hesabın var mı? giriş yap

  • şıracı ile bozacı osmanlı zamanlarının bilinen iki keyif üreticisi ve satıcısıdır. o zamanlardaki toplumsal ikiyüzlülüğün örnek mekanlarıdır. sözde içki yasaktır ama yönetim bilerek şıracıya da bozacıya da göz yummuştur. bunlardaki alkol oranları zaman zaman değişse de bugünkü içki düzeylerine yakın içecekler satılırdı. soran olursa da adı şıra ya da bozaydı...

    şıranın şarapla akrabalığı gibi bozanın da birayla akrabalığı vardı. yoksa osmanlıdaki bozacı ve şıracı yasaklamaları neden olsun? ya da bu ünlü atasözümüz.

    bu deyiş, ikisinin de benzeri bir kaynağa dayandığını, keyif verici maddeler üreten ve satanlar olduğunu, bu nedenle de birinin, diğeri lehine şahitliğinin çok da güvenilir olamayacağını anlatan bir söz öbeğidir.

    unutulmasın ki, en eski dillerdeki boza ve bira karşılıkları aynı anlama gelirmiş. zaten bilinir ki hem kadim anadolu uygarlıklarında hem de mısır'da bira denilen içecek şimdikine göre epeyi kalınca bir şeymiş, neredeyse boza kalınlığında, hatta boza gibi, yani aslında boza.

    kaynak olarak efes pilsen'nin sponsorluğunda, tarih vakfı tarafından hazırlanmış bira tarihi kitabına göz atılabilir.

  • gece gece kan beynime sıçradı, olay nedir kim haklıdır bilmiyorum ama 7-8 polisin arasındaki kadına sürtünmek nedir yahu nasıl bir hayvanlıktir nasıl bi acizliktir. ne oldu tatmin mi oldun... nasıl bi kafa var amaç ne sürtünurken... ilkel herif, adi, aşağılık...

  • kremlin sarayı'nda öğrenilen ingilizce ile girilmesi sanırım pek akıllıca olmayacak sınavdır.
    buckingham sarayı olsa neyse..

  • abdülkerim: aynı şeyleri söylüyoruz. niye birbirimize bağırıyoruz ki???

    sdfsdlkhfkjsdfhks

  • 31 ağustos 2021 tarihinde mersin sayapark avm mediamarkt mağazasına oled tv bakmaya gittim. televizyonları incelerken, satış danışmanı arkadaş yardımcı olmak adına ilgilendiğim bir model ya da marka olup olmadığını sordu. ben de 12-15 bin tl civarı bütçem olduğunu bu aralıkta lg ya da philips markalarının modellerini düşünebileceğimi söyledim.

    satış danışmanı, philips'in oled805 modelinde indirim olduğunu, düşünürsem biraz daha düşebileceklerini söyledi. verebilecekleri en iyi fiyatı sordum. satış takım lideri ile konuşup bana en son 12k'ya düşebileceklerini bildirdi. internette yaptığım ufak fiyat araştırması ile internetteki fiyatların da 12k bandında olduğunu gördüm ve 11.5k'ya düşebilirseniz cihazı alacağımı söyledim.

    ema üzerinden mail atıp fiyat onayı almaları gerektiği ve dönüşün 1 saate kadar olacağı söylendi. fiyata onay gelirse aramaları için telefon numaramı bırakıp çıktım. 30 dakika sonra telefon ile arandım. fiyata onay geldiği söylendi, satın alma işlemi için mağazaya geri gittim.

    çocuğumun yaşı ufak olmasından dolayı ekran koruyucu ve 1+3 yıl cihaz koruma paketi ile beraber 14.407 tl ödemeyi kk ile yaptım.

    görsel

    sıfır kapalı kutu cihazın kahramanmaraş mediamarkt mağazasında olduğu ve teslimatın 7-10 gün süreceği söylendi. benim için problem olmadığını yeter ki söylendiği gibi sıfır kapalı kutu, sağlam bir şekilde gelmesini söyledim ve mağazadan ayrıldım.

    aradan 10 gün geçtikten sonra, telefon ile bilgilendirilme yapılmadığı için mağazaya gidip ürünün durumunu sordum. 13 eylül pazartesi günü mersin'e geleceği ürünün şu anda hatay'da olduğu ve direkt olarak gelmediği söylendi. bu aşamada şüphe duymaya başladım.

    13 eylül pazartesi günü söylendiği gibi ürün geldi ve kurulum için philips teknik servis ile 17:00'a sözleştik. buradan sonra olaylar başlıyor.

    sıfır kapalı kutu olarak geleceği söylenen cihazın kutusu daha önceden açılıp, bantlanmış olduğunu gördüm. teknik servisteki çalışanlara neden böyle yapıldığını sorduğumda, cihazı kendileri açıp müşteriye getirmeden önce teknik serviste kontrol ettiklerini söylediler. ben de bu şekilde ürünü kabul etmeyeceğimi söyleyip, mağazada ürünü satan satış danışmanını aradım. o da aynı şekilde ürünün kontrol amaçlı açıldığını sıfır olduğunu söyledi. teşhir olup olmadığını nasıl ispat edeceksiniz diye sorduğumda; teknik serviste çalışan kişi çalışma saatine bakabileceklerini söyledi.

    tv kurulup açıldıktan sonra çalışma saatine baktırdım. ev modunda 1 saat çalışan cihaz, mağaza modunda tam 1366 saat çalıştırılmış olarak göründü!

    görsel

    ürünün teşhir olduğunu ve kabul etmediğimi söyledim. o sırada kurulumu yapan kişi mediamarkt'ı aradı ve durumu izah etti. bana sıfır kapalı kutu cihaz geleceğini söyleyen kişi telefonda teknik servis çalışanına utanmadan ürünün sıfır olduğu konusunda ikna etmesini istedi.
    bunun üzerine hemen mağazaya geleceğimi söyledim.

    15 dakika sonra mağazaya gittiğimde bana ürünü satan kişinin izne ayrıldığı söylendi :) ve satış takım lideri görüşebileceğim bildirildi. yaşanan bu durumdan dolayı çok mahçup olduklarını ve ne gerekiyorsa yapmaya hazır olduklarını söylediler.

    satın almış olduğum ürünün söylendiği gibi kapalı kutusunda tarafıma teslim edilmesini talep ettim, fakat türkiye'de hiçbir mağazada bulunmadığını, kahramanmaraş'taki mağazanın da kendilerine bu ürünün sıfır olduğunu belirterek gönderdiklerini söylediler. düşünürsem aynı markanın bir alt modelini aynı fiyattan yardımcı olabileceklerini de eklediler, kabul etmedim ve konu hakkında tutanak tutulmasını ve paramın iadesini talep ettim.

    görsel
    görsel

    sonuç, 13 gün boyunca sıfır kapalı kutu olarak geleceğini sandığım teşhir ürünü bekleyip, üstüne kk limitini doldurmuş oldum. tv fiyatlarına gelen zam da cabası olarak kaldı.

    kurumsal firma deyip güvenerek alış veriş yaptık ve mağdur olduk.

    düzeltme: öncelikle geçmiş olsun dileklerini ileten tüm arkadaşlara teşekkür ederim, bu yönde birçok mesaj aldım. konu hakkında genel müdürlükten arandım. özür dileklerini ilettiler, konunun detaylıca incelenip, personeller hakkında soruşturma açılacağı bilgisi verildi. mağduriyetin giderilmesi adına ise, tarafımca teklif edilen cüzi bir fark ile aynı markanın bir üst modelini gönderebileceklerini söylediler.
    süreç hakkında telefon ile genel müdürlükten bilgilendirme yapılıyor. yeni televizyonun tesliminden sonra tekrar düzeltme yapacağım.

  • dünyada bir milyardan fazla türk olsaydı muhtemelen çirkinliğin tanımını değiştirirdik! hepi topu 70 milyonla çok iddialı işler çıkarabiliyoruz.

    yazarın notu: ne kadar ırkçı ve ayrımcı bir başlık lan bu! sözlükteki hindistanlı arkadaşları klavye başına çağırıyorum.

  • uzun bir zaman minimalizmi araştırdıktan sonra hazırlamaya karar verdiğim cüzdan dostu rehber.

    1. başlangıç. şimdiden çok fazla eşyanız olduğunu kabul edin. burası başlangıç noktası.

    2. sevdiğiniz renkleri tespit edin ve yazın. bu rehberde her şey yazılı olmalı. size yakıştığını düşündüğünüz renkleri yazın ve o renklere sadık kalın. tabii ki arada farklı renkler olmalı ama ilk aşamada değil. eğer size yakışan renkleri bilmiyorsanız ya da çok fazla giyimle uğraşmak istemiyorsanız neutral colors denilen, nötr renklere gidin. alacağınız her kıyafetin nötr renklerde olması durumunda, dolabınızdan rastgele çekip giyeceğiniz kıyafetlerin birbirine uyuyor olma ihtimali %90 filan. nötr renkler sizin abartısız ve modern-şık olmanızı sağlar.

    3. “bir tane” olması düşüncesiyle barışın. sadece bir tane siyah elbisenizin olması düşüncesiyle barışın. çoğu zaman daha fazlasına ihtiyaç duymayacaksınız, sadece öyle hissedeceksiniz. bu öğrendiğiniz bir şey, unutun. bir tane yeter. var olması yeter.

    4. bir tane’den sıkılmaya başlarsanız, bu sıkılma durumu “bir daha asla takmayacağım/giymeyeceğim” haline gelene kadar yenisini almayın.

    5. eski kıyafetlerinizi verin/bağışlayın/çok kötüyse atın. dolabınızın önüne oturun ve çok sevmenize rağmen son 1 senedir giymediğiniz tüm kıyafetleri çıkartın. son bir senedir giymediğiniz kıyafetlerin olması demek, 1 senedir ihtiyaç duymadığınız kıyafetler demek. 4 mevsim geçmiş olmasına rağmen ihtiyaç duymamışsanız, bağışlayın.

    6. geri kalan kıyafetlerinizi birer birer elinize alın. her seferinde tek bir kıyafet. o kıyafetle şu şekilde bir bağlantı kurun: “ben bu kıyafeti giymeyi seviyor muyum? bu kıyafet bana mutluluk veriyor mu? bu kıyafeti giydiğimde kendimi mutlu hissediyor muyum?” hissetmiyorsanız, mutlu etmiyorsa, bağışlayın.

    7. evde giymek için ayırdığınız kıyafetlere sıra geldi. bir x kıyafeti size mutluluk vermesine rağmen dışarıda giyilemeyecek hale geldiyse (rengi solmuş, bir yeri yırtılmış vs), evde giymek için kendinize ayırın. ama sevmiyorsanız, sadece giymiş olmak için giyecekseniz: bağışlayın.

    8. bu süreci her sene en az 2 mevsim değişikliğinde yapın. gardrobunuzdaki tüm kıyafetleri, neyin ne olduğunu, neyin neyle yakıştığını bilin.

    9. bir şeye ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsunuz. mesela bir gömlek ihtiyacınız oldu. dolabınızın karşına geçin ve kaç tane gömleğiniz olduğunu, hangisini hangi durumda giyip hangi durumda giyemediğinizi düşünün. kendinize bir gömleği ya da başka bir eşyayı almak için mazaret uydurmayın, gerçekçi olun. “alacağım çünkü ihtiyacım var.”

    10. bir kıyafeti almadan önce, onu neyle giyebileceğinizi mutlaka düşünün. çok beğenmiş olmanıza rağmen, bir x kıyafetini almak size uzun vadede bir y ve z kıyafetini aldıracaksa, almayın. tüketiminiz, ihtiyacınızı gidermeli. size yeni ihtiyaçlar çıkartacak tüketimi bırakın.

    11. bir kıyafeti almadan önce kendinize düşünmek için bir dakikalık bir süre verin. bunu gerçekten istiyor muyum? buna gerçekten ihtiyacım var mı? bunu neyle giyebilirim?

    12. nötr ve minimal kıyafetler seçmeniz durumunda zaten neyle giyebilirim sorununuz ortadan kalkmış olacaktır.

    13. online alışveriş yapmayı çok seviyorsanız, bu durumun bazen ne kadar uzun bir sürece dönüştüğünü biliyorsunuzdur: bir şey al, gelsin, bedeni olmasın, değiştir, banka iadeyi yapsın. bu süreç ideal bir süreç değil. minimal değil. mağazada deneyin, sırada beklemeden gidip size olan bedeni internet mağazasından alın. alışveriş sürecinizi (alım sürecinizi) uzatacak olan bir şey bu. uzun vadede alışveriş deneyiminizin süresini uzattığı için size daha fazla mutluluk verecek.

    14. yine de online alışveriş size mutluluk veriyorsa, alışverişin satın alma kısmına değil araştırma ve gezinme kısmına odaklanın. öncelikle tüm alışveriş sitelerindeki indirim ve kampanya üyeliklerinizi sınırlandırın. size %30 indirim fırsatı mailleri gelmeye devam ettikçe, sizin o siteye girip alışveriş yapma ve para harcama ihtimaliniz artacak. kitap siteleri de dahil olmak üzere, üyeliklerinizi bitirin.

    15. üzerinize tam olarak olmayan hiçbir kıyafeti almayın ya da saklamayın. bilhassa internetten aldığınız ve üzerinize tam olmayan kıyafetleri sıklıkla giyme ihtimaliniz neredeyse hiç yok. bir kere, maksimum iki kere giyeceksiniz. aldığınız kıyafetleri çok çok sevmediğiniz müddetçe terziye gidip bir yerlerini daralttırmayacaksınız. bununla uğraşmayın.

    16. çok fazla para verdiğiniz bir ürünü, gerçekten bulunması çok zor bir şey değilse, tadilata göndermeyin. o kadar para verecekseniz üzerinize tam uyanını bulun, bulamadıysanız çok zor durumda değilseniz (aciliyet vs) almayın. üzerinde oynanmış kıyafetlere karşı bir önyargınız olsun. düzelttiririm ben bunu diye aldığınız çoğu şeyi aldıktan sonra düzelttirmek size külfet gelecek. uğraşmayın.

    17. kendinize bir alışveriş/harcama/tüketim sınırı koyun ve o sınıra sadık kalın. her ay ekstrenizin bir çıktısını alın ve yaptığınız alışverişleri tek tek düşünün. gerçekten ihtiyacınız olanların yanına bir işaret koyun. geçmişe dönük olarak kendinizi sorgulayın. o x harcaması gerçekten gerekli miydi? ne kadarı gerekliydi? tasarruf yapılabilir miydi?

    18. kaliteyi, çokluğa tercih edin. bir tane alıyorsanız en iyisini alın ve onu uzun süre giymekten çekinmeyin. kalitesiz ama çok aldığınız kıyafetler sizi daha çok harcama yapmaya yöneltecektir (renklerin çabuk solması, biçimin çabuk değişmesi vs). lcw’den 50 liraya aldığınız düz siyah pantolon hemen solup giyilmez olduğunda sağlam bir levis pantolona 180 lira vermek sizin için çok büyük masraf kalemi olmayacaktır.

    19. indirimlere kanmayın. indirimler sıklıkla size ihtiyacınız olmayan eşyaları aldırır. ihtiyacınız olsa zaten ihtiyaç duyduğunuz an gidip alırsınız. indirimler daha çok sürekli giydiğiniz ve giyeceğinizden emin olduğunuz eşyalar içindir: beyaz gömlek, düz siyah pantolon vs gibi. klasikler için.

    20. kıyafetin insanlar üzerinde ne kadar etkili bir izlenim bıraktığını tekrardan konuşmak yersiz. ancak önemli noktayı kaçırmamak lazım: temiz giyinin. temiz ve düzgün kıyafetler içerisinde olmak önemli. her zaman için üzerinizde olan şey karakteriniz olmalı, kıyafetlerin sizin adınıza konuşmasına çok müsaade etmeyin.

    21. mağazalardan eli boş çıkmayı alışkanlık haline getirin. saatler bile olsa geçirdiğiniz mağazadan eliniz boş çıkmak ayıp bir şey değil. “o kadar baktık alalım bari” demeyin, almayın. mağazalardan ve online alışveriş yaparken internet sitelerinden bir şey almadan çıkmak konusunda irade sahibi olun.

    22. mağaza çalışanlarının size yardımcı olduğu zamanlarda da gönlü olsun diye almaya yönelmeyin. “o kadar uğraştırdık adamı” diye düşünmeyin. siz işte nasıl yoruluyorsanız, o da yoruluyor ve yorulacak da. sizin ona minnet duymanızı sağladığını her zaman fark edin. bu konuda robert cialdini’nin iknanın psikolojisi isminde bir kitabı var. bu kitabı okuyabilirsiniz (günlük hayatta pazarlamacılar ve psikologlar tarafından nasıl kandırıldığımızı görmek için).

    23. aldığınız şeyin bir benzerinin sizde olup olmadığını iyi düşünün.

    24. çok farklı kıyafetler ya da eşyalar almak size farklılık oluşturması açısından iyi hissettirebilir ancak bir süre sonra o şeyi bir anda sevmemeye başlama ihtimaliniz de çok yüksek. gelecekte fotoğraflarınıza baktığınız zaman üzerinde olmasından hoşlanmayacağınız şeyleri almayın. o yüzden her zaman için klasikler iyidir. bir şeyi almadan önce uzun süreli kullanım sonucunda onu hala seviyor olup olmayacağınızı düşünün.

    25. aldığınız şeyleri çok amaçlı olarak kullanmaya çalışın, her tüketimi bir üretim malzemesine dönüştürmeye çalışın. sürekli kitap alma hastalığınız mı var: kitap blogu tutun mesela. size ait bir şeyler yapmaya çalışmanıza yardımı dokunsun.

    şimdilik bu kadar.

  • trabzonlu ali sait yılmaz, yaklaşık 20 yıldır yenimahalle incirlik camii yaşatma derneği başkanlığı yapıyor.

    her milli bayramda camiye türk bayrağı astıklarını söyleyen yılmaz, 29 ağustos akşamı zafer bayramı için cami duvarına atatürk posteri de astı. ama 30 ağustos sabahı yılmaz'a müftülükten “o resmi kaldırın” telefonu geldi.

    iki kez arandığını anlatan yılmaz, “indirmiyorum” dedi, 30 ağustos boyunca bayrak ve atatürk posteri cami duvarında asılı kaldı. yılmaz, olayı şöyle aktardı:

    “atatürk bayrağımız bugüne kadar yoktu. bir arkadaşımdan 30 ağustos için ödünç aldım. 30 ağustos'ta önce cami imamını aramışlar. sonra ben il müftülüğü'nün telefonundan arandım. müdür olduğunu söyleyen kişi ‘o resmi kaldır' dedi. ‘hangi resmi?' diye sordum. atatürk denilmedi, ismini dahi söylemediler. ben de ‘kaldırmam' dedim. saat 19.00 gibi trabzon müftü yardımcısı olduğunu söyleyen bir kişi, özel cep telefonundan aradı. ‘o resmi kaldırın. bayrak dursun orada. yola asın o resmi de' dedi. ‘neden?' diye sordum. ‘bayrak bizim simgemiz' dedi. ‘atatürk bizim kurtarıcımız, cumhuriyet'in kurtarıcısı' dedim. bana ‘terbiyesizlik yapma' dedi.”

    kaynak~