kuş uçuşu

• iki yer arasindaki en kisa mesafe (bkz: bir kursunluk mesafe). insanlar kus ucusu gidemezler.
• - pardon, burdan kadıköy'e gitmem yaklaşık ne kadar sürer?
  - kuş uçuşu en az 40 dk.
  - anasının amındayım yani.
  - evet.
  - peki.
• şimdi değişik kuşların 9'ar saniyelik uçuşlarını göstermek istiyorum. niye 9, çünkü 10 olunca 2. basamağa atlıyor o zaman bir karakter sağa kayıyor ve kuşun diyagramı bozulmaktadır dedirten var olmak, olgu.
  
  albatros:
  
  1. saniye: -------o-------
  2. saniye: -------o-------
  3. saniye: -------o-------
  4. saniye: -------o-------
  5. saniye: -------o-------
  6. saniye: -------o-------
  7. saniye: -------o-------
  8. saniye: -------o-------
  9. saniye: -------o-------
  
  yani albatros zaten rüzgarlı memleketlerde yaşadığı için pek kanat çırpmamaktadır, kanatlarını açıp dursa zaten gidiyor eleman. bunu anlıyoruz.
  
  leylek:
  
  1. saniye: ~~~o~~~
  2. saniye: ------o------
  3. saniye: ------o------
  4. saniye: ~~~o~~~
  5. saniye: ------o------
  6. saniye: ------o------
  7. saniye: ------o------
  8. saniye: ------o------
  9. saniye: ~~~o~~~
  
  leylek de kocaman kanatları sayesinde seyrek kanat çırpmakta, böylece uzun yolları yakın etmektedir. kanat çırpışları yavaş ve sakindir.
  
  ördek:
  
  1. saniye: mjfr-o-sdad
  2. saniye: jgjg~o_lraeth
  3. saniye: şdk2 o_mdadf
  4. saniye: işi,jk-o_123.f
  5. saniye: 56u"o*5dej
  6. saniye: .ü-7-o _/7p1"
  7. saniye: 48rf-o,.iğ9
  8. saniye: ------o------
  9. saniye: --65-o----yh
  
  kötü bir uçucu olan ördek hayvanı görüldüğü üzere vücut dengesi sağlama konusunda da sorunlar yaşamakta, kanat çırpacağım diye toprağı eşelemek suretiyle edindiği 2 gıdım proteini de heba etmekte, kendisini seyreden insanoğluna ne kahırlar çektirmektedir ancak bunu yaparken eheh demekten geri kalmaz. ördek eheh der.
  
  bundan daha beteri bıldırcın. bıldırcının kanatları benim kanatlarımdan bile küçüktür. sanki çok büyük acılar içinde uçar, kanatları kopup gidecek gibidir. havadayken yağmura denk gelirse o kanatlar hemen su çeker, ağırlaşır, bıldırcın bu durumda hemen yere iner, eğer denizin üzerindeyse suya düşer. balıkçı hikayeleri karadeniz'de yakalanmış devasa devreklerin (dev levrek= devrek) midesinden bütün halde bıldırcın kalıntıları çıktığını anlatır. bunlar yağmura yakalanıp suya düşen ve sonra levreklere yem olan bıldırcınlardır. iskeletin bütün olma sebebi ise levreğin dişinin olmamasıdır. levrek her şeyi bütün olarak yutar.
  
  bıldırcın:
  
  1. saniye: ^#$½o£#$½
  2. saniye: @#½{o{$ßæ
  3. saniye: £<½$£o\}[½$
  4. saniye: @€#$o#½{½
  5. saniye: &%+^'o'^+%&
  6. saniye: !'%&o+%&e
  7. saniye: as^%+&oæßd3
  8. saniye: $#ß@o@£$½
  9. saniye: 45~ßæo#£#£
  
  (bıldırcın alt gr ile uçuyor)
  
  1. saniye: o
  2. saniye: o
  3. saniye: o
  4. saniye: o
  5. saniye: o
  6. saniye: o
  7. saniye: o
  8. saniye: o
  9. saniye: o
  
  bu sonuncusu da calimero uçuşudur.
• bir de karga yapalım.
  
  1. saniye: /\/\o/\/\
  2. saniye: /\/\o/\/\
  3. saniye: /\/\o/\/\
  4. saniye: /\/\o/\/\
  5. saniye: /\/\o/\/\
  6. saniye: /\/\o/\/\
  7. saniye: /\/\o/\/\
  8. saniye: /\/\o/\/\
  9. saniye: /\/\o/\/\
  
  karga klasik bir uçucu bence. onu daha çok şehrin içinde görüyor olmamla alakalı bu. binalar var çevrede hem de bir sürü, kargayı gördüğüm anlar sınırlı. vıjt diyor bir binanın yanından kayboluyor karga. şehirde uzun uzun bir kuşu seyretme imkanım pek yok. karga süzülüyor olsa bu sefer dikkatimi pek çekmiyor, hareketsiz süzülen kaç karga üzerimden akıp geçmiştir kimbilir. kanat çırptığı için gözüm ona kayıyor. ve karga hep kanat çırpıyor ama düzgün çırpıyor, hep bir simetri ve süreklilik var.
  
  vapur peşinde uçup simit bekleyen bir martı da şöyle bence.
  
  1. saniye: /\/\o/\/\
  2. saniye: /\/\o/\/\
  3. saniye: ----o----
  4. saniye: /\/\o/\/\
  5. saniye: ----o----
  6. saniye: ----o----
  7. saniye: /\/\o/\/\
  8. saniye: ~~o~~
  9. saniye: ----o----
  
  bir şehir kuşu olmamakla birlikte şehirde bolca gördüğümüz koca kanatlı deniz kuşu martı da akrabası albatros gibi çok fazla kanat çırpmıyor esasında. kendisini tamamen rüzgara bırakırdı ama gemi gidiyor bir yandan, yetişmesi lazım. o yüzden kanat çırpıyor ve ara ara küçük rötuşlarla yönünü belirliyor.
  
  bunlar soğuk kış günlerinde oluyor. yaz olunca güneş çok var havaya bakmak pek aklıma gelmiyor. masmavi gökyüzü huzur verici ama güneş gözümü alıyor. kışın ise bulutlar her dakika ayrı bir hikaye yazıyor.
• kenan ışık'ın bu akşam yarışmada söylemeyi başaramayıp, kuş uçuşu yerine kuşurusülurp gibi bir şey söylediği ifade. çok bozuntuya vermedi ama karizmayı çizdirmemek için. hafifçe güler gibi yaptı o kadar.
• şimdi bu kuş uçuşunda önemli bir ayrıntı var. şematik-ascii gösterimde eksiklikler olduğunu düşünüyorum.
  
  kuş uçuşunda gözlemlerim ve akabinde yaptığım çıkarımlar sonucu, bir kuş kanat çırparken, gövdesi de eylemsizlikten ötürü yukarı ya da aşağı hareket ediyor.
  
  bir kuşun kanat çırpma 4 zamanda tamamlanan kursunu^* ele aldığımızda şöyle olmalı;
  
  1.zaman: --0--
  2. zaman: /°\
  3.zaman: --0--
  4. zaman: \o/
• aşk 101'in yaratıcısı meriç acemi tarafından kaleme alınan netflix dizisi. dünyada hala karar verici pozisyonlarda duran x kuşağıyla, yeni gelmekte olan z kuşağının çarpışmasını anlatan ay yapım'ın yapımcısı olduğu dizi.
  
  http://www.ranini.tv/…kiye-yeni-projelerini-duyurdu
• kuşları gözlemlemek insan ruhuna en yakın oluşu hissetmek gibi.
  
  uçarlarken, özellikle bir yere konarlarken morfolojileri neredeyse tamamen değişiyor. kuşların uçtuğunu bilmeyen bir kimseye, uçan bir kuşun silüetini göstersek muhtemelen ne olduğunu anlayamaz.
  
  mesela küçük kuşların manevra kabiliyeti çok fazla olduğu için insan gözünün takip edemediği fantastik hallere bürünebiliyorlar.
  
  kuşlarla ilgili sonsuz sayıda şekil olabilir. zamana, bakış açısına, ışığa, kuş türüne vs. bağlı olarak sonsuz belli belirsiz şekiller içinde insan kendini unutabilir. görsel
• - anda kal, hayatı es geçme!
  + deneyeceğim
  - gelecek zamanda denenmez, yaparsan şimdi yaparsın!
  
  kafamı çevirdim ve ona baktım, öğrenmemişti ama biliyordu. yükselen havayı, kanatlarının altını dolduran esintiyi, kemiklerindeki boşlukları ve dünyanın manyetik alanıyla hakim rüzgarları. bilinci sonuna dek açıktı, gözlerinin etrafı siyah bir kalemle ustaca çekilmiş gibiydi. kanatlarının ucundaki son tüye kadar anın içindeydi, insan takvimine göre bir saat öncesi, artık bahsetmeye değmeyecek kadar geçmişte kalmıştı, gelecek ise herkes için bir bilinmezdi. tahminler yaparak şimdiyi öldüremeyeceğini ve eşsiz dalgayı beklerken gününü heba eden sörfçüler gibi olmayacağını söyleyip birden dalış yaptı.
  
  kanatlarını ve ayaklarını gövdesine birleştirdi, gagasının ucu hava perdesini parçalıyor ve ona ivme kazandırıyordu. ben de peşinden daldım, bir teknenin dümen suyuna tutulmuş gibi fazla çaba göstermeden muazzam bir hıza ulaştım. farkına varmaya başlamıştım, suyun içindeki balıklar kafalarını kaldırıp bize baksa nasıl böyle iyi yüzdüğümüze şaşırırdı.
  
  kanatlarını yavaşça açıp tekrar rüzgarla doldurdu ve havada asılı kaldı:
  
  -seni yere yapıştıran şey yerçekimi değil, havanın azalan yoğunluğu değil, okyanustan kopup gelen tayfunlar değil, başka insanlar ya da üzerinde hak iddia edenler değil...
  
  demek istediklerini anlamaya başlamıştım, yerden insan ölçüsüyle 3000 metre yüksekteydik ve göç rüzgarlarına tutunmuştuk. bizi, yapmak istediğimizden alıkoyacak tek şey bizdik. tanrı bizim yanımızdaydı, ısınıp yükselen hava bize ne istesek veriyordu, altımızda serili deniz balık doluydu ve yaşayan hiçbir insanın görmediği yerleri biliyorduk.
  
  onu anlamaya başladığımı söyledim, o da "kesin öyledir" deyip bir salvo daha yaptı, bu sefer her zamankinden hızlıydı, yetişmem mümkün görünmüyordu. mitolojik bir tanrının kırbacı gibi sert hareketlerle rüzgara hükmetti, tüm evren onun gücüne hizmet ediyor gibiydi. güneşe yükselip bir süreliğine kayboldu, sabah kalkınca çok azını hatırladığım ama ruhumu ışıkla dolduran bir rüya gibiydi.
• ingilizcede “as the crow flies” denen terim.