hesabın var mı? giriş yap

  • oğlum bu adam ben beyaz kefenimle geldim yüzüğüm dışında bi şeyim yok demedi ki zaten aileden zengin

  • bir anda polislerin içinde öyle başı öne eğik, siyah hırka, üç numara saçlar ve sakalla ortaya çıkınca hakkında "sempatik" ünvanını duyuverdiğim insan.

    kız kardeşim, "niye bu kadar kızıyorsunuz çocukcağıza?" dedi.

    not: kardeşim mal.

  • 8. bölüm. hayalet ve akbaba ana okulunun bahçesinde bir öğretmeni sorgulamaktadırlar. olaylar gelişir;

    çocuk : senin adın ne ?
    hayalet : benim adım? benim adım sabri.
    çocuk : senin adın ne ?
    akbaba : ismet. senin adın ne ?
    çocuk : benim adım alaaddin.

    akabinde;

    akbaba : senin adın sami değil miydi lan ?
    hayalet : sen yine iyi hatırlıyon ha. ben hiç hatırlamıyorum. ismet ne lan ?
    akbaba : yürü lan yürü...

  • belki de gelir la bi gün.

    benimki geldi mesela. gitti bi gün, gelebilecek durumdaydı ama gelmedi çok uzun süre. ben de hiç gitmedim. o da gelmedi. çok zaman geçti, 8 yıldan biraz fazla.

    sonra bir şey oldu, ne olduğunu anlamadım. o da anlamamış.

    geliverdi. geldi değil, tam olarak geliverdi.

    o kadar yıllık susamışlık, o kadar zamanlık eksiklik. eve dönmüş gibi olduk, çook uzun bir seyahatten sonra kendi koltuğumuza uzanmış gibi. hani kendi evinin kaloriferi bile başka ısıtır ya, öyle.

    şimdi neden gelmedi diye sorgulayıp bok etmek de var her şeyi, koltuğa uzanıp o muhteşem sıcaklıkta ısınmak da.

    uzandık ısınıyoruz. dönüp baktığında gördüğün şey şaka gibi geliyor, inanamıyorsun, inanamadığına sevinip tekrar bakıyorsun.

    belki de gelir, mevzu, gelmiyorken zamanını nasıl geçirdiğinle ilgili. ya gelirse, ne anlatacaksın?

    beklerken öyle yaşa ki, dönüp geldiğinde gurur duysun seninle, anlatacak bir şeylerin olsun.

  • grammer ile falan gereğinden fazla uğraşarak boşa kürek çekilmemesi gereken eylem.

    bu dili edinmek istiyor isek beynimizdeki "lad" (language acqusition device - dil edinim aygıtı) denen birimi harekete geçirmemiz gerekiyor. bu lad grammer çalışarak, kelime ezberleyerek devreye girmiyor. (kelime de ezberlenerek öğrenilmez zaten) lad'ı devreye sokan faaliyetler listening ve reading. evet, bu kadar net. temel seviyede ingilizceye sahipseniz bol bol okuyup dinleyeceksiniz. bu dili öğrenmeye ayırdığımız zamanın en az % 80 ini dinleme ve okumaya ayıracağız. sessiz dönem dediğimiz bu süreçte kendimizi konuşmaya ve yazmaya zorlamayacağız. denersek de grammer kurallarına uygun cümleler kurmayacağız; bu yarardan çok zarar getirecektir. sessiz dönemde dinleme ve okuma ile yoğun inputa maruz kalarak kullandığımız kaynaklardan sağlıklı bir şekilde bilinçaltı grameri alacağız zaten. zamanla konuşma ve yazmanız akıcı ve doğal hale gelecektir.

    to sum up,
    - belirli bir seviyeye gelene kadar konuşma ve yazma ile kendimizi zorlamayacağız.
    - zamanımızın büyük bölümünü dinleme ve okumaya ayıracağız.
    - okuyacağımız ve dinleyeceğimiz materyallere aşina olacağız, benzer konular hakkında veya aynı yazara ait materyalleri okuyacak/dinleyeceğiz (advanced seviyeye gelene kadar).
    - okuyacağımız ve dinleyeceğimiz metinlerin ilgi çekici olması gerekir. dil edinimi keyifli olmalıdır.
    - lad'ın fabrika ayarları dinleme üzerine kuruludur. kulağımızın boş olduğu hemen her anı dinleme ile doldurmaya çalışacağız. dinlemenin mümkün olmadığı zamanlarda da okuma yapacağız.
    - orjinal dilinde izleyeceğimiz ve orjinal dilinde altyazılı okuyacağımız filmler çok değerli kaynaklardır.

    not: okunulan kaynaklardan derlemedir.

  • müthiş bir görmemişlik ürünü. hayatımda gördüğüm en leş dekorasyona sahip ev. o dolaplar pahalı diye estetik olmak zorunda değil güzel kardeşim.

  • baslik yetismedi ama su aslen:

    karanlikta inilen ya da cikilan merdivenin var olmayan son basamagi gerilimi ve yanilsamasi

    karanlikta merdivenden inilmesi halinde var olmayan son basamaga basmak istegi dizkapagi ve kalcaya dogru yayilan siddetli bir aciya, cikilmasi halinde ise antep yoresinden halk oyunlari figurune donusmesi ile sonuclanan varsayimsal basamak.

    zorlasam kesin paralel bir tecrubeye, hayattan baska bir soyut ornege baglarim. karanlikta merdiven cikmak, inmek "hayat da boyle degil midir"lesmeye cok musait bir imgelem.

  • sabahtan beri kız kardeşinin dün facebook sayfasında yazdıklarını okuyorum.

    "kız kardeşim kayıp, 160 boylarında, yeşil montu var, görenler lütfen haber versin" deyip fotoğrafı paylaşmış.
    bugün haberini aldı. tecavüze uğrayıp bıçaklandığı, daha sonra da cesedinin yakıldığı haberini.

    26 yaşındayım. babamı birkaç sene önce kaybettik. 20 yaşında bir kız kardeşim var.

    dayanamadım, insan aklı ya, bir an bu senaryoya yerleştirdim rolleri.

    bir babayı, bir anneyi, bir abiyi, ablayı, kardeşi kim durdurabilir? ne durdurabilir? beni kim durdurabilirdi mesela? neden durdurmak isterdi ya da?

    bir babanın o insanları polisten önce bulup gebermek için yalvartacak kadar acı çektirmesini şu entryi okuyanlardan kaç kişi gerçekten istemez? bir düşünün, şu an önünüzdeki 3 sandalyede bağlı halde bulunmalarını gerçekten arzulamaz mıydınız? tek tek dişlerini sökmeyi, acı çığlıklarını duya duya tırnaklarını yerinden çıkarmayı hayal etmez miydiniz?

    ben ediyorum. nasıl ki zalimler için yaşasın cehennem diye bir söz varsa, ben de bu canilere, dünyadaki tüm canilere hak ettiklerini verebildiğimiz bir cennet hayal ediyorum.