• songül öden ve levent ülgen'in başrollerinde olduğu müzikal oyun.
    bilmediğim bir coğrafyanın bilmediğim halk destanını öğrenmiş olmak, başarılı oyunculuklar ve danslar izlemiş olmak güzel olsa da oyun uzunluğuyla biraz sıkıyor.
    öyle ki ilk bölümde ara verilmeyince oyunu tek perdelik sandım!
    ıkinci perde başladığında hikayeye 2 yıl sonrasından girilince bir süre kopukluk yaşanıyor.
    uzayan mahkeme sahneleri, yüksek sesli ve toplu konuşmalar kulak tırmalayıcı ve yorucu.
    zor tamamladım oyunu.
  • barış erdenk'in yönettiği, sibel erdenk'in koreografisini yaptığı müzikli oyun. başrollerde songül öden ve levent ülgen bulunmakta.

    songül öden; gruşa rolünün altından fazlasıyla kalkmış. oyunun ilk perdesinin büyük bir kısmını gözlerimi silerek izlememe sebep oldu.

    levent ülgen; yargıç azdak elinden şarap şişesi eksik olmayan bir hırsız. levent ülgen'i ne yazıkki akasya durağı isimli diziden tanıyorum/biliyorum. onun dışında herhangi bir oyunda izlememiştim ve bu sebep büyük bir önyargıyla bekledim 2. perde de sahneye çıkışını. fakat beni beklediğimden kat be kat üstün performansıyla şaşırttı, daha önce kendisini izleme fırsatı bulamadığım için de üzüldüm. oynamak, rolüne inanmak, karakterin kendisi olmak ne demektir hepsini fazlasıyla gösterdi. hatta öyle ki oyun bittiğinde bu ayyaş hırsız için üzülürken buldum kendimi.

    oyuncu kadrosu genel itibariyle çok iyi, oyunculuklar gerçek ve müzikler çok başarılı.
    dekor tasarımı da barış erdenk'e ait. sahne çok başarılı kullanmış. bir kaç tane kasa, sahnenin ortasından aşağı sallanan bir çengel ve arada değişen küçük aksesuarlar. küçücük bir maliyetle harikalar yaratılmış.

    salondan çıkarken tek düşüncem ''mümkün olsa da tanıdığım herkese bu oyunu izletebilsem'' idi. su gibi akıp gidiyor, keşke mümkün olsa da herkes izlese.
  • desem ki; bir oyundur. desem ki; öylesine bir oyundur.

    işte öyle değildir be dostlar, epiktir, liriktir. derdi vardır sana da derdini anlatır. senin dilini bilir mi bilmem ama anlamaya çalışır. adına brecht derler, adamın hasıdır. alır çin'den bir hikayeyi yüzyıllar sonra sana anlatır. sen anlar mısın onu, onun derdi değildir. yargıç azdak, candır, canandır. bir de aziz haydutos candır. guruşa candan öte, candan ziyade. biri epik mi dedi, hah işte öyle bir şeydi...
  • oyun gayet özenli ve oyuncular gerçekten başarılı..
    oyuna çok bayıldım diyemem ama fena değildi.
    songül öden ayrıca çok başarılıydı, bir de zengin kadını canlandıran oyuncu..
    kafkas danslarına çalışılmış, başarılılardı.
  • dün akşam kozzy gazanfer özcan sahnesinde izlediğim oyun. 4 arkadaş gittik. ben ve bir arkadaşım oyuna bayıldık diğeri eh işte derken içimizde tek erkek olan oyunda uyudu. farklı, renkli bir oyun. danslar, şarkılar konu işlenişini çok beğendim. çin'e ait bir hikayeyi gürcistan'da seyrettik. ama ya çin'i duyduktan sonra oluşan sempati yada bazı karakterin abartılı tavırları ile anime izler gibi izledim bazı sahneleri. sonuç olarak biraz uzun ama yine de gidin seyredin.

    ek olarak normalde anadolu yakası tiyatro seyircisini daha farklı bulurdum. avrupa yakasında seyrettiğim oyunlarda sık sık çalan cep telefonlar ve hatta açan konuşan, kendi arasında bağıra bağıra konuşan seyircilerle bezdirmişti. hatta profilo'da oyunda cep telefonu ile konusan birini oyuncu uyarmak zorunda kalmıştı, dünkü oyunda da seyirci çok kötüydü. çalan telefonlar, o çalan telefonu açan ve konuşan öküzler (sadece tiyatrodayım deyip kapatan kişiler diil, bildigin aksam gec gelirim, iyiyim saol sen nasılsın, olur konusuruz falan diye geyik yapan) oyun başladıktan sonra yer değiştirmeye çalışan kişiler. hatta songül öden o yer değiştiren seyirciler için oyun başında "arka sıralardan ön tarafa geçmek isteyen seyirciler için son 1 dakika " diye laf attı ama bunu ciddiye alan baya bir kişi bir hışımla kalkıp öne hücum etti. bu seferde oyuna geç gelen seyirciler için yer sorunu oluştu ve ortada gezinen seyirciler oldu.
  • en son söyleyeceğimi en baştan söyleyim:
    tiyatro sevdalısı değilim, tiyatroya gitmem. hem bir oyuna 50 tl bilet parasını niye vereyim sinemaya gider film izlerim kafasında bir insanım. bu durumla gurur duyduğum filan da yok. belki de çocukluğumda biri çıkıp "kültürlenin lan" dese böyle biri olmazdım.

    oyunculardan bir tek en son babalar duyar dizisindeki kadir karakterini oynayan adamı tanıyordum. (adını hala daha bilmiyorum 2. perdede görünce tanıdım) arkadaşların ısrarı üzerine geçtiğimiz hafta ankara tunalı'daki sahnede (evet sahne adını bile bilmiyorum) izledim. işin aslı oyunda işlenen konuyu ve oyunun adını bile bilmiyordum.
    başından sonuna mükemmel bir oyun. en başta işlenen hikaye müthiş. karakterler, oyunculuk on numara. müzikler de çok güzeldi. her anından zevk aldım. herkese tavsiye ederim.
    favori karakterim valinin eşi.*

    tiyatro yorumu benden bu kadar çıkar, saygılar.
  • kartal belediye tiyatrosundan izledim (27 mart 2016). içten, samimi, en önemlisi de anlaşılır olmuş. oh be nihayet bir brecht oyunu epik epik diye çocuk oyununa çevrilmemiş. tadında; oyuncu, yönetmen ve aktör kanırtmasından uzak, güzel bir yorum olmuş. gidiniz ve izleyiniz derim a dostlar ve romalılar...
  • oyunun sonunu görmek için kyk yurduna geç kalınmış ve adıma tutanak tutulmuştur. pişman da olunmamıştır.
hesabın var mı? giriş yap