hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • cok afedersiniz ama kendinize fitil tatbik ettiginiz an.

    lutfen yanlis anlamayin dostlarim, aha gotume fitil sokuyorum ibne oldum falan gibi bir sey dedigimi sanmayin; zira tip alaninda ayip olmaz. hayir dostlarim hayir, bu basur nerden gelip beni buldu da demiyorum. dogarken garanti belgesiyle dogmuyoruz ki, elbet hastaliklar olacak. benim sorunum fazla empati kurmak. ayiptir soylemesi gofret yerken etiketini, tuvaletteyken deterjan kutularini okurum. bu huyumun da hangi gofret e 323 maddesi iceriyor, hangi kirlilik seviyesindeki camasira kac olcek deterjan konur gibi konulara hakim olmak disinda bir getirisini gormedim ama huy dedigin birakilmiyor. neyse, demin bahsettigim fitil tatbiki aninda da ilacin kutusunu okuyordum ve boylece fitilin yuzde 3 oraninda kopek baligi karacigeri yagi icerdigi bilgisine haiz oldum. simdi dostlarim kendinizi kopekbaliginin yerine koyun. o kadar muthis bir dizayniniz var ki 30 milyon yildir evrim gecirmenize gerek bile kalmamis, sozlukte insanlar adiniza basliklar acip dogru bilinenler yanilgilar diye birbirini yiyiyor, besin piramidinin tepesindesiniz ve okyanuslarin hakimisiniz. bu arada anti parantez dunyanin yuzolcumunun %70'inin suyla kapli oldugunuda belirtmek istiyorum, yani bir nevi dunyanin kralisiniz. ve sonunuz yaginizin cikarilip maymundan evrilmis bir lavugun gotune girmek oluyor. insanlar size basur devasi gozuyle bakiyor. olacak sey mi bu? adaletin bu mu dunya?

  • debe editi: uzun zamandır debe'yi takip etmiyorum. bu entry nasıl bu kadar favorilenmis ki diye suphelenince aklıma geldi, ve bingo. kahkaha attım, yemek tariiyle debe'ye girmek de biraz komik oldu. ama herkese çok teşekkürler.

    sözlüğü tarif defteri olarak kullanıyorum bazen. çünkü, yemek yaparken asla tek bir tarife bağlı kalmam, illa tariflere kendimce bir seyler eklerim. ve sonuç güzel olduysa, o artık benim tarifimdir ve hep o şekilde yaparım. ama çok sık yapmadığım bir tarifse, yaptığım ekleme ve çıkarmalar aklımda kalmıyor. o yüzden burada entry girip tarifi de ölümsüzleştirmeyi seviyorum. tavuklu börek de öyle bir tarif.

    5 yufka

    sos: 2 su bardağı süt,
    2 yumurta
    1 yemek kaşığı yoğurt
    1/4 su bardağı sıvı yağ
    içi: 250 gr mantar
    1 kapya biber
    3 parça haşlanmış, didiklenmis tavuk göğsü
    tuz, karabiber, 1 diş sarımsak
    kaşar peyniri rendesi
    beşamel sos: 2 yemek kaşığı tereyağı
    2 yemek kaşığı un
    500 ml süt.

    bulamak için:galeta unu

    mantar ve kapya biberi minik minik doğrayıp, çok az yağda soteliyoruz. daha sonra tuz, karabiber ve sarımsak da ekleyip, suyunu salıp çekene kadar pişiriyoruz.

    bir kenarda beşamel sosu hazırlıyoruz. 2 yk tereyağını eritip, içine un koyuyoruz. un iyice kavrulup kokusu çıkınca, süt ilavesiyle, normalden biraz daha cıvık kıvamda bir beşamel sos hazirliyoruz.

    beşamel sos da pişince, içine mantarlı biberli harcı ve haşlanmış didiklenmis tavuk etini de ekleyip iç harcımızı hazırlıyoruz.

    1 yufkayı açıyoruz, sosu her tarafına gezdirip, ortadan ikiye katliyoruz. yarım daire halindeki bu yufkayı, 6 eşit parçaya bölüp, ic harcından birer kaşık koyuyoruz. çok az kaşar peyniri rendesi de ekleyip(fazla koymayın, taşmasın) büyük bir sigara böreği gibi sariyoruz. en son, böreğin dış kısmını tekrar hazırladığımız sosa bulayıp, galeta unuyla kapliyoruz.

    tüm yufkalara aynı işlemi yapınca, 190 derece önceden ısıtılmış fırında, kızarana kadar pişiriyoruz.

    afiyet olsun*

  • az önce müge anlı'nın söylediği sözdür. "eşine hediye almazsan komşunun kocası alır." dedi adama.

    bu sözden sonra fark ettim ki kadının aldatması anlamlandırılmaya çalışılıyor. bunu televizyonda kadınların çok izlediği bir programda söylüyor. kadınlara kadınlardan daha fazla zarar veren kimse yok.

    edit: bugün yükledikleri videoda o kısım yok. tam bölüm yüklendiğinde video linki eklenecektir.

    link eklendi

    debe editi: kadınların genelinin pragmatik sevdiğine örnektir. bu görüşü destekleyen kadınlardan sonra, bu fikri daha da kabul ettim.

  • günlerdir kanıtsız, mesnetsiz usulsüzlük iddialarında bulunulmasaydı ödenmeyecek bedeldi.
    düzenleme tarihi; 17/06/2013

  • "eğer iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı".
    bukowski

  • bakın puanlama sistemi ile anlatacağım ;

    erkek : ortalama bir üniversite okumuş, kıdemli mühendis, 15.000 tl geliri var, tipi, boyu ortalama, espri yeteneği ortalama, ortalama genel kültürü var, ortalama model arabası var, kirada tek başına oturuyor, instagramda 163 takipçi; 7 puan verelim

    kadın : lise sonrası devam etmemiş, bir işe girip bir çıkıyor, sabit geliri yok, ailesiyle yaşıyor, ortalama boy, ortalama güzellik, genel kültür ortalama altı, instagramda 761 takipçi. ; 4 puan verelim

    7 puanlık erkeğimiz, 4 puanlık kız ile tanışmak için mesaj atar. ancak 4 puanlık kızımız, 7 puanlık erkeğin profilini inceler, 'ay bu hadsiz ne cesaret bana mesaj atıyor' diye düşünür. mesaja cevap bile vermeye tenezzül etmez. tanışma gerçekleşmez.

  • yaptığı en mantıklı şey kızının velayetini babasına vermektir.
    çocuk kurtuldu valiz gibi oraya buraya taşınmaktan. en azından okula gider, dudak büzerek poz vermek dışında şeyler öğrenebilir.

  • tanismakla muserref oldugum gercek bir hanimefendi. "gokcen" soyadini ataturk vermistir. ataturk'un el yazisiyla "sabiha gokcen kutlu olsun! k. ataturk" yazili sararmis kagidi evinin en gorunur yerinde omru boyunca gururla sergilemistir. ancak bu noktada pek cok kisinin yanlis bildigi bir noktayi da aciklayalim: ataturk sabiha gokcen'e o soyadini verdigi zaman kendisinin henuz havacilikla hicbir ilgisi bulunmuyordu. "gokcen" soyadini aldiginin uzerinden iki yil gectikten sonra havacilik egitimi gormeye basladi. ataturk, oteden beri boyle bir seyi istiyordu muhakkak, ama kizini yavas yavas alistirmis oldugunu goruyoruz. gokcen'in anilarini anlattigi ve benim de kendisinden imzali bir nushasina sahip olmaktan onur duydugum "anilarla bir omur" adli bir kitabi vardir. insan ataturk'u tanimak isteyen herkesin mutlaka okumasi gerekir.

    anilarindan bir tanesini aklimda kaldigi kadariyla aktarayim. hatay davasinin gorusulmekte oldugu yillarda, bir aksam o zamanki ankara'nin meshur lokantalarindan karpic'te fransiz elcisinin de katilacagi bir aksam yemegi verilir.yemege ataturk, gokcen ve diger zevat katilacaktir. yemekten once ataturk gokcen'i cagirir ve aksamki yemege uniformasini giyip tabancasini beline takip gelmesini soyler ve aklindaki senaryoyu anlatir. sonra yemege giderler, her sey diplomatik nezaket cercevesinde yururken ataturk'ten gizli bir isaret alan gokcen ayaga kalkar. heyecanli bir sesle hatay'in asirlardir turk yurdu oldugunu ve turk gencliginin oranin fransiz egemenliginde kalmasini asla kabullenemeyecegini ve turkiye'ye katilmasi icin canini vermekten cekinmeyecegini haykirir. en son da "hatay bizim canimiz, feda olsun kanimiz!" der ve silahini cekerek havaya bir el ates eder. herkes donakalmistir, guvenlik gorevlileri ne yapacaklarini sasirirlar. ataturk vazifelerini yapmalarini emredince, gokcen'i tutuklarlar ve uc dort gun hapiste kalir. ataturk ilerde ugruna sagligini tehlikeye atmaktan da cekinmeyecegi milli bir dava yolunda fransiz elcisine mesaj vermek istediginde boylesine carpici bir yol dusunmustu. simdinin "vucut dilini" kullandigini soyleyip caka satan, ama aslinda elalemden ayar alan yoneticilerini* dusunuyorum da, nerden nereye...