16 entry daha
  • goldberg in istanbul teklisiyle dijital raflarda yerini almış.

    kaydettiği "şeyin" kötülüğünü kendi başlığına yazdım. burada iklim hanım'ın business model'ıyla ilgili bazı tespitlerde bulunmak isterim.

    nedir bu business model? şu: "başarılı, isimli erkek bul ve yapış, oradan kesin bir iş çıkar, iş çıkmasa sevgili çıkar, o da olumlu".

    bu başarılı erkek bir süredir fazıl say. belli ki fazıl bey kendi tenezzül etmeyeceği küçük konserleri iklim'e bağlıyor, o da gidiyor fazıl'ın bestelerini çalıyor onun yerine. kendinden tamamen soğumasın diye yanına da kendi bir iki bir şey çalıyordur.

    (bu arada bu da fazıl say'ın maf- pardon lobileşme modeli: "sana destek olurum, konser ayarlatırım, kayıt yaptırtırım, ama benim bestelerimi çalacaksın ve bana koşulsuz itaat göstereceksin, -benim çıkardığım- tartışmalarda benim tarafımı tutacaksın, benim sevmediğim insanlarla konser vermeyeceksin ve onlarla samimi olmayacaksın".)

    bütün ama bütün kariyeri fazıl say üzerine kurulu, bütün varlığını fazıl say'a borçlu. hiçbir kendi elde ettiği başarısı, kendi ürettiği elle tutulur bir projesi falan yok, varsa yoksa fazıl'ın yancısı olmak sayesinde kucağına bırakılan işler. şimdi bence bu ve bunun dışarıdan bu kadar da net görünmesi, bir insanın içine düşebileceği en onur kırıcı durumlardan biridir. ama kendisi bunda bir sakınca görmüyorsa onun adına utanmanın da bir anlamı yok tabi.

    bu tiplerden fazıl say'ın etrafında çok var. genelde sadece fazıl say'ın projelerinde görüyoruz bunları çünkü fazıl torpili olmasa kendilerini varedebilecek tipler değiller, genellikle sanatsal olarak o donanımda ve yeterlikte de değiller. bu yüzden dikkat ederseniz fazıl say'ın kliği, klasik müzik camiasının geri kalanından ayrı bir grup neredeyse, bu insanların fazıl say prodüksiyonları veya başında fazıl say'ın "adamının" olduğu kurumlar dışında iş yaptıklarını pek göremezsiniz. ama şu da var: ben bu insanların, fazıl'ın onları sürdüğü işlerin kalitesizliğinin farkında olmayabilemeyeceklerini düşünüyorum hala. iklim tamkan da sonuçta alaylı biri değil, bir konservatuvar eğitimi olan bir insanın şu goldberg in istanbul denen şeyi çalarken içinden "abi para için düştüğümüz duruma bak ya..." dememesini mümkün bulamıyorum. bulamamak istiyorum.

    şimdi baktım, türkiye'nin haricinde viyana ve graz konservatuvarlarında eğitim görmüş. şu hayatın tuhaflığına bak, viyana konservatuvarında okuyup dizi müziği piyanistliği yapıyorsun.

    (bkz: para)

    edit: bir de bu ucube şeyi kaydetmek için kendi cebinden (bu kısmına hiç ihtimal vermiyorum söyleyeyim) para harcayıp dersler aldıysa daha fena. çünkü çaldığı şey eninde sonunda uyduruk bir arabesk-pop parçası. o eğitimi almasa da olurmuş. napmış londra’daki harpsichord üstatlarından zımçak zımçak düğün havası gibi “goldberg” eşliğinin inceliklerini mi öğrenmiş? hayır kaydettiği şey bişey olsa, ciddi bir ustalık falan gerektirse, ona verilen emeğin falanın filanın hakkını vereyim diyeceğim. standart repertuvar kaydedip uluslararası arenada bi değeri olan bi iş yapsın, ya da çok inovatif ve avangard bişeyler yapsın, takdir edelim. arabesk bir fazıl say bestesiyle olmuyor ama o. olursa böyle oluyor. (bir kısmı fazıl say bestesi olan) önceki kayıtları da şarkı türkü, belli ki fazıl say girşimiyle yapılmış. biliyoruz abicim bu olayın nasıl işlediğini.

    fazıl say da çok destek olmak istiyorsa, sıkıyorsa içinde hiç kendi uyduruk şarkı türkülerinin olmadığı bir projesine destek olsun. ama olmaz.

    kusura bakmayın arkadaşlar ama dandik işe dandik demek zorundayız. ne alakası olduğunu anlamadığım vıcık vıcık bir izmirlilik romantizmi de, şahsen tanıyıp sevdiğiniz biri olması da, sizin tescilli bir amsalak olmanız da bunu değiştirebilecek şeyler değil. güzel kadın diye, izmirli diye, atatürkçü diye, şu diye bu diye kötü işleri yücelttiğiniz için türkiye’de müzik camiası emekleme dönemini bir türlü aşamıyor.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap