• ingilizcede zorba anlamında kullanılan sozcuk
  • diğer çocukların fıstık ezmeli sandviçlerini gasp eden, annesi muhtemelen alkolik, yaşıtlarına kıyasla iri kıyım ilkokul çocuğu.
  • müthiş oyun. buradaki nerdlerin hikayesi ekşicilerin küçüklüğünü anlatıyor. sürekli şişman gözlüklü tayfayı dövüyorum. zaten acıma yetime olayı var senaryoda da.
  • amerikan filmlerinin klişesi olan, lisede içine kapanık tiplere musallat olan belalı, it kopuk, arka sıra öğrencilerine verilen genel ad.
  • rockstar games in gta tarzi oyunlar konusunda lider oldugunu tekrar gosteren bir oyundur kanimca. gta isimli oyunu bile cok fazla begenmeyen beni ekran karsisina esir etmistir.

    kisaca ozetlemek gerekirse, tüm oyun, 15 yaşında athena gökhan tipindeki bir fırlamanın girmiş olduğu bullworth lisesindeki önlenemez yükselişi (!) ile ilgilidir. bir nevi gta nın lisede geçen versiyonu diyebiliriz.

    herşey iyidir hoştur da, öğrenci şiddeti olaylarıyla sarsılan amerikada böyle bir oyun piyasaya sürmek ne kadar akıllıcadır o tartışılır. bu tarz bir oyunla gençlerin şiddet duygusunu bastırarak okulda eylem yapılmaması da sağlanabilir, tam tersine (ki bana yakın gelen bu ikinci şıktır) gençler daha bi gaza gelip silahla, beyzbol sopasıyla vs. kafa göz dağıtmaya başlayabilir.

    yine de siz alın oynayın efendim gayet keyiflidir.
  • geçen hafta ps store’da görüp aldığım ve üç günde platin trophy’i açıp 834717. kez bitirdiğim rockstar klasiği.

    oyunun ilk çıktığı dönem kuzenimin ‘okulda geçen gta’ diyerek videolarını izletmesiyle kanım ısınmıştı oyuna zaten. nitekim 2007’de karne hediyesi olarak alınan playstation 2’me aldığım 3. oyun oldu bully. o dönem bir bayram ziyaretinde uzaktan bir akrabamızın 55 ekran tüplü televizyonunda nihayet chapter 2’ye geçip, karnavala ilk defa girdiğim o an büyük ihtimalle hayatımda bir oyunu oynarken en çok heyecanlandığım andır hala. * o vakte kadar konsolda ilk oynadığım oyunlardan biri olmasının dışında bir de veletliğin getirdiği beceriksizlik eklenince inanılmaz zor geliyordu bully, takriben 1.5 yıl sürmüştü oyunu bitirmem. uzunca bir süre en sevdiğim oyun olarak kaldı bully. yıllar içinde defalarca farklı platformlarda bitirdim bully’i, scholarship edition da dahil olmak üzere wii hariç bütün versiyonlarını oynadığımda her turumda oyundaki eksikler iyice gözüme batmaya başladı, hatta en son 4 yıl önce telefonda oynadığımda vasat bir oyun olduğu konusunda şüphe kalmamıştı aklımda.

    şu son üç günde oyunu tekrar oynarken 2007’de aldığım hazzın bir benzerini aldım. senaryoyu ezbere bilmeme rağmen hiçbir ara sahneyi atlamadım, birbirinin karbon kopyası yan görevleri bile zevkle yaptım. 13 yıl sonunda artık oyunla ilgili nihai görüştüm oluştu diyebilirim rahatlıkla:*

    artılar:
    + konsept. piyasada zaten öğrenci rolüne büründüğümüz kaç oyun var ki? buradan 1-0 önde başlıyor bully zaten. eskiden benim de bully’i anlatırken kullandığım “okulda geçen gta” yakıştırmasını ise artık doğru bulmadığımı belirtmem lazım. tıpkı red dead redemption “atlı gta” olmadığı gibi, bully de “okulda geçen gta” değil. oyunun son derece karanlık ve gizemli fakat bir o kadar da çocuksu ve masum olan atmosferi gta’dan ayrılması için yeterli bir sebep. gta’da ana odak olan açık dünyanın bully’de ne kadar basit olduğunu gören biri zaten bu benzetmenin aslında ne kadar mantıksız olduğunu anlayacaktır. the last of us‘a nasıl “zombili uncharted“ demiyorsak, bully’e de “okulda geçen gta” dememeliyiz.

    +soundtrack. oyundaki soundtrack’i her zaman sevdim fakat son oynayışımda hatırladığımdan da iyi bir iş olduğunu fark etmek oldukça şaşırttı. bully’nin soundtrack’i bir red dead redemption 2 ost kadar olmasa da efsane bir iş. eğer olur da bir gün bully 2 çıkarsa kompozitör shawn lee kesinlikle geri dönmeli. en çok hoşuma giden parçalar:

    the setup - tartışmasız favorim, yukarıda bahsettiğim oyundaki ton mevzusunu destekler nitelikte.
    rats in the library
    lighthouse

    +kişiselleştirmeye olanak sağlaması. oyunun gta’ya açık dünya olarak hiç benzemediğini belirtmiştim fakat gta’ya -özellikle san andreas’a- benzeyen bir yönü varsa o da karakter özelleştirme. kilo alıp verme, kas yapma gibi mekanizmalar olmasa da neredeyse san andreas kadar kıyafet, dövme ve saç stili bulunması takdire şayan. bir ilginç not ise, oyunda hiçbir gta oyununda olmayan saç boyama özelliğinin var, çok büyük bir şey değil evet ama cidden hoşuma gitti.

    eksiler:

    -görev dizaynı. playstation 2 dönemi rockstar oyunlarının hepsinde bulunan sıkıntı. bazı görevler o kadar kötü dizayn edilmiş ki geçmek için cidden şansınızın yaver gitmesi gerekiyor.

    -senaryo. yanlış anlaşılmasın oyunun senaryosuyla ilgili çok büyük bir şikayetim yok fakat bazı yerlerde senarist dan houser babanın cidden tembelce davrandığını düşünüyorum. oyunda bazı olaylar o kadar oldu da bittiye geliyor ki bütün doğallığı alıp götürüyor. onun dışında olay örgüsüyle ilgili bir sıkıntım yok.

    sonuç olarak günahlarıyla sevaplarıyla -daha çok sevaplarıyla- güzel bir oyun bully. hatırladığımdan kesinlikle daha iyi olduğunu söyleyebilirim. 13 yıl önce olduğu gibi en sevdiğim oyun değil ama underrated diyebilirim rahatlıkla.
  • yönlendirdiğimiz ana karakter jimmy'nin tipi ne kadar athena gökhan ise, hayatı da bir o kadar holden caulfield'dir.
  • filmin senaristi - aynı zamanda american history x'in de senaristi - david mckenna, "hayatımın senaryosunun içine etmişsiniz. sike amcığa meze etmişsiniz. çıkartın ulan benim ismimi bu filmden" diye larry clark ve yapımcıya filmi itin götüne sokan bir mail atarak ismini filmden çıkarttırmış. daha doğrusu ismi zachary long olarak geçiyor. ibretlik ayar sekansı şurdan okunabilir: http://brinkmedia.com/…bullysite/mckennaletter.html

    olaylar gerçek ama filmin uyarlandığı kitap yeterli belge sunmadığı için filmin böyle bir iddiada bulunma hakkı yokmuş. zamanında kitapta olayların çok fazla çarpıtıldığıyla ilgili enteresan siteler türemişti. sitelerinde yapımcıların kendilerini tehdit ettiğini iddia edenler bile vardı. şimdi ölmüş bütün siteler. ilginç teorilerden bir tanesinin kaydı şurada duruyor: http://web.archive.org/…//www.freelisaconnelly.com/ ne zamana kadar kalır bilemiyorum.

    filmde beni en rahatsız eden şeylerden biri, gerçek karakterlerin gayet çirkin olmasına rağmen oynayanların hepsinin güzellikten ölecek durumda olmasıydı. larry, "nick stahl izledin işte fena mı oldu?" derse, "olmadı baba aynen devam. hatta daha çok am, daha çok sik istiyoruz." derim. kalbini kıracak halim yok. büyüklerine saygılı olacaksın!
  • aslında görevlerinin özü oldukça, hatta gereğinden fazla kolay olan oyun. özü diyorum lakin bunun dışında ortada hiçbir şey yokken dellenen hasta ruhlu ingiliz ergenleri faktörü var. açığı kapatıyorlar biraz olsun. şöyle gereksiz yere kavgaya karışmadan temiz temiz görevimi yapayım diyorsun ama olmuyor, bir bakmışsın kafayı uzatmış havada sana doğru süzülen bir herif. noluyor arkadaşım demeye kalmadan üç beş kişiye karşı kavga ederken buluyosun kendini. hasta ettiler lan.
  • san andreas'a göre daha basit gibi gözüken ve kesinlikle daha bi soft olan ps2 harikası. bu oyunun kesinlikle ikincisi gelmeli bu efsane yarım kalmamalı, ayrıca oyunun esas oğlanı için. (bkz: jimmy hopkins)
hesabın var mı? giriş yap