• [kitabın kendisiyle ilgili entryler orijinal adının altına yazılır elbette. ancak ben türkçe çevirisiyle ilgili yazacağım için burayı tercih ettim.]

    aylardır ankara'daki kitabevlerinde ingilizcesini aradım bu kitabın. yetmedi, istanbul'daki arkadaşlarıma haber saldım, bulun getirin onu bana diye. bulamadım. bugün kitapçıda türkçe çevirisi karşıma çıkınca heyecandan elim ayağıma dolaştı. birkaç dakika sonra almayı planlamama rağmen, "acaba ben alamadan tükenir mi?" diye düşünürken yakaladım kendimi. alınca, eve kadar sabredemedim, oturdum bir caféye ilk iki bölümünü ve sonundaki "tüm zamanların önemli filozofları kronolojisi"ni okudum. sonuç: can sıkıntısı. varlığın ağırlığı yüzünden bile hissetmediğim angstı bu kitap yüzünden hissettim (bu anlamda başarılı sayılabilir mi bu kitap, yani çevirisi? yok daha neler). öyle bir rahatsızlık ki bu, gördüğüm ilk internet caféden yazıyorum bu entryi. rahatsızlığımın nedeni aşağıda.

    hayatımın son birkaç senesinde her şeyden fazla seinfeld ve felsefe ile ilgilendiğim için rahatlıkla söylüyorum: bu kitabı çeviren kişi ne seinfeld izlemiş ne de felsefeden anlıyor. elimde kitabın ingilizcesi olmamasına rağmen o kadar çok açık çeviri hatasına rastladım ki, iki yönden canım sıkıldı: birincisi, benim fark etmediğim daha ne kadar çeviri hatası vardır allah bilir, yani okuduğum eser kitabın yazarlarının yazdığı eser değil. ikincisi ise, insan bir kitabı okurken, onu başkalarının da okuduğunu, bir anlamda bir altkültürün parçası olduğunu düşünmekten de haz alıyor. oysa ben, "yahu bu haliyle bunu okuyan çoğu kişi anlamaz ki kastedileni" diye düşüne düşüne bu hazdan mahrum kaldım. biraz ukalaca olduğunu kabul ediyorum bu düşüncenin, yani benim anladığımı herkes anlayamaz diye düşünüyorum. bilmiyorum, belki yanılıyorumdur. ama canımın sıkıldığı konusunda yanılıyor olamam.

    peki, güncel yayıncılıktaki biraderler, yok muydu seinfeld'e ve felsefeye biraz meraklı birisi, bu kitabı çevirmeye gönüllü olacak? umut kapdan adındaki çevirmen elinizdeki tek seçenek miydi? elbette vardır (her şey bir yana, ben gönüllüyüm yahu! tamam, ukalalık diz boyu). işin kötüsü, böyle bir kitabın bir daha çevrileceğini ve yayınlanacağını düşünmek fazla bir iyimserlik olur. bu kitap, türkçe'de bu hâliyle bulunacak. gerçekten can sıkıcı.

    kitabın tamamını okuyup hataları buraya aktarsam, copy/paste kullanılmadan yazılan entryler arasında en uzunlarında biri olur eminim. ben toplam dört hata örneği vermek istiyorum, okuduğum kadarından. ikisi nisbeten felsefî (felsefeyle ilgili), diğer ikisi seinfeldlich (seinfeld ile ilgili). bunlar en önemli hatalar değil elbet, sadece çeviren kişinin konuya uzaklığını göstermek için seçilmiş örnekler. kitabın geri kalanını varın siz tahayyül edin.

    "felsefî" hatalar:

    a) sayfa 234: "immanuel kant: bütün bilgilerimiz tecrübeyle başlasa da, her zaman tecrübeden edinilenleri takip etmez."

    lafın ingilizcesi şöyle bir şey (ezberden yazıyorum, idare edin): "although all knowledge begins with experience, it doesn't follow that all knowledge comes from experience." şimdi, burada kullanılan "it doesn't follow that x" kalıbının anlamı "buradan x sonucu çıkmaz"dır. ortada takip etmek, stalker gibi ensesinde olmak gibi anlamlar yoktur. yanlış anlama olmasın, bunu bilmek için kant bilmek gerekmez. biraz argümantatif yazımla ilgilenmiş olmak yeterlidir. bu sözün doğrusu şöyle bir şey olabilir: "bütün bilgilerimiz tecrübeyle (deneyimle) başlasa da, bundan bütün bilgilerimizin tecrübeden (deneyimden) geldiği sonucu çıkmaz."

    b) sayfa 235: "edmund husserl: kendileri olan şeyler için."

    bu lafın orijinali "zu den sachen selbst"tir. kitapta nasıl bir ingilizceyle yer alıyor bilemiyorum, ancak eminim çevirisi böyle tuhaf olmamalıdır. basit çevirisi "şeylerin kendilerine" gibi bir şey olmalıdır.

    yukarıdaki örnekler kitabın ana gövdesinden olmadıkları için trivial görünebilir. bunları, felsefeyle biraz ilgilenmiş olanlara derdimi anlatabilmek için yazdığımı hatırlatmak isterim.

    "seinfeldlich" hatalar:

    a) sayfa 23: [jerry'nin ağzından] "neden bacaklı bir adam olayım? bacaklara ihtiyacım yok. bacaklarım var."

    59 numaralı the implant bölümünden alınan bu konuşmanın orijinali şöyledir (seinfeldscripts com sağ olsun): "why would i be a leg man? i don't need legs. i have legs." izleyenler bilir, jerry'nin burada kastettiği "neden kadınlarda bacakları seven bir erkek olayım? benim zaten bacaklarım var." türü bir şeydir. bu çeviri işin içine fazla yorum katıyor olabilir. belki "neden bacakçı olayım" denebilir. ama "neden bacaklı olayım" denmeyeceği kesindir. ancak diziyi izlemeyen biri böyle bir çeviri yapabilir.

    b) sayfa 28: [yine jerry'nin ağzından] "kötü bir filme tek başıma gidemem. ne, yabancılara alaycı işaretler mi yapıyorum?"

    e yuh yani! bu ne demektir ki? 16 numaralı the chinese restaurant bölümünde geçen bu sözün orijinali şöyledir: "well i can't go to a bad movie by myself. who am i gonna make sarcastic remarks to, strangers?" ve kastedilen şöyle bir şeydir: "kötü bir filme tek başıma gidemem. filmle ilgili alaycı yorumlarımı kiminle paylaşacağım sonra, yabancılarla mı?" bundan daha iyi bir çeviri bulunabilir, kabul. ama yukarıdaki (ilk) çeviriden daha kötüsünü bulmak epey zor olacaktır.

    önce sevindim, sonra canım sıkıldı, buraya geldim biraz rahatladım*. bundan sonra kitabın ingilizcesini aramaya devam edeceğim.
  • uzun zamandır arayıpta bulamadığım kitap!!
hesabın var mı? giriş yap