hesabın var mı? giriş yap

  • en zarif işler için yaratıldığına sizi görünümü ile bile inandırabilen narin elleri. ve o ellerin çalışırken ki zerafetine tanık olmak... mutfakta yemeğin tuzunu bir çimdik ile ayarlarken , bir kitabın sayfasını çevirirken, otobüste bir yeri kadınsı bir çekingenlikle tutarken ya da kolyesini takarken.

    ellerin ince uzun parmakları olmalı. cildinin altından ona hayat veren damarları hafifçe farkedilmeli. parmaklarını her oynattığında, bir piyanonun tuşlarına dokunulmuş gibi tarak kemiklerinde oluşan ahengi farketmelisin. her dokunduğunun değerini arttırıyormuş gibi olmalı ve sana her dokunduğunda bunu hissetirmeli. giysindeki bir tüyü alırken ya da giydiğin kazağının omuzlarını düzeltirken, ellerinin narin özeni ile sevildiğin için inanmasan da tanrıya şükretmelisin. en önemlisi de elleri elinde terlemeli ve bir kez tuttu mu bir daha bırakmamalı...

  • bir haftadır yaptığım şey.

    600 liraya bisiklet aldım. ramazanda bisikletle gelemeyeceğimi var sayıyorum. havalar iyiyken binsem; 2 ay ramazandan önce 2 ay bayramdan sonra, 4 ay binerim toplamda. aylık benzin masrafım 250 tl civarı. bunun yarısı işe geliş gidiş. 125*4=500 tl. al sana bisikletin parası. bedavaya geldi. evden işe 10-15 dakikada gidiyorum. hem de spor yapıyorum. iş çıkışı da çarşıya pazara kullanıyorum. giremediğim sokak, ters yol yok. baktım kırmızı yanıyor araçlara, iniyorum bisikletten, elime alıyorum bisikleti, oluyorum yaya. geçiyorum yayaya yeşil yanan yerde.

    bisiklet güzel bir şey.

    çok soran olmuş: yaz saati uygulamasıyla serbest kıyafet, kış saatiyle takım elbise. o yüzden rahatım :)

    güncelleme: takım elbise uygulaması komple kaldırıldı. kot&gömlek devam...

  • cehaleti mezun olunan okulla sınırlandıranların cehaletinin bir göstergesidir. bu paralelde bakılırsa annenin üniversite mezunu cahil bir insan olmasından iyi olan durumdur.

  • daha evvel yazdiklarima ek olarak cok onemli bir şey daha yazayim;

    moka potu kullandiktan sonra sıcak haliyle sakın bırakmayin. contalari kisa sürede harap olur.

    kahve demlenip kahveyi bardaginiza koyduktan sonra moka potunuzu lavaboda soguk suyla biraz sogutup, üst hazneyi biraz gevşetin ve öyle birakin. (tamamen yıkayabilirsiniz elbette, ben hemen yıkamayanlar icin yaziyorum bunlari)

    bu dedigim olay cok kritiktir. sıcak olarak birakirsaniz icindeki yuksek basinc zamanla contalarini bozacak.

    bunu yapmazsaniz bi sure sonra conta degistirmek zorunda
    kalirsiniz. ben halen kullandigim alpina moka potumu 4 senedir gunde bazen 3 er kez kullaniyorum ama henuz conta degistirmedim. (daha evvel aldigim ve 7-8 kullandigim potlar da mevcut. henuz conta degisimi hic yapmadim. oysa yurtdisi forumlarda herkes contalardan sikayet eder:)

    conta dediğim şeye ingilizce “gasket”
    diyorlar.

    edit: bi arkadas moka potu hemen soguk suya tutmak iyi degil demis. dogru hakli ama sicak haliyle eline alip gevşetebileniniz varsa öyle yapabilir:) kısmi sogutmanin tek amaci gevsetmek icin moka pota dokunabilmek.

    ha bunu bezle de yapabilirsiniz ama sogutmadan yapacaksaniz elinize dikkat edin, eliniz tam araya denk gelirse ilk cikan basincla deriniz bi güzel cayır cayır yanacaktir.

    işte o derinizi yakan şey zaten contalarinizi mahvediyor:)

    sevgilerimle.

  • kesinlikle var böyle bir şey. 21 yaşında tarih bölümünden mezun oldum. evlilik hayalleri kurduğum kadın 22. yaşımda beni terk etti. 'tarih bölümünün ataması zor ya o puanı yapamazsın ayrıca doğu görevinde var kim gelecek hakkâri'ye' diyerek.
    işte bu söz öbekleri beni ateşleyen şeyler oldu. oturdum düşündüm. lcw'de tezgahtar olarak işe başladım. çok sağlam bir yerden yazılım öğrenmek için kursa yazıldım. şimdi ise meslekte 13. yılını deviren bir yazılımcıyım.
    amerika'ya taşındım çok güzel bir işim ve de eşim var.
    bana 'tarih bölümünün ataması zor ya o puanı yapamazsın' diyen kız ne mi yapıyor? karı koca becayiş yapma derdinde. siz siz olun savaşmaktan asla korkmayın denemekten vazgeçmeyin. hayat kısa ve kuşlar uçuyor maalesef.

  • yöntemini birkaç cümleyle sizlere iletmek istediğim dolandırıcı. maksat tuzağa düşen olmasın çünkü inandırıcı konuşup destekli sallıyordu.

    affedersiniz diyip beni çevirdi. yol falan soracak diye döndüm haliyle. böylece yaklaşık 10 dakikalık esaretim başladı. "ben havaalanında çalışıyorum. bize prim olarak parfüm veriyorlar. benzin problemim var, üstümde para yok. bunları satıp benzin almak istiyorum. inanır mısın çok komik fiyatlara satıyorum. zaten prim olduğu için bana bedava geliyor." tarzında yardıra yardıra konuşuyor. ve ağzı öyle laf yapıyor ki 2 saniyede 3 cümle falan kuruyordu. o arada poşetinden 2-3 tane parfümü çıkarıp gösterdi, hatta koluma falan sıktı. parfümlerin üzerinde duty free 39,99€ falan yazıyor. jelatinli melatinli, orijinal gibi görünmesi için her şey güzel ayarlanmış. üzerimde çok para olmadığını, bunları alamayacağımı söyledim. ne kadar olduğunu sordu üstümde daha fazlası olmasına rağmen yalandan 20 tl dedim. 2 saniye kadar sustu, düşündü. "tamam" dedi "acil ihtiyacım var, 20 tl ver senin olsun." zaten önyargılıydım ve bu noktada şüphe oluşmaya başladı, bahanelerle gitmeye çalıştım fakat daha da yapıştı. yanında bir de kadın parfümü de veririm dedi. şüphelerim iyice arttı. fakat bu süreçte sürekli konuşuyor, asla sakin kafayla düşünmenize fırsat vermiyor. baştan başlayıp benzin problemi, thy'de çalışıyorum vs. anlatıyor. adamın bu kadar yapışmasından iyice işkillenince almamaya karar vermiştim ki o anda cüzdanını çıkarıp "bak thy'de çalışıyorum, yalan söylemiyorum" diyip üzeri thy logolu, kendi resminin de olduğu bir kart gösterdi. işte o anda yalanını anladım çünkü thy kartlarının neye benzediğini biliyordum. çok kararlı bir şekilde almayacağımı söyleyip uzaklaştım.

    hikayede yakaladığım açıklar beni kandırılmaktan kurtardı:

    1- thy çalışanlarına prim verecekse eğer bunu para olarak verir; parfüm, deodorant, cüzdan gibi eşya olarak değil.
    2- thy kimliği diye gösterdiği kartın üzerinde beyaz fonda kocaman thy logosu, kartın ortasında fotoğraf vardı. thy id kartlarının dizaynı böyle değil. ayrıca hiçbir thy çalışanının o kartı cüzdanında taşıyacağını sanmıyorum.
    3- ağzı çok laf yapıyor. sürekli ben satıcı değilim diye belirtmesine rağmen pazarlamacı edasında olduğunu sezebiliyorsunuz.
    4- çok fazla konuştuğu için arada tutarsızlıklar yakalamanız mümkün. önce arkadaşım arabada bekliyor derken 1 dakika sonra sevgilim arabada bekliyor gibi ufak yalanlar vs.
    5- çok ısrarcı olması acil paraya sıkıştığını değil, dilencilik yaptığını hissettiriyor.
    6- iki adım ötede atm'ler olmasına rağmen para çekmek yerine elindekileri satmaya çalışıyor. (ayrıca parfümleri hep yanında mı taşıyor?)

    özetle 5 liralık sahte parfümleri duty free'den alınma orijinal parfüm diyerek 20-30-50 lira gibi fiyatlara (neyi gözden çıkardıysanız artık) satmaya çalışanlar var. yeni türemişler sanırım. dikkatli olmanızda fayda var.

    edit: oha lan bir iyilik yapalım dedik ne ergenliğimiz kalmış ne mağara adamlığımız! hayır sanki bizim milletimiz değil telefonla kandırılıp tüm parasını çekip çöp konteynırlarının yanına bırakan? ama benim hatam, ekşi'deki küllyutmaz yazarların böyle şeylere ihtiyacı yoktur onu unutmuşum. neyse en azından okurlara bir faydamız olsun. 1 kişiyi bile uyandırabildiysem ne mutlu bana.

    ha bu arada gelen mesajlara göre, kısa zaman önce bu numaraya inanıp alanlar da olmuş. o yüzden iyi ki yazmışım bu entry'yi.

    ekstra not: almadım parfümü. valla lan :)

  • balkonda gündüz vakti uzanmış film izliyorum, hangi film hatırlamıyorum; derken bir sahne geliyor, etraf karanlık, karakterle göz göze geliyorum, "hmm korkuyu, çaresizliği çok güzel yansıtmışlar" diye düşünüyorum ki göz göze geldiğim kişinin filmden bir karakter değil, ekrandaki yansımasına mal mal bakan ben olduğumu anlıyorum. allah belamı versin.

  • insanlar eğlenmeye hasret. insanlar gülmeye hasret. bu ülkede güzel şeyler de oluyor.

    doya doya eğlenin ağrılı kardeşlerimiz.

    debe editi: şu gencecik yaşımızda gezip eğlenmek varken sinir ve stresle boğuşuyoruz.