• 20 yaşımdan beri kendimi bildiğimi düşünüyorum ve o yaştan beri çocuk sevmiyorum, sevme zorunluluğum olduğunu da düşünmüyorum. haliyle anne olmayı da düşünmüyorum.bir yazar askere alınsınlar demiş, ona da tamamım, 1 ay gider, grip olur dönerim (bkz: swh)

    sonuç olarak karışmadığınız bi bu kalmıştı amk
  • olası baba adayında ışık göremeyen kadındır
  • rahmini aldırırsa samimi bulacağım kadındır.
  • anne olmak istemek kadar doğal ve sadece kişinin kendisini ilgilendiren haktır.
  • kendi tercihidir, anne olmak isteyen kadın kadar normaldir.
    biyolojik annelik kutsal değildir, kutsal olan emektir. bir bebek, bir çiçek, bir kedi, güzel olan her şey için verilen bütün emek, her zerresiyle kutsaldır.
    imza: üç haftalık insan annesi.
  • benim bu. kokuşmuş yozlaşmış topluma, her şeyden habersiz masum bir canlı getirmek istemiyorum,
  • kendi benliğini kadın-anne mantalitesinden çıkaran karakter abidesi.
  • beni de tanımlayan kadın türüdür.

    türk toplumunda çocuk yapmamış bekar kadınlara dair her olumsuz özelliği "anne olamamış, ondan böyle." cümlesi ile açıklama huyu var. oysa türkiye gibi cinsel açlığın arşa değdiği bir yerde eli yüzü düzgün bir kadının çocuk isteyip de yapamaması pek realist bir senaryo değildir takdir edersiniz ki. bizim millet anlayamasa da, bazı kadınlar gerçekten anne olmak istemez. ben de kendimi bildim bileli bu kadınlardan biri olmuşumdur.

    çevremdekiler "zamanla biyolojik saatin devreye girer ve fikrin değişir." falan diyordu, yıllar geçti ama bende hâlâ anne olma arzusu yok ve olacağını da hiç zannetmiyorum.

    bugün bir yolculuğum vardı mesela. ön çapraz koltukta çocuklu bir aile vardı. çocuk bağırıp zırlayıp dururken anne ve babaya acıdığımı hissettim içten içe.

    elbette anne ve babaların "çocuğumuz bizim canımız ciğerimiz, tüm fedakarlıkları içimizden gelerek yaptığımız için çocuğumuzla ilgilenmek bize hiç zor gelmiyor." edebiyatı yapmasını çok doğal karşılıyorum. kendimizi kandırmayalım, toplum içinde bir anne veya babanın "ben çocuk sahibi olduğuma pişmanım." diyebilmesi çok büyük bir tabudur. bırakın bunu başkalarına itiraf etmeyi, pek çoğu kendine bile itiraf edemez. ama yüzlerinden okursunuz işte o yorgunluğu, bezmişliği, yaşam enerjilerinin nasıl azaldığını.

    bugün yolculuğum sırasında ben kulaklığımı taktım kurtuldum mesela o sesten, camdan bakarken hayallere daldım. o anne-babanın ise keyfine bakmak, uyumak, yayılmak gibi bir şansı yoktu. o zırlamayı muhtemelen eve varınca da çekeceklerdi.

    ebeveynlere bakıyorum, çoğu kişisel özgürlüklerini tamamen yitiriyor ister istemez. ekseriyetinin ne entelektüel gelişimleri kalıyor, ne sosyal yaşamları, ne de hobileri. anne baba arasındaki romantizm de canlı kalamıyor her şey göreve dönüştüğü için, hep çocuklar üzülmesin diye ayrılmayan mutsuz orta yaşlı çiftlerle doluyor ortalık.

    kendimi böyle bir hayatın içinde düşündüğüm anda içim kararıyor.

    ne ilgi alanlarımdan, hobilerimden bu denli devasa bir ödün vermek bana göre, ne de arzumu yitirebileceğim biri ile sırf çocuk yüzünden bir ömür geçirmeye yemin etmek bana göre. eğer bir ilişkideysem ilişkide olduğum kişiyi cinsel olarak arzulamak zorundayım, aksi takdirde o ilişkiyi sürdürmem için geçerli bir nedenim yok demektir. seks bir göreve dönüşmemelidir. ortada çocuk var diye yıllarımı artık istemediğim biri ile aynı yatakta heba etme fikri gerçekten beni bunaltıyor.

    "anne olmazsan manevi yönün çok eksik kalır." diyenlere de katılmıyorum. üremek ancak "side quest" olabilir benim nazarımda, "main quest" olarak görülmesi entelektüel ilgi alanlarından yoksun bir kişi olmanın belirtisidir. biri bana "manevi tatmin" dediğinde benim aklıma mental uğraşlar gelir, üremek değil. üremeyi hayvanlar da yapabiliyor. hayvanların da yapabildiği bir eylemin insan kadar gelişmiş bir canlı için maneviyat diye pazarlanmasını çelişkili buluyorum.

    yine de insanlığın sürdürülebilmesi için birilerinin mutlaka çocuk yapmak ve büyütmek gibi sıkıcı işleri yerine getirmesi elzem. ben herkesin antinatalist olduğu bir toplumda yaşamak istemezdim, bu durumda sistem çökerdi ve ben de rahat yaşayamazdım malum. antinatalizmin niche kalmasını, insanların ekseriyetinin rasyonel degil, limbik sistemlerinin güdümünde yaşamasını antinatalist bir topluma tabii ki yeğlerim. evrimsel seçilim mekanizmasının gereği de bu iş böyle olacaktır zaten.

    nihayetinde dahil olduğum azınlık toplum tarafından pek anlaşılamıyor olabilir. ama böyle olması, bizim taraf için bazen sıkıcı da olsa aslında herkes için en hayırlısıdır.
  • benim çok desteklediğim kişilerdir. fikrimce zaten herkes çocuk sahibi olmamalı.
    bugün debeye giren entryi fevkalade komik buldum.
    bakış açısı o kadar mantıksız ki, ya evet tüm ebeveynler sürekli yorgunluk halinde, hayattan bıkmış, cinselliği unutmuş ve sırf çocuk için birlikte. hatta evli erkeklerin gözü dışarıda, kadınlar da boşansam diye hayaller kuruyor ama çocuk olunca işte harekete geçmiyor.
    sırf sizin kendinizle ilgi kararınızın doğruluğunu kendi içinizde mantıklı bir zemine oturtmak için yaptığınız genellemeler bunlar.
    ama üzgünüm, siz öyle istiyorsunuz diye insanlar mutsuz olmayacak, onların mutsuzluğu ya da mutluluğu sizin sizin kararınızın doğrulaması olmayacak.
  • çocuk yapmak, hayatta bir level daha zor seviyeye gelmektir.

    hani oyunlarda bir seviyeye gelirsin artık her şey basit gözükür, sonra da böyle de çok basit oldu zorluğu biraz arttırayım dersiniz. hah çocuk işi de bence öyledir.

    iş hayatın var diyelim. eve geldin yemeğini yaptın, yedin. uyuyana kadar boş vaktin var.
    hobilerine zaman ayırdın, atıyorum pc de oyun oynadın. haftasonu geldi, gene hobilerine zaman ayırdın. yıllık iznin de yurt dışına çıktın oraları da gezdin. tam istediğin hayat değil mi? peki bunları 40 yıl boyunca yaptığını düşün. ben olsam sıkılırım, heyecanımı kaybederim. hayattan yeteri kadar zevk alamadığımı düşünürüm.

    çocuk olsa ama? ilk yıllar kaos ortamı seni bekliyor, sürekli bir koşturmaca, ağlama sesleri ve diğerleri. o ortamda hobilerine zaman ayırmak için uğraşman, tatile çıkabilmenin yöntemini bulmaya çalışman...

    zor ama hayat dolu. sonrası çocuğun okula yazılması, ergenlik vs derken hayatını dolu dolu yaşıyorsun.

    sonuç olarak zoru seviyorsanız, çocuk yapın derim. ha hayattaki tek zorluk çocuk mu? tabiki hayır. belki başka hayalleriniz var, iş hayatında gerekirse gece gündüz çalışıp en tepelere oynamak gibi o da ayrı bir hayata karşı motivasyon kaynağıdır gözümde.
hesabın var mı? giriş yap