onarım
-
"bana getirilmişti.
kırdım. -
nasıl oldu bilmiyorum: galiba sallantılı, dengesiz bir yere koymuşum, yeterince dikkat etmeden; sonra, ters bir hareket etmisim - düştü, kırıldı....
yeterince düşünmemiştim üzerinde, demek.
elimdeki, artık, birkaç iri parça ile birsürü ufakcığıydı; bazısı, neredeyse, kırıntı, kıymık - öyle, dağılmış duruyordu.
tek tek bir yere topladım hepsini: yokolmamalıydı.
gittim, uygun bir zamk aldım.
geldim, hepsini bir kağıt üzerinde düzenleyerek, biraraya getirmeye başladım: şu parça, buna uyuyor-mu; ya, bu şuna...
zamanla, parçaların kopma noktalarındaki dokularının; ve zamkın, tutma ve yapıştırma niteliklerini, öğrendim.
bazı parçalarsa yapıştırılamayacak kadar ufaktı; onların bulunmaları gereken yerlerde boşluklar oluştu.
tek tek yapıştırdım, yapıştırabildiklerimi. çok uğraştım. sonunda ortaya aslının eğri-büğrü bir simgesi gibi birşey çıktı - ve, şu tümce:-
dikkatsizlik ederek düşürüp kırdığın -sevdiğin kişinin izlerini taşıyan; senin için değerli- bir nesneyi, parçalarını tek tek toplayıp, dikkatle -saatlerce uğraşarak- özel olarak aldığın bir zamkla yapıştırıp onardığında, ortaya, orası burası eksik-gedik, yamru-yumru birşey çıkar - ama eskisinden de daha değerlidir artık; çünkü, şimdi, senin izlerini de taşıyordur.
başka birşey yapamazdim".
oruc aruoba
(bkz: yakin)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap