• uyarı: "ithal damat/gelin" toplum içinde yaygın olan ve aslında benim tasvip etmediğim bir tabirdir. zaten bu yazı da bu tabire konu olan insanlara yönelik değil, daha çok gurbetçilere yöneliktir.

    2010'lu yılların başına kadar sıkça rastladığım evlilik türü idi. sanki almanya'da evlenebilecek insan kalmamış gibi türkiye'den evleniyordu sayıları hiç de az olmayan bir yığın. bu tarz bir evliliği elbette aşırı kilolu ve/veya fiziksel çekiciliği olmayanların yapmasını anlıyorum, çünkü bir nevi tek şansları bu oluyordu. "ithal" edilen damat/gelin de zaten avrupa hayali ile buna razı oluyorlar.
    ama bu üstte saydığım kategoride olmayanların da değişik sebepleri veya bahaneleri oluyordu:

    - gençliğinde kırmadığı ceviz kalmadığı için çevresinde evlenecek insan bulamayanlar. bunlara da memleketten "namuslu" bir eş ayarlanıyordu, sanki burdaki çok namuslu imiş gibi. güya evlenip durulacaklar, ama çoğunlukla huylu huyundan vazgeçmiyor..

    - avrupa'da belki birden fazla nesildir yaşayıp da adapte olamayanlar. bu kategoridekiler de aşırı muhafazakar (illa dini anlamda değil bu) bir yapıya sahip ve burada yetişenleri beğenmeyip memleketten insanları, hatta illa akraba evliliğini amaçlıyorlar. hem kendi yaşam tarzlarına uyuyor, her şey içinde kalıyor ve eski köye yeni adet gelmiyor bir nevi. akraba evliliği ile yeterince başlık var, o sebeple yorumu size bırakıyorum bunun ne kadar mantıklı olduğuna dair :)

    - buradan evlendiğinde prens/prenses muamelesini görmeyeceğini bilenler. bu sebeple avrupa hayali ve türkiye'ye geri gönderilme korkusu ile buna razı olmaya zorlanan memleketten insanları tercih ediyorlar.

    tabi yıllar içinde çoğu insan bu tarz evliliklerden cok şey öğrendi. gelenlerin çoğu süresiz oturum, hatta alman vatandaşlığını aldıktan sonra bunların götüne tekmeyi koydu. evli kalanlar da "zengin", yani 50 yılın birikimi olan "almancı" kayınpederin mirasından pay alabilmek için devam etti.

    şahsi fikrim, kendim gibi, almanya'da doğup ve yetişen bir insanın türkiye'den evlenmesi hem riskli, hem de verimsiz bir eylemdir. iyi gitme ihtimali piyango ile eşdeğer.
    sonuçta iki farklı kültürde yetişmiş insanların ortak değerlerde buluşması çok nadir görülüyor. bir de sonradan gelenler ne kadar adapte olabiliyor ve ne kadar entegre olabiliyor. bir de almanya'daki görece fazla bürokrasi nedeni ile her yere beraber gitmelisin. almancayı ne kadar ve hangi sürede öğrenebilecek gelenler. mesela çocuk eğitimi ne kadar faydalı olabilecek. sonuçta sonradan gelen eş ile sürekli ilgileniyor burdakiler, bir de çocuğun her mevzusunu neredeyse tek başına çözmek zorunda kalıyorlar. uzar gider bu liste...

    velhasıl eğer ortada büyük bir aşk, kader ortaklığı falan yoksa, ki bu saydıklarım nadirattandır, çekilecek çile değil.
hesabın var mı? giriş yap