hesabın var mı? giriş yap

  • son edit: arkadaşlar mesaj kutum kadın yazarların mesaj kutusuna döndü. yeşil hiç sönmüyor. genel talep bu videodaki mağdur çocuğa ulaşılması. onlarca insan hiç tanımadıkları biri için kenetlenmiş durumdalar. gerçekten motorculardan bu denli bıkılmış. geri kalan mesajlar da zaten "adres ver çetemizle seni dövmeye gelcez" diyen barzo motorcular, swh. mesajda bile çoğul konuşuyolar, tekli yazmıyolar:d yumruğu atan vitaminsizin ya da "dokunmayın ayırmayın" diyen çakalın kim olduğunu bilmiyorum. o yönde bir mesaj atan da olmadı henüz. videodakilerin akıbeti nedir onu da bilmiyorum.

    edit: çokça mesaj geldi. sürücü zaten sinyalini öncesinde vermiş. yani motorcu çetesi haybeye adam dövmüşler. link. yani bu motorcuların böyle kalabalıkken ali kıran baş kesen takılmaları ama tek olduklarında ''abii, abiii sinyal vermezseniz ölürüz abiii'' modunda takılmaları bana mı komik geliyor sadece bilmiyorum. al işte vermiş adam sinyalini. ne vardı sanki şöyle arabanın içinden 4 tane goro kılıklı adam inseydi de, bunların suratlarını kasklarıyla bütünleştirseydi, swh. mülayim çocuğa denk gelmişler işte. bu arada bir nebze içimizi soğutması açısından, aziz yıldırım görünce r çizen motorcu videosunu da paylaşmamı istemişler, swh. link ''kalabalıkta atar, tenhada yan yatar motorcular derneği'' kurun, başkanınız da bu adam olsun. r reis.

    https://twitter.com/…tatus/1359035888135675905?s=21

    linkinden görülebilir.

    kafalarına geçirdikleri kask ve kamerayla kendilerini robocop sanan bir güruh bunlar. sesleri kalabalıkken çıkar, tek başlarına olduklarında "hüü seni kaydettim youtube'a atacamm" diye ağlarlar. bu arada çocuğun sinyal vermediği de meçhul. "verdim abi sinyal" diyor. özür de diliyor.

    mesela bu dövdükleri çocuk o ilk yumruğu atana mermi sıksa, net olarak meşru savunma hakkını kullanmış olurdu. böyle yumruk mu atılır? yere düşmüş, saldırıya devam ediyor. daha ne olacak yasal savunma için?

    hadi hepsini geçtim, her gün birileri hata yapıyor bize. hepsini dövecek miyiz böyle topluca?

  • yer: inönü stadı.
    beşiktaş - dinamo kiev maçının başlamasına yaklaşık 1 saat kadar kalmış. beklemedeyiz.. yandaki elemanın telefonu çalar:

    (aslında monolog)

    - efendim.. he he söyle geldin mi?
    - ...
    - tamam nerdesin şimdi?
    - ...
    - nerdesin lan bağır biraz..
    - ...
    - atkı mı?
    - ...
    - siyah beyaz atkı mı var? (sessizlik - mavi ekran) kapat kapat mesaj atıcam sana.
    + noldu lan ne atkısı?
    - siyah beyaz atkı var boynumda, görmüyor musun diyor sığır. sanki mençıstır - çelsi maçındayız. dur şu dangalağı bulayım da geleyim..

  • motosiklet kullanmak gibi zaten keyifli bir aktiviteyi nasıl daha keyifli hale getirebilirim sorusunun cevabı olan hede.

    bir süredir alpine markasının şu modeline sahibim ve içinden çıkan race/tour ikilisinden tour olanını kullanıyorum. shoei gt-air kaskım sağolsun bana pek sessiz (!) bir sürüş sağladığı için ve mesleğim gereği devamlı ve yüksek sese maruz kalmanın zararlarından haberdar olduğum için kısa bir araştırma sonucu bu markayı buldum ki zaten ben bunları aldığımda bu tarz kulakiçi silikon başka marka yoktu ülke sınırlarımız içinde. şimdi no noise markası da satılmaya başlanmış ve gördüğüm kadarı ile daha iyiye benziyor fakat denemiş değilim.

    bu tarz silikondan yapılma ve filtreli kulak tıkaçları maksimum 30 desibele kadar belirli frekanslarda seçici geçirgenlik sağlarken 3m veya markasız poliüretan (pu) köpükten yapılma kulak tıkaçları 30-50 desibel arası ses kesebiliyorlar fakat ne kadar az ses o kadar iyi demek değil bence ;çünkü pu köpükten olanları taktığınız zaman sizi nefes alışverişinizin eşlik ettiği rahatsız edici bir sessizlik karşılıyor ve dışardan gelen sesler ciddi manada kesiliyor. ayrıca malzemeden ve ürünün formunun kabalığından dolayı uzun kullanımlarda kulakta ağrı yapabiliyor. filtreli kulak tıkaçları ise grey noise denen ortam gürültüsünü ve size rahatsızlık verecek frekansları filtrelerken işinize yarayacak frekanslara (konuşma, korna, motor sesi vs) pek dokunmadan size iletiyor.

    yapılan araştırmalara göre duyma sağlığımızı gürültü ile kaybetmenin iki yolu varmış. ya 85 - 140 desibel arasında sese uzun süreli maruz kalmak ya da 140 desibel üstü bir sese kısa süreli maruz kalmak. motosiklet ile kuru bir ortamda 60 km/h ile seyretmek pek çok işçi sağlığı ve güvenliği kurumunca tehlikeli kabul edilen ve önlem alınmasını gerektiren 85 desibel sınırını aşmanıza sebep oluyor. bunun üzerine de her 10 km/h'lik hız artışı yaklaşık 2 db ses artışına sebep oluyor. kask takıp takmamamız, kask tipimiz veya markanız bu ses değerlerinde değişikliklere sebep olsa bile kullandığınız kasktan bağımsız olarak 60 km/h ve üstü hızlarda duyma kaybına yol açacak seviyede sese maruz kalıyoruz.

    şuradaki çalışmaya göre full face bir kask ile vizör açık halde 120 km/h ile giderken 104 db sese maruz kalıyoruz bundan da 17 snr değerine sahip kulak tıkacımızı (alpine motosafe tour) çıkartırsak yine tehlikeli değer sınırından 87 desibele maruz kalacağımızı görüyoruz. demekki şehir içinde düşük süratli kullanımda veya şehir dışında gezinti modunda (100-110 km/h) takılırken bu kulak tıkacı bizi koruyacak fakat daha yüksek hızlarda bu da fayda etmeyecektir.

    işin odyolojik kısmını bir kenara bırakıp günlük hayattaki avantajlarından bahsetmem gerekirse;

    - rüzgar ve asfalt uğultusunu ciddi manada azaltıyor.
    - kulakiçi kulaklıklarda veya pu köpükten yapılma kulak tıkaçlarında olduğu gibi sizi hayattan koparan bir yalıtımı yok.
    - motorun ve egzozun gürültüsünü kesiyor fakat ikisinin de derinden gelen çalışma seslerini bırakıyor. bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum fakat motoru da egzozu da duymaktan çok hissetmeye başlıyorsunuz. festivallerdeki devasa wooferlar sayesinde bass'ı duymaktan çok titreşimler halinde içinizde hissetmek gibi düşünün. egzoz ve motordan sizi tamamen koparmadığı için devir/vites ikilisinden soyutlanmıyorsunuz, benim hoşuma gitti bu.
    - konuşma seslerini kesmiyor veya çok çok az kesiyor.
    - intercom ile müzik dinliyorsanız onu da pek engellemiyor ama normal ses ayarınızdan 1-2 tık fazlasını istiyor.
    - trafiğin genel gürültüsünü azaltırken korna/siren/bağırış çağırıştan koparmıyor.
    - yumuşak silikon yapısı sayesinde eğer düzgün takarsanız kulağınızda olduğunu unutuyorsunuz.

    bu tarz silikon yapıda, filtreli kulak tıkaçları da size istediğiniz konforu veya yalıtımı vermiyorsa o zaman şehrinizdeki kaliteli bir duyma cihazları merkezine giderek dilediğiniz tarz filtreye sahip olacak şekilde özelleştirebileceğiniz ve kulak kalıbınız çıkartılarak yapılan bir kulak tıkacı yaptırabilirsiniz. fiyatları bir miktar daha tuzlu fakat hem kullanım ömrü açısından hem de ürünün size aradığınızı vermesi açısından en isabetli seçenek onlar olacaktır.

    kaynakça

    noise ınduced hearing loss in occupational motorcyclists
    chris jordan, oliver hetherington, professor alan woodside, dr harold harvey

    edit: link düzeltildi

  • 100-200 zengin soytarı, bir o kadar asalak, gereksiz instagram fenomeni, sikimin influencer ları, malum kesimin bedavacıları derken organizasyon tamamen bunların üzerine kurulu.

    asıl takip eden, ya da pazar gününü bu etkinliğe ayıran halk için tamamen eziyete çevirmişler. toplu taşıma yok, yollar kapatılmış, düzen nizam hak getire.

    ben yurtdışında gittim bu organizasyona, insanlar giderken başlıyor eğlenmeye, burada ise sinir, stres ile girdi içeri bir çoğu.

    gerçekten bu ülke umutsuz vaka, yok yani çok zor, inanılmaz bir durum bu.

  • kanım dondu resmen, böyle canilik görmedim. 1 değil 2 değil, 239 keçi ne demek, insan sinirlenir duvara yumruk atar bir kendine gelir durur. anlık bir öfke, cinnet hali kesinlikle değil bu, 239 tane hayvanı öldürmek zaman alır sonuçta, bildiğin psikopat... ömrü boyunca tımarhaneden çıkmamalı.

  • doğru demiş. sen kopya cekemeyesin, sınava sen mi yoksa başkasi mi giriyor diye kontrol amaçlı açılıyor.

  • fiyatlar hakkında diyecek bir sözüm yok. gemi azıya aldılar artık. iki ay sonra daha yazın başında 1000 liraydı şimdi 2000 olmuş deriz. yalnız bu modeli her jenerasyonda parlatıp satabiliyor olmaları daha çok ilgimi çekiyor. milyon çeşit model arasından yıllardır üretilen ve klasik haline gelmiş bir elin parmakları kadar modeli var adidas'ın. onlardan birisinin de bütün pazarlama stratejisini afro-amerikalılar üzerinden kurmuş olmaları pek tuhaf. bu modelle özdeşleştirdiğimiz beyaz sporcu veya sanatçı neredeyse yok gibi bir şey.

    normalde 1970'li yılların başında basketbol ayakkabısı olarak çıkmış bir model. önce kareem abdul-jabbar sonra neredeyse bütün zenci nba oyuncuları bunu giymeye başlayınca satışlar patlıyor. tahmin edebileceğiniz üzere çok kısa sürede sahalardan sokaklara iniyor. ilk beş yılında sadece üç farklı renkle sunulurken sonraki on yılda rap müzik yükselişe geçince sokaktaki konumunu run dmc ile sabitleyip her mevsimde onlarca farklı model satışa sunuluyor.

    üç bant eşofman ve superstar ise resmen run dmc'nin iş kıyafeti haline geliyor. yetmiyor my adidas adında bir şarkı çıkarıyorlar. basketboldan sonra haliyle rap müzik, break dans vb. zenci kültürüyle özdeşleşiyor. adidas bakıyor bu iş zencilerle yürüyor, doksanlarda aynı stratejiyi devam ettiriyor. yeni run dmc albümü ve tekrar popülerleşen old school akımını yakalayıp missy elliot, nelly vb. döneminde ne kadar meşhur zenci varsa sponsor oluyorlar. sonuç ortada. bugün bir milyon farklı modeliyle her sezon mağazalarında yer alıyor.

    hatta 2005 yılında coşup 35. yıl diyerek özel bir seri çıkarmışlardı. o kadar çok model vardı ki mağazada aklınız çıkıyordu. onun üzerinden dahi 15 sene geçmiş. ayakkabı olmuş 50 yıllık. tabi ki zamanla bir çok değişime uğradı lakin yarım asır boyunca aynı modeli satabilmek boru değil. en son pharell williams ve saz arkadaşları her yerde bu modeli giyerek reklamını yapıyordu. son zamanlarda popüler kültürden koptuğum için hangi esmer kardeşlerimizi kullanıyorlar bilmiyorum.

    segmentasyon, ne bileyim hedef kitle vs. diyebilirsiniz. o kadarını ben de tahmin ediyorum fakat bu ayakkabı stan smith gibi direkt bir beyazın adı verilerek, ya da hedef kitlesi direkt afro-amerikalılardır gibi bir strateji ile piyasaya sürülmemiş. sporda süper star kavramının yeni yeni oturduğu bir dönemde zenci yıldızların parlamaya başladığını ön görerek tasarlamışlar. tek bir yıldızın görüp bunu giymesi ile klasik haline gelmiş.

    kareem abdul-jabbar'ın demesine göre model piyasa sürülmeden önce sponsorluk vs. bir durum yokmuş. kendisi bir gün mağazada görüp beğenmiş ve satın almış. reklam işi sonra başlamış. bu dönemde piyasaya sürülüp ertesi yıl üretimden kaldırılmış onlarca basketbol modeli var adidas'ın. anlayacağınız superstar hem isim hem model olarak hedefi on ikiden vurmuş.

    fiyatlarla ilgili aklıma başka bir şey geldi son dakika. bunu doksanlarda gurbetçiler gelip türkiye'den alırdı daha ucuza satıldığı için. almanya değilse bile almancılar kıskanırdı türkiye'yi. eğer başlık altındaki almanya fiyatları doğru ise bugün tam tersi hale gelmiş.