hesabın var mı? giriş yap

  • massachusetts general hospital tarafından, fareler üzerinde yapılan çalışmayla ortaya koyulan etki. yapılan çalışmalarda uykunun, koroner arter hastalığını önleyici bir etkisi olduğunu tespit etmişler.

    uykunun, enflamatuar hücrelerin kemik iliğindeki üretimi ve kan damarlarının sağlığını düzenlemeye yardımcı olduğunu ve bunun tersine, uykudaki bozulmanın, enflamatuar hücre üretiminin kontrolünü bozduğunu, daha fazla iltihaplanma ve daha fazla kalp hastalığına yol açtığını keşfetmişler. ayrıca, beyindeki uyanıklığı kontrol ettiği bilinen bir hormonun kemik iliğindeki süreçleri nasıl kontrol ettiğini ve kardiyovasküler hastalıklara karşı nasıl koruduğunu belirlediklerini ifade etmişler.

    yetersiz uykuda aterosklerozun nasıl arttığını araştırmak için, genetik olarak, gürültü ya da rahatsızlıktan dolayı sürekli uyanmakta olan birinin deneyimine benzer şekilde, uykularını tekrarlayan kesintiler için ateroslseroz geliştirmek üzere programlanmış fareler üzerinde deney yapmışlar. normalde uyumaya izin verilen aynı suştan hayvanlara kıyasla, kilo aldırmayan farelerde kolesterol düzeyleri veya glukoz toleransında herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen, uykuda parçalanmaya maruz kalanlar daha büyük arteriyel plaklar geliştirmiş ve daha yüksek monosit ve nötrofil seviyeleri gözlenmiş.

    diğer deneyler, uykudan mahrum farelerin, beyaz kan hücrelerine yol açan kök hücrelerindeki kemik iliklerinde üretimde yaklaşık iki kat artış olduğu ortaya çıkmış. beyin yapısında üretilen, hipotalamus adı verilen ve uykunun düzenlenmesinde rol oynadığı bilinen hormonun, beyaz kan hücresi üretimini kontrol etmede beklenmeyen bir rol oynadığı bulunmuş. normalde hayvanlar ve insanlarda uyanıkken yüksek seviyelerde üretilirken, uykusuz farelerde hipokretin seviyeleri önemli ölçüde azaldığı görülmüş.

    https://www.sciencedaily.com/…9/02/190213132317.htm

  • twitter'da görüntüleri paylaşan arkadaşın gönderisi altına haber muhabirlerinin "ben bilmemkim, görüntüyü paylaşabilir miyim?" diye izin istemesi ve bu muhabirlerin yabancı olması; öte yandan türk medyasının izin almadan-sormadan görüntüleri kafalarına göre alıp paylaşması daha trajikomik.

    yabancı abi, medeniyetin gözünü seveyim.
    kaza için: çok geçmiş olsun.

  • tabiki korkusuz korkak. hala çözemedim hangi kafanın ürünü olduğunu. senaryodan oyuncu kadrosuna, mekanlarından felsefesine kadar, her şeyiyle bir sır küpü. izledikçe gülüyorum.

    ustalara saygı kuşağı babında bir sahneyi yazayım.

    mülayim, işe gitmek için evden çıkmıştır ve sokakta yürümektedir. karşıdan ise bir adam gelir.

    - merhaba mülayim abi.
    + merhaba canım. bu herifi de hiç sevmem.

  • bir çevirmen olarak şunu söyleyebilirim, ingilizceye çevrilen metinde bir yanlışlık olduğunu düşünmüyorum çünkü bu tarz bir metnin önceden belli olduğu konuşmalarda, metin böylesi yerlere mevcut çevrili vaziyette gider ki zaten okuyan kişinin takilmadigindan da bunu anlayabilirsiniz, simultane çeviri böylesi akıcı olmaz.

    en akla yatkın açıklama, türkçe açıklama türk insanının algısını değiştirmek maksatlı hazırlandı, ingilizce metin ise abd'ye aslında söylemek istedikleri/söyleyebilecekleriydi.

    edit: genel çeşitli yanlış algılardan dolayı ekleme yapma ihtiyacı hissettim. bu çeviri, efektif olarak bir yazılı çeviridir ama görünüşte uygulanış itibarıyla insanlarda ardıl çeviri intibası bırakmaktadır. yani bu konuşma türkçe olarak hazırlandıktan sonra bir de çeviri sürecine giriyor ki devlet kademesinde bu önemde yapılan çeviriler genellikle çeviri yapıldıktan sonra başka biri tarafından tekrar kontrol edilir ki hata olmasın. bir de çeviri türleri hakkında sizleri aydınlatmak istiyorum. iki türü vardır, sözlü ve yazılı. sözlü çeviride de iki tür vardır ve bunun ilki ardıl çeviridir, konuşucu duraksadıktan sonra sözlü olarak yapılır ve hiçbir zaman rte trump görüşmesi esnasındaki gibi akıcı değildir. örnek olarak yabancı futbolcuların, basketçilerin yaptıkları basın toplantılarından görebilirsiniz. bir diğeri ise simultane çeviridir. bu türün ardıldan farkı, bekleme olmamasıdır. tümce geldikçe çevrilir ve gene bu derece akıcı değildir, zaman zaman doğal olarak teklenir çünkü tümceler farklı bir insana aittir ve arada çeviriyle ilgili düşünme süreci vardır. bu tarz aniden yapılan çevirilerde de kaynak metni bilerek ve isteyerek farklı aktarma durumu çok güçtür çünkü zamanınız kısıtlı. son bir bilgi daha vereyim, tercüman sözlü çeviri yapana, mütercim ise yazılı çeviri yapana denir. çevirmen ise her ikisini kapsamaktadır ve görece daha modern bir terimdir.

    velhasıl, ortada kesinlikle bir hata yoktur, bilerek ve istenerek yapılmıştır. ingilizce metin ya rte'den habersiz bir şekilde çeşitli kaygılar göz önünde bulundurularak yapıldı ya da rte'nin de bilgisi dâhilinde biz türk halkının algısını yönetmek için yapıldı. ancak şu noktadan sonra her iki şekilde de bok, çevirmene atılacaktır ve olayın üzeri kapatılacaktır.

  • sen git 4500 küsür yıl önce sırrı günümüzde bile çözülemeyen piramitleri yap, mumyalama diye bir şey bul, bilimde ilerle sonra gel müslüman ol milattan sonra 2013 yılında başın dertten kurtulmasın, gerçekten çok acı.

    edit: durum tabi kavram olarak sadece islamiyet ile ilintili değil ama böyleyken de böyle, 4500 yıl önce bu coğrafyada yaşayan ırk bunu yapıyor, günümüzde bunlar oluyor. sorun nerede?

  • 2 veya 4 oyuncunun birbirlerine topu ileri geri olarak attığı ortasında ağ olan masanın üstünde oynanan bir oyundur. bu sporun bilinen en eski şekli 1880 li yıllarda hindistan ve güney afrika'daki ingiliz ordusu tarafından oynanır, puro kutularının kapaklarını raket, yuvarlatılmış şarap şişesi mantarlarını da top olarak kullanırlarmış. file olarak da kitapları kullanıyorlarmış.
    ayrıca ,
    1900 yllında amerika'yı ziyaret eden ingiliz james gibb, dönerken yanında bazı içi boş selüloid toplardan getirdi ve arkadaşlarıyla salon tenisini bu topları kullanarak oynamaya başladı ve topun rakete ve masaya çarptığı zaman çıkardığı sesi temsil eden "ping pong" ismini kulanmaya başlamasıyla bir nevi adı konulmuş oldu.