hesabın var mı? giriş yap

  • bu saçın sahibi saçını yıkayıp bir hafta boyunca temiz görünümlü saçla gezen insanlara acayip imrenir. imreniyorum. evet. ulan ben dün gece saçımı yıkadım öteki 1 hafta önce yıkamış ama hangisi temiz görüküyo tabi ki soldaki. kuaföre gidince ve fön çektirince adam baktı olmuyo ne diyo sana 'saçına bişey mi sürüyosun' evet. bok sürüyorum geceden. ulan ne sürcem. oy anam. ailedeki herkesin saçı ibrahim erkal, mustafa sarıgül gibiyken benimki neden ince telli neden? bir de bir sinüzitin sahip olabileceği en kötü saç tipini bana vermişsin tanrım. bunu da belirteyim. her gün saç yıkamaktan sinüzit oldum arkadaş.

    özet geçeyim: hem saçım ince telli hem ben sümüklüyüm.

  • dengesiz davranın. bi "eşşek kadarsın bunu akıl edemiyo musun" diyin bi "el kadar sıpa bana laf öğretiyo".
    kardeşler arasında ayrım yapın. köfteyi diğerine ayırın misal. ve kız olanı erkeğin ayak işçisi yapın. erkek hep çocuk, beceremez olsun. kız da "koskoca kızsın öyle oturma!".
    gereksiz panikleriniz olsun. okuldan yarım saat geç gelirse karakola başvurun.
    onun önceliklerini önemsemeyin. evde koltuk yokken/ fabrikada makina yokken 23 nisan kostümü de ne allaşkına?
    babasını/ annesini ona kötüleyin. e insan çocuğuyla da dertleşemeyecekse artık...
    eşinizi karşınıza alıp onun yanında kana kana kavga edin. hayatla yüzleşsin.
    yaptığı yaratıcı çalışmaları, ödevleri ucuzlaştırın. onu bıraksın da matematik çalışsın sıpa!
    en önemli madde; sizin önceliklerinizi yaşamasında diretin. siz oku! dediğinizde okusun. çalış! dediğinizde çalışsın. evlen diyin evlensin. evlenmesi gerekirken hala okuması şüphesiz ki bize aykırıdır.

  • bir ürün şekersiz ama tatlıysa bizi şekerden uzaklaştıran bir alternatif olduğunu düşünüyoruz genel olarak. bugün yapay tatlandırıcılardan insanların beklediği bu olumlu etkinin her zaman güçlü bir seçenek olmadığını gösteren pek çalışmalar vardır. vücudun şekere verdiği tepki ile yapay tatlandırıcılara verdiği tepkinin aynı olmadığını kanıtlamak için yapılan araştırmalar olumsuz sonuçların varlığını ortaya koymaktadır.

    sistemin işleyişi ise oldukça basittir. dildeki tat reseptörleri, tadı algılar algılamaz beyne “şeker geliyor!” mesajını göndermektedir. beyin “mesajını pankreasa iletiyorum!” der ve insülin salgılamaya başlamaktadır. gelen şekerler parçalanmasıyla tokluk hissi oluşmaya başlamaktadır. fakat gelen mesajın içi boş ise sistemin kafası karışabilir.

    purdue üniversitesi, psikolojik bilimler bölümü’nün yapmış olduğu bir araştırma yapay tatlandırıcıları, vücudun mükemmel dengelenmiş sisteminin bozucusu olarak görmektedir. kalori yerine vücudu kandırmayı pavlovcu şartlandırma ilkelerine dayandırmaktadırlar. yani zil çalınca yemeğinin geleceğini bilen bir köpeğin sistemini yaşıyor oluyoruz. dahası, bu tekrarlandıkça sistem gelen tatlı sinyallerine güvenmemeye başlıyor ve böylece artık açlık ve tokluk arasında ayrım yapamaz hale gelmiş oluyor.

    şekerli tadın, vücudumuzda neden olduğu reaksiyonları değerlendirdiğimizde, bu gıdaların aşırı tüketiminin insülin seviyesindeki dengesizliği tetikleyip tip 2 diyabete ve vücudun yeterli kalori almaması sonucunda refleks olarak daha fazla acıkmasına ve ardından daha fazla yemesine, yani obeziteye, sebep olduğunu belirtmemiz doğru olacaktır.

    yapay tatlandırıcılar şekerden daha az kalori içeriyor ve böylelikle şeker yerine tek başına alındığında kilo kaybına katkıda bulunuyor. fakat vücudu gereken makro besinler ile doyurmadığımız için var olan acıkma hissinin önüne geçilememiş oluyor. yapay tatlandırıcılarla ilgili uzmanları endişelendiren nokta, bu maddelerin giderek daha fazla ürüne girerek günlük almamız gereken dozdan daha fazlasına maruz kalmamıza sebep olmasıdır.

    tatlandırıcı tipleri:
    aspartam sofra şekerinden 180-200 daha tatlı bir tatlandırıcıdır. uzun yıllar birçok diyet ürünün içerisinde bulunmasına rağmen güvenilirlik konusundaki tartışmalar sebebiyle ürünlerden yavaş yavaş kaldırılmaya başlanmıştır. bazı ürünlerin içindekiler kısmında aspartam, e951 olarak ifade edilmektedir.

    sakkarin sofra şekerinden 400-700 kat daha tatlı bir tatlandırıcıdır. en iyi tanınma yöntemi tüketildikten sonra ağızda bıraktığı metalik tat olarak ifade edilmektedir. hayvan deneylerinde mesane kanseri riskini arttırdığı gösterilmesine rağmen insan üzerindeki çalışmalar hala soru işaretlerini cevaplamış değildir. tamamen kalorisiz ve besin öğesi içermeyen bir tatlandırıcıdır. bazı ürünlerin içindekiler kısmında sakkarin, e954 olarak adlandırılmaktadır.

    sükraloz sofra şekerinden 600-1000 kat daha tatlı bir tatlandırıcıdır. sükralozun bir kısmı dışkı ile atılırken bir kısmı emilip ve metabolize edilmektedir. bazı ürünlerin içindekiler kısmında sükraloz, e955 olarak adlandırılmaktadır.

    acesülfam potasyum genelde fırınlanacak ürünlerde kullanılan acesülfam potasyum (ace k) sofra şekerinden 200 kat daha tatlıdır. asesülfam potasyum ile ilgili çok fazla hayvan çalışması olmasına rağmen insan çalışması maalesef oldukça azdır. bu hayvan çalışmalarının bazılarında acesülfam potasyumun uzun vadeli hafıza fonksiyonlarına zarar verebileceği yönünde bulgular vardır. bazı ürünlerin içerisindeki acesülfam potasyum, e950 olarak adlandırılmaktadır.

    tatlandırıcıların mide florası üzerinde de bir hayli etkisi vardır. sindirim sistemininiz ikinci beyninizdir ve bedeninizdeki birçok fonksiyonu kontrol eder. bu kontrolün kumandası ise sindirim sisteminizde bulunan bakterilerde saklıdır. işte tam olarak bu sebepten sindirim sistemi floranızın durumu oldukça önemlidir. bakterilerin yaşaması, çoğalması ve doğru oranda olması ise yedikleriniz ile yakından ilişkili. durum böyle olunca tatlandırıcıların mide bakterileri üzerine etkisini incelemek oldukça kayda değer bir hal almaktadır. tatlandırıcılar mide florasını bozmaktadır. bu durum sadece kan şekerine değil, diğer tüm sağlıklı yaşam komponentlerine etki etmektedir. bu sebeple sağlıklı bir mide florası için tatlandırıcı tüketmemek en iyisidir.

    şeker ikamesi olarak kullanabileceklerimiz:
    agave şurubu
    agave bitkisinin en çok nektarı verdikleri dönem, ölmeden önce çiçek açtıkları zamandır. fakat günümüzde agave nektarına olan talebin artmasıyla çiftçiler büyüme döngüsünü kısaltarak daha fazla nektar tedarik yöntemine başvurmaktadırlar. bu da biyolojik çeşitlilik eksiğine yol açmaktadır.

    agave için piyasadaki en sürdürülebilir seçenekler sertifikalı organik ve adil ticaret ürünleridir, çünkü bu sertifikalar ürünlerin pestisit kullanılmadan üretildiğini garanti eden ürünlerdir.

    akçaağaç şurubu
    saf akçaağaç şurubu doğal bir üründür ve ağaçların onu üretmek için ilaçlanması gerekmez. katkı maddeleri, stabilizatörler veya suni aromalar içermez.

    sürdürülebilir yöntemler kullanılarak üretilmiş akçaağaç şurubu aldığınızdan emin olmak için ambalajında usda organik ürün etiketinin olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.

    stevia
    stevia bitkisinden yapılan ve sıfır kalorili bir şeker ikamesidir. bu bitkiden şeker üretilirken ilk adım olarak bitkinin yaprakları suya batırılır, sıvısı süzülür ve saflaştırılır. ardından ürün kurutularak toz haline getirilir ve tatlandırıcı elde edilir. stevia bitkilerinin çoğu, güney amerika ve çin’deki büyük tarım işletmeleri ve şirketleri için yetiştirilmektedir. peru’da, bu büyümenin bir kısmı ormansızlaştırılmış yağmur ormanı arazisinde yapılıyor ve toprak erozyonu, atık üretimi ve su kirliliği ile ilgili sorunlar yaratıyor. daha sürdürülebilir yöntemlerin kullanılması için savaşan perulu çiftçiler, ülkede markaları için “rainforest alliance” etiketini ilk alan çiftçiler olmuşlardır.

    stevia satın alırken organik ve rainforest alliance sertifikalı ürünleri tercih edebilirsiniz.

  • özgecan için yaptıkları şey sanırım verilen tepkilerin en samimisiydi. şimdi biz internet sahibi bireyleriz bunu yapan firmanın filli boya olduğunu biliyoruz ama inanın milyonlarca insan bunu bilmeyecek. yani kendi reklamlarını yapıyorlar falan demek için gerçekten çok gaddar olmak lazım. kaldı ki viral bile olsa bir şey değişmez.

    kendilerini tebrik ediyorum. gerçekten yüreklere dokunur bir olaya imza atmışlar.

  • bu gaspçılardan, sapıklardan kendini korumak için biber gazı taşıyorsun, polis el koyuyor. yasakmış. böyle olayları görüp duydukça bisturisiz, çakısız sokağa çıkamaz oldum. onlar el koysun, ben yenisini alırım. ki bir gece vakti ara sokakta ufacık bisturi sayesinde artık tacizden mi tecavüzden mi ölümden mi kurtulmuşluğum var, adamın elini parçaladığım için gerisini yaşamadığımdan bilemeyeceğim. başka bir vakit de sustalının şak sesinden korkup depar atan piçin tekinden kurtulmuştum kaçmasa bıçaklardım ama normal gündüz saatinde de mi elimde baltayla mı gezeyim ne yapayım, bu ne biçim ülke? hayır bir de saldırgana kesici delici aletle karşılık verdiğinde ''orantısız güç'' bilmem ne geyiğine, cezayı sana veriyorlar. ulan benim etim ne budum ne? hayvan gibi adamla bilek güreşi mi yapayım yani bu mudur orantılısı?

    hanımlar alın çakınızı yanınıza. özellikle kendinizi güvende hissetmediğiniz yerlerden geçerken, montun ceketin cebinde elinizde hazır bekletin. olur ya saldırıya uğrarsanız, soğukkanlılığınızı koruyabilirseniz eğer adamın dış bacak, kol, karın boşluğu gibi yerlerine saplayın çekin. o acıyla kıpırdayamaz zaten biraz. hemen kaçıyorsunuz. beklemeyin. çakınız büyük olmasın. beş-altı santimetrelik olanı yeterli. yaratık ölür mölür başınıza kalır sonra kıymetlenir, insan yerine koyup size ceza keserler.

    edit: kalçanın riski ve olası mahkeme durumunda cezası daha azmış.
    ayrıca şu da var, böyle bir insan zannetmiyorum ki gidip sizden şikayetçi olsun. ama diyelim ki şikayetçi oldu. birincisi sizi nasıl bulacaklar? ikincisi haydi kamera falan vardı, oradan buldular. adamın ne bok yemeye çalıştığı da ortada olacak zaten. ceza alınsa dahi paraya çevrilme ihtimali yüksekmiş, bana öyle bi bilgi geldi. ve şahsen tecavüze falan uğramaktansa ya da ölmektense mahkemelerde uğraşmayı tercih ederim.