hesabın var mı? giriş yap

  • çoraplı ayaklarla girilen tuvalette ıslak bir terlik giydiğinin fark edildiği an ve hemen akabinde çorapta hissedilen ıslaklık hissi. o an insan hayattan soğur, bütün enrjisini yitirir. çarşısının kitlendiğini duyan askerden, en sevdiği yemek takımının tabağının kırıldığını gören anneden bile daha mutsuzdur, hüzünlüdür o an...

  • 1- oncelikle marketten, damak sevkinize gore en az 3 cesit çay alinir. tercihlerimi yazmayacagim. ulkemizde cok kaliteli cay marlalari var. ama kesinlikle lipton degil. (benim tercihim)

    2- ayrica bergomat aromasi alinir.

    2- bu çaylar buyuk bir kapta harmanlanir.

    3- daha sonra hafif hafif sallayarak toz kisminin cokmesi saglanir, bekletilir ve elenir. toz kismi atilir.

    4- kesinlikle sebeke suyu, en kaliteli olsa bile damacana suyu kullanilmaz. yorenizde damak zevkinize uygun dag suyu bulunur.

    5- oncelik bakir, sirasiyla çelik yada porselen caydanlik kullanilmalidir.

    6- iyi bir cay icin kesinlikle dogalgaz yada tüp tercih sebebi degil. eger tercih edilecekse(zorunlulukta) kisik ates olmali. ıyi bir cay suyu köz veya ateş kullanilarak kaynatilmali.

    7- yine damak zevkine gore soguk suya demleme yapilmali yada ilik su tercih edilmeli.

    8- su kaynatilirken kesinlikle boş demlik icine cay atilmamali.

    9- cay demlendikten sonra demlige kesinlikle su ilavesi yapilmamali. demlik bitince yeni cay demlenmeli

    10- demlenirken, cayin icine karanfil, seker vb seyleri kesinlikle atmamali. cok sacma zaten.

    11- demligin icindeki cay karistirilmamali, dibe cokmesi beklenmeli.

    12- bardaklar isilip ilk cay cekilmeli.

    13- cay bardaginda kasik olmamali

    14- cay sekersiz icilmeli.

  • "sol yanına bakınca adamın çöl toprağı üzerinde, pelerinine sarınmış olarak, bir kolu başının altında, derin derin uyuduğunu gördü. uykudayken yüzü neredeyse kaşlarını çatıyormuşçasına sertti ama sol eli toprağın üzerine; üstünde hala gri tüyden eski kılıfı, diken ve başakçıklarıyla kendini zar zor savunan küçük bir devedikeninin yanına, gevşek bir şekilde uzanmıştı. adam ve minik çöl devedikeni; devedikeni ve uyuyan adam...

    adam, gücü toprağın kadim güçleri'ne denk ve en az o kadar kuvvetli olan biriydi; ejderhalarla konuşmuş ve tek bir sözüyle zelzeleleri durdurmuş biri. ve orada, toprağın üzerinde, elinin yanıbaşında büyümekte olan bir devedikeniyle birlikte uykuya dalmış yatıyordu. bu çok garipti. yaşamak ve dünyada olmak, onun düşlediğinden çok daha büyük, çok daha garip bir şeydi. gökyüzünün haşmeti adamın tozlu saçlarına değiyordu; bir an için devedikenini de altın rengine çevirmişti."

    ursula kroeber le guin "the tombs of atuan"

    aşk üzerine pek çok şey okumuş ve dinlemiş olmakla birlikte, onu bu iki paragraftaki kadar hakkını vererek tanımlayan bir başka sözcük yığınına denk gelmedim ben ömrü hayatımda. bir kadın bir adamı uyurken izliyor. ve öylesine bir ayırd ediş içinde ki adamın varlığını, olağan bir çöl bitkisinin varoluşu bile yüksek bir anlam kazanıyor. çünkü o minicik devedikeni aşık olunan adamın elinin kıyısında duruyor.

    daha güçlü bir kalem, daha derin bir anlatım olamazdı...

  • kendi vatandaşının cebine bu kadar düşman bir iktidar dünya insanlık tarihinde görülmemiş olabilir.

  • - evde tufek bulundurmak
    - bir kadinin o tufegi alarak esine saka yapmak istemesi
    - bir kadinin bir tufegi siradan bir esya gibi koltuga koyup gitmesi
    - bir adamin tufegi eline alip esine ayni mal sakayi yapma geregi duymasi
    - bir adamin tufegi esine dogrultup tetige basmasi
    - evde bulunan tufegin dolu olmasi, ya da saka icin doldurulmasi

    bir nefeste sayilabilecek 7 salak hareket. tanim: toplumun ortalama zekasini yansitan olay.

  • asıl merak ettiğim, anlayamadığım; bu zihniyete sahip bir kişi cumhuriyetle ilgili nasıl bir kompozisyon yazmıştır ki o kompozisyon ödüle layık görülsün.