hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • maalesef 50 liralık saç düzleştiricisini alamadığı için saçlarını ütülemek zorunda kalan kızlarımız var, hem de sayıları tahmin edemeyeceğiniz kadar çok. ne yapsınlar, imkanları el verdiği ölçüde güzel görünmeye çalışıyorlar.

    ama yok, en cool biziz ya. saç mı ütülenirmiş, büyük kezbanlık. durumu var mı yok mu merak etmeyin hiç.

  • tuhaf gelebilir ama sık sık yaşadığım bir durum. benimle yaptığınız planları istediğiniz zaman iptal edebilirsiniz. sakın "ya son dakika iptal edilir mi, o kadar bilet aldık, şimdi ayıp olur?" falan demeyin. olmaz efendim ne ayıbı? gereksizce eğilip bükülmenize, bahaneler bulmanıza ve hatta aramanıza bile gerek yok. "ben gelmiyom ha" yazan basit bir sms yeterli olacaktır. size asla bozulmam ve kesinlikle trip atmam çünkü planların iptaline bayılırım. zira bu bana o günü yeniden istediğim gibi dizayn etmeme imkan verir. sakın plan yaptığım insanları sevmediğim anlamına falan gelmesin. sadece genelde planlara dahil olurken modum yüksektir ve "tamam" demişimdir fakat nedense o gün geldiğinde evden çıkmak yerine ölmek bile daha mantıklı bir hale gelir ancak juli zeh'in söylediği gibi; malesef geçmiş cimridir ve özellikle alınmış kararları asla geri vermez. geçtiğimiz hafta sonu arkadaşlar pazar günü teee ebesinin rumeli hisarı'nda kahvaltı ayarlamışlar. hani köylerde hiç olmayan anlamsız şeylerle dolu 'köy' kahvaltısı var ya sabah akşam renkli led tabelalarla çakıyorlar, ondan. yaklaşık 6-7 kişi gidilecek..söz vermişim işte.

    sabah sanki işe gidiyormuş gibi kalk, banyo yap, giyin..arabanla o tek şeritli sahil trafiğine gir, kornaları dinle.. ayrıca muhtemelen denize sırtın dönük veya anca şöyle biraz geriye yaslanınca yanındakinin saçlarının az üstünden boğazın anlamsız bir yerini azıcık görebileceğin bir yere oturtacaklar seni. veya sen dört tarafın denizlerle çevrili olacak diye beklerken bir bakmışsın saç ekimi yaptırmaya gelmiş rambo bantlı, savaş gazisi görünümlü araplar çoktan sarmış her tarafını.

    kafanın üstünden tuhaf bakır sahanlarda pastırmalı omletlerin geçtiği bir masa, aklına çok güvendiği için kalem kağıt kullanmayan bir garson ve tabii ki eksik gelen siparişler..koştura koştura geldiğim mekanı skeyim. sonra sen o eksik şeyleri söyleyeceksin ama onlar asla gelmeyecek..boşa da bekleme bro çayın soğuyacak. hooooppp bi dk şimdi içme. noldu ya? masadaki kızlardan biri instagrama #köykahvaltısı #love #rumeli temalı fotoğraf koyacakmış gül kanka. bu zorlu süreçte çeşitli masalardan sürekli "bizim 2 çay vardı hocam" tarzında yükselen sesler duyacağız. mekanda hayalindeki kahvaltıyı yapamayan ve bu yüzden deliren, orta yaşlarda, boyası gelmiş bir kadın olacak..arkadaşların bir şeyler anlatırken, o abla sürekli sucuğundan yumurtasına yakınacak, duymamaya çalış. masaların etrafında acayip sesler çıkararak koşturan 4-5 yaşlarında çocukları ve onları hiç umursamayan ebeveynlerini de unutmayalım. ulan hani bu çocuk prensti, prensesti? ilgilensenize olm çocuklarınızla. kedi görünce yılan görmüş gibi sandalyesine çıkıp çığlık atan ilginç kızlarla ve kedileri büyük bir ciddiyetle masadan uzak tutmaya çalışan çatık kaşlı erkek arkadaşlarıyla da karşılaşabilirsiniz, çok şeapmamak lazım.

    neyse işte, pazar günü yatakta tavana bakıp tüm bu korkunç sürece kendimi alıştırmaya çalışırken telefon çaldı ve bir sebepten ötürü plan iptal oldu. ulan aniden öyle içten bi sevinç yaşamışım ki gözümden yaş düştü yaş. tabii telefonda karşıya "yesss beeeeeee yesssssss be abiii işte buuuuuuu!!" falan yapamıyorsunuz, daha çok "aaaa yapma abi ya :((" falan diyorsunuz o an. resmen tüm o coşku içinizde patlayıp bir damla yaşa dönüşüyor işte. düşünsene bak hem o kadar yolu gitmedim, hem o kadar insanla görüşmedim, hem aram bozulmadı, hem bana karşı mahçup oldular, hem de artık istediğimi yapabilirim. daha güzel ne olabilir acaba?

    koca gün bana kalmıştı ve uzun bir aradan sonra hafta sonumu başkaları için feda etmemiştim. italyanca bir atasözü der ki; 'dolce far niente'. yani 'hiçbir şey yapmamanın keyfi'. hiçbir şey yapmamaya karar verdim ama nedense evden çıkmak bir 'zorunluluk hali' olmayınca ekstra bir enerji de geliyor insana. bana da öyle oldu galiba ve aniden dışarıda buldum kendimi. arabayı tam olarak vatan şaşmaz hareketiyle bıraktım, dokunmadım bile. önce bir pastaneye gidip en sevdiğim şeyleri seçip paket yaptırdım, sonra denize karşı, kimselerin olmadığı bir bankta hepsini gömdüm. uzun zamandır gözüme kestirdiğim bir banktı. kornalar yerine martılar. uzun zamandır gözüme kestirdiğim martılar. hem yakından martı izlemek kadar güzel çok az şey var. ayrıca ne zamandır bu kadar sessiz olmamış bir pazar günü. sonra böyle arabasız zor geldi amk eve gidip arabayı aldım, lol.

    dünyaca ünlü aşktan geriye kalanlar sergisi gelmiş istanbul'a ve benim bir planım yok^^. jehan barbur'un ise bir planı var, sergiye konser vermeye geliyormuş abooovv olaya bak. bastım gittim. hem sergiyi geziyorum, hem barbur dinliyorum. o kadar mutluyum ki mutluluktan kafam güzel oldu. şarkı arasında "jehan'cım daha çok kalmak isterdim ama ferhan bekliyor" dedim. tam anlamadı ama bozulmadı da. ne güzel ya bugün kimse kimseye bozulmuyor. ucu ucuna yetiştim ferhangi şeyler'e. sanırım bu 22. kez falan. oyun gereği elektriklerin kesildiği, ışıkların söndüğü ve oyuna çakmakla devam edilen bölümde yine laf attım sahnedeki ferhan şensoy'a; "jeneratör yok mu hocamm??" dedim. "var" dedi, "ibneliğine çalıştırmıyoruz" diye de devam etti. herkes yerlerde, ben yine yerlerde. 22. kez değil, 122. kez gideyim yine aynısını desin, yine gülerim.

    oyun bitince tramvaya bindim, tünel'de indim, sonra da tarihi tünel metrosuna bindim. yapım yılı 1875. açılışında kadir topbaş kurdela kesmemiş, kimse bir platforma çıkıp arkasındaki gözlüklü korumalarla birbirinden alakasız konularda halka konuşmamış, batının bizi kıskandığından falan bahsetmemiş-ki bence kesin kıskanmışlardır çünkü londra'daki tek metro hattı hariç dünyada başka bir yerde metro yok o güne kadar-. iniyorum antikadan. hayır karaköy'de işim yok ama gelmişken bi çay içerim, kulağımda sainkho'dan i walk. ben zaman zaman ferhangi şeyler izleyip oyun bitince tramvaya biner, anlamsızca tünel'e gittikten sonra tarihi tünel metrosu'na atlar ve karaköy'de bi çay içerim. çok sonradan bu rutinimin sebebinin küçükken babamla yaşadığım mutlu bir gün olduğu ortaya çıktı. babam 1991 yılının sıcak bir pazar günü bana ufak bir istanbul gezisi yaptırmıştı. çizdiğimiz rotada beyoğlu da vardı, ferhangi şeyler de. tramvay da vardı, tarihi tünel de. ben o günü yeniden yeniden yaşamak için ara sıra bunu neredeyse bilinçdışı bir şekilde tekrar ediyormuşum.

    babam o pazar günü benimle plan yapmıştı. açıkçası iptal olmamasından dolayı halen memnuniyet duyduğum bir plandır. iyi ki de iptal olmamış. ulan resmen yazının sonunda görüşüm değişti. neyse. babam o pazar günü benimle plan yapmıştı. ne de güzel yapmış. fakat siz yine de benimle yaptığınız planları son saniye bile olsa iptal etmekten çekinmeyin, babama bakmayın.

  • helal olsun kız sana.hafta sonu gelip bayılana kadar o sıktığın meyve sularından içeceğim kardeşim benim.

    e: düşünsene orda sabahtan akşama kadar bi şekilde çalışıyorsun millete laf anlatıyosun meyve sıkıyosun helal para kazanıyorsun sonra vatansız ne olduğu belli olmayan bi kahpe çocuğu gelip senin oranı buranı çekiyor…sadece kendinizi o kızcağızın ve ailesinin yerine koyun başka sözüm yok.

  • kimi no na wa ingilizce adıyla your name, türkçe'ye de "senin adın" olarak çevirebileceğimiz, 2016 japonya yapımı, yönetmen makoto shinkai imzalı, anime türünde fantastik bir film. bu filmi tek cümleye sığdırırsam ; "japonya'dan tüm dünyaya hediye olarak sunulmuş, modern çağ başyapıtı." şeklinde tanımlayabilirim. evet, shinkai'nin bu filmi kusursuz bir başyapıt ve kesinlikle bir japon mucizesi. film için yapılan puanlamalar, genellikle bu tip sinema eleştirilerinin sonunda verilse de, ben filme olan puanımı "10 üzerinden 10" olarak verdiğimi, yazının en başında belirtmek istiyorum. yazının devamında da, filmin neden bu kadar önemli bir yapım olduğunu, filmde yer alan detayları ve filmin hem kendi alanı olan animeler arasında, hem de dünya sinemasındaki özel yeri hakkında bir kaç husustan bahsedeceğim.
    yazının buradan sonraki kısmı, hem başlığa konu olan film hakkında, hem de christopher nolan'ın 2014 tarihli, büyük bilim kurgu klasiği interstellar hakkında spoiler içermektedir. okuyucunun tüm bunları bilerek yazıyı okuması gerektiğini belirtmek isterim.

    --- spoiler ---
    öncelikle filmde yer alan ve filmin izleyicinin gözünde nadir bir elmas gibi parlamasını sağlayan, japon kültürüne ait detaylar;
    a.) komorebi : şüphesiz ki japoncanın, okuması en keyifli sözcüklerinden biri. filmde yönetmen kasıtlı olarak bizi komorebi dolu karelere boğar. komorebi japonca'da; "yaprakların içinden süzülerek yansıyan güneş ışığı" anlamına gelmektedir. filmde, özellikle mitsuha'nın kız kardeşi ve ninesiyle çıktığı gezide tecrübe ettiğimiz bu güzel doğa olayı, her dilde karşılığı olmayan, japon kültürü için önem arz eden, detaycı insanları mutlu eden bir hayat bilgisidir. (heceleyin bakalım; ko-mo-re-bi)
    komorebi #1
    komorebi #2
    komorebi #3
    b.) musubi : mitsuha'nın o çok sevimli ninesinin, torunlarına anlattığı, muazzam uzakdoğu kültür mirası. musubi'nin merkezini oluşturan ana etmen, aslında zamanın tanımı. ancak burada söz konusu olan, eğer zaman bir ağacın köküyse, musubiye tabi olan şeyler de, bu ağacın dallanıp, budaklanması ve insanın hayatını baştan aşağı şekillendirmesi. zamanı bir iplik gibi düşünmemizi isteyen bu fenomen, geçmiş ve geleceğin görünmez bağlarla birbirine bağlı olduğunu söyler. filmdeki şirin kasaba itomori nin koruyucu tanrısının adı da musubi'dir. musubi, doğuma ve varoluşa hükmeden, tüm bunların üstünde de zamana hükmeden tanrı olarak betimlenir. dokuduğumuz halılar, doğduktan sonra kesilen göbek bağı, sevdiğimizle aramızdaki "gönül bağı" , bileğimizdeki bileklik, saçımıza taktığımız kurdele vb. . musubi, hayatı anlamamız ve yaşamımıza sıkı sıkıya "bağlanmamızı" sağlayan, en güzel öğretilerden biridir.
    musubi #1 - dokunmuş zaman çizgileri
    musubi #2 - dokuma iplikleri
    musubi #3 - saça takılan kurdele
    musubi #4 - bileklik
    kültürümüze yansıması - sözlenme / gönül bağı musubi
    c.) kuchikamizake : eski şinto geleneğini ve müthiş ritüelleri izlediğimiz sahnede, mitsuha ve kızkardeşi tarafından, ağızlarında pirinci çiğneyip, içki kutusuna tükürmesi ile fermente olan bir tür sake. bu geleneksel tören, ergenlik çağında olan mitsuha'nın, onu izleyen kalabalıktan biraz utanmasına sebep olur. günümüzde okinawa adasında hala uygulanan bu yöntem, japon kültürünün en özel geleneklerinden biridir.
    kuchikamizake töreni
    çiğnenen pirincin sake kabına tükürülmesi
    sake kabını kırmızı iplikle sıkı bağlama
    musubiyle bağlanmış kabın ölüler diyarındaki mağaraya fermantasyona bırakılması

    filmin, 2014 tarihli bilim kurgu başyapıtı interstellar ile benzer yönleri;
    d.) interstellar ile benzerlik #1 : filmde, küçük bir kasaba olan itomori'ye düşecek olan, kuyruklu yıldız parçaları, 500 kişinin ölümüne sebep olacaktır. delikanlı taki kun, mitsuha'nın fermente ettiği ve kendi musubisiyle bağladığı sakeyi içer, solucan deliğine düşer. mitsuha'nın ana rahmine düşüşünden, kuyruklu yıldız faciasında ölümüne kadar tüm hayatı, gözlerinden film şeridi gibi geçer. artık mitsuha'nın yaşamı hakkında her şeyi bilmektedir. tek yapması gereken, o'nun bedeninde o'nu ve beldedekileri kurtarmaktır.
    interstellar'da cooper, kızını ve dünyadaki tüm insanları kurtarma operasyonu sırasında, önce solucan deliğine, sonrasında kara deliğe girer. tesseractin içinde zamana hükmedip, kızına kuantum verilerini yollar. hem kendini hem de insanlığı kurtarmayı başarmıştır. iki filmde de kurtuluş, zaman yolculuğu ve geçmişe veri aktararak mümkün olur.
    e.) interstellar ile benzerlik #2 : interstellar'da da, musubi ile iletişim söz konusudur. kara deliğin içindeki tesseracta giren cooper, burada zamanın kendisine, paralel ve çok boyutlu sicimler olarak yansıdığını anlar. tesseract - paralel sicimlerden oluşan zaman tanımı
    cooper burada aynı musubi tanrısı gibi, sicimleri ve kütle çekimini kullanarak, kızına verileri iletir ve insalığı kurtarır. your name filminde de kasaba halkının kurtuluşu, mitsuha'nın mağaraya sakladığı musubi'nin içilmesi ve zaman yolculuğu yapılmasıyla mümkün olur. mitsuha ve taki kun, beden değiştirmiş, aradaki 3 yıl farkın dezavantajı ortadan kalkmıştır. bilinç ve ruh, başka bedenlerde, başka zamanlarda tezahür ederek, yüzlerce kişinin ölümüne sebep olan faciayı engellemiştir.
    f.) interstellar ile benzerlik #3 : dr. amelia brand, interstellar'daki şu sahnede şöyle der; "sevgi, biz insanlar için, uzay ve zaman boyutlarını aşabildiğini hissettiğimiz tek şey." evet dr. brand yıllardır görmediği adama duyduğu sevginin gücüyle, sonucunun ne çıkacağını bilmediği bir gezegene gitmek istemişti. brand hislerinde haklıydı, insanlığın kurtuluşunun reçetesi, dr. amelia brand'in kalbine düşen aşkta tezahür etmişti. aynı şekilde cooper'ın kızına verdiği söz ve o'nunla kurduğu sevgi bağı, kendisine insanüstü br cesaret vermiş, görevinden tamamen vazgeçtiği ve ölüme sürüklendiğini düşündüğü anda, kızıyla kurduğu bu sevgi bağı, kara deliğin içinde çok boyutlu bir sicimler kümesi olarak tezahür etmiş, yine bu bağ sayesinde insanlık kurtulmuştu. işte hem cooper'ın, hem de dr. brand'ın kalbinden çıkan bu "sevgi bağları", interstellar'ın da ana metnini oluşturmuştu.
    kimi no na wa'da bu sevgi, mitsuha ile taki kun'un arasındaki, zamanda kırılma yaratan ve imkansız görünen birlikteliği, imkanlı kılan bir mucizeydi. evet, mitsuha bu sevgi bağı ile kendi geçmişini değiştirmiş, aşkı o'nda bulacağı taki kun'la yeni bir hayata merhaba diyebilmişti. tanrı musubi , bu güzel çiftin vereceği mücadelede onlara yardımcı olacak, sonunda da ikisini birden ödüllendirecekti.
    ****filmi interstellar'dan bariz olarak ayıran zaman yorumu ise, tam olarak şudur; hatırlarsanız interstellar'da geçmişin asla değiştirilemeyeceğinden bahseder. filmde de aslında geçmiş değişmez, sadece insanlık kurtulur ve geleceğine kavuşurdu. oysa bu filmde geçmiş değiştirilip, kader çizgisi geriye doğru da kırılıyor. çünkü, geçmişte 500 kişinin öldüğü gök olayında, 3 yıllık gelecekten gelen bir bilinç, geçmişe giderek kasaba insanlarını bu faciadan kurtarmış, dolayısı ile geçmişi değiştirmişti. işte bu temel fark, filmin interstellar'dan ayrışan zaman yorumudur.*****

    filmi mükemmel bir yapım kılan diğer detaylar;
    g.) yönetmenin kendi romanından oluşturduğu senaryo : yönetmen shinkai'nin kendi yazdığı öyküden senaryolaştırdığı film, fantastik sinemada unutulmayacak izler bıraktı. fantastik evrende marvel cinematic universe ya da dc universe filmlerine mecbur olmadığımızı, bu muhteşem senaryoyla anlayabildik. makoto shinkai'nin, kendisinden önce gelen ve anime başyapıtlarına sıklıkla imza atan hayao miyazaki ve studio ghibli filmleri ayarında bir senaryo üretebilmesi de, elbette takdire şayandır.
    h.) seyircisine festival coşkusu yaratan görsellik : uzayın derinliklerinden dünyamıza gelen kuyruklu yıldızın görselliğiyle süslenen film, tüm sahnelerinde izleyicisini büyülüyor. hem geleneksel japon ritüellerinde, hem de modern tokyo'nun şehir hayatında deneyimlediğimiz bu müthiş görsellik, kuyruklu yıldız sahneleriyle doruğa çıkıyor. filmin içinde yer alan bu müthiş görsellerden bir demet;
    tapınaktan kuyruklu yıldızı izleyenler
    mitsuha mucizeyi izlerken
    alternatif boyutta karşılaşma : farklı bedenlerde farklı zamanda yaşayan farklı bilinçler
    nine torunlarına hayatı öğretir
    itomori krateri 8 ve sonsuzluk
    tokyo metropol
    shinjuku : tokyo
    itomori : gün batımından önce
    çaresiz kalan mitsuha
    sevginin bağladıkları
    i.) japon rock grubu radwimps'in müzikleri : radwimps'in film için yaptığı şarkılar da harikulade. ben en çok bisiklet sürerken ve yürüyüşte bu şarkıları dinlemeyi seviyorum. filmi izledikten sonra dinlediğinizde, hemen o güzel sahneler gözünüzün önüne geliyor ve mutlu oluyorsunuz. filmde yer alan favori şarkılar : sparkle, dream lantern, nandemonaiya, zenzenzense
    radwimps - your name full original soundtrack (youtube)
    radwimps - your name full original soundtrack (spotify)
    --- spoiler ---

    evet, işte kimi no na wa böylesi önemli ve büyük bir filmdir. izlerken size, hüznü, neşeyi, sevgiyi, aşkı, kültürel güzellikleri, macerayı, aksiyonu, heyecanı, fantastik olayları, doğayı, empatiyi ve japon geleneklerini müthiş bir vizyonla anlatır. bu sebeple izlemiş olduğunuz film, japonya'dan tüm dünyaya hediye olarak gelen, modern çağ başyapıtıdır. herkese iyi seyirler dilerim.
    not: filmin görselliği müthiş olduğundan, filmi imkanınız dahilindeki en büyük ekrandan izlemenizi tavsiye ederim. ayrıca internette filmdeki harika şarkıların da türkçe çevirilerini içeren altyazılar mevcut. filmden alınan keyfi artırmak için, filmi, şarkıların da çevirisinin yapıldığı altyazıyla izlemeye özen gösterin.

  • elinin mürekkebiyle kadın işine soyunan, kısaca yalnız yaşamaya başlayan erkeklerin beslenme ihtiyaçlarını karşılamak için yemek yapmayı öğreten bir kitap arayıp durdum yıllarca. anladım ki yokmuş. tüm kaynaklar sanki hepimiz boluluymuşuz da sabah şekerlerindeki gibi koca kıçlarımızı sallaya sallaya şıp diye yemek yapabiliyormuşuz gibi yazılmış. neyse efendim sonuçta bir şekilde hasbelkader yemek yapmayı kendi başıma öğrendim. şimdi sizlere bu yılların birikimiyle oluşan engin tecrübelerimi anlatacağım ki yeni nesillere ışık tutsun

    öncelikle mutfak malzemelerini tanıyalım

    ocak-fırın
    ilk fark ettiğimde ben de şaşırmıştım ama mutfakta duran o kocaman şeyin çakmak bulamadığımızda sigara yakmak dışında da bir kullanım alanı varmış. yemeklerimizi onun üzerinde pişireceğiz.

    tencere-tava
    bunlar piyasada içleri boş olarak satılıyormuş. yani default halleri boş. biz bi şeyler yapıp içine koyacağız. kısaca yiyecekleri pişirmeye yarıyorlar. uzun saplı olanları tava, kenarında kulak gibi şeyleri olanlar tencere (tencerelerin kapakları da oluyor)

    buzdolabı
    yazık ki bunlar da içleri boş olarak satılıyor. reklamlarda tıka basa dolu gösterildiğine bakmayın. bunun da içini biz dolduracağız. biraların soğuk olmasına yarıyorlar. yemekler de bunun içine konuyor ama onun sebebini anlayamadım henüz. ne zaman bi yemeği buzdolabına koysanız sonra çıkarıp yine ısıtmak zorunda kalıyorsunuz. ocakla ortakyaşar gibiler. birbirlerini tamamlıyorlar. her ikisinin de aynı marka olduğuna şaşmamalı.

    lavabo
    en önemli mutfak gereçlerinden. kirlettiğimiz tabak çanağı bunun içine dolduruyoruz. bir çeşit depo görevi görüyor.

    ketçap
    yaptığımız yemeklerin içine sıkıyoruz. kırmızı ve tadı domatese benziyo

    yemeklerin yapılması gereken saatler var. genelde öğleden sonra yapmak en ideali. o saatlerde televizyonda izlenecek pek bi şey olmadığından yakma riski çok az.