hesabın var mı? giriş yap

  • birbirlerinden habersiz iki tüccar ile bir kuyumcu arasında kurduğu üçgenle vurgun yapan çetenin metodlarına polisin verdiği isim.

    sistem şöyle işliyor:

    1-belli bir malın tüccarını, telefonla arayan çete üyeleri, "elimizde ihale fazlası mal var. çok düşük fiyatla satıyoruz" diyerek teklifte bulunuyor. tüccar olur derse "yükleme için haber bekleyin" diyorlar.

    2-o malın satışını yapan ikinci bir tüccar bulunuyor ve sipariş veriliyor. ilk tüccar aranarak, "malınız hazır. şu depodan gelin ve alın" deniliyor. aynı anda ikinci tüccarı arayan çete, malı alacak şoförün ismini ve plakayı veriyordu. yükleme sürerken çete, ilk tüccarı "daha önce çok mağdur olduk. malınız şu anda yükleniyor. irsaliye faturası da hazır. biz aynı zamanda kuyumculuk yapıyoruz. hesabımız şudur. lütfen malın parasını bu hesaba yollayın" diyerek kandırıyor. her şeyin gözünün önünde olup bittiğini gören tüccar, havale yapmakta sakınca görmüyor.

    3-ilk iki aşamada yer almayan ekip üyeleri bu esnada kuyumcu buluyor. kuyumcuya "sizin orada oturuyorum. düğünümüz var. çok acil altın lazım. ama ben il dışındayım. parasını hesabınıza eft yapsam olur mu? şoförüm altınları gelip alacak" diyor. birinci tüccarın parayı havale etmesiyle birlikte, kuyumcu altınları çeteye veriyor.

    bu noktada çete için operasyon tamamlanmış oluyor ve ortadan kayboluyorlar. geride kalanlarlardan 2.tüccar peşinat almadığı için malın yüklemesini durdurup zarardan yırtıyor, ancak 1.tüccar , yani havaleyi yapan kazıklamış oluyor. kuyumcuyu arıyor, kuyumcu "altınları şöförünüze verdim" deyince işin aslını anlıyor. geçmiş olsun.

  • sevgili arkadaşlar, gerekli açıklama ve araştırma yapılacaktır. maalesef hemen beyin fırtınasına başladınız. aklınıza takılan bir kaç soruya cevap olması açısından:

    1. o saatte hava aydınlık (19.50), nasıl görmüyor?

    burası ülkenin en doğusu, güneş batıdan 1 saat daha erken batıyor. o saatte hava karanlık merak ettiğiniz buysa.

    2. bu kadar rütbeli neden aynı helikopterde?

    bölgenin coğrafyası gereği en güvenli ve hızlı ulaşım yolu helikopter faaliyetleridir. üst rütbeliler anlamında buranın "dolmuşu" helikopterdir. bir tümen komutanı da bir yere gidiyorsa helikopterle gider, yanında astları ve emir subayları ile beraber. bu kadar rütbeli için iki helikopter kaldırılmaz. minimum sayıda faaliyetle maksimum personel taşınır. 2 helikopter kaldırmak, riski iki kat artırmaktır. ktm dediğiniz sistem de aynı şekilde çalışır. güvenlik alınır, maksimum asker minimum seferle ulaştırılır. bu kadar üst düzey rütbeliyi kara yoluyla taşımak pkk'ya gel beni vur demektir.

    3. 3 dakikada epey yükselir helikopter, nasıl takılacak tele?

    yine bölgenin coğrafyası ve emniyet gereği dağların arasından gitmeniz gerekebiliyor. bir anda irtifanız 3000'den 800'e düşebiliyor sarp dağlar ve yamaçlar yüzünden. sürekli alçalıp yükselmek yerine de denize göre ortalama irtifanızı sabit tutup ilerlemek en doğrusu.

    4. bölgedeki elektrik telleri sistemde yok mu?

    yok. sivil helikopter kazasında hatırlayın, beylikdüzü'ndeki dana gibi kule bile sistemde yok. her bir yüksek gerilim direği sistemde nasıl olsun? bu yüzden yüksek gerilim tellerine uçak ikazlar takılır. bu konuda bir ihmal var mı, görüş kısıtlandı mı, araştırmalar sonucunda ortaya çıkar. bu konuda 172 adet helikoptere helikopter engel tespit sistemi entegrasyonu projesi var. ancak bürokrasi yüzünden sözleşme aşamasında bekliyor.

    hayat bir bilgisayar oyunu değil. mükemmel bilgisayar sistemleri yok, inanılmaz askeri sistemler falan yok. askeri konular ve doğudaki terör konusunda da doğuyu görmeden, botan'ı, sabır dağı'nı, hakkari'yi, çukurca'yı, doğan'ı, dağlıca'yı görmeden istanbul'dan ahkam kesmeyin. burası farklı bir dünya.

    edit:

    ekşişeyler'de paylaşılmış bu entry ve iyi niyetle ortak olarak sorulan bazı sorulara verdiğim cevaplar yandaşlık olarak algılanmış nedense.

    sevgili dünya, şu anda görevimi belirtilen alanın çok yakınında bir birlikte rütbeli olarak sürdürmekteyim. onlarca helikopter faaliyetine katıldım, onlarca pilotla konuştum. sizin "nasıl olabilir böyle bir şey?" dediğiniz onlarca şey burada rutine bindiği için haberiniz olmuyor. tümen komutanı 3-4 ayda bir gerek denetleme, gerek toplantı ya da yerinde görmek için böyle bir heyetle helikopter faaliyeti yapar. bu güne kadar dikkatinizi çekmedi ve haberiniz yoktu. kaza olunca "ne yani böyle mi gidiyor?" diyorsunuz. evet öyle gidiyor. zira her üst rütbeli sayın cumhurbaşkanı gibi 1000 kişilik güvenlikçi ile korunup, kara yolu ile intikal yapamaz. inanmazsınız cumhurbaşkanı ve bakanlar da bir yere giderken aynı uçakla gidiyor! bu çapta bir kaza tabii ki dikkat çeker ve soru işaretleri uyandırır. amenna. buna bir itirazım yok. itirazım hiç bir veriye, kanıta, açıklamaya dayanmadan "bunu pkk yaptı, amerika yaptı, almanya yaptı!" diyenlere.

    ilgili helikopter ilk belirlemelere göre yüksek gerilim hattıyla temas olduğu için kırıma uğradı ve buradaki genel kanı "tellere mi takılmış? yok artık!"dı. ben de dedim ki, "olabilir." ve bildiğim kadarını, bildiğim şekilde açıkladım. bunu yaparken dayanak noktam şahsi tecrübelerim, gördüğüm iha görüntüleri, askeri personel arasında konuşulan konuşmalardı. çünkü sizin "şehit" deyip geçtiğiniz her insan buradaki bir askerin devresi, arkadaşı, komutanı.

    yine ilgili helikopter taciz ateşi sonucu hızla alçalmak zorunda kalmış ya da saldırı sonucu düşürülmüş olabilir. amerika daha önce defalarca yaptığı gibi bir suikast düzenlemiş olabilir, içlerinde bir hain ya da casus olabilir. bunlar bir ihtimaldir. ancak içinde 1 tümgeneral, 1 yarbay, 2 albay, 1 binbaşı, 3 yüzbaşı, 1 üsteğmen, 2 başçavuş, 2 uzman çavuş bulanan helikopter düşünce henüz kesin bir açıklama olmadan "pkk işi" dediğinizde, bu derece üst rütbeli bulunan bir helikoptere pkk'nın saldırabilme cesareti ve kapasitesi olduğunu da peşinen kabul etmiş ve güçlendirmiş oluyorsunuz. dolayısıyla ilk etaptaki veriler geldiğinde bunlara göre bir değerlendirme yapmak ve direkt sonuca ulaşmak yerine olayın biraz aydınlanmasını beklemek bana göre en doğru hareket.

    tüm bunların yanında bana yandaş demeniz ile vatan haini demeniz arasında benim açımdan bir fark yok. hakaret olarak alırım. yandaş olduğumu düşünenler eski entrylerime bakabilir.

    tekrar tüm milletimizin başı sağolsun.

  • - her lastigin optimal bir yere tutunma gücü ve bu gücün bagli oldugu bir kullanim sicakligi vardir. kis lastiklerinde bu sicaklik yaz lastiklerinden daha düsüktür. bu sebepten ötürü özellikle karli zeminlerde yaz lastiklerinden cok daha iyi bir yere tutunma(mü sayisi vs. ile aciklamayayim uzun uzun. merak eden olursa detayli anlatirim) söz konusudur.

    - lastigin yere tutunmasi icin, lastik üstündeki dis araliklarinin acik olmasi gerekir. kis lastiklerinin elastiki yapisi geregi, arabanin agirligiyla, her turda yere temas eden yüzey, iki disi birbine yakinlastirir ve o disler arasindaki kari disari bastirir. böylece bir dahaki dönüs turuna aralari temizlenmis ve böylece birim yüzeye daha fazla baski yapabilen lastik mümkün kilinmis olur. bu özellik özellikle kar yüzeyinin düsük oldugu sehir ici kullanimlarda cok önemlidir.

    - islak ve karli zeminlerde kis lastigi yaz lastigine oranla %30'lara kadar daha kisa fren mesafesi sunar. ayni tutunma gücü hizlanmalarda da gecerlidir.

    - gelismis ülkelerde kisin, yaz lastiginizle yapacaginiz kazalarda kasko gecersizdir. size tavsiyem bunu sigortaciniza bi sormaniz. her sözlesmede o kücük kücük word 4 büyüklügünde yazilmis yazilarin icinde böyle bi ibare olabilir, dikkat edin.

    - yaz lasiklerinde minimum lastik dis kalinligi 1,6mm iken, kis lastiginde (ikinci maddede anlattigim islevden ötürü) bu en az 3 mm olmalidir.

    sokaktaki vatandas, önünüzdeki araba, en önemlisi kendi ve yakinlarinizin güvenligi icin, sicakligin 5 derecenin altina düstügü sicakliklarda kar yagmasa bile (birinci nedenden dolayi) kis lastigi kullanin.

    boyu 140'dan az olan cocuklarinizi ön koltukta oturtmayin(patlama aninda airbagler o boydakiler icin tehlikeli oluyor) arka koltukta mutlaka cocuk oturagiyla oturtun. gene arka koltuklarda otururken de emniyet kemerinizi takmayi ihmal etmeyin.

    hayirli yolculuklar & güvenli sürüsler.

  • lan o değil vidyonun 4:22 saniyesinde kadraja giren bir türbanlı abla var. vay nasını didim. mesele baklava mıymış? ben erkek halime o güruhun içine girmeye korkarım la... vazgeçmedi de baklava sevdasından... helal ablaya dicem o da bi garip olacak...

    not: la elitist diilim ha... fafori yemeğim hala kuru fasülye pilav. sonrasında çay gelince mutlu olan bi vatandaşım. ama hakket bu muhafazakarlık anlayışı çok ilginç bu coğrafyada. otobüste yan yana oturamazsın da burada baklava sevdasına... vay nasını la hakket.

  • gecenin bir vakti başka bir evden ders notları * almak için giden ev arkadaşını beklerken kapının çalması, arkadaş döndü sanılarak kapının açılması, kan ter içinde iki travesti ile burun buruna gelinmesi, haydutun biri kovalıyor, bi beş dakka durabilir miyiz demeleri, şaşkınlıkla içeri davet edilmeleri, ev arkadaşının yarım saat sonra döndüğünde evde biri patates soyan, diğeri tavada kızartan iki travesti ve salonda uyuklayan arkadaşı ile karşılaşması.

  • merhaba mirkelam bey. bundan 8 sene evvel, kadıköy'deki bir apartmanda sabaha karşı "tavla, tavla beni tavla, salla pulları zarları" şarkınızı son derece yüksek sesle dinleyen komşumun zilini çalmıştım. müzik yüzünden duymadı tabii, bir daha çaldım. elimi çekmedim zilden. sonunda müziği hiç kısmadan kapıyı bi kız açtı, içeriden dumanlar yüzüme yüzüme geliyordu. "buyurun?" dedi. "hanımefendi sabahın köründe bu nasıl bir ortam, lütfen müziği kısar mısınız?" demiştim. o da bana "mirkelam bizde kısamam ayıp olur" demişti. o anın şokuyla "ha pardon o zaman" dedim, hatta nedense özür falan diledim. ben şunu sormak istiyorum abi size: "o gün orada mıydınız?"
    teşekkürler.

  • - ablacım tam senlik bir kitap var bende...
    + medeni kanun, evlilik öncesi anlaşmalar, mal paylaşımı falan hakkında mı?
    - yok... kapitülasyonlar.

  • instagram'a bugün koyduğu doğumgünü fotosunun altına "doğumgünün kutlu olsun lord eddard stark" yazan çılgın beni bulsun. ahahdhahds. haykırıyorum.

  • black panther in adaylığını çok abartacak bir şey yok. evet zamanında daha iyi süper kahraman filmleri adaylık alamadı başta dark knight olmak üzere ama zaman değişiyor ve akademi de hem gençleşiyor hem de değişiyor. yeni gelen ve yaşı 30-40 arası olan üyeler farklı gözle bakıyorlar bu tip filmlere , klasik oscar filmleri yanında bunların da yarışmasının doğru olduğunu düşünüyorlar. başta marvel olmak üzere adamlar bu işi mükemmel yapıyor . en iyi oyuncuları getiriyor ve müthiş prodüksiyonlar yapıyorlar ve sonuçta da ortaya çok iyi filmler çıkıyor . sırf çizgi roman - süper kahraman filmi diye görmezden gelinmeleri yanlıştı ve bu yanlışın düzeltiliyor olması sevindirici. her sene akademinin belli kalıpların dışına çıkamadığı ve sadece belli tip filmleri ödüllendirdiği söylenir ama adamlar yeni bir şeyler yapmaya çalıştığı zaman da , niye bu filmleri alıyorsunuz diye eleştirilirler.
    black panther hak ediyor yada etmiyor ayrı bir tartışma konusu ama artık yavaş yavaş alışın bu tip filmleri görmeye.

  • her boku bilen ekşicilerin, altın palmiye kazanmış filmine "vasatı aşmaz" dediği yönetmen.