• ikinci dunya savasi sirasinda nazi yonetiminden kacarak turkiyeye siginan unlu muzik profesoru. gazi universitesinda muzik egitimi fakultesi'nde hocalik yapmistir. turk muzigine ve turk muzik egitimine katkilari yadsinamaz insanlar arasinda yer alir.

    15 mart 2001 tarihli sabah gazetesinde gazi universitesi'nde bulunan kendisine ait nota, dokuman ve esyalarin yakildigi iddia edilmektedir.
  • ogrenimini munih, berlin, koln sehirlerinde tamamladiktan sonra opera orkestra sefi ve solo korrepetitoru olan alman piyanist. hukumetin daveti uzerine 1936 yilinda ankara'ya gelip devlet konservatuarının ve gazi egitim enstitusumuzik bolumunun organize edilmesine yardimci oldu.
  • eduard zuckmayer’in kitap ve notalarını yakmanın dayanılmaz ağırlığı

    bugün gönül borcum olan bir insandan söz etmek istiyorum size. eduard zuckmayer’den…

    bir zamanlar ankara’da gazi eğitim enstitüsünün tarihsel ana binası, zuckmayer haus (evi) diye anılırdı. kemal yalçın’ın ‘haymatlos’ adlı yeni kitabını kandıra cezaevinde hemen çıkmadan bitirmiştim… bir çırpıda okunup biten bir kitaptı… (iş bankası yayınları, 2011, resimli, 635 sayfa) tarihimizin hayırlı işlerinden birini anlatıyor bu kitap. yani, nazi almanya’sından kaçıp gelen ve türkiye’de modern üniversite, mimarlık, müzik, tiyatro kurumlarının inşasına katkı sunan bilim insanlarının ve sanatçıların ve de onların ailelerinin öyküsü...

    ama bu öykülerden biri benim için çok özeldi. çünkü bana daha ortaokul talebesi iken, klasik müziği anlamam ve sevmem için kulağımı açmamı sağlayan müzik öğretmenleri, birkaç kuşak müzik öğretmenleri tarafından bir ermiş gibi anlatılan bir ustanın öğrencileri idi. dünyamı zenginleştiren, önümde ses cennetinin kapılarını açan eduard zuckmayer’e karşı kendimi her zaman borçlu hissettim. ve söz konusu kitap sayesinde, onun 12 mart döneminin karanlık günlerinde ankara’da trajik ölümünü de öğrenmiş oldum. ve boğazıma yumruk gibi bir şey geldi, düğüm olup oturdu.

    kitap ağırlıkla bischoff ailesinin ve türkiye’deki modern hukuk ve üniversite özerkliğine büyük katkı sunan ord. prof. dr. ernst eduard hirsch’in öyküsü üzerine kurulu. sadece bir kuşak kalmadı bu coğrafyada.

    almanya’dan gelen sürgünlerin bazı torunları da hala bu coğrafyada yaşıyor. tatlı ve bazı çok acı anılarla birlikte. fakat benim için en acı olan bu insanların aynı zamanda varlık vergisi'ni, 6-7 eylül olaylarını ve 1964 inönü'nün son tehcirini de yaşamaları ve bu kez onların vatansız kalışları…

    bunlardan en acı vereni ise prof. eduard zuckmayer’in 12 mart darbesi sonrası balyoz baskınları sırasında gazi öğretmen okulunda, kendisine yöneltilen namlular karşısında uyanıp dehşet içinde kalarak kalbinin durması…

    prof. eduard zuckmayer türkiye’de müzik öğreniminin piridir. birkaç kuşak müzik öğretmeni onun sıkı eğitimi ile yetişmiştir.

    “dilerim bir gün gazi üniversitesi onun anısına bir mütevazı büst koyar, görünür bir yere ve onun anısına toplantılar düzenler doğum gününde”, derken, böyle bir büstün konulduğunu, ancak ülkenin alaca karanlık kuşağında, onun anısına konulmuş küçük heykelinin de tahrip olduğunu öğrendim.

    okullarda okuduğumuz birçok şarkı onun elinden çıkmadır. koro müziği eğitimi sayesinde, okul koroları da oluşmuştur onun verdiği eğitim ile…

    1944 yılı eylül ayında türkiye almanya’ya savaş ilan ettiğinde alman olduğu için gözaltına alınan zuckmayer, 15 ay kırşehir’de kampta tutulacaktı.

    nazi almanya’sından kaçıp, türkiye’ye sığınan bilim ve sanat insanlarının hemen hepsi ülkelerine dönerken, prof. zuckmayer ankara’da, gazi öğretmen okulu’nda kalmayı tercih etti. bütün dünyası müzik ve öğrencileri idi. müzik eğitimi kitaplarının hazırlanmasında da onun büyük katkısı oldu.

    o kadar mütevazı bir maaş alıyordu ki zuckmayer, ayrı bir ev kiralaması bile mümkün değildi. onun için kendisine gazi okulunda bir oda verilmişti. orada yaşadı. 12 mart darbesi'nden sona türkiye’nin her yanında ‘balyoz harekatı’ denen operasyon ile ev baskınları yapıldı; evler tek tek arandı. bu operasyon sırasında sayısız yazar, akademisyen, sanatçı da ‘şüpheli’ olarak gözaltına alındı. benim okuduğum iktisat fakültesinden 1971 yılı yaz başlangıcı sırasında maliye profesörü sevim görgün, iktisatçı idris küçükömer, bu arada yaşar kemal, çetin altan başta, sayısız yazar gözaltına alındı… ankara’da mete tunçay, baskın oran, ünsal oskay benim hatırladığım tanıdıklar arasındaydı. temmuz ayında ise ben yakayı kaptırdım. ve en acı olan, bu sözde reform hükümetinin başı bir başka eski akademisyendi: prof. dr. nihat erim…

    acaba, türkiye’de üniversite kadar, üniversite kavramına ihanet eden, kendi meslektaşlarını ihbar ile attıran, kariyerini engelleyen, öğrencilerini ‘ikna odalarından’ geçiren, gözaltına aldıran bir başka kurum var mıdır?

    evet, prof. zuckmayer’in ölüm meleği de prof. dr. nihat erim hükümeti oldu. 82 yaşında idi. bir gece dehşet içinde uyandı bağırtılar ve kendine yönelmiş namlularla…

    asker, ‘anarşist’ ‘eşkıya’ arama bahanesi ile gazi yüksek öğretmen okulunu basmış, onun odasını zorla açtırmıştı okulun hademesine. hademe tir tir titriyor; ‘orada yaşlı bir insan var’ diye askerleri çaresizce engellemeye çalışıyordu…

    askerler bağırıyordu:

    - 'kimsin sen, ne arıyorsun burada!’

    tam uyanamayan prof. zuckmayer ise, zaman, yer karmaşası içinde, ’geldiler, geldiler sonunda, beni götürmeye’ diye düşünüyordu; bir film şeridi gibi kafasının içinde, sinagogların, kitapların yakılışı, insanların evlerinden alınıp toplama kamplarına götürülüşleri geçiyordu.

    ‘geldiler, geldiler sonunda naziler’ diye düşünüyordu herhalde.

    ‘naziler beni burada da buldu’ derken, müzik, insan ve çocuk sevgisi ile dolu olan kalbi duruverdi…

    son ‘haymatlos’ işte böyle öldü…

    nazi ruhu eserken ülkemin üzerinde…

    “ama, ona “alman” dediler; “yahudi” dediler; onu casuslukla suçladılar. gazi eğitim enstitüsü nün müzik bölümüne büstünü koydular ama ölümünden sonra “bu ülkeye gâvur müziğini aşılayan zuckmayer’ dir, büstü de kırılmalı, mezarı da parçalanmalıdır; diyerek eylemlerini gerçekleştirdiler.

    …bu yetmedi, yaşamı boyunca emek verdiği, göz nuru döktüğü kitaplarıyla, müze oluşturularak saklanması gereken bütün eşyalarını çok yakın bir zamanda 15 mart 2001’de okulunun bahçesinde ateşe verdiler. bu düşünceyi taşıyan ve eylemleri gerçekleştirenlerden bazıları, ya profesör ya da milletvekili yapılmaya bile layık bulunmuşlardı.” (şalom gazetesi, ocak 2013)

    yedikleri haltı kapatmak için piyanosunu bir öğrencisine hediye etmesini bile mesele ettiler.

    bu yakma ayini ise insana, 1933 yılı mayısında almanya’nın her yöresinde düzenlenen kitap yakma ayinlerini anımsatıyor, ister istemez.

    halka tamamlanmıştı artık.

    o güzel insana sonsuz ve saygı ile....

    ragıp zarakolu, 8 ekim 2013,sesonline.net

    http://www.sesonline.net/…7978&yazar=ragıp zarakolu
  • 1936'da nazi zulmunden kacip türkiye'nin davetiyle ankara'da gazi eğitim enstitüsü müzik bölümünün kurucusudur. türkiye'de müzik egitimin onunu acan haymatlos pianist besteci. hepimizin bildigi aslinda bir alman sarkisi dostluk sarkisini yazmis ve turkceye uyarlamistir:

    dostluğun biz sevgisiyle
    toplandık her an burda
    bu sevgi bağı kopmaz hiç
    dağılsak bir gün yurda

    bu güzel günü andıkça
    çarpacak kalbim benim
    bu sevgiyle sonsuza dek
    uzanır sana elim

    1972'de vefat etmis ve ankara’da cebeci asri mezarlığında gömülmüstür. 2002'de gazi üniversitesi güzel sanatlar bölümü başkanı prof. salih akkaş denen sahtekar kendisinin butun eserlerini yakti.
  • ikinci dünya savaşı sıralarında, 1936 yılının ilkbaharında türkiye'ye gelen alman müzik profesörü. gazi üniversitesi müzik enstitüsü kurucusu.

    elinde zil varken çekilmiş fotoğrafı ile aklımda kalan sanatçı.

    almanca'dan çeviri olan "dostluk " adındaki muazzam şarkının bestecisi.

    1 kasım 1972'de vefat etmiştir.
    ölümünde 1 yıl önce türkiye hakkındaki düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: "ilk andan beri beni tesir eden (büyüleyen) türk folklorunu, değeri biçilmez bir armağan olarak aldım. ikinci dünya savaşı'ndan sonra almanya'dan yapılan parlak tekliflere rağmen burada kaldım. kaldım ve meslektaşlarım ve öğrencilerim arasında, burada, ikinci vatanımda mutlu oldum... "
  • bülent arel'in piyanist ve besteci olarak yetişmesinde büyük emeği olan alman piyanist ve müzik eğitimcisi.
  • do mi sol mi mi sol mi mi re re, do mi sol la sol fa sol fa mi, do do la la la si do la la sol sol mi sol sol la sol fa, sol fa mi şeklinde solfejini hatırladığım, flüt ile icra ettiğimiz efsanevi "dostluk" parçasının bestecisidir. meb müzik kitabında mevcuttur.
hesabın var mı? giriş yap