hesabın var mı? giriş yap

  • sabah 6 kapi calinir . izbandut gibi iki polis kapida ..

    uyku sersemi - gunaydin ?

    polis - gunaydin .. calinan arabanizi bulduk adresi verelim gidin alin ..

    uyku sersemi - arabam calinmadi ki ..

    polis - eminmisin ?

    uyku sersemi - eminim .. emin miyim ? ( boynunu uzatip bakar arabayi park ettigi yere )

    uyku sersemi - aaaa araba gitmis .. arabam gitmis .. arabami calmislaaar ..

    polis - bingooo

  • plastik, aklınızın alabildiği her şey artık plastik içermektedir ya da plastikten üretilmektedir. peki bu ürünler neler mi? ataç, mobilya, giysi, ....... uzay aracına varıncaya dek her şeyin içerisinde plastik mevcut.

    peki nedir bu plastik?
    karbon, hidrojen, oksijen, azot ve diğer organik ya da inorganik elementlerin oluşturduğu monomer adı verilen; basit yapıdaki molekül gruplarındaki bağın koparılarak polimer adı verilen uzun ve zincirli bir yapıya dönüştürülmesi ile elde edilen malzemelere verilen isimdir.belki bu video anlamanıza yardımcı olabilir.

    plastik zamanında 100 yılın buluşu olarak nitelendirilmişti, bunun nedeni düşük maliyetleri, imalat kolaylıkları, çok yönlülükleri ve suya karşı geçirimsizlikleri gibi özelliklerinin diğer maddelere göre öne çıkmasıydı.

    bu ürünlerin şimdide geçmişine bir bakalım . ilk plastiklerin mö 1600'lerde yumurta, süt ve kan gibi doğal malzemelerden yapıldıklarını görüyoruz. tabi bunların ismi o zamanlar plastikmiydi tartışılır. neyse, bizim bildiğimiz anlamda ilk plastik 1907 yılında new york'ta 'plastik' terimini kullanan leo baekeland tarafından icat edildi. ilk üretilen ürünse bakalit adlı bir kimyasal üründü. bundan önceleri endüstri devriminin ilk yıllarında pirinç kilit üreticisinin oğlu olan alexander parkes, parkesine ( nitroselüloz ) isimli ilk insan yapımı plastik ürünün patenini aldı, tabi bu üretilen plastik tamamıyla sentetik değildi ve dünya plastiğe böyle adımını attı.

    zaman ilerledi ve pek üretim alanları bulamayan bu ürünler. tabi ki her zaman olduğu gibi savaşların gelmesini bekledi. bu ürünlerin üretilmesi ve geliştirilmesi bir anda hızlanmaya başladı. 1. dünya savaşından sonra ham madde problemleri ve kimyasal teknolojilerdeki gelişmeler birde 2. dünya savaşının patlamasından sonra, 1940'larda ve 1950'lerde plastik ürünlerde bir seri üretim aşaması başlandı ve bu gün gördüğümüz plastik endüstrisinin temelleri atıldı.

    her şeyde olduğu gibi iyi, güzel ve hoş gelişmeler yaşandı. herkes artık her şeye daha ucuz bir şekilde ulaşmaya başladı. artık eskinden olduğu gibi herkesin gardırobunda iki çeşit elbise yok , evlerinizdeki mobilyalarınız tam, yani hayatımız olduğunca zenginleşti. fakat insanoğlu olarak her zaman olduğu gibi ileriyi görmekten biraz yoksunuz. çünkü çoğu plastik ürün dayanıklıdır ve çok yavaş bozulur, kimyasal yapıları nedeniyle birçok doğal bozulma sürecine karşı dirençli haldedirler. bundan dolayı bunların kafamızı ağrıtacak birer çöp yığını olduğunu göremedik
    veye görmezlikten geldik. artık okyanuslarımızda devasa çöp adaları oluşmaya başladı.kaynakvideo

    insanlığın gelişmesinde hep mi böyle acı ama gerçeklerin kafamıza dank etmesi lazım. siz siz olun etrafa çöp atmayın çevrenizdekileri uyarın.

  • bir tarafta trafik kurallarına uymayan, yolcuları zerre önemsemeyen, keyfine göre yolcu almayıp müşteri seçen, muayenesi olmayan enkaz gibi araçlarla trafikte terör estiren, neredeyse bütün işlemleri kayıt dışı olduğundan en alt seviyede vergi ödeyen taksi sürücüleri ve plaka sahipleri varken; diğer tarafta temiz kaliteli düzgün ulaşım hizmeti sağlayan ve bunu kayıtlı ve şeffaf bir şekilde yaptığından vergisini düzenli ödemek zorunda olan uber var. ve trafik polis teşkilatımız en sıkı şekilde kimi denetleyip ceza kesme peşinde? uber'in ve uber yolcularının. neden? çünkü toplumu değil, taksi plaka sahiplerini ve o taksileri süren çomarları korumak ve kollamak bunu gerektirir. çünkü sizin güvenliğiniz, trafik kurallarına uyulması, özetle toplumun faydası için çalışmak trafik polislerimizin zerre umrunda değil.

  • tuketiciden degil, migros'tan korkuldugu icin yapilan aciklamadir.

    edit: simdi fark ettim: kadinin egosu hala o kadar yuksek ki, 50 tane kendi fotosunu koymus en son fotoya da laf olsun diye ozur eklemis. resmen hala hepimizle dalga geciyor. muhtemelen zorla pr ekibi tarafindan hazirlanmis ve migros'u kaybettik bir an once paylasin diye yalvarilmis ve o da tamam ama sadece son fotoya eklerim demistir.

  • bunun ile ilgili istanbulda bir zirve yapılsa güzel olur. düşünsene onlarca kişi toplanmış lecce cagliari maçı izliyor. tezahürat yapıyor. istanbul bile böyle bir rönesans tablosu görmemiştir.

  • herkes için farklı olabilecek detaylardır. bu detaylar sayesinde evinizi ve evde vakit geçirmeyi daha çok seversiniz. özellikle yeni ev satın almak isteyenler, yeni ev kuran evliler, yaşamlarında köklü bir değişiklik arayanlar için faydalı olmasını umduğum, tecrübelerim üzerinden derlediğim bazı detaylar şunlar:

    - güneş alan eve doktor girmezmiş. insan gün içinde aydınlık bir evde yaşarken bu insanın psikolojisini de etkiliyor. güneşin yerini hiçbir yapay aydınlatma ürününün tutmayacağını düşünüyorum. o nedenle bir evin günün olabildiğince fazla saati, olabildiğince geniş bir açıdan güneşi görmesi bence önemli bir detay. özellikle mutfağın ve oturma odasının güneş alması gerçekten önemli. gündoğumu ya da günbatımını görebiliyorsanız bu da ekstra avantaj. gün ışığından olabildiğince faydalanın.

    - evin yerleşim planı benim çok önemsediğim bir konu. örneğin tuvalet, mutfağın ya da yemek masasının bulunduğu alanın görüş açısının dışında olmalı. hatta tamamen ayak altı olmaktan uzak bir lokasyona sahip olmalı. aynı şekilde yatak odası da evin en kıyısında, köşesinde; fakat iyi güneş alan, nemsiz bir oda olmalı.

    - direkt evin salonuna açılan kapılardan hoşlanmıyorum. bugün bir çok 1+1 daire bu şekilde malesef. kapıya biri geldiğinde kapıdan evin en çok vakit geçirdiğiniz alanlarını görebiliyor, ki bu benim mahremiyet anlayışıma ters düşüyor.

    - mutfak geniş olmalı, siz ya da eşiniz mutfakta çokça vakit geçiriyor olacak. orası ne kadar geniş olursa o kadar az kıstırılmış hissedersiniz kendinizi. çoğu zaman yemek yapmak rahatlatıcı bir eylemdir.

    - mutfağın açıldığı geniş bir balkon olması güzel bir detay. özellikle kahvaltıları balkonda yapmanızı kolaylaştıracak bir detay.

    - eğer bir apartman dairesinde yaşıyorsanız, geniş ve manzaralı bir ya da bir kaç balkona sahip olmak evi daha yaşanılabilir kılıyor.

    - kiler odası, çamaşır odası, kıyafet odası, ebeveyn banyosu gibi süreklilik arz eden ihtiyaçlar için özel bölümler de aynı şekilde. evdeki fazlalıkların ya da dönemsel ihtiyaçlar için kullanılan malzemelerin konulacağı bir yer olması bakımından bir bodruma sahip olmak çok önemli bence.

    - açık ya da kapalı bir oto garajına sahip olması da bir ev için önemli bir avantaj. imkan varsa kesinlikle bunlara sahip olunmalı.

    - ev içinde iki veya üzeri sayıda tuvalet/banyo bulunması da her zaman önemli. böylelikle tuvalet/duş sırası beklenmiyor.

    - prizlerin doğru yerlerde olması ve ihtiyaca yönelik olarak sayıca yeterli olması önemli. bazı evlerde lambayı açtığınız anahtar o kadar alakasız yerde ki, ışığı açmak için odaya girip yürümeniz gerekiyor, oysa bence anahtarların bulunduğu yer kapının hemen yanında, kol uzunluğu kadar bir alanda olmalı.

    - bir diğer teknik detay, banyo ve wc kapılarının penceresiz olması. eskiden daha yaygındı, buzlu cam da olsa, hala tuvalet kapılarında cam bulunan evler görüyorum. bence bu iki mekanın kapılarında cam bulunmamalı. fakat içeride birinin olduğunu gösterir bir gösterge olabilir, mesela eğer wc'de biri varsa, wc lamba anahtarının aktif olduğuna dair bir led göstergesi olabilir.

    - wc'nin ve banyonun kapı kilitleri klasik anahtarlı değil, topuz tipi çevirerek açılan türden kilitler olmalı. sırf bu nedenle hala misafir olarak gittiğimde tuvaletin ya da banyonun anahtar deliğine bir şey asarım içerisi gözükmesin diye.

    - banyoda havluluk şeklinde bir kalorifer peteğinin olması önemli. eski evimde malesef yoktu. hatta koridora da koymamış müteahhit. kışın odalar ısınırken soğuk banyoda duş almak zorunda kalıyordum.

    - kişisel tercihlere göre değişir, ama bana göre küvet güzel bir şey. çok stresli bir günün akşamında içine uzanarak stres atabileceğiniz bir şey. o nedenle bence küvet olmalı bir evde.

    - musluk ve duş armatürleriniz mutlaka işlevsel olmalı. gerekirse sağlam bir para harcayın, ama duşa girdiğinizde size istediğiniz formda, istediğiniz basınçta, istediğiniz sıcaklıkta su veren bir duş başlığınız olsun. aynısı mutfak için de geçerli. bence bu yaşamınızı kolaylaştıran önemli bir detay. nihayetinde her gün duş alan insanlarız.

    - yalnız da yaşıyor olsanız, kaliteli ve iki kişilik bir yatak önemli bence. tek kişilik yatak yerine iki kişilik yatak kullanın. hafızalı visco bir ürünü kesinlikle tavsiye ederim.

    - dev ekranlı bir televizyon. fazla tv izlemeyen birisi iseniz bile, haftasonları ya da akşamları sinema ya da belgesel keyfi için dev ekranlı iyi bir tv ve ses sisteminiz olsun. bu insana kendini iyi hissettiriyor. en az 55 inchlik, en az full hd, ısınma yapmaması ve daha az elektirik yakması bakımından led bir tv'niz olsun derim. bu yoksa, en azından bir projeksiyon cihazınız olabilir.

    - daha fazla elektrik yakıyor galiba, ama aydınlatma anahtarlarınız dimmer şeklinde, ışığın ölçüsünü belirleyebileceğiniz bir şekilde olursa evin içinde kendi atmosferinizi yaşamanıza izin verecektir. bu yoksa da, özellikle oturma, yatak ve çalışma odalarında bol abajur kullanımı evde güzel bir ortam sağlar.

    - yüksek bir apartmanda oturuyorsanız binada çift asansör olması hayatı gerçekten kolaylaştıran bir detay.

    - apartmanda oturuyorsunuz güzel bir manzaraya sahip olmak ruh sağlığınız için oldukça faydalı bir detay.

    - geniş bir balkonunuz varsa, mutlaka katlanır cam pencere ile kapatılmalı. önceden bun yapanlara çok gıcık olurdum. estetik de bulmazdım; ki hala da çok estetik durduğunu söyleyemem. ama çok işlevsel. böylelikle içeri toz girmiyor, ses girmiyor ve balkonu hemen her mevsim kullanabiliyorsunuz. bahçeli, müstakil bir evde oturmuyorsanız balkonu hayatın daha çok içine çekmeniz sizi psikolojik olarak olumlu etkileyecektir, katlanır cam pencereler de buna katkı sağlıyor.

    - ve pek tabi ki, her akşam koşar adım eve dönmenizi sağlayacak tatlı bir eş, pet ya da çocuklar da ev yaşamını güzelleştiren en önemli şey olsa gerek. zira ben şu an çok geniş, ferah ve manzaralı bir evde oturuyorum, ama yalnızlık bütün tadımı alıyor. benden çok daha güzel evlerde yaşayan, hatta kimisi evli olan bazı insanların sırf ruhlarını yatıştıran bir yaşam arkadaşları olmadığı için sahip olduğu hiç bir şeyin kendilerini teselli edemediğini biliyorum. mutluluk aslında çok kişisel bir şeydir, ve bunun pek azı müdahale alanınız içindedir. iyi bir yaşam arkadaşınız, haftasonları yemeğe çağırabileceğiniz dostlarınız varsa, bu evi ya da hayatı yaşanılır kılan detayların en önemlisidir.

    edit:

    bu editi yapmamak için uzun süre direndim, ama aldığım bir mesajda "istanbul'da 3 milyon dolara ancak hallolur senin iş" gibi bir mesaj alınca dayanamadım yazayım istedim.

    arkadaşlar şu an oturduğum ev yukarıda yazdığım maddelerin maddi külfet getiren bölümünün %90'ına sahip. ne mi yok, bodrum yok, giysi ve çamaşır odası yok, kiler yok. fakat oturduğum ev yaklaşık 140 metrekare olduğu için, bodrum hariç, diğer odalara ihtiyacı yok. kocaman bir banyonun yanısıra, bir de ebeveyn banyosu var. biri alaturka tuvalet olmak üzere 3 adet tuvalet var. onun dışında çok güneş alan, içinde parkı bahçesi olan güvenlikli bir sitede, sıfır bir binada oturuyorum ve bu evin fiyatı taş çatlasa 300.000 tl. yani üç milyon doların 35'te biri. evet, istanbul'da yaşamıyorum, ama yozgat'ta da yaşamıyorum. avm'si, halk pazarları, sinemaları olan bir şehirde yaşıyorum.

    önceliklerinizi belirleyin; bağcılar'da zemin kat ya da yüksek girişte, berbat bir muhitte, 80 metrekarelik 2+1 bir evde mi oturmak istersiniz, yoksa yaklaşık aynı maliyetlere; görece nezih, ferah, temiz bir muhitte mi. eğer istanbul'da, anadolu'da kazanacağınız paranın -bırakın 35 katını- 5 kat daha fazla kazanıyorsanız ve istanbul'un tüm nimetlerinden düzenli bir şekilde faydalanıyorsanız, buyrun orada yaşamaya devam edin. ama yok "ben kullanmadığım nimetler için bedel ödemeye hazırım, trafiğini de çekerim, insan yoğunluğunu da çekerim, insan kalitesizliğini de çekerim, pahalılığını da çekerim, ek maliyetlerini de çekerim, yollarda geçirdiğim zaman kaybına da razıyım, işe gitmek için sabah 06'da kalkmaya da razıyım" diye düşünüyorsanız, bir sahil kasabasına taşınmanız bile, kağıthane'de güneş görmeyen bir eve 800 tl kira vermenizden inanılmaz ölçüde mantıklı. tercih meselesidir tabi.

    diğer yandan, yukarıda saydığım maddelerin hepsine birden sahip olun demiyorum, olabiliyorsanız yine de olun, zaten olacaksınızdır da, ama olamıyorsanız da bunlardan bir kısmına sahip olarak evde geçireceğiniz vakti daha yaşanılır kılabilirsiniz. ve bütün bunları yapmak için milyon dolarlara ihtiyacınız yok. sadece yaşamınızı nasıl geçirmek istediğinize dair doğru seçimler yapmanız ile alakalı. ve herkesin doğrusu kendine elbette.

  • kanser ilacını bulamayıp, yardım istediğinde dilenci muamelesi gören kızı akla getiren söylem.

  • uzun zamandır içinde bulunduğum insanlardır.
    haftasonları starbucks'a giderim. bir kahve alırım. boş masalardan birine oturup dizüstü bilgisayarımı çıkarır otururum. bilgisayar yoksa da elimde telefon olur.
    twitter'da timeline'ı 10'larca kez yenilemekten başka birşey yapılmıyor o telefonla. bazen de sözlüğe bakıyorum okunacak birşeyler var mı diye.
    kulaklığım genellikle takılı oluyor. parça listemde ne varsa onlar çalıyor bir taraftan.
    kahvem bitince de kalkıp gidiyorum.
    evden çıkıp cafede tek başına oturmak biraz mantıksız gelebilir ama "tedbil-i mekanda ferahlık vardır" demişler. ben de öyle yapıyorum. bir parça daha iyi oluyor sanki.

  • başlık: kürtlere bağımsızlık verip ertesi gün işgal etmek
    entry :akabinde kenan doğulu'nun ''kandırdım nazlı yari'' türküsüyle mizah eyleyebiliriz. bu tip şakalar eminim her iki tarafın birbirine ısınıp, yakınlaşmasını sağlayacaktır. hem ne demişler, kürtler esprili devletlerden hoşlanır.