• hakkında bu kadar az entry girilmiş olmasına son derece şaşırdığım filmdir. her sinema severin izlemiş olduğunu sanırdım halbuki.
    yoksa sadece ben mi bu filmi hayatımın filmi olarak görüyorum ne...
  • film hakkında bazı populer bilgiler verme isteği duydum.

    örneğin; filmin ilk sahnesi harika bir çekim tekniği, plan sekans olarak dakikalarca tek bir kamera ile çekilmiştir.
    filmde saf ve temiz, geleneksel görgü kuralları olmadan, fakir ama mutlu yaşamları ile birlikte, hastalık ve acıyı, aşkı, ayrılığı, öfkeyi, mutluluğu, kısacası insani tüm duyguları en anlamlı şekilde perdeye ulaştıran yönetmen, emir kustarica'dır.
    filmin müzikleri ;ki çingeneler için müzik hayatın en can alıcı noktasıdır diyebiliriz, goran bregovic imzasını taşımaktadır.
    hatta filmin müziklerini dinlediğinizde oya-bora'nın sevmek zamanı şarkısının müziği kulağınıza gelince içinizi tatlı bir huzur ve hüzün kaplayacaktır. (bkz: hüzür)
    --- spoiler ---

    spoiler
    --- spoiler ---
    filmin ana karakteri perhan, yani davor dujmovic, 1999 senesinde intihar etmiştir, ki nedense filme benim gözümde daha bir anlam katmıştır. neyse daha fazla anlatmıyayım zira çok az entry var, başka izleyenler de anlatsın
  • dvd'si icerisinden bir tane de izlemeye deger oldugunu düsündügüm alternatif bitis sahnesi bulunur.

    bu detayin disinda:

    nemanja kusturica ''romanlarin icerisindeki bir yabanci'' olarak tanimlanmakta. filmi bitirdikten sonra da haliyle kendi kendime ''bir rejisör nasil olabilir de icinden gelmedigi bir halkin kültürünü bu kadar iyi yansitabilir?'' diye sordum.

    cevabi ise kusturica'nin sohbetlerinde sakliydi. kusturica dogup büyümüs oldugu sarajova'da romanlarla ile ic iceymis ve tüm azinliklara oldu olasi hayranmis, bilhassa da bati medeniyeti'ni asla kabul etmemis olanlara. bunlarin en güclüsü olarak da romanlari görmekteymis. kusturica, romanlar hakkindaki deneyime dayali bilgileri disinda konunun teorik kismiyla da oldukca ilgilenmis. moskova'daki, üsküp'teki, saraybosna'daki ve paris'teki romanlari daha önceden bizzat iclerinde bulunarak kültürlerini ve müzigini gözlemlemis, kökenlerini arastirmis ve bir cok calismada bulunmus.

    peki bu halkin kültürünü yansitmak icin tüm bu pratik ve teorik bilgiler kendi basina yeterli miydi? kusturica bunun da cevabini veriyor. ona göre, filmlerde ''söylenecek''lerden daha cok ''gösterilecek'' seyler varmis. kendisinin film skriptlerine bagli kalmadigini, filmi senaryolarda degil sahnede belirledigini anlatiyor. islerini ''iki nefes alis verisi'' degil, ''bir hayat'' olarak tasvir etmekte. ''filmi yapan'' degil ''filmi yaratan''mis kendisi ve bu ''yaraticilik'' icin de kaliteli bir film icin en az bir roman yazari kadar zamana ihtiyaci varmis. arkadasi gabriel garcía márquez'in the autumn of the patriarch adli romaninin 7 yilda tamamlandigini ve kendisinin ise time of the gypsies'i 9 ayda cektigini düsününce iyi bir is basarmis oldugunu düsündügünü belirttikten sonra kisa süreligine duruyor ve manali bir ufak tebessüm esliginde rüzgarda dagilan saclarini düzeltiyor.

    ya peki oyuncular? time of the gypsies bir cok amatör oyuncular ile cekilmis. kusturica, oyunculuga farkli bakis acilari olan profesyonel ve amatör oyuncularin bir araya getirildiginde birbirlerinin eksiklerini tamamladiklari icin ortaya daha basarili sonuclarin ciktigini ifade ediyor. örnegin profesyonel oyuncular amatör oyunculara baktiklarinda kendilerindeki spontanlik duygusunun kayboldugunu, amatör oyuncular da profesyonel oyunculara baktiklarinda kendilerinde oyunculugun teknik detaylarinin olmadigi görmesi gibi.
  • emir kusturica'nin en iyi filmlerinden biri olarak kabul edilen ve aynı zamanda filmin tamamı cingenece çekilen ilk sinema filmidir.film 1988 yugoslavya ' sında geçmektedir .ozel güçlere sahip perhan adında bir gencin basından geçenleri anlatır . bana gore goran bregovic 'in besteledigi film müzikleri gayet başarılı .
  • niye beni bu kadar dağıttığını anlamadığım film

    oyunculuklar, çekim teknikleri, diyaloglar, en anlamsız görünen gibi ama insanın içine işleyen monologlar, gerçeküstü öğelerin gerçekçiliği her şeyiyle etkileyen bir film. kusturica'nın ne kadar harika bir yönetmen olduğunu anlayabildiğiniz bir film. onun imzası haline gelen gerçeküstü durumları mükemmel işleyip yerleştirmiş. ayrıca başrol oyuncusu davor dujmavic'in (perhan) intihar ettiğini duyunca daha bir dumur oluyorsunuz

    açık söyleyeyim, mükemmel bir film değil, 2 parça olarak izledim. ilk girişte bu ne ya ne sıkıcı off içim bunaldı diyorsunuz ama zaten filmin amacı o insanların tarzı haline gelmiş yaşam biçimleriyle bunaltmak. hikayeyi o atmosfer içinde işleyerek sizi içine alıyor ve kayboluyorsunuz. ve eğer biraz hassas bir insansanız film sizi mahvediyor. filmle yetinmeyip müzikler, oyuncular, yönetmen çekildiği yer vs. hepsini deli gibi araştırıyorsunuz.

    izleyin, izlettirin, çok güzel çünkü
  • ve tüm ruhumla güvendiğim biri tarafından aldatılmaya son verdim.

    (bkz: zımba)
  • film ile "ederlezi"yi farklı anlarda izleyip/dinleyip etkilenmek değil mesele, filmde şarkının girdiği en berbat anlarda kopuyor insan. böyle filmler yapmayın abi insanız biz. davor dujmovic namı diğer perhan; hep bu filmdeki oyunculuğunla güzel hatırlanacaksın ruhun şad olsun.
  • birtakım ördeklerin oradan oraya koşturduğu, samimiyet ve naifliklerle dolu güzel film.
  • (bkz: #116172979)
hesabın var mı? giriş yap