hesabın var mı? giriş yap

  • şu entryme #35563826 cevap olarak "aptalsın ayrıca köylüsün" yazmış yazar-ımsı. olmamış bu ama, bir daha yapmayı denesinler. hahahha köylüyüm balım ben ya. hiç de utanmadım bak, sıkıntı yok köylü olmakta. o alevi bu kürt öteki köylü...ne yapalım lan hepimiz sizin gibi beyaz türk değiliz. halkız biz ve direniyoruz. uymadıysa git bayrak salla kazlıçeşmede. ha bu arada fransız lisesi mezunuyum, 3 dil biliyorum, avukatım, ama hiç de koymaz çöp de toplarım şalvar giyer hasat da toplarım...sonradan olma burjuva kafalarıyla gelme bana. köylü olmak onurdur yeter ki sonradan görme olmayayım.

  • hem irademizi sınıyoruz diceksiniz, hem bir çift bacak görünce şeyinize sahip çıkamayacaksınız. bakma arkadaşım kızın bacaklarına, bakmak zorunda mısın yere bak pideye bak. irade sahibiysen bakmazsın o
    tarafa olur biter.

    edit: adam benim yazdıklarımı kapitalizme bağlamış. güler misin ağlar mısın. nefsini terbiye ediyorsan bakmayacaksın. oruçluyken " o bacakları kalçaları kimler çatır çutur yiyor " diye düşüneceksen ibadetinde samimi değilsin bir kere.
    ayrıca hem kadını 2. plana iticeksin, hemde " bizim çevremizde neden böyleleri yok " diye söyleneceksin.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

  • -haftasonu naapıyosun?
    -hiç işte standart sana geliyorum
    -peki ben naapıyorum?
    -bilmiyorum hiç evde olmuyosun

  • insanı, hayvanlardan ayıran en önemli özelliği, kısa belleğinin oluşudur. bu kısa belleği sayesinde insan, düşünce süreçlerini izleyebilir. insan düşünce süreçlerini izlediğinde, özgürlük problemi ile karşılaşır.

    insan, dış belirlenmişliğe karşı kendisi olmayı arayan, özgürlüğünü arayan bir varlıktır. işte ahlak felsefesinin de başlangıç noktası budur: insanın kendisi olmayı gerçekleştirmesi.

    ‘’ben’’ diye bildiğimiz kişi, asıl ‘’ben’’ değildir, dışarıdan toplumdan yansıyan ‘’ben’’dir. işte bu ‘’ben’’, buz dağının görülen kısmıdır; kültürün, kişinin içinden geldiği toplumun oluşturduğu ‘’ben’’dir. ahlak felsefesinin amacı da, tam olarak kişiyi, gerçek ‘’ben’’ e ulaştırmaktır; insanın kendi olma problemidir.

    insan, toplumsal ahlakın oluşturduğu ‘’ben’’ den çıkıp, insanın içinde kendi ‘’ben’’ini oluşturacağı bir zemin arar. buna bir örnek verecek olursak :

    bir kaza hadisesine tanık olmuş biri olarak, olay anını anlatmamız için mahkemeye çağrılmış olalım. kazayı yapıp insanı öldüren ali, bize gelip, mahkemede yalan söylememiz halinde hastanede yatan, paramız olmadığı için ameliyatını gerçekleştiremediğimiz annemizin tüm masraflarını üstlenmesini söylesin. kazada ölen kişi ise, kaza anından otuz dakika önce banka soyup üç masum insanı öldürmüş biri olmuş olsun.

    mahkemede soruşturma esnasında hakime, yalan söyleyip, ali’nin suçsuz olduğunu söylememek için hiçbir mantıklı gerekçe yoktur. yalan söylediğimiz takdirde annemiz kurtulmuş olacaktır. ölen kişi ise zaten kötü bir insandır, onun ölmesi kimseyi üzmemiştir. belki ali o katili öldürmeseydi, o katil başka masum insanların ölümüne sebep olacaktı.

    böyle düşüncelerle kendimizi ikna etmiş olalım. fakat tam soruşturma esnasında içimizi kemiren bir düşünce, bir ses vardır : ‘’ hakime kaza olayını dosdoğru anlat, yalan söyleme ‘’. ve bu ses bize özel değildir; herkes bu vicdan sesine sahiptir.

    bu örnekten anlaşılacağı üzere kültürün, toplumun inşa ettiği düşüncelerden bağımsız olarak, insanın kendi ‘’ben’’ düşüncesini oluşturduğu bir akıl zemininin olduğunu görürüz. bu akıl zemininin olduğu söyleyen evrensel ahlak yasasını kabul edenler ve aklımızın boş bir zeminde hareket ettiğini söyleyen, evrensel ahlak yasasının olmadığını söyleyen akımlar vardır.

    evrensel ahlak yasasını reddeden teoriler: hazcılık (hedonizm), bencillik ahlakı (egoizm), anarşizm, güç ahlakı, egzistansiyanizm.

    evrensel ahlak yasasının varlığını kabul eden teoriler: erdem etiği, hak ve ödev ahlakı (deontoloji), yararcılık (sonuççuluk).

  • keşif, dolayısıyla keşfin getirdiği açıklama tamamen yaşamın kökeni ile ilgili.

    uzun yıllardır, arsenik tüketen veya arsenik içinde yaşayabilen canlılar olduğu biliniyordu. fakat bu canlıların konumuzla ilgisi yok, çünkü yeni keşfedilen canlı türü, bu arsenik içinde yaşayan canlılardan çok daha farklı.

    nasa'nın duyuru yapmak zorunluluğunu hissettiği bu canlı, arseniği yapı taşı olan dna'sına entegre etmiş durumda. yani arsenik bu canlının yapıtaşı.

    peki bunda garip olan ne?

    garip olan şu ki, bugüne kadar bildiğimiz bütün canlıların dna'sı karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor ve sülfür'den oluşmaktaydı. dolayısıyla yaşamın var olabilmesi için gerek ve yeter şart olarak bu elementlere ihtiyaç olduğu düşünülüyordu. keşfedilen gfaj-1 namlı bakteri ise, dna'sında forfor yerine arsenik kullanıyor. bu da gösteriyor ki; hayatın yapı taşı olan dna'nın başka elementlerle oluşması da mümkün. başka bir deyişle, dünyada olduğundan çok daha farklı kimyasal yapılara sahip gezegenler üzerinde hayat oluşamaz diye bir kural artık yok.

    ortamda karbon mu yok? koy oradan silisyum'u, azot mu yok? flor olur o zaman, oksijen mi yok? at araya kalsiyumu... olay bu, dna veya benzeri yapılar türlü biçimlerde oluşabilir. dolayısıyla hayatın temel yapı taşları için bir sınır yoktur.

    ayrıca, dünya üzerinde keşfedilen diğer ekstremofil canlılarla birlikte düşündüğümüzde bu keşif iki şeye netlik kazandırıyor:

    1) evrim gerçektir. hayat, çok çeşitli kimya ve iklim yapılarında oluşabilir ya da buna adapte olabilir.
    2) dünya, hayatın oluşması için çok özel şartlara sahip eşsiz bir gezegen değildir.

    elbette dünya bizim türümüz için çok özel şartlara sahiptir ve bizler sadece dünya benzeri koşullar altında yaşayabiliriz fakat, hayatın varlığı sadece dünya gezegeni ve dünya gezegeninin sahip olduğu iklim ve kimyasal yapı üzerine değil, çok daha farklı yapılar üzerine inşa edilebilir.

    aynı zamanda iki geyik de bu keşifle beraber sonlanıyor:

    1) dünya güneşe birazcık daha yakın veya uzak olsaydı üzerinde hayat olmazdı
    2) hayatın varlığı için sıvı halde suya ihtiyaç vardır.

    peki, bilim adamları dizi senaristlerinin ve azıcık bilim ile ilgilenen herkesin söylediği; "başka türde yaşamlar da olabilir" şeklindeki görüşlerinden haberdar değiller miydi de yaşam için sadece dünya benzeri yerler üzerine araştırma yapıyorlardı?

    bilim adamları bunu elbette biliyorlar ve bu konu hakkında çalışmalar yapıyorlardı. fakat gfaj-1 keşfedilene kadar ellerinde bu konuda bir delil yoktu. bilirsiniz, bilim kesin bulgular üzerine hareket eder. bir kuşku veya öngörü üzerine; titan'a 300 milyon dolarlık bir araç gönderip hayat üzerine araştırma yapılmasını bekleyemezsiniz. fakat bilim adamları bunu da yaptılar, yani titan'a "temel" düzeyde de olsa bir sonda gönderdiler. ki bu çaba bile, bilim adamlarının farklı hayat şekilleri olabileceğine dair taşıdıkları özgüvenin bir sonucudur.

    neyse, artık dünya dışı yaşam arayışları, yıldızların "yaşam kuşağı" dediğimiz suyun sıvı halde bulunabileceği gezegenlerle sınırlı kalmayacak. yaşamın bir şekilde kimyasal tepkimelerin oluşabildiği her yerde karşımıza çıkabileceğini bileceğiz.

    ya da ufo'larla ilgili; "hocam şimdi onlar sülfür temelli canlılar, o yüzden dünya şartlarında yaşayamıyorlar, bunun için de öyle gelip bakıp gidiyorlar" diyebilme şansımız olacak...

  • mekan ankara.. üniversiteden mezun olunmuştur.. öğretmenlik için ilk tercih olan istanbul'a tayin çıkar.. o gün mutluluktan uçarak eve gelinir, sevincini paylaşmak için ailesiyle..

    - baba, açıklandı sonuçlar..istanbul'a çıktı tayinim, ilk tercihim, istediğim oldu!
    (babada 5 karış surat)
    + nasıl taşıyacağız şimdi biz seni oraya, bir dolu masraf
    - ne taşıyacaksın baba ya bir masa bir yatak, hallederiz
    + şimdi ev kirala, bir dolu kaporadır bilmem nedir, battık
    - ya aman baba maaş alcam ya öderim..
    + sen orda idare edemezsin de kendini, yetmez maaşın..biz mi geçindireceğiz seni
    - of baba ya bırak tamam para para, sevincimi paylaştırmadın 2 dk sıçtın attın, pişman ettin söylediğime.. öderim ben sana yapacağın masrafı, sinir ettin valla...

    (bir süre sessizlik)

    ve az önce höyküren baba, kısık bir sesle asıl demek istediğini dile getirmek zorunda kalır.. anlamayan hödük kızı için

    + kızım, nasıl ayrılacağım ben senden

    e tabi, salya sümük mode on..