hesabın var mı? giriş yap

  • tam olarak 90'lı yılların başına tekabül eder.
    bakmayın şimdi loft'un sıradan bir marka olduğuna, o dönemde statü simgesiydi neredeyse. ben hiç alamadım ama giyinmeyeni dövüyorlardı nerdeyse. pantolonun arka cepleri büyük ve daha aşağı yerleşmişti paçaları biraz geniş, çift dikişli ve dikişler biraz yukarıdaydı. loft etiketinin altından kemer geçerdi. marka görünsün diye millet, tişörtü, kazağı pantolonun içine sokardı.
    popüler olan bir de gri rengi vardı sanki.

  • rabbime şükürler olsun akp döneminde gerçekleşmiş süper uygulamadır. ingilizce nasılsınız diyebiliyorsan yurt dışına ataşe olarak atanıyorsun ve 12 bin dolar maaş cepte. ayriyeten devlet sana 6 bin dolar maaşla bir tercüman tutup kuran kursu mezunu eşini de yine 8 bin dolar maaşla hafize olarak görevlendiriyor. bence "the policeman is standing in the middle of the street" cümlesini tek seferde hatasız okuyabilenleri de direk büyükelçi olarak atamak gerekir. hamdolsun bu günleri de gördük. artık monşerler değil böyle değerli insanlar yurt dışı görevlerine atanıyor. maşallah ve de inşallah.

    (bkz: http://haber.gazetevatan.com/…atama/520991/1/gundem)

  • ne zaman bu gençleri, bu yavrularımızı, bu can yiğidolarımızı görsem mcdonalds'ın önüne oturup bağlama çalasım geliyor dertli dertli... bilhassa iki katlı mcdonalds'ların üst katına yerleşmiş bu topluluk aslında hemen farkedilebilir. birbirine aşık ve masanın üzerine kafalarını dayayıp el ele tutuşan rosromantik bir genco çift ve onların çevresindeki kızlı erkekli arkadaş grubundan oluşan bu gençler kış sezonunda sağa sola koydukları montlarıyla kurdukları koloninin sınırlarını çizerler. en önemli özelliklerinden biri de masa tutuculuğudur. bu iş için aralarındaki romantik çiftleri kullanırlar. kolonilerinde yaşayan diğer gencolar ise "ben bi' eda'ya bakmaya gideyim", "bizim cenk'ler gelecekti, ben onlara bakacağım" falan diye türlü güdilik nedenlerle koloniyi terketseler de mutlaka dönerler.

    çeşitli konularda sohbet ederken içlerinden biri mutlaka küser. koloninin sevilen üyelerinden biri küsen kişiyi geri getirmeye gider. çünkü koloni ne kadar kalabalık olursa o kadar güçlü görünecektir çevreye karşı. mcdonalds (ya da burger king) kalabalıklaşıp uyarı aldıklarında ise içlerinden birini ortamdaki en ucuz ürünü almaya gönderirler. bu yavrularımızın ömürlerini böyle tüketmelerine üzüleyeim mi yoksa abd gençlik muvilerindeki gibi çete kurmayıp sağ sola saldırmadıkları için sevineyim mi bilmiyorum. ne zaman bu toplulukla karşılaşsam karmaşık hislere kapılıyorum. gerçi ben kenan erçetingöz'ün bıyıklarına bakınca da karmaşık hislere kapılıyorum. gerçekten çok ilginç bıyıkları var kenan abi'nin...

  • en güzel tepkiyi türbanlı iki ablamız vermiş, "hayır neden rahatsız etsin, gel biz de sarılalım"

    iyi güldürdüler akşam akşam, hay siz çok yaşayın.

  • insanları gözünde fazla büyütmek.
    onlar zaten kendilerini o kadar büyük görüyorlar ki, bir de sen büyütünce, karşında tanrı pozisyonunda seni yargılayan biri oluveriyor.
    "hele bi' otur soluklan yeğenim" jokerinizi elinizden hiç bırakmayın.

  • şarkı "kötü" değil, "uğraşılmış kötü" resmen.
    bilmeden yapamazsın bu kadar kötü şarkıyı, uğraşman lazım.