hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • ülkemizde günümüz müziğini nasıl buluyorsunuz?

    "her şey bambaşka ve pırıl pırıl olabilirdi. hayatımız, sanatımız, ilişkilerimiz, sokaklarımız, doğamız, sahillerimiz, eğitim sistemimiz, siyasetimiz, maalesef giderek bir batağa saplandı. oysa yüz yıl önce geleceğin ufkuna bir gökkuşağı çizilmişti. gerilemeyi ilerleme diye topluma zerk eden zihniyet, türlü karalamalarla gerçekleri ekseninden kaydırarak, kendi ufukları kadar bir gelecek çizmeye başladılar. güzellikler karartıldığı için, insanlar yetinmeyi öğrendi. o yüzden bazı istisnalar dışında, artık bütün kavramlar sahtedir. bu kıyamet ortamında mucizevi bir şekilde yetişen aydınlık fikirli insanlar ve onların çağdaş eserleri, çölde açan çiçekler gibi."

    (2017 yılı son röportajından)

  • üst edit: başlık sahibinden sonra @2'de kaçmış. kaynak bu

    bir zahmet bana özelden sallamayın ne başlığı açan benim ne de kaynağı veren. ben 3. entry'i girmiş bir garip yazarım. herkes kaçınca ihale bana kalmış oldu sadece*

    ----

    almanya battı, türkiye cennet, her şey mükemmel diyen almancıların almanya vatandaşlığını seçmesiyle sonuçlanacak yasaklamadır.

    edit: başlık sahibi kaçmış. verilen yeni kaynakta çocuklar için, yani yeni nesil için geçerli olacağı yazıyor.

    o halde entry'i " almanya battı, türkiye cennet, her şey mükemmel diyen almancıların çocuklarına almanya vatandaşlığını seçtirtmesiyle sonuçlanacak" olarak güncelleyebilirim.

  • 300tl lik evini üniversite öğrencilerine 1000tl ye kiraya veren bir akrabamın desteklediği iddia. adam haklı bi yerde öğrenciler olmasa bu ahlaksızlığı yapamayacaktı.

  • istanbulun bir yakasından bir yakasına geçilmesi son derece önem teşkil eden bir durum vardır. karşıya iskele son vapuruyla gidilicek ve karşıdaki tren'e binilip memlekete gidilicektir. kazara kacırırsak vapur'u aynı zamanda treni, istanbul bankları beni beklemektedir uyumak için. koşu başlamıştır, son 400 e girilince hız artmıştır.. uzaktan vapur görülmüştür, hafif ayrıktır. yeni kalkmıştır denilip hız yükseltilir, iskeleden içeri girilir, bileti mileti sittir edip turnikenin üzerinden atlanılır herkesin şaşkın bakışlarının altında. kapı acılır koşulur koşulurrrr ve karsıda yarım metre ayrılmış yeni kalkmış vapura carl lewis misali uzun atlama yapılır ve haliyle yere yapışılır yüzünde mutlu ve son dakika golu atıp sakatlanan gururlu futbolcu gülümsemesi vardır. lakin herkes size gülmektedir, onlara derdinizi anlatırsınız ama gülme daha da artar ve beni yıkan, şebek yapan o cümle gelir

    yolcunun biri : biz daha henüz iskeleye yeni yaklaşıyorduk.!!

  • insanlar dertleriyle başetmek için "kader" diyebilirler, "alın yazısı" diyebilirler, "fıtrat" diyebilirler.

    devlet bunları diyemez. tüm sorumluluğu görünmeyen bir varlığa yıkmak için onca yetkiye ve paraya gerek yok zaten. devletin lugatında çözüm, yardım, sorumluluk, önlem, adalet olur, kader veya fıtrat olmaz.

  • ortalıkta bırakılan telefon anne tarafından karıştırılmış ve bi arkadaşla yapılan muhabbetteki bolca amklar dikkat çekmiştir. anne dayanamayıp amk ne demek diye sorunca aklıma gelen ilk cevap. acayip merak ettim.

    ertesi gün annenin mesaji beni iptal eder.

    -nerdesin amk?

  • başladınız yine izledim , akşam izlerim bilmem ne. bize ne ulan ne zaman izleyeceğinizden. dizinin konusu ne , oyuncular kim vs onlardan bahsetsene.

  • şuna itiraz eden polisin zekası olsa, "ulan ben kimlik göstermeden polisim diyerek geçebiliyor olsam, bunu herkes yapabilir, böyle saçmalık mı olur" diye düşünür. kimlik göstermenin ayıp bir şey değil aksine toplum güvenliği için şart olduğunu bilir..

    eğer altında başka bir olay yoksa, bu şekliyle polis şunu istemiş oluyor, "sivil de olsam, üniformalı da fark etmez, ben polisim diyorsam inanmak zorundasın! neden bilmiyorum ama inanmak zorundasın işte?!".

    ne bu şimdi?!

  • istanbul`da yasiyorum;

    - her gun istanbul`un pis havasini kokluyorum
    - stresini cekiyorum
    - sigara ve alkol kullaniyorum

    dusunecegim son sey tahta kasigi elde yikamak olur, tesekkurler. elimden gelse halilari da bulasik makinasina sokar yikarim.

    debe editi: (bkz: #56975655)

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.

  • görüntüdeki tüp oksijen (o2) tüpü değil, azot(n2) tüpüdür. sanayide gaz altı kaynağında koruyucu gaz olarak kullanılır, ayrıca elektrik-elektronik sistemlerinin bulunduğu su ile söndürme yapılamayacak alanlarda söndürücü(boğucu) gaz olarak da kullanılır.

    tüpü taşıyan kişiler çelikçi/kaynakçı büyük ihtimalle kıyafetlerinden belli. azot gazının yangın söndürmede de kullanıldığını biliyorlar muhtemelen ancak açık havada işe yaramayacağını kestirememişler. eğer o tüp oksijen ile dolu olsaydı manzara çok daha şenlikli olurdu kesinlikle.

    kaldığınız yerden dalga geçmeye devam edebilirsiniz.