1 entry daha
  • ben gibi rastgele bir insanın gözünde şöyle gözükmektedir:

    nefs; milyonlarca yıllık evrim süreçleri sonunda oluşmuş, nesnel varsayımlara dayalı öznel bakış açıları oluşturabilen bir benlik algısı olarak tanımlanabilir. bahsi geçen evrimsel nitelik, nefs kavramının kendine has özelliklerinin yüksek düzeyde tekamül ettiğinin göstergesidir. bu sebeple kendi içinden ortaya çıkmış bir üst biliş (bkz: metacognition) algı aracılığıyla kolaylıkla alaşağı edilemeyeceği açıktır.

    nefs tezkiyesi için, üst biliş yani bağlama dışarıdan bakabilme farkındalığının olması gerekli olmakla birlikte insanın özgün bir şey üretemeyeceğinin hatta var olduğunu kurguladığı kendiliğinin dahi taklitten ibaret olduğunun farkına varılması dahi yeterli değildir çünkü nefs her şeyden önce bir yaşam pratiğidir. zaten allah'ın bir sanatı hükmünde olan nefs gibi akıl almaz bir fenomenin basit bir üst biliş yetisiyle tezkiye edilebileceğinin düşünülmesi allah'ın yaratma esmasına saygısızlık etmektir.

    söyleyebileceklerim de aşağı yukarı bu noktaya kadar söze dökülebilmekte. sayısız olasılık içeren bir yaşam pratiği içinde ilahi hedefe ulaşmak için takip edilebilir bir yöntem keşfetmek ancak allah'ın ihsanı olsa gerekir.

    sevmek eylemi sınırsız bakış açısının olduğu dünyada insanı bir görüşe sabitler. kişi, şüphe duymaksızın emin bir şekilde sevdiğine inanır. bu durumun rasyonel hiçbir temeli olmasa dahi böyledir. hz. ibrahim'in eylemi bu kapsamda yorumlanabilir. herhâlde nefs tezkiyesi de sevgi aracılığıyla sağlanıyordur. öyle sevmek ki yıllar boyunca kendisine güvenip dayandığın benlik algısından vazgeçmek.

    her ne kadar taklitten ibaret olsa da benlik algısı insana bir kimlik oluşturur. var oluş insana ait olmasa bile belirleyici anlarda gerçekleşen seçimler insana aittir ki tanrı karşısında insanı muhatap kılan da sorumlu kılan da bunlardır. nefs tezkiyesi belki seçmekten de vazgeçmektir. söylemesi kolay şey, başa gelene razı olmak.
hesabın var mı? giriş yap