*

  • insanın ayakları yere basmadığı, gerçeklerle yüzleşmediği sürece, hayal kırıklıkları yaşamasının son derece olası bi durum olduğunu vurgulayan; hayatta şans faktörüne, kısmete fazla prim tanımayan; amiyane tabirle kendilerinin ne mal olduğunu bilenlerin, kapasitesinin ve/yahut potansiyelinin farkında olanların* pek sevdiği ve insanları kırmadan yüzlerine vurabildiği, gerçekçiliğin zirvesinde bir tespit.

    üniversitede farkına varmıştım bunun. maliyet muhasebesi bütünlemesinden çıkmıştım ve "ulan, şurdan yarım puan verse, ordan tam puan verse, biraz da suyundan koysa geçerim beya" diyecek kadar başımda kavak yelleri esiyodu. baktım ki; durmaksızın göt oluyorum, ben de bu düsturu benimsedim.

    sanıyosun ki, "gerçeklerin farkına varıp, elimden gelenin en iyisini yaptım" falan diycem. yok anam, tembellik kanıma işlemiş bi kere! ama en azından beklentilerimi yüksek tutmadım ve hayal kırıklığına uğramadım.

    tabii, okulu üçüncü kez uzattığımda, babamın beni budaklı meşe odunuyla karşıladığını görmüş olmam; henüz bu felsefeye tam olarak adapte olamadığımı gösterir mi, bilmem...
  • "ve insanın amına koyan; işte bu dur durak bilmez, her daim büyüyen ve gelişen beklentilerdir."
    şeklinde sonladırılabilecek -sonlandırılması gereken(?)- kelimeler bütünü.

    günümüzün kahpe dünyasında, hemen hemen her duruma, olaya, ortama uydurulabilecek bir özdeyiştir. üçüncü sınıf kişisel gelişim kitaplarının favori sloganıdır, kafa sigen rehberlikçi zırvalarıdır afedersin.
    biraz da olsa umut diyorum be! hiç mi yok?
    bunu diyen bunları da dedi:
    - ağaca takılıp ormanı farketmiyorsun.
    - camdaki lekeye bakıp, manzarayı kaçırıyorsun.

    bi siktir git kendini cok sevdirmeden.
hesabın var mı? giriş yap