hesabın var mı? giriş yap

  • bisiklete binmenin birinci kuralıdır.

    kask takmamanın zararlarını girilen komikli entrylerden görebilirsiniz.

  • düğünlerde çekilen halay, hatta başlı başına halay, sabit bir yörüngede dönüp durmak sonuçta, nasıl bize afrika kabilelerinin ateş etrafında dansı garip geliyorsa bu eylem de 1000 yıl sonra ileri uygarlıklara aynı gelecek, gerçi bana şu anda bile garip geliyor.

  • 3.5 yıllık mühendisim. geçen müdür kenarıya çekti. sadede gelecek olursak bey maaşınıza 500? zam geldi dedi. yani dedim 3500? oldu. evet dedi. sustum. ne düşünüyorsun diye sordu. dedim ki elimden geleni yapıyorum, yapacağım. doğru ya da yanlış bir iş etiği vardır, bunu çiğnemem. ama az dedim. biliyorum dedi. sustuk. onluk bir iş olmadığını biliyorum. onun da elinden bir şey gelmiyor.
    maalesef ki beterin beteri var. gelecek adına pek bir ümidim yok. onlar da biliyor daha iyi bir iş bulsam bırakacağımı.
    şu anda tüm birikimimi kendime harcıyorum ve kenarda bir ay yetecek param yok. kendimi geliştirip gitmek istiyorum ama annemi bırakmak da zor. türkiye’de aha böyle başlıklara içimi dökerek ömrümü tamamlayacağım.

  • erkin koray, bir yakınımızın yan komşusudur. annem ile arasında geçen konuşma:

    yakınımız olan abla: geçen sene aşure yapıp tüm apartmana dağıtmıştım. erkin bey'in kapısını da çaldım.. açtı. bir bana, bir de elimdeki tepsiye boş boş bakmaya başladı. sonra da "bu nedir acaba?" diye sordu.
    annem: a-aaa! görgüsüz!
    y: ben de "aşure bu" dedim. "ee napıcam bunu?" diye sordu.
    a: alıp kafana geçireceksin! deseydin?
    y: içimden dedim zaten. ama neyse ki sabır çekip "buyrun, yemeniz için getirdim" diyebildim. sonra "peki tabağı napıcam?" diye sordu. yine sabırla "daha sonra getirebilirsiniz. şu katta, şu numarada oturuyorum" dedim.
    a: ee sonra? getirdi mi tabağı?
    y: evet. kapıcıyla gönderdi ertesi gün.
    a: boş mu geldi tabak? (genelde bizim buralarda dolu gelen bir tabak, boş gönderilmez. gönderen, toplumdan dışlanır filan)
    y: evet!
    a: görgüsüz herif! insan içine bir cd'sini koyar en azından!.

    (bkz: mavi ekran)

  • kilise ve cemevleri imkanlarınca mekanlarını başından bu yana depremzedelere açtı ve insanlara yardım etmeye çalışıyorlar.

    video'da konuşan insanların şikayet ettiği ise, bunlar gelenlere insan gibi davranıyor, çevresini temiz tutuyorlar. nasıl bir kültürden geliyorlarsa, böylesi bir şeyi, ancak özel eğitimli insanların yapabilceğini düşünüyorlar. yok, biraz karşındaki insana saygılı davranmayı ögrenirsen yeter, insana insan gibi davranılması gerektiğini umarım ögrenirler.

    diyanetin başından itibaren, tüm personalini ve imkanlarını depremzedelerin hizmetine sunması gerekirdi. bir tek camiden depremzede çocuklara ali babanın bir çiftliği var şarkısını okuyan eski imama rastladım, onu bu eleştirilerden ayrı tutarım.

  • ismet yılmaz'ın bugün açıkladığı, sevdiğim bir dostumun da hakkında bir inceleme yazdığı yeni yerleştirme sistemi. yorumsuz bırakıyorum yazıyı buraya.

    "bugün, milli eğitim bakanı ismet yılmaz teog yerine getirilen sınavsız sistemi açıkladı. şimdi size bu sistem hakkında birkaç kelam etmek istiyorum.

    öncelikle sistem basitçe şu şekilde çalışıyor; öğrenciler girmek istedikleri 5 okulu tercih listelerine yazıyorlar. tercihler geldikten sonra ise sistem, öğrencilerin adreslerinin okullara olan uzaklığına göre öğrencileri sıralıyor ve en yakından başlayarak öğrencileri okullara atıyor.

    bir örnek üzerinden gidelim, varsayalım ki 3 öğrencimiz (i1, i2, i3) ve örneğimizin basit olması adına 3 okulumuz (s1, s2, s3) olsun ve tümünün kontenjanı 1 olsun. öğrencilerimizin tercihleri ise şöyle olsun ise şu şekilde olsun:
    i1: s1, s2, s3
    i2: s1, s2, s3
    i3: s2, s3, s1
    ayrıca öğrencilerin okullara adres olarak yakınlık durumu ise şu şekilde olsun:
    i1 s1’e, i2 s2’ye, i3 ise s3’e yakın.
    şimdi eşleştirme yapalım.
    ilk adımda her öğrencinin ilk tercihine bakalım ve öğrencilerin okullara yakınlık durumlarına göre uygulayacağımız öncelikler doğrultusunda öğrencileri yerleştirmeye çalışalım. i1 ve i2 s1’i istiyor, i3 ise s2’yi istiyor. i1, s1’e yakın olduğu için oraya eşleşti, i2 şimdilik boşta kaldı ve i3 ise ilk adımda tek isteyen o olduğu için s2’ye rahatça yerleşti. şimdi yerleşemeyen öğrencilerin (ki burada tek bir öğrenci var) ikinci tercihlerine bakalım. i2 s2’yi istiyor fakat i3 oraya yerleşti ve s2'nin kontenjanı doldu. bu adımda da i2’yi bir okula yerleştiremedik. o hâlde i2 son tercihi olan s3’e yerleşti. yani sonuç:
    i1 -> s1, i2 -> s3, i3 -> s2. ama aslında i2 s2’yi daha çok istiyordu ve s2’ye yakın oturduğu için önceliği olmalıydı ama yerleşemedi! bu tarz sonuçlar veren eşleştirmelere “stabil olmayan eşleştirmeler” denir ve elbette bu tarz eşleştirmeleri tercih etmeyiz. eh sonuçta görüyoruz ki pek de istenmeyen bir sonuç çıktı.

    burada görüyoruz ki öğrencilerin sadece istediği yerleri sıralaması pek de makul bir seçim değil. o hâlde sadece istedikleri yerleri sıralamak yerine kimi okullara girme şanslarını arttırmak için belirli stratejiler yapmaları gerekiyor. bu örnekte i2 eğer 1. tercihine s1 yerine s2 yazsaydı o okula girecekti, fakat yazmadığı için son tercihi olan s3’e girmekle yetinmek zorunda kaldı. yani strateji uygulayarak daha iyi bir duruma gelecekti. bu tarz sonuçlar veren eşleşmelere ise “strateji-geçirgen” (türkçesinin bu olduğundan emin değilim maalesef, ‘not stratgey-proof’ deniyor) eşleşmeler diyoruz. elbette böyle bir sonucu da istemeyiz çünkü bu eşleşmenin ana hedefi eğitimde fırsat eşitliği yaratmak ve öğrencileri büyük bir stresten kurtarmaktı. fakat öğrencilerin strateji yaparak, adeta kumar oynayarak, riskler alarak daha iyi konuma gelebileceği bir sistemin fırsat eşitliği konusuna sekte vurabileceği aşikâr. yukarıda bahsettiğim “stabil olmama” ve “stratejik-geçirgenlik” sistemlerini ortadan kaldırabildiğimiz teorik bir eşleşme mümkün ama bunun için sisteme eklememiz gereken birkaç adım daha var ve maalesef bunların uygulanması da neredeyse imkânsız (meraklısına bu imkânsızlık hakkında makale: https://goo.gl/sbrkte).

    bu sistemin adına boston okul seçim mekanizması deniyor. 2003’ten itibaren başlayan çalışmaların ve 2005’te haluk ergin ve tayfun sönmez tarafından yazılan makalenin sonucu olarak bu eşleştirme sisteminin istenen sonuçları vermediği görülmüş ve boston’da bu eşleştirme sistemi kaldırılmıştır (meraklısına ergin-sönmez makalesi:https://dlib.bc.edu/…-ir:103195/datastream/pdf/view). ayrıca amerika’da bu sistemi uygulayan başka eyaletler de yavaş yavaş bu sistemden vazgeçmektedir.

    birkaç sene içerisinde değişeceğinden emin olsak dahi, türkiye hiç akıl kârı olmayacak bir biçimde, bu sistemi uygulamaya başlıyor ve gençlerin liselere yerleşiminde doğacak büyük haksızlıklara ve eşitsizliklere yeni bir kapı açıyor. sonuçlarını göreceğiz.

    ek bir not: türkiye’de belli başlı okullara sınavla yerleşilecek fakat bu okullar yalnızca %10 oranında. geri kalan %90 okula öğrencilerin yerleşimi boston mekanizması ile olacak.

    meraklısı için bir ekleme: top trading cycle altında da bu sistem stabil sonuç vermiyor ama strategy-proofness’ı kazanabiliyorsunuz. ama zaten türkiye’de ttc uygulanmayacak."

  • zor erkeklerin daha çekici olması diye bir şey yok bence. çekici bulduğun erkeğin sana zorluk çıkarması var. o da seni çekici bulmadığındandır bacım. fazla kurcalamaya gerek yok.

  • güzel akpnin güzel bir projesi. bilinçli ve planlı olarak yakın zamanda hayvancılık neredeyse bitirildi. şimdi et ithal ediyoruz. bence sıra hükümetin biraz onur, haysiyet ithal etmesine geliyor.

    ya dayanılamaz edit::: la noldu la et fiyatları hani ucuzluyodu la???!! pahalandı lan?! lan azıcık haysiyet bile olmaz mı be yuh be!

    2021 edit: bunu yazali 10 sene olmus, simdiki duruma bakin - keske unutmasan hatirlasan ey millet ama nerde...

  • iki gunlugune yurt disina giden arkadastan gelmis: "ulkeyi iki gun terk ettik teror bitmis, israil ozur dilemis, aylar sonra milli takim mac kazanmis... tek sorun ben miydim arkadas!!! bi' kac gun daha donmesem super guc olacak memleket"

    hayir yani iki gunlugune gittigi ulkede de hukumet düştü.