hesabın var mı? giriş yap

  • orada rahat içinde yaşayıp burada gavura vurur gibi evet mühürü baasan yavşak organizmadır kendisi. e gel bro burada yaşa madem elini yordamını ziktiğimin eziği seni.

  • dövmeci telefonla konuşurken yapmasına izin vermeyin.

    zira tehlikeli olabilir :

    "tamam abi yazdım ben adresi buraya. hadi görüşürüz ararım ben seni"

  • sosyal medya diye tabir edilen olayın düzenli kullanımı sonrası arkadaş / akraba / kuzen / iş arkadaşı, vs diye tabir edilen kitlenin bütün itibarını, kıymetini kaybetmesi süreci.

    lan negzel eskiden birileriyle görüştüğünde, konuştuğunda kafanda bi fikir olurdu; "o da şöyle, bu da böyle birisi..." falan. adamla oturup derin derin konuşuyorsun, ciddi ciddi fikirlerini dinliyorsun falan iyi güzel. sabah bi kalkıyorsun herif metrobüslü yılmaz özdil yazısı paylaşmış feysbukta. bi hafta önce mevlana'nın lafı diye ittirdiği yazıyı sonraki hafta "can yücel'in sözleri, anlayana..." diye bi daha yayınlamış. kendisinin bile farkında değil. toplantıda herkesi susturan inovatif personel önce terörü lanetlemiş, 4 dakika sonra da uyuyan, gerinen kedi resimleri paylaşmış. 7 arkadaşı da bunu beğenmiş amk saadet zincirine gel. günaşırı benzin zammı protestosu hastag'ini zorlayan arabasız kuzenden "aziz başganımıza komplo kuruyorlar!!1!" diye sinirli tweet atan kelli felli 20 senelik arkadaşlara kadar kendi imajını zkip atmak için sıraya girmiş herkes.

    milletle ilgili ne kadar yargı varsa kafamda yıktın geçtin, ocağın kurusun facebook twitter.

  • kızım henüz 4 yaşında, 1 yıl önce gittiğimiz tatilde kendi yaşıtı olan pınar isminde başka bir kız çocuğu ile kaynaştı. sonra ayrıldık geldik. bu geçen 1 yılda, her gün, her oyunda kızın adını sayıkladı. "pınar'ı çok özledim.", "baba sen pınar ol", "pınar'la tatile gidelim" gibi cümlelerle artık hem vicdani olarak, hem de bıktığım için pınar'ı, yani ailesini sosyal medyadan bulmaya karar verdim. 2-3 ay pınar'ın babasının verdiği bilgilerle adamı aradım ve bir facebook grubunda buldum. mesaj attım. bizi hatırladılar ve evlerine davet ettiler. evleri dediğim, ha şurası değil, bana 300 km uzakta. kızımı kırmamak için, hadi dedim gidelim. bir cumartesi yola çıktık. çok heyecanlıyız, kızım 1 yıldır özlediği pınar'la kavuşacak, acaba hatırlayacaklar mı? derken bizi kapıda karşıladılar, pınar gülerek defne'ye bakıyor. defne o sırada kucağımdaydı ve kulağıma yanaştı.

    - baba, pınar bu değil!

  • aşı karşıtlarının verileri çarpıtmaktan bıkmadıklarını gösteren bir başka haber. örneğin:

    - 100 kişilik bir popülasyonda, 95 aşılı + 5 aşısız varsa,

    - 95 aşılıdan 7'si ve 5 aşısızdan 3'ü hastaneye yatıyorsa,

    eğer aşı karşıtı bir cahilseniz, hastaneye yatan 10 kişiden 7'si aşılı olduğu için buradan hastaneye yatanların %70'i aşılı diye manipülasyon yapabilirsiniz. kağıt üzerinde doğru bilgi ama bu orana bakıp aşılar işe yaramıyor demek için salak olmak lazım.

    aklı başında mantıklı biriyseniz, aşının hastaneye yatıştan koruma oranının %90'ın üzerinde olduğunu, aşısızların hastaneye yatış oranlarının ise %60 gibi yüksek bir oranda olduğunu hesaplayabilirsiniz. işte aşı karşıtları bu iki oranı görmezden gelip yukarıdaki gerçeği yansıtmayan oranı işlerine geldiği gibi yayıyorlar. bunların veri çarpıtma tuzağına düşmeyin.

  • üniversite yıllarının ekseriyetle bitmesi ve hiç nefes almadan işe başlamam ile evrilmiş olduğum insan. yani tabii ki arkadaşlar var fakat zamanla aramamaya ve sormamaya başladıkça bağlar kopuyor ve kayboluyor. bir de üstüne istanbul ve iş hayatının yoğun temposu büyük faktör bu durumlarda. bu durumu sorun olarak görmüyorum çünkü, kitap - müzik - film - bomonti gibi etmenlerle hayatımı kısmen stabil bir düzeyde tutuyorum. çoğu zaman rahatlatıcı oluyor. çünkü insanlarla anlaşmak kolay değil, özellikle kolay anlaşılabilir bir yapıda değilseniz. böyle bir duruma alışıp, tekrardan eski arkadaşlarla görüşmeye başladığınızda, kimseye eyvallahınız olmuyor artık. herhangi bir blöf ya da naz ile falan hiç uğraşmıyorsunuz. direkt bağlantıyı koparıyorsunuz. çünkü böyle zamanlar size çok açık bir şekilde tek başına yaşamanın rahatlığını öğretmekte. süreç her ne kadar biraz kaotik olsa da.
    çok takılmamak lazım yani, herkes bir süreç için bu duruma düşüyor.

  • linkin park'ın faint şarkısı ile gaza geldiğimiz liseli ergen yıllardı. bu adamları en son ne zaman dinlediğimi bile hatırlamıyorum ama isimlerini görünce bi gülümsetti, iyi kötü dinlemişiz işte anı olarak kalmış bize.

  • filmlerinden ve kitaplarından cımbızlananlar:

    "aile bir sanatçının ölümüdür. ben huzur ve dinginlik istiyorum. demek istediğim... çok garip ama... beynimi sadece yeni alışkanlıklar, fikirler, şakalar, parlak ve yaratıcı şeylerle meşgul etmeliyim."
    (bkz: shadows and fog)

    "bunların hepsine son veriyorum: tavanaralarında yaşamaya, peynir yiyip şarap içerek kafelerde sanat hakkında konuşmaya. hepsi bitti. seni seviyorum."
    (bkz: bullets over broadway)

    "günler erimiş film şeritleri gibi birbirine karışıyor. görüntüleri bozulmuş ve anlamsızlaşmış bir film gibi."
    (bkz: bullets over broadway)

    "sanatta her şeyin kusursuz olmasını istersiniz; çünkü hayatta böyle değildir."
    (bkz: annie hall)

    "bence hayat ikiye ayrılıyor, korkunç olan ve berbat olan şeyler. sadece iki kategori. korkunç olanlar şöyle, bilemiyorum, mesela son evre kanser hastaları, bilirsin, kör insanlar ve sakatlar. bu insanların nasıl başardığını bilmiyorum. bu benim için inanılmaz bir şey. berbat olanlar ise diğer herkes. yani berbat durumdaysan müteşekkir olmalısın, çünkü bu büyük bir şans, berbat durumda olmak."
    (bkz: annie hall)

    "biraz düşününce, aşık olduğumuz zamanlar ne garip paradokslar içine sürüklendiğimizi görebilirsiniz. bu paradoksu oluşturan şey, aşık olduğumuz zamanlarda, çocukluğumuzda bağlandığımız bazı insanları, yeniden elde etme çabası içine girmemizdir. ama aynı zamanda, aşık olduğumuz bu kişiden, kendisini özdeşleştirdiğimiz insanların, geçmişte yapmış oldukları hataları da tamir etmelerini bekleriz. aşkın içindeki garip tutarsızlık da buradadır işte: geçmişe dönme girişimi ve geçmişi bozma girişimi aynı anda..."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "dersin şu: okulda öğretmenlerinin söylediği şeyleri dinleme. sadece nasıl göründüklerine bak. hayata ancak bu şekilde hazırlanabilirsin."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "hepimiz, hayatımız boyunca bazı seçimler yapmak durumunda kalırız. ahlâki seçimler. bazıları sıradan, bazılarıysa hayati seçimler. ama her hâlükârda bizi biz yapan seçimler. ne de olsa son tahlilde, her insan yaptığı seçimlerin toplamıdır. olaylar hiç ummadığımız bir biçimde hatta adaletsizce gelişebilir. öyle ki, varoluşun tasarımında insanoğlunun mutluluğunun hiç hesaba katılmamış olduğunu bile düşünebilirsiniz. çünkü sadece biz, sahip olduğumuz sevme kapasitesiyle, bu kayıtsız dünyaya anlam kazandırabiliriz. lakin pek çok insan, mutluluğun peşinde inatla koşmaya devam ediyor. ve bazen ona ulaşıyor da. basit şeyler sayesinde: aile gibi, iş gibi. ya da gelecek nesillerin daha anlayışlı olma umudu gibi."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "eğer mutlu son görmek istiyorsan, hollywood filmleri izlemelisin."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "televizyonun karşısına kurulup rastgele kanal değiştirmeyeli yıllar olmuş. tüm bir kültürü buradan takip edebiliyorsun: naziler, deodorant satıcıları, güreşler, güzellik yarışmaları, talk şovlar... güreşleri izleyen bir zekanın düzeyini düşünebiliyor musun? ama en beterleri kökten dinci vaizler. üçüncü sınıf bir üçkağıtçı kendisini izleyen zavallı ahmakları isa adına konuştuğuna inandırıp para göndermelerini istiyor. isa geri dönüp isminin nelere alet edildiğini görse, kusardı."
    (bkz: hannah and her sisters)

    "kişinin kendi ölümünü metanetle karşılaması ve üstüne bir de detone olmadan şarkı söylemesi, imkansızdır."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "tanrı, musa’nın son kitaplarına göre iyilikseverdir ancak üzerine eğilmediği pek çok konu mevcuttur."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "tanrı diye bir şey yok, anladık. asıl siz hafta sonunda tesisatçı bulmaya çalışın da görelim."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "evren, tanrı’nın aklından geçen düşüncelerden ibarettir. oldukça asap bozucu bir görüş bu, özellikle eviniz için depozitoyu yeni yatırdıysanız."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    hamiş: zamanla geliştirebilirim belki, diyerekten...

    edit: @femme noir'ın katkısıyla annie hall'a bir pasaj eklendi.
    edit 2: güncelleme

  • -yer balıkesir ayvalık karayolu ; radara giren modelli yedi sekiz araç arka arkaya dizilmiş,yüz km üzerinde bir süratle radara yakalanıp bu araçların arkasına ekleniyoruz evrak kontrolu yapan trafik polisinin başında üç dört kişi meramını anlatmaya çalışıyorlar.belliki acil işleri var,memurun ceza yazamıyacağı kadar önemli şahsiyetler.

    polis sinirli yorgun ortalığa yüksek bir sesle ;
    -mazereti olmayan devletin yüksek yerlerinde tanıdığı olmayan kim var.
    sürücümüz aslan abi ;
    -memur bey biz bu duruma uyuyoruz.
    polis bizi işaret ederek ;
    -siyah doğan gidebilir diğer araçların mazeretleri kabul edilmemiştir.vekillerinize saygılarımı iletin hepinize ceza kesecem...

    .