hesabın var mı? giriş yap

  • boş kağıt vererek 100 almak...
    evet, yanlış duymadınız.
    ahmet cemal'in "basında yaratıcı yazarlık" dersinin sınavında başıma gelmiş, tüm akademik yaşamımda beni en çok etkileyen olaydır.
    yoklama almayan bu hocamızın dersine her hafta 08.30'da gitmiş, not tutmuş ve konuşmuştum.
    sınav başladığında gelip kulağıma eğilerek "sizin yazmanıza gerek yok. ne yazabileceğinizi biliyorum." diyerek kağıdımı alıp, sınavdan yollamıştır.
    her zaman saygı ve sevgi ile anacağım efsane bir entelektüeldir ahmet cemal.
    şimdi bile gözlerim doldu.

  • ya arkadaş anlamadığım birşey var ben neden 10, 15 bin verip aldığım telefonun şarjını şizofren gibi yüzde 20-80 arası tutmak için kendimi yıpratıyorum yada batarya ölmesin diye uğraşıyorum, çok afedersiniz ama öyle telefonun amk.

    edit: canım arkadaşlarım lütfen entrymi beğenip favlamayın rica ediyorum, ben kendi işinde gücünde adamım, apple fanboylarıyla uğraşacak durumum yok. tamamen şahsi fikrimdi yazdıklarım.

    zaten ülke olarak battığımız bok çukurunda debelenip duruyoruz. eğer ki bu telefona bu kadar para verecek durumun varsa bak keyfine kendini üzme her gün açıp açıp bakma pil sağlığım kaça düşmüş diye, gelip burda da ağlama boşver. ayrıca apple markasını da babasının malı gibi ölümüne savunanlara da anlam veremiyorum.

    edit 10.09.22 : arkadaşlar i phone fiyatları inanılmaz duruma geldi, yeni çıkan phone 14 fiyatına 3 sene önce fiat punto almıştım. aklı olan insanlar phone alacağına ülkeden kaçmanın yollarını arar.

  • kendi ülkemizde gezmeyelim görmeyelim diye biçilen fiyattır.

    kişi başı giriş 60 tl, ilk girişten travertenlere kadar olan uzuun yolu mini arabalarla geçmek 6tl, içeriye yiyecek içecek sokmak yasak olduğundan içeride satılan küçük boy su 15tl. —fiyatlar günceldir—

    gerçekten bunun tek adı soygunculuktur. kendi vatanımızda kendi değerlerimizi gezemeyeceksek ne diye yaşıyoruz biz burada? turiste indirim yapıp kendi milletine dayamak hangi aklın ürünü?

    herkes 18bin maaş almıyor herkes zengin değil. asgari ile çalışıp çocuklarına burayı göstermek isteyen anne/baba nasıl bu ücreti karşılayacak? bu fiyatların asla mantıklı bir açıklaması yok!

    sizin ticari zekanız zikriniz fikriniz batsın. soyguncular. 100 tl yapın 500 tl yapın girişleri açıktan sokun millete. size yakışan bu...

    dokunmayın yakarım editi: içeride gezgin olarak türk yok zaten, yüzde 90ı suriyeli arap kuveytli. onlar oranın içine sıçacağına giriş daha ucuz olsa da biz sıçsak aq. fiyat politikası kendi insanımızı etkiliyor sadece. elin ortadoğulusu yine giriyor yine suya çişini yapıyor...

    müzekart edit: herkes tutturmuş bir müzekart müzekart. çok sevdiğiniz müzekart 70 tl. bu verdiğiniz parayla koskoca türkiyede bir elin parmağını geçmeyecek sayıda müzeyi anca gezersiniz. sanıyorlar ki müzekart olunca bütün müzelerde depar atacağız..

    su editi: herkes ‘pamukkalede su kalmadı fiyatlar artmalı’ demiş. bunu diyen saftirikler pamukkale’nin termal suyunun çevredeki otellere aktarıldığını bilmiyor, kendi kendine gezen yerlilerden dolayı azaldı sanıyorlar yau... o otellerle yapılan rezil anlaşmalar olmasa pamukkale şu an fışır fışır suyla doluydu halen. insan önce araştırmalı...

  • japoncada, okula gitmeyi reddetme, okula gitmeme durumu. aynı konuyu anlatabilecek ''school refusal'' teriminden farklı olarak, japon sosyal hayatına ait bir tabir.
    günlük hayatta anne, babasıyla yeterli zaman geçiremeyen, bu sebeple japoncası, günlük hayatını sürdürmeye yetse de, okulda, derslerde güçlük çeken çocukların, okula olan reddini tanımlamakta. bu çocuklar, işçi sınıfı ailelerde sık görülmekte. bu sosyal sınıfta anne, baba genelde eve çok geç gelmekte olup, beraber yemek yendikten sonra sosyal yaşam alışveriş merkezlerinde, kısıtlı verbal ilişki kurulan yerlerde sürdürülegelmekteymiş.
    bir diğer etken ise, brezilya'ya göç etmiş japonlar. bu özel gruba ait çocuklar da japonya eğitim sistemine tam olarak alışamadıklarından, okula gitmeyi istememekteler. daha ayrıntılı bilgi için;
    (bkz: brezilya'ya göç etmiş japonlar/@dontgetanybigideas)
    yine bu okula gitmek istememe haliyle ilintili, sosyal çekilme hastalığı bağlamında;
    (bkz: hikikomori/@dontgetanybigideas)

  • ''yalnızlığın dezavantajlarından birisi vardır ki, bilincine varılması ötekiler kadar kolay olmaz. bu dezavantaj; sürekli evde kalmak yüzünden, dış etkilere karşı çok duyarlılaşan bedenimizin en küçük bir hava akımında bile hasta olmasıdır. sürekli köşeye çekilmişlik yüzünden ruhsal durumumuz öyle duyarlı olur ki, en önemsiz olaylar, sözcükler ve hatta salt tavırlar yüzünden huzursuz olur, hastalanır ya da inciniriz. oysa sürekli kalabalığın içinde kalan biri, bunları dikkate almaz bile.''

    demiş arthur schopenhauer.

  • çok derin ve yerleşik bi sinsilik var bu adamın içinde. gülüşüne, şakalarına, sakalına, bıyığına, giyimine, hareketlerine, her yerine sinmiş. ince, huzursuz edici bi sinsilik. sevmiyoruz.

  • son zamanlarda bu kadar mantıklı söz pek duymamıştım. 3 katlı binaları üniversite , 3+1 daireleri fakülte veya sınıf ilan eden eğitim pazarlamacılar inşallah bir an evvel defolup giderler.

  • açılın size kerizlik hikayemi anlatayım.

    sevgilim var 4 seneyi yeni doldurmuştuk yanlış hatırlamıyorsam. kurban bayramı tatili için memlekete gitmişiz. ben iş sebebiyle erken döndüm; o üç dört gün sonra gelecek. hafta ortasında tutturdu, benim evi bir temizletmek lazım; çok kirli bıraktım memlekete giderken, cumartesi bizim çocuklar gelecek bana, temiz olsun, sen hallediver diye. ben de hafta içi iş çıkışı gittim baktım, darmadağın halde ortalık. yorgun halimle ortalığı toplayıp evi temizlikçi çağırılabilecek duruma getirdim. cumartesi gününe de temizlikçi ayarladım. cumartesi sabah gittim erkenden, evi açtım, temizlikçiyi aldım, kadın temizledi evi. ben de evde bulundum yardım ettim falan işte, neyse öğleden sonra sevgilim indi uçaktan geldi. gittik yemek yedik, üstüne de markete girdik. marketten kırmızı şarap aldı bu en klasından. saftirik ben uyanmadım hâlâ. beni eve bıraktı. ben evde takılırken bir iki kere aradım bunu açmadı, baktım mesajlara da cevap vermiyor saat geç oldu. sinirim geçsin dedim duşa girdim çıktım hâlâ ses yok. merak ettim, çocuklarla içip içip sızdılar heralde diye korktum. atladım gittim eve. anahtarla açtım kapıyı, yerde dünyanın en iğrenç ayakkabısı olan bir çift ugg duruyor. meğer eve kız atmış sevgilim. kız da zaten birkaç aydır sevgilisiymiş. ben de sevgilisiyim tabii o sırada. hatta kız atabilsin diye evini temizleten sevgilisi. ayrılık falan yok henüz. kendi temizlettiğim, temizlenmesine yardım ettiğim eve kız atıldı. hadi beni gözden çıkardın eyvallah da bari iki gün erken gel kendi evini kendin temizlet de öyle at kızı eve. bana ne temizletiyorsun?!

    aldatılmanın da hayırlısını versin allah. bu bana çok fazla geldi.

    debe editi: hikayenin devamını soran çok fazla yazar oldu ama gerek yok yazmaya. ayrica cool story, kurgu falan diyenler oldu. malesef gerçek. yaşandı bitti saygısızca.