hesabın var mı? giriş yap

  • haftalık not yazılabilecek masa takvimleri çok işlevseldir. eşim emekli olduğunda da bu takvimleri çok kullandı. dün kendisini toprağa verdikten sonra kullandığı 2016 yılına ait takvimde bir sayfaya bakmam gerekti. takvimin başına söyle bir not düşmüş : "takvimin umut olduğunu öğrendim. geleceğe bir bilet gibi. okşadım. son yaprağını görmeyi,kullanmayı diledim. bu umudu bana maral (maral erol) getirdi. birlikte görmeği diledim. "

    ve eşim son yaprağını kullanamadı ise de gördü.takvimde yazılandan habersiz ben de ölümünü facebook'tan bildireyim diye söyle yazdım " 2017 yılını gördü. o çok sevdiği kokinaları da gördü.rahat uyu artık yoldaşım"

    takvimler bir anlamda tertip düzen yapma anlamı da taşır.hatta ahsen-i takvim ,
    en güzel tertip ve şekil yani mecazen insan demektir.

    evet takvim umuttur.

    not : eşimin ölümü nedeniyle yazan,mesaj gönderen tüm sözlük arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

  • göründüğü kadar imkansız olmayan, önyargılı yaklaşılmaması gereken tavsiye.

    aslında sol framede başlığı görünce ayar vermeye gelmiştim, ama baktım bütün ayarlar zaten verilmiş 180 derece çark edip... yok yok, birazcık düşündüm sadece...

    aslında dert yakındığımız, stres edindiğimiz şeyler hayatın doğal akışı. illa ki istemediğimiz yönde giden, zorluk çıkartan şeyler olacak, illa ki bazı şeyleri elde edemeyeceğiz. mesele, bunların hayatımız üzerinde ederinden fazla etki yaratmasına izin vermemek.
    "meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz" -süleyman demirel

    kişisel gelişim kitabına bağlamadan* bitirmek istiyorum, ama kendi stresimi ve saldırganlığımı azalttığım yöntemi paylaşmak istiyorum. olumsuz bir davranışla karşılaştığımda karşımdaki kişiye kızmak yerine sadece acıyorum. basit bir örnek vereceğim, trafik sıkışık bir yere gitmeye çalışıyorsunuz, gerçekten aceleniz olabilir ekstra şeyler olabilir, onun dışında düşünün. sakin sakin gidebilirsiniz, gerçekten gidebilirsiniz, sadece şeridinizi takip edersiniz ve gideceğiniz yere yine varırsınız. yanınızdan makas atmaya çalışan, ona buna korna çalan her gördüğü boşluğa girmeye çalışan hıyarı düşünün. ne için? yol 30 dakika sürsün, istediğiniz cambazlığı yapın 20 dakikaya düşürürsünüz (hatta olur da birine ufaktan dokundurursanız gitti 1 saat) 10 dakika kazanmak için (ki o 10 dakikayla ne yapacağınız da soru işareti) hayatınızdan 20 dakikayı stresle geçirdiniz. tebrikler. oysa ki 30 dakika radyoyla oynayarak, yanınızdakiyle sohbet ederek vs. sakin sakin gidebilirdiniz. o kazandığınız 10 dakikayı ne yapacaksınız size söyleyeyim mi? biraz önce girdiğiniz stresi atmak için harcayacaksınız zaten.

    ben bunu yapan insanlara artık sinirlenmiyorum, sadece acıyorum. bir hayat düşünün hep kendi önceliği üzerine kurulu, acelesi olmasa bile önce gitmek isteyen bir insan. düşün, sırada, hiçbir işi yok, arkasındaki kişi çok acelesi olduğunu söylüyor, sırasını rica ediyor ama vermiyor, kendi işini hallediyor ondan sonra 10 dakika bir bankta oturup sıkılarak geçiriyor. çünkü değersizliğinin farkında, sahip olduğu her önceliğe sıkı sıkıya tutunmak zorunda hissediyor. özellikle avamlarda, çomarlarda çok sık görürsünüz bu davranışı, sürekli bir hakkını yedirmeme gururu. hıyar, sen ikram edersen yedirmiş olmazsın. ha senin de acelen vardır, işin vardır tamam. ama markette tek kasa çalışırken bir araba malzemeyle sıradaysan ve arkandan 2 parça ile gelen bir kişiye sıranı ikram etmiyorsan su katılmamış çomarsın kusura bakma.

    hayat seninle başlayıp seninle bitmiyor. doğumla başlayıp ölümle bitiyor ve bazı şeyleri dert edinmek olumsuz duygulara kendini boğmak için gerçekten kısa. bize endoktrine edilen doğru veya yanlış davranış kalıplarını sorgulamaktan o kadar korkuyoruz ki bu binlerce yıldır toplum adını verdiğimiz hastalıklı olgunun devamını sağlıyor. toplum kavramının neden hastalıklı bir yapı olduğu başka bir entry konusu olsun, konudan sapmayalım.

    sürekli bize işlenen davranış kalıbı, "hakkını yedirme, kendini ezdirme, öne geç, elde et, al, al, al, al, sen, sen, sen, sen". herkesin çocuğu dahi, herkesin çocuğu özel. pohpoh, pohpoh, sonra gerçek hayatla karşılaşınca patlıyor tabi o çocuk. kezbanlar o yüzden kezban zaten. neyse yine konudan sapıyorum. sapmayayım. çocuk yetiştirmeyi başka bir entryde öğretirim.

    mesele biraz da hamurunda olan olmayan herkesin alfa insan** olmaya soyunması. ancak alfa olmayı a tipi kişilik sahibi olmak sanmalarından kaynaklanıyor. alfa çok farklı bir konsept, alfaysan alfasındır değilsen değilsindir bu kadar basit. tamamen genetik olmasa da 20 yaşından sonra değiştiremezsin o özelliğini. senin yönetebildiğin davranış kalıplarınla saldırgan olman sana bir özellik, bir artı değer katmaz. bir alfa gerektiği zaman a tipi, gerektiği zaman dibine kadar b tipi olmayı bilen insandır.

    hayatınızdan stres yaratan olayları, olguları, insanları çıkartamayabilirsiniz ama stresinizle baş edebilirsiniz. düşündüğünüz kadar zor değil, sadece derin bir nefes alın ve bakış açınızı değiştirin.

    her şeye sahip olmak zorunda değilsiniz, her şeyin en iyisini haketmiyorsunuz. hak ettiğiniz kadarını hak ediyorsunuz. hak ettiğiniz kadarı için çabalayın, ama fazlası için tırmalamayı bırakın. elalem ne der için, statü için, parmakla gösterilmek için, "bilmemne bilmemkim bey/hanım" desinler diye başkaları için yaşamayı bırakın, kendiniz için yaşayın. şu dünyaya 60-70 bilemedin 80 yıllığına takılmak için geldiğimizi unutmayın. mutlu olacaksınız.

    "hiçbir şey güzel olmayacak ama, yaşıyorum ulan ben, bundan güzel şey mi var?" -kemal sunal

    ha dersen ki sen ne kadar uyguluyorsun, tamamen diyemem. uygulamaya çalışıyorum, faydasını görüyorum. tavsiye ederim.

  • donanımhaber ölücülerine rahmet okutan olay.

    bunlarınki açlıktan falan değil. karaktersizlikten..

    ezkaza oradaki kamyondan yola domates yerine havuz dibi aydınlatması saçılsaydı, hiç ihtiyaçları olmamasına, evde havuzları bulunmamasına rağmen arabayı durdurup o dökülen havuz dibi aydınlatmalarını yağmalarlardı.

    sonra bizim ülkenin önünü gavurlar kesiyor..

    al işte ülkenin halkı bu. bu halktan bir halt olur mu?

  • ölüm bütün insanlar tarafından korkulan bir olaydır.din ya da yaşam görüşü farketmez.

    ama şahsi kanaatimce insanın ölümden korkmasının en önemli sebebi diğer insanların yaşamayı sürdürüyor olmasıdır.yaşamın sürüyor olmasıdır.

    tüm yaşamın sona ermesine sebep olacak bir olayın beklendiğini düşünün, hiç bir çarenin olmadığı.tahminimce insanlar sakince ölümü bekler.ama mesela afrika kıtasının bu olaydan zarar görmeyeceği bilinirse bu defa korku insanı yine tetiklemeye başlar.

    belki de ondandır dinlerde kıyamet gibi yaşamın sona ereceği bir anın vaadedilişi.

  • ölüm cezasını gerektiren bir davada suçsuzluğunu bildiğiniz bir sanık hakkında hiç bir şey yapamamaktır.

    hâkkâride işlenen bir cinayette ,baba-oğul sanıkların karşı aşiretten iki kişiyi öldürdükleri iddiası ile dava açılır.dava ,kamu güvenliği nedeniyle iç anadoluda bir ağır ceza mahkemesine nakledilir.
    duruşma boyunca sanık baba suçsuzluğunu savunur. sanık oğul suçun tamamını üstlenir.suç,pusu kurularak işlendiğinden cezası (şimdi kaldırılmış bulunan) idamdır.toplanan delillere göre sanık oğulun yarı otomatik tüfekle iki kişiyi ölürmesi mümkündür.mermiler vücudu delip geçtiği için balistik inceleme yapma olanağı kalmamıştır.ancak görgü tanıkları baba-oğulun birlikte ateş ettiğini söylemişlerdir.sanık müdafii,ifadeleri türkçeye çeviren tercümanın karşı aşirete mensup olup tanık anlatımlarını kasıtlı olarak yanlış ve suçlayıcı şekilde çevirdiğini iddia etmiştir.tanıklar hâkkâridedir.iç anadoluya gelme olanakları yoktur.yeniden istinabe yazısı gönderilir ve "her iki aşirete de mensup olmayan bir tercüman bulunarak,tanık ifadelerinin yeniden alınması"istenir.bir süre sonra tanık ifadeleri gelir.tercüman tarafsız biri diye bildirilmiştir.ancak tanıklardan ,sanık babanın karısı dahi eski ifadesini tekrar ile her iki sanığın da ateş ettiğini bildirmiştir.ifadeler yasa gereği okunur.baba duruşma salonunda -ifadeyi duyunca-bayılır...
    bu delillere göre baba-oğul sanığa idam cezası vermek gerekir.mahkeme kurulundaki yargıçlar,(hiç olmazsa birisi)
    sanık babanın suçsuz olduğuna inanmaktadır.karar hazırlanır.tck.59 .maddesi uyarınca ceza müebbet ağır hapis cezasına çevrilir.karar açıklanırken önce temel ceza idam,sonra indirim sebebi söylenerek ömür boyu hapis denecektir.fakat sanık baba "idam" sözünü işitince tekrar bayılır.
    15 yıldan yukarı hapis cezaları kendiliğinden yargıtay'a gideceğinden ve sanık avukatı da esasen kararı temyiz edeceğinden , umutlar yargıtaya bağlanır. yargıç bile kararın bozulmasını istemektedir.çünkü o babanın suçsuzluğuna inanmıştır.
    sonuçta dosya yargıtaydan döner.karar tasdik edilmiştir.bu çaresizliği anlatmak imkânsızdır.bir insan ömür boyu hapis yatacaktır.yargıcın saçları o gece bembeyaz olur.yargıç o tarihte 39 yaşındadır...

  • yıl 2012 brent petrol 120 dolar motorin 4 tl
    yıl 2022 brent petrol 120 dolar motorin 30 tl

    sorumlusu, nass diyerek hem faizi, hem ithalatı, hem cari açığı, hem dış ticaret açığını, hem cds'i hem de enflasyonu aynı anda coşturup ekonomiyi batıranlardır.