• marguerite duras'nın india song adıyla filme kendisinin çektiği romanı. önce duras'ya bir selam çakalım: kadının 50 yapıtından 19'u filme çekilmiş. bu romanın can yayınları'ndan çıkan türkçesi'nin adı konsolos yardımcısı.

    orada inanılmaz bir soğuk/durgun iyilik timsali konsolos yardımcısı jean marc de h. karakteri ile iki kadın karakter ön plandadır: anne-marie stretter (konsolos eşi mi ne), duras'nın başka romanlarında da boy gösteriyormuş. bir de öteki, adsız deli kadın* karakteri. anasının reddettiği, kendini yollara ve erkeklerle kaderin karmaşık kollarına atan, evsiz, akılsız, doğurduğu piç çocuğunu bir başka iyiliksever kadına adeta zorla kakalayıp kilometrelerce yolu lahor veya kamboçya'dan hindistan'a kalküta'ya tepen, boğaz tokluğuna değil aç aç yaşayan biri. bu ikisinden konsolos yardımcısı da az deli değil. bir aşk tiratları var, bir anırıyor! bir de aşkı ve duyguyu anne-marie stretter'e açıyor, onu asıl filmden görmelisiniz.

    filmin adı ve leitmotiv'i india song şarkısı romanda indiana's song diye geçiyor. çok etkili pasajları var, dünya edebiyatında benzeri az bir yazar marguerite duras. yönetmen olarak da çok kendine güvenli, imge üretme ustası, çok deşik bir sanat sineması yönetmeni. iki koltuğu da hakkını vererek dolduruyor. oysa piyasada sadece yazar (ve ensest kahramanı) olarak tanınıyor.

    konsolos yardımcısı romanından mini bir kuple. marguerite duras sömürgecilikin kılcaldaki ruhunu anlatıyor:
    "sıkıntı, burada dev bir terk edilmişlik duygusudur. hindistan boyutunda bir terk edilmişlik, bu duyguyu yaratan, ülkenin kendisi."

    bazı diğer alıntılar:
    "öbür kadın gibi davranmıyor, yüzünü görmek için başını uzaklaştırmıyor. sormuyor, söze yeniden başlamıyor, devam etmeye zorlamıyor."

    "anası şöyle demişti: karnını doyurmaya bak, sakın ananı özleyeyim deme, karnını doyurmaya bak sen."

    "farkındalar mı hindistan'da edinilen dostlar fransa'ya döner dönmez unutulur?"

    "hindistan'da onu kudurtan ne buldu? gelmeden önce bilmiyor muydu? bilmek için görmesi mi gerekiyordu?"

    "demiş ki, henüz hiç... doğru mu bu?"

    "kıtlık sırasında, bundan hiç etkilenmeyen avrupalıların intiharı, garip ne de olsa..."

    "müzik cümlesi iki kez çalındı. şimdi üç oldu. bir kez daha yinelemesini bekliyorlar. işte, bu da oldu."

    "iyice kulak verildiğinde her şey çığlık çığlığa, gene usulca, uzakta, ganj'ın karşı kıyısında."

    "her ne yapsa yanılıyor, giderek daha çok, derken hiç yanılmadığı bir an geliyor, asla yanılmıyor, çünkü bir şey aramıyor*."

    "bu iş, öğleden sonra kendiliğinden çözülüyor. şu anda yapmakta olduğu şeyi yaptıktan sonra nasıl geri dönebilir?"

    "niçin başkasını değil de bu yolu seçti? niçin? yoksa belirli bir yol izlemeyip kuşların peşini mi kovaladı? çay taşıyan çin kervanlarının izini mi sürdü? hayır. ağaçların arasına, çıplak yamaçlara, bulduğu her yere bastı ve yürüdü."

    "(...) verdiği zorunlu molaların sıklığına bakılırsa hayatta kalmak için köylerin dolayında erkekler, uyumalar, hırsızlıklar, dilenmeler, bakınmakla yitirilen zaman göz önünde tutulursa, kuşlar ovasındaki bu bahçede dinlendiği şu sırada, battambamg'tan ayrılalı bir yıla yakın olmuştu."

    "bir kız çocuğunun satılışı* öyküsünü anne-marie stretter, peter morgan'a anlatmıştı. (...) dilenci kadın, anne-marie stretter'in gördüğü kadın olmak için fazla genç. bununla birlikte, peter morgan, anne-marie stretter'in öyküsünü, dilenci kadının hayatının bir bölümü olarak kullandı."

    ahan bir de türkçe'de çıkmış kısa bir makalede yeni roman bağlamında konsolos yardımcısı eleştiri makalesi:

    edit: yazma tekniği ve karakterleme açısından baktığımda konsolos yardımcısı'nda adı var kendi yok, asıl yok kişi, bir kitap yazdığı söylenen, satırlarında dolaştırıldığımız peter morgan kişisi. kitap yazanı en yok kişi yaparak marguerite duras aslında bizi büyük açmazda bırakıyor; kendisinin yansımasını, eylem ikizini (alter ego) yoklaştırmış. yok kişi dediğim, yazmaktan başka hiç özellik, esans verilmemiş, ortada diğer yan karakterler kadar bile koşturmuyor. öte yandan varlığı yokluğu belirsiz öteki yok kişi dilenci kız kitabın onun anlatılmadığı köşelerine bile sinmiş. hangi delikten çıkacak, fırlayacak diye bekliyoruz (sıkılarak değil ilgiyle okuyanlar). ayrıca lahor konsolos yardımcısına ve anne-marie stretter'e bile kişilik olarak nüfuz etmiş, onlarda da var, onların hayaleti sanki. yazar kendisini yok kişi ile herhep kişi arasında salınıma bırakmış ki, "yazarlık/yaratıcılık böyle bir şeydir" demeden söylemiş, dokuya sindirmiş.

    kitabın zihnin işlemesine koşut/benzer bir akışı var. kişiler ve kitap hem olaylar içinde var oluyor, hem duygulara çekiliyor, hem düşünce duraklamaları ve ikirciklerine uğruyor; zıtlıklar arasında bocalıyor, toplum/kamuoyundan etkileniyor, kendini hem otantik ve içten hem politik ve sosyal örtüleriyle var ediyor, zaman zaman olmamışlara, fantezilere kayıyor; iplik iplik hem örüyor hem örülüyor veya eşzamanlı sökülüyor. bir ömür gibi hem kısa bir kitap hem de ha deyince bitiremiyorsun; hem sıkıyor hem ilgilendiriyor; içinde olmaya ve okumaya cesaret artıp azalıyor; belli başlı birkaç açılıma, yüzleşmeye, gene de gizemin bitmemesine maruz kalıyorsun. şeylerin aslının ne olduğunu, hatta yazarın fikrinin/tarafının ne olduğunu tam bilmiyorsun bazen, özgün dilde de çeviride de sen kendin anlayacağını anlıyor, kanaatini seçiyorsun. kısmen askıda kalıyorsun tabiatiyle. okurken hem özünü kavradım, en iyi de ben kavramışımdır diyemiyorsun, hem de olay örgüsünü olsun bir parça aydınlattığında rahatlıyorsun; etkilenmek-etkileşmek garanti, eğer okuma kararı ve devam kararıyla seçimini yapmışsan.

    bir de kitap hem oryantalist, hem oryantalizm karşıtı duygular veriyor. demek ki oryantalistse bile özeleştiri damarı çok güçlü. hindistan içindeki batılı bireyin hindistan'a uzaklığı hatta dışındalığı ile bu oryantalizm, tablo ve duygu haline getiriliyor.

    "bu sabah, "konsolos yardımcısı"nın sonuyla, yıllar önce yazdığım bir metni karşılaştırmam gerekti; bu metni kitabın sonuna alıp almadığım takılmıştı aklıma. böylece "konsolos yardımcısı"nın bir bölümünü yeniden okudum. olağanüstü bir şey, kitabı unuttuğumu fark ettim. unuttum çünkü onun üstünden sinema geçti, çünkü india song filmini yaptım. kitabı hayranlık içinde ve büyük bir heyecanla yeniden buldum; okurken india song'lar kayboldu.

    lol v. stein* kitabın içinde eldeğmeden kapalı kaldı. belki de, savaş ve kara deliklerin küçük kızı, yedi yaşındaki aurelia steiner paris'in filmini de yapmamalıydım. belki de mutlak bir öneri gibi, başka yere aktarılamayan bir öneri gibi kitapta kalmalıydı. cehennem gibi." marguerite duras - les yeux verts

    "konsolos yardımcısı, her yerinden sessiz çığlıkların yükseldiği bir kitaptır. (...) doğru, konsolos yardımcısı her allahın günü haykırıp duruyordu, ama bu haykırışlar, benim bilmediğim bir yerden geliyordu." marguerite duras - ecrire

    "ona* başka yerde hiç rastlamadım, yalnızca rolünü oynayan oyuncuda yeniden buldum onu, dostum, dahi michael lonsdale'de - başka rollerde de öyledir; bana göre o hala fransa'nın lahor konsolos yardımcısı. benim dostum, kardeşim." marguerite duras - ecrire
hesabın var mı? giriş yap