• birbirinizi anlamaya, güvenmeye başladığınız ve kahkahalar arasında boğulup "ayy beni yargılar mı" telaşında olmadan rahatça davrandığınız evredir. hem çok fazla yakın olmaktan ilişki monotonlaşmamıştır hem de mesafeli değilsinizdir. iki taraf da karşısındaki kişinin hayatındaki yerinin ve öneminin farkındadır. gözlerinin içi heyecandan değil, anlamdan ışıldar. en güzel evre budur.
  • flört aşaması. az mesajlaşma az arama az görüşme ama hep bi heves hep bi arasam mı ne mesaj atsam heyecanı.

    sonra ne oluyor? nerdesin aşkım, burdayım aşkım. boku çıkıyor. sonra iki kişiden mantıklı olanı mubabbeti azaltmaya başlıyor. öteki bunu ilişki için yapılan bir fayda olarak görmeyip triplere başlıyor. tripten sıkılan karşı taraf uzaklaşıyor. trip yapan kişi yılmıyor ısrarla hesap soruyor. halbuki karşıdaki insan coktan gitti. vs. vs.

    not: ben iliskinin en güzel evresini anlatayım derken ilişkiyi bitirdim. düşünün taşının yani.
  • bir ilişkinin en güzel evresi bana göre bavullarla birbirine gittiğin gibi sevişmeye başlayıp birbirini keşfetme sürecine girdiğin, ne kadar çarpık düşüncen varsa birine kendini açtığın, nelerden hoşlandığını keşfettiğin, keşfettiğin şeylerin üzerine gidip onun mutlu olmasını izlediğin an.

    ilk dokunuş, ilk öpücük, ilk yakınlık... bunlar kadar heyecanlı bir şey yok bu hayatta.
  • herkes flört etmek der. çünkü insanlar banallik içinde yüzdükleri hayatlarına biraz olsun heyecan katmak istiyorlar. fakat küçük dünyasında zaten fırtınaların eksik olmadığı bu faniye soracak olursanız, gönül birlikteliğine giden yoldaki tüm aşamaların aşılıp iki sevgilinin karşılıklı olarak birbirinden emin olduğu zamandır ilişkinin en güzel evresi.

    bu denklem gereği, iki insan birbirini sevmeye devam ettikçe ilişki daha da güzelleşir**. çünkü insanlar birbirine zamanla yaklaşır yaklaşır yaklaşır ve bir noktadan sonra birbirlerinin benlikleri içinde kaybolurlar. bundan tat almayı bilenler için, flört falan hava civadır.
  • iki tarafın da karşılıklı olarak birbirlerinin duygularından emin olduğunu anladığı andır.
  • benim için; annesi babası evdeyken "çöp atmaya falan çıkmıyon mu?" dediğim günler en güzel evresiydi. dışarıda da kar var. buluşurduk yarim saat dünyalar bizim olurdu. eve gidince de biraz karda yürümek istedim derdi hep. o yarım saatler bana dünyalara bedeldi.
  • ilk konuştuğumuz zamanlar bi gece iyi geceler canım demişti tüm gece uyanıp o mesaja sarılarak uyudum.sonralarda öğrendim bu şiiri ;
    “iyi geceler canım' derdin. gecenin iyiliğinden çok, canın olma düşüncesi yeşerir dururdu içimde." sanki özdemir asaf bu şiiri benim o geceki küçücük mutluluğumu gördükten sonra yazmış gibi .
  • iki insanın da birbirinden aşırı hoşlandığı ama bi türlü itiraf edemediği, buluşulunca hissedilen o heyecan, kalp atışlarının hızlanması, konuşurken sürekli dudaklara bakılan o muazzam evre...
  • buna 20 yil boyunca flort zamanlari dedim, kelebeklerin ucustugu ne olacak diye merak ettigin, her seyi kesfettigin zaman derdim.

    covid donemi ile flortun hizlica yari zamanli beraber yasamaya dondugu, farkli bir ulkeye tasinacagimiz icin de 1 yil icinde evlenmenin ardindan, en guzel zamani butun bu birbirini tanima isinin, gel-gitlerin bittigi ve ayni anda ayni seyi soyledigin, hep konusacak bir sey bulabildigin zaman derim. heyecan pek yok yalan degil - bence 20lere ve 30un baslarindaki beklentilere gore cok bayik- ama en yakin arkadas olma, tanidiklik hissi bayagi guzel ve guvende hissettiren bir sey.
  • birbirine kur yapıp her şey müthiş olacakmış taklidi yaptığın evre. yani yeni tanışılan dönem. her zaman en keyiflisi, en heyecanlısıdır.

    birini tanıdıkça daha çok seviyorsun evet ama kötü yanlarını da görüyorsun. zamanla kişiye karşı içten içe öfke duymaya başlıyorsun. bu belki bende böyledir ama benim tanıştığım adamla tanıdığım adam birbirinden hep çok farklı olmuştur, erkek seçiminde çok başarılı olduğum söylenemez yani lol. dolayısıyla ben hep o baştaki hallerini özlemişimdir hayatıma giren adamların. bir yandan zamanla bana dair birçok şeyi bilmesi, beni tanıması keyifli gelir, güvende hissettirir ama o değişime şahit olduğumda ben de değişmeye başlarım. daha mutsuz, daha hırçın, daha az şefkatli bir kadına dönüşürüm çünkü canımı yakan bir şey olduğunda bu yanım ortaya çıkar. ilişkimiz olmadı ama son aşık olduğum adama da iletişimde olduğumuz süre boyunca en sık söylediğim şeylerden biri "ben seni baştaki halin için hayatıma aldım" olmuştur galiba. zaten hayatıma giren herhangi biriyle en baştaki gibi kalabilseydik dünyanın en sevgi dolu kadını olurdum muhtemelen. bu yüzden güven, cart curt geçmek gerek bazen. baştaki o hisler, heyecan, tanıma isteği, hayatına dair her detayı bilme ihtiyacı asıl keyifli olan. sonrasında heeeer şey boka sarıyor zaten.
hesabın var mı? giriş yap