melosaa

• dokuzuncu nesil sabirtasi yazar olarak sozluge adim atmislardan, hosgelmis.
• şahane enginar pişiren badim. son haberlere göre tavuk konusunda da uzmanlaşmış.
• iyi insan. güzel insan.
  
  elleri de güzel.. gözleri de güzel.. ben gördüklerimin yalancısıyım..
• kek yapmayı biliyor ama yedirmeyi beceremiyor kendileri..
• doğum günü kutlu olasıca... tüm klişe cümlelerden azade iyi ki doğmuş...
• kitapları sever ama en çok çocuk kitaplarını. kolay sıkılan, daraldıkça “küçük prens” okuyan bir bünyedir. siyah-beyaz fotoğrafları sever. fotograf çeker çeker beğenmez. ankara sokaklarını karış karış bilir, istanbul sokaklarını öğrenmeye ömrü yetmez sanırım. kekin yanında süt içmeyi, sütün içine türk kahvesi karıştırmayı sever. her gün köfte verseniz yer. plastik torbaları sevmez, kumaş torbaları hep yanında gezer. müzik kutularına bayılır. rüyalarını kontrol edebildiğini sanar. her şeyi örer de bir düz örgü öremez. kendi sevdiği şeyleri ısrar kıyamet sevdiklerine tavsiye eder, beğenmezlerse kendi eseri beğenilmemişcesine bozulur. kendiyle didişir bol bol. akordeon sesi barışmasını sağlar birçok şeyle hemen. bir de en çok gamzelerini sever.
• kirpikleri kendinden önce giden.
• hayatımdaki esas insan, ne var ne yoksa gözlerimden anlamayı başardığı için hiç bir şeyi saklamayı başaramadığım kadın... ayrıca bu kadar marifetli sözlük yazarı olmadığına bahse girerim
• şimdi hz.melosaa tatildeyken kimse boyası tutmamış, havası kaçmış saçlarıma ilişmez, babanne terliklerimle dalga geçmez, muhteşem tarzıma kusur bulmaz ve o hain gülüşüyle beni sinir etmez diyordum ki tüm bunlar olmayınca ne kadar sıkıcı bir yerde olduğumu fark ettim.
• (bkz: tinkerbell)
  (bkz: kısmet)