hesabın var mı? giriş yap

  • almanya’dan gelen star wars figürü silgilerimi oyuncak sanarak sobaya atıp cayır cayır yaktığın için seni hiç affetmedim. güç seninle olmasın.

  • (bkz: the godfather)

    edit: aslında bir şey yazmayacaktım çünkü zevkler farklı farklıdır birisinin izleyip çok beğendiği filmden bir başkası zevk almayabilir ama yine de godfather filmini düşünerek, detaylara dikkat ederek izleyen bir insanın bu filmi umursamıyorum demesi bana imkansız geliyor. bu film size sadece bir mafya filmi olarak geliyorsa tekrar izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. başka bir filmde geçen bir diyalogda dendiği gibi, bu film aslında bir film değil “hayatın tüm sorularına bir cevaptır”.

    corleone'un yaptığı şey kesinlikle mafyacılık oynamak değil, adaleti sağlamaktır. bunu yaparken para için değil dostluk için, dostları için, gerçekten adaleti sağlamak için yapar. bununla ilgili bir dostu ile yaşadığı muhteşem bir diyalog vardır, uzamasın diye yazmıyorum ama özet geçecek olursam bir tanıdığı corleone’den kızına zarar veren adamları cezalandırabilmek için (polis cezalandırmıyor bu arada suçlulaları) yardım istiyor ve karşılığında her şeyi veririm diyor, karşılığında aldığı cevap ise “sen benim dostluğumu hiç önemsemedin” dir. sırf bu sahnenin üzerine bile saatlerce konuşabilirim, hani şikayet eder dururuz ya bazı insanlar sadece işi düştüklerinde arar bizi neden diye, al sana cevap işte, sen böyle pat diye cevabını vermezsen karşıdaki insana o yine işi düştüğünde arayacaktır seni. daha bir sürü muhteşem diyalog var tabi ben sadece corleone'un ihaneti asla kabul etmeyip cezalandırırken, dostları için her şeyi yapabilmesine, dostlarını bir nevi kardeşi gibi görmesi olayına örnek verdim sadece. bu kadar konuşmuşken söylemiş olduğu şu sözü de paylaşmadan gitmeyeyim,

    "friendship is everything. friendship is more than talent. it is more than government. it is almost the equal of family. never forget that."

    bir de düşmanları için söylemiş olduğu şu söz var adalet duygusunu çok daha iyi anlayabiliyorsun burada

    "never hate your enemies - it affects your judgement."

    daha böyle tarifsiz güzel vecizeleri var ama hepsini paylaşıp suyunu çıkarmayacağım tabi.

    imdb’de birinci sırada olsun illa da demiyorum, aslında tek demeye çalıştığım imdb’de birinci sırada olsun olmasın umursanması gereken bir filmdir.

  • çok tatlı bir olay bence. şöyle konuşmalara vesile oluyor:

    anne: uyudun mu?
    ben: hayır.
    anne: biliyorum, gördüm. (anne burada kendini tam bir stalker tam bir ajan olarak görüyor ve ben bozuntuya vermiyorum)
    ben: aa nasıl?

    ehiehi. yerim ki.

  • 70 lerde her seçim öncesi tapu dağıtılırmış, 2000 lerde askeri operasyona evrildi. seçim tanrıları kan istiyor.

  • "kimse oturmak zorunda değil, parası olmayan yallah köyüne" demiş bir kişi. bu algıda olan ciddi bir yoğunluk var ve anlamakta ciddi zorluk çekiyorum bu kitleyi.

    benim köyüm burasıysa ne olacak kardeşim?

    burada doğup büyümüşüm, yerim yurdum burası. maddi koşullardan ev alamamışım, yıllardır aksatmadan ödüyorum kiramı. nereye gideyim ben? daha doğrusu niye gideyim?

    düzgün yönetilemeyen ülke ekonomisi dururken, mülteci sorunu, çarpık kentleşme ve enflasyon dururken, koskoca işsizlik sorunu dururken vatandaşa bok atmak, parası yoksa s*ktiri çekmek midir çözüm?

    bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığındasınız, anlıyorum. gel gelelim çember giderek daralıyor.

    ailenizden kalan mal mülk para, gün gelir de yetmez ise size, ya da o torpillerle girdiğiniz işiniz çalkalanırsa bu ekonomide, o vakit siz yallah köyünüze gidebilirsiniz. ama sesini duyurmaya çalışan, derdini dillendiren insanlara bok atmak haddinize değil, bunu da böyle bilin.

  • türkiye aslında kız açısından kaynakları kendi kendine yetebilen 7 ülkeden birisi. ama malesef bazı dış güçler kızlarımızı kaynağından çıkarmamıza müsade etmiyor. bakın komşu yunanistan çatır çatır kız çıkarırken iki adım ötede bizim topraklarımızda hiç kız yetişmiyormuş gibi bir hava yaratılıyor. bu teknik olarak mümkün mü? hayır, değil. ancak malesef dış güçler ve onun yerli işbirlikçileri kaynakları işlememize müsade etmiyor. ne zaman ki kendi kaynakları sona erecek; ancak o zaman bizim kaynaklara sıra gelecek ama o zamana kadar çoktan bu kızlar birilerine peşkeş çekilmiş olur bile. biz de sağ elimizle başbaşa kalırız.
    vatanını ve vatanının kızlarını seviyorsan acil listendeki herkese forwardla!

    edit: şimdi aklıma geldi; geçenlerde banu avar manisa-izmir arasında bugüne dek görülmemiş büyüklükte bir kız cevherinin keşfedildiğini, ama ulusal basında buna hiç yer verilmediğini, hemen ardından bu bölgedeki işletme hakkının 49 yıllığına uluslararası bir konsorsiyuma devredildiğini yazdı. hangimizin bundan haberi var?

    gerçek edit: başlık başıma kaldı. bu haliyle de çok anlamsız oldu. üstte türkiye'de kız yokluğundan bahseden bir entry vardı, ondan şeyetmiştim.

  • bir çocuk için yaşanabilecek zor durumlar herhalde babasının işsizliği hastalığı güçsüzlüğü dirayetsizliği falandır. her çocuk babam güçlü demek ister.
    benim babam akıllıdır diyen istisna 1 çocuk bile görmedim. dursun benim çocuğum. çocuğum derken evladım, yani öğrencim. iki aydır uğraşıyorum hepsiyle.. ceplerine para koyuyorum, onların yanında olduğumu hissettiriyorum. bazen kızıyorum… neyse dursun fark edilmesi zor bir çocuk. sorunsuz vasat üstü. haylazlığı yok. çok başarılı ya da başarısız denilebilecek bir yeteneğini henüz görmedim. kısa siyah saçlı, kalın kaşlı kısa boylu durgun bir çocuk. bahçede yanıma geldi. kulaklık vardı kulağımda müzik dinliyordum. söyle oğlum dedim dikilince karşımda. öğretmenim ben fotoğraf paralarını geç getirebilir miyim dedi. tabi dedim. bir sorun mu var söylemek ister misin? dudakları titredi. bana sarılmak istediğini düşündüm iki kolu aynı anda hareket edince ama toplayamadı kendini herhalde. odaya aldım mesafeli durdum bu sefer. anlat oğlum dedim. babam böbrek hastası diyecekken gözyaşını gördüm. saklıyordu kendince. dizlerimin üzerine çöktüm üzerime atladı. sarıldı beklemediğim kadar sıkı. beklemiyordum çünkü dursunu tanımıyordum. kimse hiçbir şey anlatmamıştı hakkında. şaşırdım cidden. eğitimsizim bu durumlarda doğrusu nedir bilmiyorum. ama izin verdim bir müddet sarılmasına. belli ki epeydir yapmak istediği bir şeydi bu. ayağa kalktım elimle gözyaşını sildim. ve tüm içtenliğimle kendi çocukluğumu anlattım. ben onun gibi cesur davranıp bir öğretmenime sarılmamıştım. para verdim kola aldı içtik beraber. 1 kolayı 2 kişi içtik. sonra babası aradı akşam. ağlamaklıydı ses tonu. izin vermedim ağlamasına. iyi bir baba olmak için çaba sarfettiğini oğluna bakıp anladığımı söyledim. teşekkür etti ama teşekkürün anlatmak istediği şeye yetmeyeceğini düşünüyordu. yeteceğini hissettirdim. çocuğu halk oyunlarına, oradan dersaneye, oradan da basketbol için bir kulüp çalışmasına kaydıracağımı söyledim. bursu o söylemeden ben söyledim. ve ekledim.

    - teşekkür etmek zorunda bile değilsiniz. ben devletim ve bu söylediklerimi 5 kuruş talep etmeden çok daha önce yapmam gerekirdi. eşşek gibi yapıyorum ve zorundayım.

    – hocam estağfurullah

    - yok estağfurullah. allah pişman olmayanı affetmez. geciktiğim için özür dilerim dedim.

    sussun diye söylemiştim zaten böyle. sustu. başka bir arzunuz olursa çekinmeyin dedim kapattım.

    keşke dursunu tanısaydınız. ertesi gün ses tonunun, yürüyüşünün nasıl değiştiğini bir görseydiniz.

    dünyayı değiştirmek bir çocuğa tebessüm ettirmek kadar kolay.

  • bir arena polis baskını:

    polis fuhuş yapıldıgı iddia edilen bir eve baskın yapıyor. ev travesti kardeşlerimizle dolu. ince bir ses duyuluyor:

    -sevcan kalk polis!

    sevcandan ses yok

    -sevcan uyan polis baskını!

    sevcandan yine ses yok

    -ahmet abi kalk uyan polis geldi

    ahmet abi bir kalkıyor ki o ne kalkış rööah noluyo lan diye. işte bunun videosunu bir türlü bulamadık. gören beri gelsin.

  • niye algı yaratıyorsunuz? adam büyük bir bölümünü tenzih ediyorum diyor. e dedikleri de doğru. tanımlamış olduğu sıfata uygun bir dolu dallama var burada. altına imza attığım sallamadır. ağzına sağlık cüneyt.

  • kedilerin bazen duvara belirli bir noktaya manyak manyak dakikalarca bakmasına şahit olmuşsunuzdur herhalde. ben bu durumu kedilerin duyularının çılgın hassasiyetine verdim hep. minik bir sineğin sesi ve hareketini bile yakalayabilen psikopat canlılar ne de olsa. ancak bundan 2 yıl önce tecrübe ettiğim bir olay yüzünden hala duvara bakan bir kedi gördüğümde asabım bozuluyor.

    ankara'da abidinpaşa kurucu sokakta dedemin evinde dedem ve anneannemin vefatı sonrası teyzem yaşıyor. yalnız bir kadın ve bir kedisi var. bundan yaklaşık 2 yıl önce ankara'daki bir işim dolayısıyla kendisinde kaldım. şansıma o akşam da apartmandan bir komşu bebeği ile teyzeme laklaka gelmiş durumda. hoş geldin beş gittin sonrası misafirliğe gelen kadın bir ara "abla ya valla size gelince bizim emir dut yemiş bülbüle dönüyor ne ağlıyor ne de huysuzluk yapıyor senden hiç çıkmayalım biz hahahahia" şeklinde bir serzenişte bulundu. benim de dikkatimi çekti 1 yaşında sayılırdı heralde çocuk emekliyor filan ama bayaa biblo gibi acayip sakin, teyzemin kedisi de sakin bi canlı ve onun çevresinde dolanıyor filan... önemsemedim, göz ucuyla baktım hakkat dedim ve konudan koptum...

    neyse efendim uzatmayayım, kadın bir ara teyzeme yaptığı yeni örgülerden filan bahsetti göstercem sana filan dedi. tam getireyim ben abla da bir bak dedikten sonra, teyzem "yok getirmekle uğraşma birlikte gidip bir bakalım" dedi. yok olmaz molmaz derken bu ikisi kalktı arkadaşlar. emir veletini almadılar 2 dakikaya geleceğiz deyip.

    çocuklardan pek hazzetmeyen ben kaldım bir kedi ve çocukla yapayalnız. ben televizyona bakarken kediden çok sakin ve kısa miyav sesi gelmesiyle birlikte yerde oyuncakları ile oynayan velet ve kedi bir anda senkron bir şekilde hareket haline geçtiler. hareket hali dediysem velet emeklemeye başladı kedi de onun yanında ve bu ikisi salonun koridora açılan kapsının önüne gelip durdular. abi durdular diyorum ama ikisi de aynı anda durup aynı açı ile duvarın tavanla birleştiği yere bakmaya başladılar. bak hala asabım bozuluyor. noluyor lan diyerek yerimden kalktım ve ben de salak gibi aynı noktaya bakmaya başladım ama hiç bir şey yok... içten içe bir tırsma geldi bana hisediyorum ama bayaa durumla dalga geçiyorum... ben aldım çocuğu oyuncaklarının önüne bıraktım... bu neyse oynuyor filan... kedi tekrar geldi yanına veletin tekrar aynı sesi çıkardı ve bunlar yine senkron halde bu sefer teyzemin yatak odasına açılan kapıya hareketlendiler ve kapı girişinde durup içeride yatağın üst tarafına bakmaya başladılar.

    ben o esnada olanlara anlam vermeye çalışırken flashback etkisi nedir onu ciddi anlamda yaşadım. dedem kapı girişindeki holde kalp krizi geçirerek 1982 yılında vefat etti. anneannem de 1992'de o yatak odasında vefat etti. ben bu iki olayı ve az önce yaşadığım garip durumu birleştirip yok ya uyduruyorum ben mantık çerçevesinde düşün düşün derken, o suskun sakin velet yatak odasına bakarken bir anda gülmeye başladı. o an benim sıçtığım andır işte... çünkü anneannem son yıllarında yürüyemiyordu ve yattağından komik yüz hareketleri yaparak hep beni güldürürdü. nur içinde yatsın... tam telefonla teyzemi arayacakken teyzemle komşusu hahahihi dış kapıyı açıp içeri girdiler, onlar içeri giriş yaparken velet salonun ortasına gelmişti kedi de saçma salak yalanıyordu...

    tüm bu olaylar 5 dakika içinde oldu. ben ne teyzeme ne kadına yaşadıklarımı anlatabildim. o gece uyuyabildim mi? nah uyudum...