aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • yunan mitolojisinde soyle bir efsanesi olan tanrica:
    fakir bir balikci birgun deniz kenarinda yasli bir adam gorur. adam cok yasli, yorgun ve actir. yasli adam balikcidan yardim dilenir balikci da aciyip onu evine goturur karnini doyurur. bunun uzerine yasli adam sen cok iyi bir insansini seni odullendirecegim der ve birden denizler tanrisi poseidon gorunusune burunur. poseidon yasli adama sizin koyunuzun tanrisi kim diye sorar ve koyun tanrisinin kardesi zeus'un kizi athena oldugunu ogrenir. bu arada athena da olaylari duymus ve koylunun evine gelmistir. iki tanri koy benimdir diyerek birbirlerine girince zeus mudahale eder ve yarisma duzenleyelim koye en guzel hediyeyi veren bu koyun tanrisi olsun der. tanrilar kabul ederler ve poseidon denizler arasindan muhtesem guzellikte 4 at cikarir. bunlar dunyanin en hizli ve guzel atlari bunlarla cok uzaklara gidebilir buyuk ordulari yenebilirsiniz der. sira athena'ya gelmistir. athena elindeki asasini yakinlardaki bir kayaya vurur ve orada birden kavruk caliya benzer bir agaccik belirir. bunu goren poseidon kahkalarla guler. athena ise gayet hinzir bir gulumseme ile anlatmaya baslar. bak der koyluye; bu agacin ismi zeytin agaci. bu agac yuzyillarca yasar meyvelerini yesilken veya kararinca ekmek arasina katik yapip yersiniz, meyvesini ezip yag yaparsiniz. yagini yakip aydinlanir veya yagi ile yemek yaparsiniz, cekirdeginden de bir tur elyaf uretebilirsiniz demis. sonucta zeus en faydali hediyeyi verdigi icin yarismayi athena'nin kazandigini soylemis ve o kucuk koy akilli tanricaya atfen atina ismini almis.
  • eski yunan tanrisi zeus'un kizi, tanrica.
  • şöyle de bir efsanesi vardir tanrıça olan athena'nin:
    fakir bir balikci (aka yahya reis) bir gün deniz kenarinda yaslidan da yasli bir adam görür.. adam hem yasli ve hem ac oldugundan balikcidan "oglum bana bir ekmek arasina da sardalye koyabilir misin?" balikci yahya reis yasli adama acir "gel dayi seni evime gotureyim orada nasiplenirsin" der.

    bunun üzerine yasli adam "cok iyi bir adammissin sen ogul seni ödüllendirmek gerek" der ve dervis oldugunu yani bir nevi poseidon oldugunu belirterek 3 basli zipkini ile poseidon sekline bürünür..denizlerden sorumlu devlet tanrisi poseidon yahya reise "sizin köyün allahi kim?" diye sorar. yahya reisin tirmasiyla "sensin agam" cevabini alan poseidon "birak bu gotunu yiyim ayaklarini" der.. "athena " diyiverir sadece yahya.. bu arada athena da olaylari duymus ve yahya reisi evine gelmistir. iki tanri "bu köyün allahi da peygamberi de benim" diye birbirine girince zeus hadiseye mudahale eder "en sahane hediyeyi veren bu koyun tanrisi olur der.. ikisi de bu hadiseyi kabul eder ve poseidon hemen "gel duhdul" diyerek denizden birbirinden güzel 4 at cikartir. "bunlar dunyanin en hizli ve guzel atlari bunlarla cok uzaklara gidebilir, tüm ganyanlari kazanabilir, veliefendideki cumhurbaskanligi kupasini kazanabilir, buyuk ordulari yenebilirsiniz der". sira athena'ya gelmistir. athena elindeki asasini bismillah diyerek yakinlardaki bir kayaya vurur ve orada birden kavruk caliya benzer bir agaccik belirir. bunu goren poseidon "hohoho caliya cirpiya sürtersin artik" diye guler. athena ise gayet hinzir bir gulumseme ile anlatmaya baslar. bak der yahya reise; "bu agacin ismi zeytin agaci. bu agac yuzyillarca yasar meyvelerini yesilken veya kararinca ekmek arasina katik yapip yersiniz, meyvesini ezip yag yaparsiniz. yagini yakip aydinlanir veya yagi ile yemek yaparsiniz, cekirdeginden de bir tur elyaf uretebilirsiniz demis." zeus afallar. "vay be" der "güzel oldugun kadar zekisin de.." inceden yazar..

    böylelikle athenanin güzelligi ile zekiliginin birligi tescil edilmis olur..
  • tanrıların kralı bulutların üstünde oturmuş, dik dik bana bakıyor.

    zeus onun adı. zamanının ve yunan çağının tek egemeni. eşsiz silah, yıldırım, onun hizmetinde. ölümlülerin ona sunduğu adakların dumanı ile besleniyor, canını sıkan karısını aldatıyor, tanrılar birbirleriyle dalaştıklarında onları ayırıyor. ama bugün ilk bakışta da anlaşıldığı gibi tanrıların kralı şakacı mizaçlı değil. kaçıyorum, saklanıyorum, onu gözlüyorum…

    nesi var? güç topluyor…

    saçları dikiliyor, alnı kabarıyor. damarları neredeyse çatlayacak. dudakları aralanıyor, nara atıyor… hem de nasıl bir nara. ve görüyorum, evet, tanrısal kafatasının açıldığını görüyorum. ne çıkacak? bir bulut? bir kuş? bir savaş? bir düşünce? barış?

    sonunda tanrıların kralı’nın kafatasında açılan delikte, çocuğun kafası beliriyor. işte, kasklı, ışıl ışıl, elinde bir mızrak. siyah eldivenlerinin ucundaki kanı zırhına sürerek temizliyor. tanrıların kralı’nın kafası kapanıyor. bitkin zeus, dünyaya getirdiği kızını seyrediyor.

    - çocuğum, seni athena diye çağıracağım. annen olmadığı için filozofların koruyucusu olacaksın. seni uyarıyorum, onları kolay müşteriler sanma: inatçıdırlar, gevezedirler, ince düşüncelere dalmayı severler. üstelik kötü karakterlidirler. ama sen, bilgeliğin tanrıçası olacağına göre, kurnazlığın ve pazarlıkların yükü senin omzuna binecek. barışın sorumluluğu senden sorulacak.

    çocuk hemen bulutları kovalamaya sabırsızlanıyor ama tanrıların kralı buyurgan bir hareketle kızını engelliyor.

    - bekle! diyor ona. bazen sana savaş çıkarmanı da emredeceğim. çünkü ölümlüler gereğinden fazla mutlu olurlarsa bize ihtiyaçları kalmaz. onların adaklarının dumanı olmaksızın yaşayamayız. görevin kolay olmayacak, bazen barış, bazen savaş. eğer seni suçlarlarsa, onları sakinleştirmek için çelişkiyi icat et.

    ve sabırsızlıkla tepindiği için babası onu tutup kollarının arasına alıyor.

    - bu kadar acele etme, diye kulağına fısıldıyor. asla kendini tutkuya kaptırmamalısın: nehire düşersin. sevmeyi aklına getirme. bunu sana yasaklıyorum. zaten seni kollasın diye gece kuşlarının en güzelini seçtim: keskin gözlü ve yumuşak tüylü baykuşu. tek bir efendi tanıyacaksın: ben. diz çök!

    çocuk boyun eğip, söyleneni yapıyor ve tanrıların kralı gülümsüyor.

    - güzel, diye bağırıyor tanrıların kralı. öyleyse başlangıç olarak, dünya diye adlandırılan şu karmaşık yerdeki bazı işleri yoluna koyacaksın. orada, kuşaklardan beri birbirini öldüren eski aileler, birlikte yaşamak istemeyen halklar var, biz tanrıların bile aklına gelmeyecek korkunç cinayetler işleniyor… bunları düzelt. birşeyler bul, ne bileyim ben, bir antlaşma, bir mahkeme, onları birbiriyle konuştur: sonuçta bu senin işin. çünkü gelecek bütün çağlar boyunca, sen “akıl” olacaksın kızım. bu bir meslek.

    (catherine clement, şeytanın orospusu, s. 22-24)
  • ilyada ve odise'de akhaların yardımcısı tanrıça. herayla çok iyi geçinirler. önce akhilleusa sonra da odiseye büyük yardımları olmuştur. babası zeus onu çok sever bu yüzden isteklerini hep gözönünde bulundurarak karar verir. bilgelik, akıl ve saflık tanrıçasıdır. ölümlülere baykuş formunda görünür çoğunlukla.
  • athena yunan savas, bilgelik, sanat ve yetenek tanricasi. zeus'un en sevdigi kizi. annesi metis'tir (erdem tanricasi), metis'in doguracagi kizin cocugunun zeustan daha ustun olacagi uyarısı ile zeus cocugun hem annesi hem de babasi olmak icin metis'i yutar. fakat metis'te iceride bos durmaz ve kizi icin bir zirh yapmaya baslar. icinde yapilan zirha vurulan darbeler zeus'un basini catlatircasina agritir ve zeus ve hera'nin oglu (aslinda sadece hera'nin) hephaestus ustaca bir darbeyle zeus'un kafasini yarar ve athena tepeden tirnaga zirhlar icinde ve bir yetiskin olarak dogar.
    athena ile ilgili efsanelerden birine gore, o ve amcasi (poseidon) antik yunanistanda bir sehri cok seviyorlardi ve ikiside sehre kendileri sahip olmak istiyorlardi. bu yuzden anlastilar ve o kentin halkina en guzel hediyeyi verenin kente sahip olmasina karar verdiler. poseidon tridenti ile topraga vurdu ve vurdugu yerden bir kaynak fiskirdi, kent halki cok etkilendi ve sevindi fakat su deniz suyu idi. boylece athena onlara bir zeytin agaci yaratti ve halk sehirlerini onlara bir seferde hem yemek, hem yag hem de tahta saglayan athena'ya verdi. athena da bu cok sevdigi kente atina ismini verdi. athena'nin en yakin arkadasi ve yoldasi zafer tanrisi nike idi.
  • trompet, flüt, çömlek, tırmık, saban, gemi ve savaşta kullanılan at arabasının mucidi yunan tanrısı.

    zeus'un en sevdiği çocuğu olduğu için, şimşekleri dahil, babasının tüm silahlarını kullanmaya izni vardır.
    kutsal şehri atina, ağacı zeytin ve hayvanı baykuştur.

    doğum efsanesi ise şöyledir;

    "annesi akıllı metis idi. efsaneye göre baş tanrı zeus, metis'i yutmuş, yani kendi içine atmış ve onu kendisinin bir parçası yapmıştı. akıllı ve zeki zeus, metis'i uzun süre kafasının içinde taşıdı. ondan kurtulma zamanı gelip çatınca demir ve ateş tanrısı hephaistos'u çağırdı.

    "hephaistos" dedi "başım çatlayacakmış gibi ağrıyor, artık dayanamıyorum. alnıma hızla keskin baltanı vur. korkma, sen emrimi yerine getir, ben başıma ne geleceğinin biliyorum."

    hephaistos, baş tanrıya karşı gelmeye cesaret edemedi ve baltasını zeus'un alnına indirdi. o anda yarılan yerden zafer çığlıkları atan güzel bir kız çıktı ve dans etmeye başladı. tepeden tırnağa kadar silahlı idi. başında altın bir miğfer kıvılcımlar saçıyordu. parlak bir zırh bütün vücudunu kaplamıştı. elinde ise yepyeni bir mızrak sallıyordu. bu olayı gören bütün ölümsüzler hayret ettiler. güneş bile onu görünce ne yapacağını unuttu. athena atlarının dizginlerini çekti, arabasını göğün boşluğunda bekletti. büyük olympos dağı bu yeni tanrıça'nın doğuşu ile sarsıldı. topraktan müthiş bir gürültü çıktı. denizler kabarmaya dalgalar coşmaya başladı."
  • yunan mitolojisinde athenanın zeusun kafasından miğferi ve asasıyla 30 yaşlarında kadın olarak çıktığına inanılır.
  • yunan mitolojisinde zeka tanrıçası olarak bilinir...
  • hephaistos'la karşılaştırıldığını gördüm çok kez. bu karşılaştırma hephaistos'un hera tarafından tek başına yaratılması sonucu sakat ve eksik oluşuna* karşılık athena'nın da zeus'un tek başına yaratısı kabul edilip frijit oluşu -ya da daha genel olarak "kadınlık rolüne" uymayışı- üzerine kuruluyor. bu ikili, gerçekten de, ataerkil inancı destekler nitelikte semboller olmalarına rağmen meselenin biraz daha derinleşme ihtimali de var bana kalırsa.

    önce athena.

    eshilos*eumenides'te* apollo'nun kabaca "anneler yalnızca esasında babaların olan çocukların dünyaya gelmeden önceki konaklarıdırlar" şeklinde olan tezine şahit/destekçi olarak konuşturur athena'yı. athena babasından doğmuş, annelerin ellerindeki tek kozu da yerle bir etmiş bir tanrıçadır ve tam da o davanın insanıdır.(yoksa tanrıçası mıdır?) babasının ve dahası ataerkinin destekçisi/savunucusudur athena ama oturaklılığıyla nam salmış apollo'nun tersine eumenides'in de gönlünü yapmaya çalışacak kadar da bilgedir.

    genelde toprakla özdeşleştirilen tanrıçaların devrinden sonra gelen sıklıkla gökle ve hatta yıldırımla özdeşleştirilen tanrıların devrinin en önemli isimlerinden biri olan zeus elinde tuttuğu birçok niteliğin/gücün yanında (bir parça bencil ve cimriymiş sanırım) bilgeliğe de sahiptir. bir yoruma göre bu bilgelik zeus'a ilk eşi olan metis'ten geçer. zeus bilgeliği metis'i karnındaki athena ile birlikte yuttuğunda bir şekilde özümsemiş olur ve athena yalnızca bir babanın tek başına ebeveyn olarak yeterliliğinin delili değil tanrıçaların güçlerinin yeni gelen tanrılar tarafından ele geçirilmesinin de sembolüdür.(aristotle'ın cardiocentric modelini düşünürsek, zeus'un karnındaki metis'in zeus'a bilgelik verebilmesi mümkünleşebilir bir nebze.) metis, karnındaki bebek hakkındaki kehanet olmasaydı da, zeus babasının hatasını yenilemeye direnebilseydi de bir şekilde "yutulacaktı" gibi gelir bana. devri geçmişti ve güçlerini bir şekilde bir tanrıya devredecekti. pek kaçarı yoktu gibi.

    athena bir aşkın değil bir devir teslim ritüelinin meyvesi. bu durumda ataerkil inancın da en önemli sembollerinden biri. babasının ve babalığın savunucusu olurken aynı zamanda ataerkinin ve ataerkil inancın da savaşçısı. babası tarafından henüz annesinin karnındayken yutulmuş bir çocuğun hayatta kalması için tek yol da olabilir bu. savaşçı yönünden dolayı güçten düşmüş annesindense güçlü babasının yanında olmayı seçmiş olması da doğal. ataerkil dinin anaerkil dinden devraldığı gücün simgesi olarak görüldüğünde, bu değişime sahip çıkıyor oluşu da çok normal. yeni tanrılar zamanının tanrıçası olarak, yeni sistem için yazılmış eserde, eski tanrıçalarla karşı karşıya gelmesi de çok uygun gözüküyor. ancak belki onu eumenides'le barış yapmaya iten şey, eski tanrıçalara ve onların hüküm sürdüğü eski döneme duyduğu saygı, onda asla göremediğimiz annesinin izidir.

    hephaistos'a geçmeden önce euripides'e dönmek gerekiyor. hippolytus, birazdan bahsedeceğim konu için önemli bir karakter çünkü. hippolytus bakir kalmaya yemin etmiş bir genç. bu sebeple aphrodite tarafından babasının karısı phaedra kendisine aşık edilerek cezalandırılıyor. (bu hikayede ağzına sıçılan taraf phaedra, ama olympos'luların adaleti zaten biraz kafa karıştırıcı hep.) neden aphrodite böyle bir müdahalede bulunuyor diye sorduğumuzda "aşka karşı gelmek aphrodite'e karşı gelmektir" diyebiliriz. aynı şekilde toplumun insanlara biçtiği rollere, erkeğin bir erkek olarak yerine getirmesi gereken görevlere karşı gelmiş bir adam da görebiliriz hippolytus'ta (özellikle euripides'in hippolytus'unda) şimdi buradan bakınca.

    hephaistos'un hera tarafından tek başına yaratıldığı için sakat, eksik olmasından yola çıkıp ataerkinin kadının gücüne karşı konumunu okumaya çalışırken bir yandan annesi ortadan kalkmış bir athena'nın, tanrılar tanrısı zeus'tan doğmasına rağmen tam anlamıyla bir "bütün" olamadığı da iddia ediliyor, en başta bahsettiğim karşılaştırmada. evet athena'nın bir eşi yok, bir eşi olsun diye bir isteği de yok. ayrıca tapınağında sevişildiğinde de çok sinirleniyor.(gerçi bu bir tecavüzdü ama athena olaya pek böyle bakmıyordu)* hippolytus gibi aşka ve kutsal sayılan birlikteliğe karşı geliyor aslında ve bu da bir "eksiklik" olarak yorumlanabilir elbette. (çok başka şekillerde de yorumlanabilir ama işime yaramaz şu an)

    hieros gamos kutsal evlilikten/birliktelikten öte bir bütünlüğü ifade eder. insanın ulaşması gereken huzura, mükemmelliğe ulaşmasını sağlayan birbirinden ayrı düşmüş iki ikiz ruhun yeniden bir araya gelişinin sembolüdür. insanlar ancak bu vesileyle olmaları gereken olabilir, ancak bu yolla huzura ve mükemmelliğe ulaşabilir ve dünyanın gizemini de ancak bu yolla çözebilir, bu şekilde bilgeleşebilir. (hermaphrodite bu yüzden bütünlüğün, mükemmelliğin, eksiksizliğin sembolüdür. iki karşıtın birleşmesiyle ortaya çıkan dengenin sahibi doğanın dengesinin de sırrına hakim olduğu için bu gizeme duyduğumuz korkuyu ona yansıtırız belki. aynı bilgeliğe teiresias'ın hikayesinde rastlamak da mümkün.)

    bu sebeple, bu bütünlüğün sağlanmadığı durumlarda bir şeylerin eksik kalması, bir şeylerin eksik kaldığına inanılması mümkün. athena'nın bir annesi vardı olmasına ama yok oldu. onu hephaistos'tan ayıran şey, babasının annesini yutarak bir anlamda o olması olabilir. (zeus'un gizli hermaphroditeliğini de keşfetmiş olduk ne güzel)

    başka yorumlar da mümkündür elbette bu ikiliyle ilgili. hera, evet bir tanrıça, ancak onu hephaistos'u yaratmaya iten şey kıskançlık, kibir, tipik hera'lık(bu "hera olmak" da altını deştiğinizde tanrıçanın ataerkil inançtaki yerine çıkabilir elbette). olympos'un en sevimsiz tanrısını* doğurmuş bir hera, yalnızca kadın oluşuyla değerlendirilirse bir şeyler eksik kalır. hera'yı öne çıkaran özelliği kadınlığından ziyade hırsı, kıskançlığı belki. (ne kadar hera ne kadar zeus sebeplidir, yine, tartışılır) öfkeyle yaratılmış hephaistos belki tam da bu yüzden eksiktir, sakattır, çirkindir. kutsal bütünlük gerçekleşmeksizin dünyaya gelmiş olmanın yanında bir de kibirden, kıskançlıktan doğmuştur ve eğer eksikliğinin sebebi hera'nın yalnızlığıysa çirkinliğinin simgelediği şey de hera'nın ruhudur belki.

    aynı şekilde athena'nın bir eşinin olmayışı, onun kimseyi sevmemiş oluşu da zeus'un metis'e yaptığı ayıbı simgeliyor olabilir. hephaistos da athena da bir şekilde tutundular kendilerine ve eksik yanlarını tamamlamaya çalıştılar. hephaistos çirkinliğini aphrodite'le gölgeledi, "güzellik" statüsüne sanatıyla ve eşiyle erişti, athena ise sembolü olduğu düzeni savundu, kabullendi, kendine o düzende o düzene uyarak bir yer buldu.

    hephaistos'la athena aynı yolun yolcusudur belki. anne babalarının günahlarıyla, mesela bir dionysus'tan farklı olarak, benzer yollarla yüzleştiler belki. athena'yı pek sevmem ama entriyi hephaistos'un gözlerinden öperek bitirebilirim sanırım.
hesabın var mı? giriş yap