• devletin moderniteye yerleştirilmesini konu alan christopher pierson kitabı.
  • "modern devlet,biçimi ne olursa olsun, özü itibariyle, kapitalist bir makine'dir, kapitalistlerin devleti'dir, toplam ulusal sermaye'nin ideal kişileşmesi'dir. üretici güçleri ne kadar çok kendi mülkiyetine geçirirse,o kadar çok gerçek kollektif kapitalist durumuna gelir, yurtdaşları o kadar çok sömürür. işçiler ücretli işçi, proleter olarak kalırlar. kapitalist ilişki ortadan kaldırılmaz. bilakis doruğuna tırmandırılır."

    friedrich engels
  • öyle sanıyorum ki kökleri platon ve ideal devlet fikrine yaslanan bu kavram uzunca bir zamandır tek bacağını yitirmiş bir iskemle gibi sallantıda. modern devlet kavramına nietzsche üzerinden getirilen eleştirel yorumlarda yeni bir tapınak durumuna gelen ve modernizmin kendisine evrilmiş bir devletten, siyasetinse teolojinin yerini aldığından-alacağından söz açılıyor. şimdi kendi toplumumuz için değilse bile özellikle avrupa için düşünülmesi, gözden kaçırılmaması gereken bir fikir olabilir bu. daha da kötüsü gözden kaçırılmaması gereken ve ancak geç kalınmış bir fikir.
  • "modern devletin yürütme organı, bütün burjuvazinin ortak işlerini yöneten bir komiteden başka birşey değildir" k. marx ve f. engels, komünist manifesto.
  • "modern devlet, burjuva yasalarının kalbinde yatan umumi/özel ayrımı tarafından oluşturulmuş olup aynı zamanda dünyevi yozlaşmayı da başka bir deyişle mal ve beden ticaretini uygun hale getirmesi için tasarlanmıştır." dominique laporte - bokun tarihi
  • ulus-devleti ifade ediyor ve dini olmayan.
  • modern devlet, oluşum süreci kabaca 16. yüzyılla başlatılabilecek ve temel niteliği şiddet araçları üzerinde kesin denetimi (meşru şiddet kullanımı) ve bunun mantıksal devamı olarak da hukuk yaratma ve uygulama yetkilerini tekeline almış olan devlet türü olarak tanımlanabilir. bu “devlet” kendisinden önceki “devlet” yapılanmalarına nazaran daha kapsayıcı hayatın hemen her alanına nüfuz etme peşindeki bir devlettir.
  • 1651 yılında thomas hobbes'un yazdığı "leviathan" ile başlar.

    kral ve kilise gibi iki büyük güç odağının bulunduğu bir zamanda, 16. ve 17. yüzyılda, burjuvazinin sınıfsal çıkarı için monarşiyi desteklemesi, iki güç odağının kralda birleşmesini sonuçlar ve dolayısıyla da "yasa ve uygulama" krala ait olur. değişik bir ifade ile kilise, burjuvazinin desteğini almış olan krala tabi olmaya başlar. işte bu, modern devletin doğuşudur.

    modern devleti görebilmeniz için, dünyevi iktidarın ruhani iktidarı yendiğini ve kapsadığını görmek gerekecektir. modern devletin özelliği, modern bir kavram olan egemenlik sayesinde, yasa ve uygulama ilişkisini dünyevi alanda kuruyor olmasıdır. siyasal iktidar her toplumda vardır, fakat modern devlet ancak egemenlik yetkisi ile somutlaşır.
  • bunun özellikle neo liberal ekonomik sisteme sahip olanında bireyin kıymetinin niceliği sadece devlete getirdiği kâr ile doğru orantılıdır.

    mesela sen devlet seni düşünerek sana sigarayı bıraktırmaya çalıştığını sanırsın halbuki devletin amacı sağlık harcamalarını azaltıp kârını artırmaktır, senden çok çocuk sahibi olmanı ister çünkü gelecekte daha fazla işgücüne sahip olmak için yine kârını gözetir. günümüzde birey devlete etiyle sütüyle kâr getirerek hizmet etmek zorundadır. oysaki devlet modern olsun veya olmasın şimdiki halinin tam tersi olarak temelinde sadece bir 'insana hizmet' aracı olarak ortaya çıkmıştır.

    bunun gibi şeylere bağlı olarak şahsi fikrime gelince; modern devlet günümüz insanının en öncelikli depresyon kaynağıdır, çünkü hayatımıza her alanda müdahil olabilip buna karşın duygusal varlığımızı tamamen yoksaymaktadır.
  • on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda ortaya çıkan ve günümüze kadar gelen modern devletlerin gelişim süreci, iki döneme ayrılarak incelenebilir.
    orta çağın sonlarında kralların; kilise ve feodalitenin tasfiye edilmesi sonucu tek, mutlak ve bölünmez iktidar sahibi olarak tarih sahnesine çıkmaları modern devlet anlayışının ilk aşamasıdır. bu aşama, avrupa’da mutlak monarşilerin hakim olduğu bir dönemi ifade etmektedir. bu dönem 1789 fransız devrimi’ne kadar devam etmiştir. 1789 fransız devrimi'nden günümüze kadar geçen süreç, modern devlet anlayışının ikinci aşamasıdır. bu aşamada krala ait olan egemenlik, ondan alınarak topluma verilmiş, böylelikle egemenliğin demokratik niteliği ortaya çıkmıştır. böylece eskiden sadece yönetilen konumunda olan insanlar, demokratik egemenlikle birlikte, üstün emretme gücünün sahibi konumuna gelmişlerdir. ancak zamanla, egemenin kullanabileceği yetkilerin sınırsız olarak değil de; belirli sınırlar dahilinde kullanılabileceği biçiminde gelişmeler yaşanınca, mutlak egemenlikten farklı, sınırlı bir egemenlik anlayışı ortaya çıkmıştır. egemenliğin sınırlandırıldığı ve demokratik niteliklere kavuşturulduğu bu dönemin siyasal iktidar tipi, ulus devlettir. başka bir ifadeyle ulus devlet, modern devlet anlayışının son iki yüzyılda aldığı şeklin adıdır.
hesabın var mı? giriş yap