• tamir etmek. bozuk şeyi çalışır hale getirmek
  • (bkz: onamak)
  • yapılan hatayı* düzeltmek.
  • özellikle afyon'da "becermek" gibi argo bir kullanımı varmış.
  • çok alakasız olacak ama

    hiç kimse bir aşkı
    onarmaya kalkmasın
    kaybedilmeye değer
    en güzel anılar bitmişse eğer

    diyor ahmet telli .
  • "çoğu insan kendini ikili bir inancın hayaline kaptırıyor, belleğin sürekliliğine ve eylemlerin, yanlışların, günahların, yanılgıların onarılabileceğine inanıyorlar. birincisi de ikincisi kadar sahte. gerçek, bunun tam tersi: her şey unutulacak ve hiçbir şey onarılmayacak. ister öç alma, ister bağışlama yoluyla olsun, onarım eylemi de unutulmaya mahkum. kimse, yapılan yanlışları onarmayacak, ama tüm yanlışlar unutulacak."

    milan kundera- zert
  • onarmak! çok güzel kelime. anlamı telaffuzunda gizli.

    onarmak.
    1. bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek. ben çokça vefalıyımdır. eşyalarıma karşı. atamam onları, hiç kıyamam. yok olana kadar kullanırım. günümüzde öyle değil. belki onarmak zaman alıyor diye. zaman daha değerli geldiğinden ya da yenisi daha cazip.

    2. bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek. zorluk olarak enden bir önceki. eşya onarmak gibi değil. titizlik, uzmanlık gerektiren. ben yaptım oldu gibi değil.

    3.işlenen bir kusuru, yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak.
    bu zannediyorum en zoru. bir kusur söz konusu olunca gözlemlediğim kadarıyla üç seçenek var. evet bu konuda gözlem yaptım:) hem de çok uzun zaman. diğer insanları çokça izledim. anlamaya uğraştım.
    bir kusur, bir yanlışlık var ise ilk seçenek sanırım "gözden çıkarmak" oluyor. tabi bu kişinin durumuna göre değişiyor. yılların emeği varsa bir ilişkide son iki seçenekten biri seçiliyor genelde. bunların birini seçerken ilişkinin türü, boyutu, kişilerin karakteri, ruh hali bir sürü etken rol oynar seçimde.

    ilk seçenek gözden çıkarma. yani bana ters. üzgünüm, buraya kadarmış demek.

    2. sırada ise "göz yummak" var. bir tür susma. yani evet bunlar oldu ama ne yapalım artık. buraya kadar geldik geri dönemeyiz. bunun ilkini göze alamayacak kadar bağlılık oluştuğunda verilen bir tepki olduğunu düşünüyorum.

    ve sonuncu canımın taaa içi.
    o-nar-makkk "göze almak"
    bu hiç kimse de yok. yani ben hiç rastlamadım. şimdi hata veyahut kusur görmezden gelen birileri olmuştur muhakkak. bundan bahsetmiyorum. ikiyle karıştırmamak lazım. ikinci seçeneği seçenlere çok rastladım. uzun ilişkisi olanların çoğu, evlilerin çoğu v.s bundan bahsetmiyorum.

    tarık şöyle demişti: kız arkadaşım da hataları olan biriydi ama asla yüzüne vurmadım. bu onarmak değil benim için. bu görmezden gelmek. hatta bazıları için kibir: bak ben neleri kabul ettim. seni her şeye rağmen kabul ettim.
    sen ikinci gruptasın canım. ikinci grupta şundan da şüphe duyarım. o rağmen dedikleri şey kendileri için gerçekten rağmen mi? yani kabul etmesi çok zor bir şey mi? bu tartışılır. bunu ancak bilirse onlar bilir.

    3. grup: bir hatayı görmek. hata diyorsam bu büyük bir şeydir. yanlış anlaşılma falan değil. kişinin nefsini zorlayacak bir şey. 'onarmak' giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak. bir hata mevcut. onu gidermek. onarmak. onarılmak isteyen biri sığınmıştır bir yerde. bir melce, onarmak. kendi hatasından kaçmak için. utancından. yapıcı olabilmek. dilime doladığım. yapıcı olmayı bilmek, işte burada fark yaratır. nitelikli içten sevebilmek. ya da öyle celal ki kendinden karşı taraf önemli. babacanlık, sevecenlik, şefkat, merhamet. bilemiyorum. bunun tekrarlamaması için çaba göstermek. çabalamak evet. benim sıkça yaptığım şey. maalesef yapmak zorunda kaldığım. yo onarmak değil benim yaptığım başka şeyler, konu dışı.
    ha! bir yere de varmıyorum o ayrı. insan kendinden kaçamaz. herkes kendi yolunun yolcusu. yoldaşlık yok. bireyselliğin kölesiyiz.

    kimseyi suçlayamayız bizi onarmadı diye. ancak bekleriz. onarmadan gidenin de bıraktığı kırıkları onaracak birini. belki ölene kadar. her gidenden onarılacak bir kırıkla ölüme kadar. her gelen de bir kırık bırakırsa mutlaka. her gelenin de bırakacağı bir kırık olacağını bilerek yine de vazgeçmeden.
    bir de şey hiçbir zaman tek taraflı bir onarma yoktur. onarmak onarılmaktır. benim kırık bir tarafım yok diyenlere sözüm yok elbette.

    insan hatalarıyla insandır.

    bir yürek üşümüş
    kapamış kapılarını,
    onarmak zordur.

    bir şey yitirilmiş
    hiç eskimeyecektir,
    onarmak zordur.

    insanın içine düşen korku
    özgürlüğünden olmuştur,
    onarmak zordur.

    ölümü düşünmek yenilmek,
    sevmek ölümü yenmektir,
    onarmak zordur.
  • (bkz: onmak)
    (bkz: #103585981)
  • japonların dinginlik içinde kusurları kucaklayarak sevmeye dayalı wabi sabi felsefesinin sanattaki yansıması olarak kırık çanak (chawan), bardak (yunomi), vazo ve tabakların harcanmasından duyulan pişmanlık mottainai yerine, tamir edilerek yeniden kullanılması kintsugi onarmanın en güzel örneklerinden biridir.

    japonca'da wabi, basit, zarif ve mütevazı; sabi ise zamansızlık, sessizlik ve sakinlik anlamına gelir. birlikte, kendimizin iyi ve kötü yanları ile hayatın asimetrisini nasıl kucaklayacağımızı öğretirler. kusurlu olanı kucaklamak, güçlü ve zayıf tüm yönlerimizi kutsamak anlamına gelir. imkansız bir ideal için çabalamaktan tüm yönlerimizi benimsemeye doğru bu zihniyet değişimi, daha olumlu ve güç odaklı bir zihniyete yol açar.

    her kırılma benzersizdir ve kintsugi öğretisi, bir öğeyi yeni gibi onarmak yerine, tasarımın bir parçası olarak yaraları vurgular. bunu kendimizi iyileştirmek için bir metafor olarak kullanmak bize önemli bir ders verir: bazen kırılan şeyleri onarma sürecinde aslında daha eşsiz, güzel ve dayanıklı bir şey yaratırız. zor zamanlardan geçene kadar tam potansiyelimizin farkına varamayız.

    onarmaya ilişkin kintsugi felsefesini destekleyen diğer kavramlar ise gaman, yuimaru ve kansha'dır.

    gaman, esneklikle yaşama, tahammül etme, sabırlı olma ve sakin kalma yeteneğidir. böylece daha az kırılgan oluruz. olumsuz koşullara odaklanmak yerine, zorlukları bir öğrenme ve tecrübe edinme fırsatı olarak kullanabileceğinizi söyler.

    yuimaru ise yakın çevrenize özen gösterme, aile ve arkadaşlarınızın gücü ve onların sizi beslemesinin iyileşmenize yardımcı olması durumudur. çevremizle ilişkimiz iyi olduğunda bunun kendimizle ilişkimize de olumlu bir yansıması olur.

    kansha, içten şükran geliştirmedir. bu önemli kavram, iyi ve kötü için minnettarlığı ifade etme eylemidir. minnettarlığı uygulamak aynı zamanda şu anda yaşamak ve sahip olmadığınız şeyleri dilememekle de ilgilidir. her şey bir sebeple olur ve yolumuza amaçsız gelen zor bir durum yoktur. bu amaç bizim daha iyi, dirençli ve daha minnettar bireyler olmamızdır.

    kaynak:
    https://www.nbcnews.com/…elp-you-be-more-ncna866471
    https://nomurakakejiku.com/…on_lineup/wabi-and-sabi
    https://chado.com.tr/kintsukuroi-sanati/
hesabın var mı? giriş yap