ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
şaşıfelek çıkmazı
-
ortaokul ve lise yıllarımda, tekrar bölümlerini izlediğim dizi.
dizi olmadık zamanlarda karşıma çıktığından dolayı, diziyi büyük bir stres içinde izlediğimi dün gibi hatırlıyorum. dizinin okul zamanında ekrana çıkmaması ve dizi ekrandayken evde kimsenin olmaması için dua ederdim. çünkü dizi, babamın sevmediği türden ilişkilere ve diyaloglara sahipti. babam zaten, okuduğum kitaplara karşı da büyük bir önyargı ile yaklaşır, yoldan çıkıp da aysel gibi bi kadına dönüşmemem için çaba gösterirdi. ben ise cesur’un benim sevgilim olması için, bursa’dan istanbul’a koşup, tüm varlığımı onun varlığına armağan edecek hislerle dolup taşardım.
dizi o kadar içten, o kadar bizdendi ki; şaşıfelek çıkmazı’na gidiversem, inci çayı ocağa koyup, sebahat çekirdekle koşuverecek gibiydi. cesur denilen maymunu, tırnaklarımı kemirerek izler, “allam nolur bu çocuğu kimse sevmesin de, bana kalsın” diye, okuyup üfledikten sonra, 3 kez öperek, yüreğimin en tenha yerine kaldırırdım.
yıllar sonra, başkalarının da bu diziden haberdar olduğunu öğrenince, çok şaşırmıştım. daha sonra, öss stresiydi, üniversitesiydi derken ben hayattan koptum. dizi noldu, feru kimlere vuruldu, cesur kaç kez aşık oldu, inci’nin bacakları gerçekten güzel miydi öğrenemedim. şimdi almanca’dan, işten, çocuktan, hayat telaşından fırsat buldukça, internetten diziyi açar, gözlerim dolu dolu çocukluğumun, gençliğimin arka sokaklarında aysel ile çekirdek çitler, eşime dönerek, “biliyor musun schatz, eski türkiye, siz almanlar’ın düşündüğü gibi bir yer değildi” derim.
binali yıldırım'dan uzay araştırmaları müjdesi
-
yerli otomobil satışlarının hızla devam ettiği şu günlerde sevindirmiştir.
sanırım yerli otomobili atlayıp direkt yerli mekik işine girecekler.
anderson talisca
-
"hiç unutmuyorum bir keresinde yine frikik oldu. quaresma yanıma geldi "abi ne yapıyoruz?" dedi. "ne yapıyoruzu var mı ricardo sen git sevinmeye başla ben geliyorum" dedim."
- anderson talisca
anneanne evindeki 30 kiloluk beton yorgan
-
garip şekilde hoşlandığım yorgandır. ağır olsun, sıcak olsun hatta bir de kundak olayım oh mis.
galatasaray'ın bağış kampanyası başlatması
-
herhangi bir futbol kulübüne bağış yapan geri zekalının önde gidenidir. net.
2 milyon liranın aylık faizinin 45 bin lira olması
-
bu dahiyane fikir gecen sene bi arkadaşımın da aklına geldi. 1 milyon ty'ye evini satılığa çıkardı. ayda 3 bin tl kira alacağıma vadeli hesaba yatırıp ayda 18 bin tl alırım dedi.
sonuç: evin fiyatı şu an 2.4 milyon tl oldu. arkadaşın parası ise 1 milyon 216 bin tl!
yanı artık sattığı evin anca yarısını alabiliyor!
edit: o evi 2.4 milyona satamaz, fiyatlar balon minvalinde milyorlarca mesaj geldi. arkadaşlar piyasanın 1 milyon altına yani 1.4 milyona satılsa bile arkadaşın yaklaşık 200 bin tl zararı var. bizler 200 bin tl için yaklaşık 12 ay (hatta asgari ücretliler 24 ay) işe gitmek zorunda olan insanlarız !
6.000.000 hdp seçmeni olması
-
yok kardeş 3 kişi 5 kişi değil. 6.000.000 kişi. düşünün ki 18 yaş altı çocuklar, oy kullanmamış kişiler, yaşlılar falan yok. öyle boş yere horozlanmayalım. makul olalım. rasyonel seçimler yapalım.
12.000.000 chp seçmenini saymıyorum bile.
danimarka 5.605.836
kırgızistan 5.551.900
finlandiya 5.497.302
slovakya 5.424.058
singapur 5.310.000
türkmenistan 5.240.000
norveç 5.214.890
lübnan 4.822.000
kosta rika 4.667.096
orta afrika cumhuriyeti 4.616.000
irlanda 4.585.400
gürcistan[8] 4.483.800
yeni zelanda 4.472.390
kongo cumhuriyeti 4.448.000
filistin 4.420.549
liberya 4.294.000
hırvatistan 4.290.612
bosna-hersek 3.839.737
...
edit : ne demek istiyorum? bu insanlar 'varlar'. havuz medyası istediği kadar yokmuş gibi davransın varlar. ve birkaç kişi değiller. sevelim ya da sevmeyelim. seçimleri doğru olsun, yanlış olsun, seçimleri bize zarar versin ya da vermesin, yok edilemeyecek, ortadan kaybolmayacak, hatta sayıları artacak milyonlarca insan var.
türkiye'de 20 milyona yakın muhalif seçmen var. hiçbir zaman ortadan kaybolmayacak bu insanlar. bu ne demek?
çatışma kültürü sürdürülemez. uzlaşı şart. bir seçim değil. mecburiyet. uzlaşmak zorundayız.
bu ülke eğer çatışmayı devam ettirmek istiyorsa, hınçla, öfkeyle yönetilmek istiyorsa, kaynaklarını hızla tüketecek. iktidarı yönetenlerden bahsetmiyorum. bizzat halkımız rasyonel davranmalı, kamplaştırma niyetinde olan insanlara mesafe koymalı.
chp: 12.000.000 kişi, 12.000.000 müşteri, ekonomiyi çeviren, örgütsüz, plansız 12.000.000 insan. bu demek değil ki yoklar. varlar kardeşim. seslerini duyuramadıklarına bakmayın. çocukları duyurur, torunları duyurur ama eninde sonunda varlıklarını farkedersiniz.
ve siz bu insanları zorla örgütlü olmaya itiyorsunuz. inanın bana nasıl dindarlar zamanında bir yere itildiyse, bu insanlar da karşınıza çok daha örgütlü ve hırsla çıkacaklar. siz akıllı davranın. ülkemizin kaynaklarını, insan kaynağını, gençlerimizi boş kavgalar için harcamayalım.
daha farklı bir çatı kuralım. yeniden biz olmanın bir yolunu bulalım.
edit 2 : değerli arkadaşlar hala algı operasyonu falan diyorsunuz. ysk sonuçları ortada. 6.000.000 hdp seçmeni yok mu? manyak mısınız nesiniz? gerçek bu. işine gelse de bu gelmese de bu. ne yapayım? dünyanın gerçeklerini mi değiştireyim? var olanı yok mu edeyim. iyi alıştınız.
gerçeği değiştirmek istiyorsan önce onu kabul edeceksin.
evden eve nakliyat firmalarının logosundaki dünya
para verilip üstüne bir de dert sahibi eden şeyler
-
ferrari
10000 bakimi 10000 usd
km basina 1 usd yakit vergi kasko haric
heryere girmiyo
alti surtuyo
cok yakiyo
iyi ki almamisim
458 italia ya binecegime 413 aydınlıkevlere binerim daha iyi
anadolu tat 1071
-
allah bunların belasını versin. kadıköyde paket servis çalışan pideci dükkanım var. bunların sahibi olan çocuklar siparişe giden kuryeme çevreyoluna çıkan yolda silahlı saldırıda bulunmuşlar. çocuk allahtan yaşıyor. bana yüklü bir miktar sus payı vermelerine rağmen vicdanım el vermiyor şikayet edeceğim. hem de şimdi üstümü giyip savcılığa gidi
akpliyim demeden akp'li olduğunu anlatmak
-
akpliyim.
(okuduğumu anlayamamışımdır)