri ile aynı değildir. aynı olsalar idi iki tane olmazlardı ' der.
    başka bir deyişle, her edim, her şey, kendi entelekyasını içerisinde taşır. ama bu entelekyalar bütünlüğü bozamazlar zirâ kendileri de o bütünlüğün birer parçalarıdırlar. her şeyi akan bir ırmak olarak düşündüğümüzde der leibniz; yapılan her edim bu ırmak üzerinde sürekli ırmağa dalıp çıkmaklıktır.

    deleuze bu konuya kıvrım nosyonuyla şöyle dahil oluyor;
    kitapta verdiği iki şekil üzerinden gidersek daha kolay anlaşılır zannımca.

    1. şekil

    şimdi bu şekilde, pencereler ve kapı 5 duyumsama şeklini temsil ediyor. şey'leri 5 algılama şekli ile algılarız. bu algımıza göre bizle içrekleşenleri ise leibniz şekildeki gibi bir odaya hapseder. yani kıvrımların ne'liği belirlenmiş ve durmuştur.

    2. şekil

    bu şekilde ise algılanacak olan şey bizle içrekleştiğinde içrekleşen olarak devam eder. dünya bize nasıl görünüyorsa o an'dan sonra o şekilde devam eder görünmesine, bir başka görünmesine değin.

    deleuze işte kıvrımların bu anda'lıklarında yani leibniz'in ırmağından yeniden dalmak için bir anlık çıktıklarında ırmak için değil kendi için var olabileceklerini söylemeye çalışır.
    yani tam olarak bunu söylüyor demesek de gönlü bundan yanadır diyebiliriz.

    bu durumda ise nietzsche'den el alır deleuze.
    nietzsche ile leibniz şey'lerin algıladıklarımızla aynı şey'ler olmadığı hususunda birliktelik gösterirler. ama nietzsche leibniz'den deleuze'ün ayrılmak istediği noktada ayrılır;
    nietzsche'ye göre; `gerçekler, illüzyon olduğunu unuttuğumuz illüzyonlardır.`
    yani leibniz'inki gibi gerçek hiç bir daim olduğu gibi algılanmamıştır, algılanamayacaktır demez. bunun bir mümkünü vardır ona göre.
    leibniz bütün her şeyi bir ilkeye mahpus ederken, nietzsche etmez.
    algılanan rastlantısallıkları evet'lemek gerektiğini söyler. bu evetleme ise ırmak üstülükte sürekli bir özgürleşimi sağlayabilir. ırmağa dalmadan.

    hülasa, deleuze leibniz'in kapalı odasında da pencereler açılabileceğinin çok çeşitli argümantasyonlarla altını çizer.

    edit: imla
hesabın var mı? giriş yap