15 entry daha
  • burjuvazi-proletarya çelişkisini konu edinen uzlaşmaz film.

    filmde nietzsche ünlü bir aforizmasıyla karşımıza çıkar: “beni öldürmeyen şey güçlendirir.” bu tümcenin yönetmenin yapıtına cuk oturduğunu söyleyebiliriz. ünlü romancı charles ile genç sevgilisi gabrielle arasında geçen bir diyalogda gabrille’in ağzından işitiriz bu sözü. söz konusu olan aşktır, bir ayrılık sonucu yalnız kalmaktır; bir erkeğin bitip tükenmek bilmeyen fantezilerini bastırmaktır…

    chabrol, bir kez daha burjuvaziyi masaya yatırdığı yapıtında sapkın ilişki ve fantezileri, ezen-ezilen, yöneten-yönetilen, güçlü-güçsüz gibi ikili karşıtlıkları sorunsallaştırır. aşk, sadakat, ikiyüzlülük, burjuva ahlakı, sanat çevreleri yan-temalar olarak betimlenir. film o denli acımasızdır ki olayların gelişimi ve finale doğru aldığı perspektif, yönetmenin burjuvaziye bakışını ortaya koymanın yanı sıra, iktidar kaynaklarını ele alış tarzını da ifşa eder.

    yönetmen, les biches ve la cérémonie adlı yapıtlarında da burjuvaziye bakışını açıkça ortaya koyar. her iki ilginç yapıta birer paragraf açıyorum, vizyonunu görünür kılmak amacıyla:

    la cérémonie’de, geçmişi karanlık arızalı figürler jeanne ve sophie iki ezik proleter olarak burjuvaziye mensup dört kişilik çekirdek leievre ailesi’ni av tüfekleriyle yok ederler. kuşkusuz olağanüstü bir bakış açısıdır bu, kin ve öfkeden mürekkep. chabrol, başfigürlerinin geçmişlerini karanlıkta bırakarak dolaylı ve de dolaysız göndermeler vasıtasıyla bile isteye objektif kalmayı seçmiştir. film; kapitalizme, tüketim toplumuna, burjuva ahlak ve değer yargılarına uzlaşmaz bir saldırıdır.

    les biches’de, yine sınıf ayrımı penceresinden titiz laboratuvarında ilginç tezler sunar. bulgular, yorumlar ve detaylar kümesi en az insan psikolojisi denli karmaşıktır. tıpkı ele alınan karakterlerin psikolojileri gibi ele avuca sığmaz derecededir. evet, anlaşılır ki auteur yine mesafeli tavrını korumaya çalışmaktadır. bu, buzdağının görünen kısmı. les biches’in melek yüzü why’ın frédérique ile tanıştıktan sonra hayatı ilginç bir seyir izleyecektir. cinsel tatmin(sizlik), varoluşsal boşluk, sınıf uçurumları, arayış izlekleri bu noktada dikkati çeken detaylar. filmdeki grotesk bir ayrıntı da mao zedung’un ünlü bir sözüne yapılan atıftır. jean-luc "sinema" godard 70'lerde hakiki bir maocu idi; edebiyata her zaman biraz daha yakın duran çağdaşı chabrol ise istihzanın gerisinden anar çekik gözlü mao'yu!

    genç ve güzel why, öncesinde özdeşim kurduğu frijit femme fatale frédérique’i öldürür ve onun yerine geçer, onun kimliğine bürünür. burjuvazi ile özdeşleşme kanlı bir biçimde gerçekleşir. işte chabrol'un sarkastik devrim düşü!

    la fille coupée en deux’e dönüyorum son kez: nietzsche logos’unun öyküyü daha da zenginleştirdiğini varsayabiliriz. tümcenin geçtiği sahne de dahil olmak kaydıyla, öykünün bütünü düşünülerek okunduğunda, şiddetin doğasına bakışta ciddi analizleri beklediği kesindir. kuşkusuz filozofumuza yapılan atıf ironiktir. ‘öteki’ni sömürme ve sömürülenin nietzsche’ye atıfta bulunarak bir tür kendini rahatlatması (katharsis) açık bir şok nedenidir. ilk bakışta, edebiyatın ve felsefenin ve de konumuz icabı sinema yapıtlarının duygusal bağlamda katharsis yaşatıp yaşatmadığı bir sorunsal olarak önümüzde durmaktadır. bu çatallı bahçede nietzsche, yoruma açıktır.

    iki kadim sınıf ise asla uzlaşamayacaktır; en kanlı devrim sonralarında bile. en azından chabrol'un görüp baktığı dünya bundan ibarettir. ne aşk, ne sevgi ne de diğer zımbırtılar iki sınıfın birbirini anlayıp kavradığına delalet değildir. zaten öyleydi.
hesabın var mı? giriş yap