56 entry daha
  • sokağımda yıllardır yarı çöplük- yarı metruk halde bekleyen köşk restore ediliyor bir aydır. madam eli'imizin yadigarı yıkılmaktan kurtulacak nihayet.

    kurtulacak kurtulmasına da, öyle sessiz sedasız olmayacak bu iş belli ki.

    bir aydır benim tekir oğlanların sağlığı keçi boku gibi dökülüyor üzerinize afiyet. alerjiler, enfeksiyonlar... en sonunda esas kaynağın evimin tam karşısında yer alan köşkteki restorasyon olabileceğini keşfetti veterinerimiz. işçiler her çekiç vurduğunda havaya saçılan yüzlerce yıllık küf, toz, mantar, mikrop ve allah bilir daha neler neleri, benim prenses bünyeli danalarımı hasta etmiş belli ki.

    tek sorun yaşayan kedilerim değil. benim de nefesim kesiliyor zaman zaman. komşular bitmeyen öksürük, hapşırık nöbetlerinden şikayetçi. sağlığına zarar gelmeyen, sürekli kalkan toz yüzünden temizlik yapmak zorunda kalıyor. bir şekilde ev herkese varlığını hissettiriyor "ben buradayım, beni görün ve benden rahatsız olun!" diyor sanki

    düşünüyorum...

    o evde doğup büyüyen madam eli'yi düşünüyorum. kendi tabiriyle biraz kıskanç, bence açıkça sosyopat babasının kıskançlıkları yüzünden; babasının ölümüne kadar evden dışarı tek başına adım atmasına izin verilmemiş olan madam eli'yi. sadece komşu kızı nesrin teyzeyle, o da türkçe öğrenebilsin diye arkadaşlık etmesine izin verilen madam eli'yi. sırf babası "kadın kısmı boş oturmamalı" dediği için dört katlı evi annesiyle beraber elinde fırça, baştan başa temizleyen madam eli'yi. babası kızıyla karısının ne kadar hamarat olduğuyla daha da bir hava atabilsin diye deterjan bile kullanmasına izin verilmeyen, sadece arap sabunuyla temizlik yapmak zorunda kalan madam eli'yi. gayet varlıklı bir aile oldukları halde şımarmasın diye kilise elbisesi dışında tek bir elbise alınmamış madam eli'yi. çok güzel bir kız olduğu için babasının kıskançlığına maruz kalmış, bu nedenle evlenmesine izin verilmemiş olan madam eli'yi. nihayet babası öldükten sonra, biraz geç denebilecek yaşlarında evlenince çocuk sahibi olamamış ve kısa bir süre sonra severek evlendiği eşini de kaybetmiş madam eli'yi...

    annesi de öldükten sonra, kademe kademe gelen istifçiliği had safhada bir dispozofobiye dönüşmüş olan madam eli'yi düşünüyorum sonra. babasının her gün dizleri üzerinde tel fırçayla ovdurarak temizlettiği eve çöpleri yığarken geçmişinin intikamını aldığının ne kadar bilincindeydi ki?

    ve nihayetinde...

    mahallemi düşünüyorum. tüm bu koca hayat gözü önünde yaşanırken bunlara "dur" demeyen, madam eli'nin kafesinin önünden sessizce geçip giden ve o hiç yokmuş gibi davranan mahallemi, bizleri. bunca yıl içinde sakladığı trajedileri görmezden geldiğimiz, hatta unuttuğumuz ev tüm cerahatini üzerimize döküyor sanki. "ben buradayım" diyor, "burada çöp biriktiren bir kaçık kadın değil, bir babanın elinde ziyan olmuş bir hayat var, görün!" diyor. "hiç kimsenin hikayesi sizin gördüğünüzden ibaret değil, okuyun!" diyor.

    ev hepimizin bildiği ama unutmayı tercih ettiği ne varsa üzerimize kusuyor aslında, biz bunu restorasyon tozu sanıyoruz sadece.

    tanım: bazen kabuk değiştirmekten çok daha fazlasıdır...
16 entry daha
hesabın var mı? giriş yap